İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı, 6 Nisan 2018 Cuma günü Fulya Sanat Merkezi’ndeki konserde şef Ender Sakpınar yönetti. Rus kemancı Maria Solozobova, Koreli viyolonselci Meehae Ryo konsere solist olarak katıldı ve Johannes Brahms’ın Op.102, La minör Keman ve Viyolonsel için İkili Konçertosunu seslendirdi. Programda ayrıca Gustav Mahler’in Totenfeier başlıklı Do minör Senfonik Şiiri yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda bu hafta Ayşe Özbekligil vardı.
BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNİN KONSER SALONU EZİYETİ.
İDSO’nun göçebelik çilesi başladığından beri orkestraya sıklıkla ev sahipliği yapan mekanlardan biri olan Fulya Sanat Merkezi, mütevazı havası ile Avrupa yakasındaki dinleyiciler için ulaşılması göreceli olarak kolay mekânlardan biri oldu. Ancak mekâna giriş konusu 2008 yılından bu yana hep sıkıntı verdi. Önce alışveriş merkezinin içinden ulaşıp geçtiğimiz mekânın bu geçişi, özel bir hastanenin spor merkezine kaptırıldı. Daha sonra mekâna kulağımızı tersten gösterip, dışarıdan dolaşa dolaşa girmek zorunda kaldık. Bu çile alışveriş merkezinin otoparkına konulan asansör ile bir nebze giderildiyse de, o asansörlerin sürekli arıza vermesi nedeni ile çilemiz yeniden başladı. Beşiktaş Belediyesi kültür hizmetleri ile kendisini ön plana çıkartmaya çalışan belediyelerden biri ancak son dönemde Fulya Sanat Merkezi’nin giderek sıkıntılı bir mekân olduğunu gözlemekteyim. Bu konuda radikal bir çözüm yaparak, konser salonunun giriş sorununu artık çözmelerini rica ediyorum.
İTALYAN SOSLU BRAHMS.
Ender Sakpınar yönetimindeki İDSO, bu hafta iki önemli isme eşlik etti. Kemancı Maria Solozobova ve viyolonselci Meehae Ryo, Johannes Brahms’ın İkili Konçertosunu seslendirerek, uzun zamandır orkestranın konserlerinde dinleme olanağı bulamadığımız bu eseri İstanbul dinleyicisi ile buluşturdu.
Hem Solozobova hem de Ryo, alanlarında önemli işlere imza atmış isimler. Solozobova’nın biyografisine baktığımızda Rodolfo Lipizer, Tibor Varga, Zürih Mozart ve Brahms keman yarışmaları gibi prestijli keman yarışmalarında aldığı birincilik ödülleri gözümüze çarpan başarılardan. Suisse Romand Orkestrası’nın başkemancılığını da yapan sanatçının çalıştığı şefler arasında Vladimir Spivakov, David Zinman, Vladimir Fedoseyev ve Türk müzikseverlerin yakından tanıdığı Howard Griffiths yer alıyor.
Koreli viyolonselci Meehae Ryo ise son dönemde Deutsche Grammophone etiketi ile yayınlanan Saint-Saens kaydı ile ses getirmiş durumda. Deyim yerindeyse “Tiger Mom” olarak nitelendirilen Uzakdoğulu annelerin çocuklarını yetiştirme şekline maruz kalan üç çocuktan biri olan Ryo’nun diğer kardeşleri de piyanist ve klarnet sanatçısı olmuş. Juilliard kökenli olan Meehae Ryo, Viyana Senfoni Oda Orkestrası, Berlin Senfoni, Prag Radyo Senfoni, Toronto Filarmoni Orkestrası gibi önemli orkestralarla solo konserler vermiş.
Önceden performans videolarını izlediğim bu iki sanatçının İstanbul konserini merakla beklediğimi söylemem gerek. Solozobova ve Ryo gerçekten çalgılarından çıkardıkları tonlar ve teknik kapasiteleri ile uluslararası sahnelerde ses getiren yorumlar yapmışlar. Solozobova’nın Bach’tan Paganini’ye uzanan repertuarı, Ryo’nun ise özellikle son Saint-Saens yorumu mutlaka dinlemeniz gereken yorumlardan.
Bu akşam Joseph Joachim-Johannes Brahms ortaklığının bir ürünü olan La minör İkili Konçertonun ilginç bir hikayesi de var. Aralarından su sızmayan Joachim-Brahms ikilisinin aralarına soğukluk girince, Brahms’ın bir şekilde barışma ve buzları eritme çabası olan bu konçerto ortaya çıkmış. 1887 yılında tamamlanan eser için Brahms’ın Clara Schumann’a yazdığı bir mektupta “Keman ve viyolonsel için bir konçerto yazmak gibi komik bir fikrim var. Eğer başarılı olursa bizi biraz eğlendirir. Bu durumda yapabileceğim şakaları tahmin edebilirsin. Ama çok da beklentiye girme, kemanı benden daha iyi bilen birinin fikirlerine başvurmalıyım. Joachim ise ne yazık ki bestelemeyi bıraktı...” Konçerto ilk kez 1887 yılının Ekim ayında Köln’de Joseph Joachim ve Robert Hausmann tarafından Brahms yönetimindeki orkestra eşliğinde seslendirilmiş.
Yazının alt başlığında kullandığım “İtalyan Soslu” ifadesi ise, iki solistin de elindeki çalgıların İtalyan ustaların elinden çıkan çalgılar olması. Solozobova 1728 yılı yapımı Nicolo Gagliano keman kullanırken, Meehae Ryo ise Storioni yapımı viyolonsel kullanmakta. İki çalgıyı akustik olarak değerlendirirsek, Gagliano keman hem mikrofonlara hem de dinleyiciye inanılmaz bir netlikte tınlıyordu. Storioni viyolonselin akustik profili mikrofonlara daha koyu gelirken, dinleyiciye ve orkestraya yansıması ise biraz zayıf kaldı.
İkilinin Brahms yorumuna gelirsek, tonmayster olarak canlı kayıtlarda temel beklentim her zaman yoruma odaklı olmaktır. Entonasyonu mükemmel ve olması gereken yorumu bulabilirsem zaten bir sorun yoktur. Ancak bazı durumlarda yorum mükemmelken, entonasyon konusunda çok bariz hatalar olmadığı sürece, bana göre iyi kayıttır. Çünkü bu tip canlı kayıtları, entonasyonu iyi ama kuru bir yoruma her zaman tercih ederim.
Bu akşam da ikinci tipe yakın bir yorum dinledik diyebilirim. Solistler zaman zaman entonasyon konusunda küçük sıkıntılar yaşadılarsa da, yaptıkları yorum tam anlamı ile dinlenmesi gereken bir Brahms yorumuydu. Kemanın ihtiraslı bölümlerine, viyolonselin destekleyici partisyonları, yorum içinde solist dengesi gerçekten çok başarılıydı. Özellikle Solozobova’nın sağ el koordinasyonuna bir kemancı olarak şapka çıkarttım. Hiçbir nota-yay dengesi şaşmadı. Dinleyicinin coşkulu alkışı ile bir kez daha sahneye gelen Solozobova-Ryo ikilisi bis olarak konçertonun ikinci bölümünü bir kez daha çaldı.
Ender Sakpınar yönetimindeki İDSO’nun eşliği konusunda kendilerini başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Nefesli çalgıların başta yaşadığı bir iki entonasyon sorunu çabucak düzeltildi ve grup eserin sonuna kadar gerçekten güzel bir şekilde eseri yorumladı. Yaylı çalgıların senkronu bu hafta sorunsuzdu ve uzun süredir beklediğim birliktelik mikrofonlarıma yansıdı. Sanırım Ender Sakpınar bu hafta bu eser için iyi bir prova süresi geçirmiş.
ACILARIN EFENDİSİ MAHLER.
Yazılarımı takip edenlerin bildiği üzere, söz konusu Mahler olduğunda, bestecinin yaşamı boyunca yaşadığı acılar aklımdan çıkmaz. 5 kardeşini, ebeveynlerini ve iki çocuğunu kaybeden birinin akıl sağlığını koruyabilmesi bile kendi başına bir mucizedir. Sıklıkla işlediği ölüm temasına bu kadar takılmasının temelinde bunun olması şaşırtıcı olmazdı. Yaşam ve ölümü sorguladığı bu eser uzun süre tek başına seslendirilen bir senfonik şiir olmuştur. Daha sonra ikinci senfonisinin ilk bölümü haline gelen Totenfeier (Cenaze töreni) aslında Mahler’i keşfetmek isteyenlere de başlangıç noktası olarak önereceğim eserleri arasında yer alır.
Bu akşam İDSO’nun yorumunda, viyolonsel ve bas grubunun kararlı başlangıcına eşlik eden nefesli grubunun tonları ile iyi bir Mahler yorumunun geleceğini hissettim. Zor korno sololarının altından oldukça başarılı kalkan Şadi Baruh bugün önemli bir işe imza atarken, obua-flüt ve klarnet grubunun birlikteliği de başarılı tınladı. Ender Sakpınar’ın Mahler için biraz daha hızlı bir tempo tercih ettiğini gördüm. 22-23 dakika civarında süren Totenfeier, nefesli grubunu biraz sıkıştırdı gibi geldi. Ancak daha sonra yapılan kayıtları incelediğimde ilginç bir durumla karşılaştım; bir kısım kayıt 23 dakika civarındayken bir kısım kayıtta 27 dakika civarındaydı. Bu durumda şeflerin 8-10 metronom yorum hakkı var gibi bir çıkarım yapabiliriz. Bana göre bu hız kötü tınlamadı ama ışıkların sıcağı altındaki nefesli grubunun aynı histe olmadığını var sayabilirim.
Konserin genel yorumunu yaparsak, böyle bir programa açıkçası daha fazla dinleyici bekliyordum. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi, Fulya Sanat Merkezi’nin gittikçe sevimsizleşen girişi orta yaş üzeri dinleyiciyi kaçırmaya başladı. Bu nedenle midir bilemiyorum ama dinleyici sayısı beklentimin altındaydı. Ofsayt alkış, program gereği sadece Brahms’ın ilk bölümünün sonuna girdi. Sanırım ikinci bölüm yeterince heyecanlı gelmedi dinleyiciye. Bunun dışında İDSO ve solistler bu akşam dinleyiciye gerçekten bu sezonun önemli konserlerinden birini sundu.
Gelecek haftaya kadar herkese sanat dolu günler diliyorum.
MEHMET SUNGUR
7 Nisan 2018