İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın 27 Nisan 2018 tarihinde Fulya Sanat Merkezi’nde verdiği konserini Finlandiyalı şef Kalle Kuusava yönetti. Kemancı Bahar Biricik konsere solist olarak katıldı ve Sergei Prokofiev’in 2. Keman Konçertosunu seslendirdi. Programda ayrıca Antonin Dvorak’ın 7. Senfonisi yer alıyordu. Başkemancı koltuğunda bu hafta Özgecan Günöz Kızılay vardı.
HOŞ TESADÜF VE İDSO KONSERİ.
İDSO konserinin bu hafta tam da doğum günüme rastlaması nedeni ile aslında bir şekilde doğum günümü 25 yıldır bir arada olduğum sanatçı dostlarımla kutlamama vesile oldu. Konser öncesi beni yakalasar bir “İyi ki doğdun” şarkısı sürprizi yapacakları haberini aldım. Buradan hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sizler de iyi ki varsınız.
BİR USTANIN YETİŞTİRDİĞİ MAESTRO VE GÖÇEBE KONÇERTO.
Bu hafta konseri yöneten Finlandiyalı şef Kalle Kuusava, 1983 yılında Lahte’de dünyaya gelmiş. 2013-2014 yıllarında kazandığı prestijli şeflik yarışmalarının yanı sıra 2015 yılında St. Petersburg’da Marjinsky Tiyatrosu’nda Nikolay Rimsky-Korsakov’un “Maid of Psikov” eserini yönetmesi, kariyerinin en önemli noktalarından olmuş. Finlandiya’nın ve dünyanın önemli şeflerinden sayılan Jukka Pekka Saraste’nin öğrencisi ve daha sonra da asistanı olan Kuusava, sadece orkestra şefi olarak değil aynı zamanda solo ve oda müziği alanında da piyanist olarak gözümüze çarpmakta.
İDSO’nun bu haftaki konserinin solisti olan Bahar Biricik, İstanbul dinleyicisinin de çok yakından tanıdığı bir isim. Solo çalışmaları ile birlikte zaman zaman İDSO’nun misafir başkemancılığını da yapan Biricik, bu sezon İDSO ile verdiği konserde Sergei Sergeyevich Prokofiev’in Op.63, 2 numaralı Keman Konçertosunu seslendirdi.
1917 Devrimi tüm ülkeyi baştan aşağıya etkilemiş, doğal olarak devrim sonrası sanatçıların duruşları da devrimin yanında olanlar ve olmayanlar olarak ayrılmıştır. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim, Şostakoviç 5. Senfonisi ile durumunu kurtarmayı başarmış daha sonra “devrime uygun” eserler yazmayı “başarmıştır”.
Prokofiev’in devrimi desteklediği hatta Çar 2. Nikolas’ın devrilmesi ile sevinçle sokaklara dökülen halkın içinde onun da yer aldığı bilinmektedir. Bu havanın verdiği güçle bir yıl içinde ard arda besteler yapmıştır. 1918 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne giden besteci Şikago, Tokyo, Yokohama, New York gibi şehirlerde “Bolşevik Piyanist” olarak konser vermiş, bu dönemini de “Göçebe Dönem” olarak adlandırmıştır.
Keman konçertosu ise bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Birinci bölümün ana teması Paris’te, ikinci bölümün ilk teması Voronej’de, orkestrasyonu Bakü’de, ilk seslendirilişi de 1935 yılının Aralık ayında Fransız kemancı Robert Soetesn tarafından Enrique Fernandez Arbos yönetimindeki Madrid Senfoni Orkestrası tarafından Madrid’te yapılmıştır.
TALİHSİZLİKLER FIRTINASI.
Bahar Biricik bana kalırsa bu konserde talihsizlikler serisinin tamamını yaşadı maalesef. Konçertonun girişinde heyecanlı olduğunu hissettiğim Bahar Biricik, büyük bir ihtimalle şefle iyi bir prova süresi geçirmemiş diye düşünüyorum. Bana göre konçertolarda orkestra şefi, soliste uymalıdır. Solistin tempoyu çekmek istemesine şefin duyarsız kalması, bir arabayı iki sürücünün kullanması gibidir, kazaya neden olur. Kuusava’da maalesef bu seçimi yaparak Bahar Biricik’in tempo yönlendirmesine duyarsız kaldı.
Konserlere çocukları ile gelen dinleyicileri takdir etsem de, belirli bir yaşın altında ya da konseri dinleme sabrı henüz yeterli olmayan çocukların konsere getirilmesini onaylamıyorum. Bu akşam konsere (bana göre konser için çok küçüktü ve Prokofiev gibi çocuklar için çok zor bir eser) o yaştaki bir çocuğun getirilmesi hataydı. En ön sırada huysuzlanan küçük çocuk nedeni ile solistte değilse de orkestranın birinci kemanlarında ve seyircide konsantrasyon kaybı başladı. Daha sonrasında Bahar Biricik için talihsizlikler serisinin ikincisi geldi ve kemanının mi teli koptu.
Bir kemancının yaşamak istemeyeceği bir talihsizliktir tel kopması.Bahar Biricik, sakinliğini korumaya çalışarak başkemancı Özgecan Günöz Kızılay'In kemanını alarak konçertoya devam etti. Ancak aksilikler peşini bırakmadı, bu sefer de kemanın yastığı sürekli çıkarak dengesini bozdu ve konsantrasyonu mahveden rahatsızlıkla konçertoyu tamamlamak zorunda kaldı. Her şeye rağmen dinleyicinin destekleyici alkışları ile tekrar sahneye geldi ve bis parçası olarak Johann Sebastian Bach’ın Re minör partitasından Saraband bölümünü seslendirdi.
Şimdi bir tonmayster ve kemancı olarak size olayı şöyle özetleyeyim: Bu kadar aksiliği bir arada yaşayan herhangi bir solistin konseri tamamlaması ve bis parçasında yayı tutan sağ eline hakim olarak Bach’ın o Saraband’ını da çalması tebrik edilmesi gereken bir durumdur. Bahar Biricik’i daha önce de kaydettiğim için teknik ve yorum becerisini çok iyi biliyorum. Bu konçertoyu bir süre kenara bırakarak dinlendirmesi ve gelecek yıl mümkünse tekrar çalmasını bekliyorum.
FULYA SANAT’IN BİTMEYEN SORUNLARI.
Beşiktaş Belediyesi kendi sorunları ile meşgul olmaktan Fulya Sanat’ı sanırım çökmeye bıraktı. Teknik sorunlarla mücadele etmek zorunda olan personel, isteklerinin göz ardı edilmesinden çok yorgun. Konserin ilk yarısında ışık sisteminden mi yoksa havalandırma sisteminden mi bilmiyorum ancak bir “Basso Continuo” gibi re notası ile konserin ilk yarısında susmayan ve kaydı da mahveden sesle uğraştım. Işıklar ile ilgili sorun bir yana, seslendirme ekipmanları ve ışıklandırma sistemlerinin bir araya geldiği noktada çıkan diğer dip gürültüyü konuşmayalım bile.
Bunun dışında, konser salonunun arkadan giriş kısmı aylardır kazılmış durumda, girişler belirli değil, caddeyi dolaşıp girmek çok sıkıcı. Bu olumsuzluklar bu hafta dinleyiciyi yine bu salona gelmekten alı koymuş olacak ki dinleyici sayısı maalesef çok azdı.
Maalesef belediyelerin çoğunda kültür-sanat merkezlerine malzeme alımları eşe dosta mı yaptırılıyor bilmiyorum ama nerede işe yaramaz ekipman varsa onları doldurmalarına artık yeter demek gerek. Bir iş yapacaksanız lütfen ehil firmalarla, güncel teknolojiyi yakalayacak sistemleri kullanın. Ucuza kaçacaksanız bu işe hiç girmeyin, yok eğer bir kültür merkezi yapacaksanız da olması gerekenleri yapın. Sanırım şu anda Beşiktaş Belediyesi'nde kültür ve sosyal işler sorumlusu başkan yardımcısı Sayın Nimet Aksoy, umarım yazdıklarıma kulak verirsiniz. Fulya Sanat yıllar içinde kan kaybediyor ve gün geçtikçe dinleyici buraya gelmekten vazgeçmekte. Rica ediyorum, öncelikle bu merkezin girişini düzeltin. Cadde tarafında hastanenin yolundan bir merdiven mi koyarsınız, alışveriş merkezinin içindeki hastanenin spor salonundan alternatif bir giriş mi koyarsınız bilmiyorum ancak dinleyiciyi arka cadde girişinden sokmaktan vazgeçin lütfen.
DVORAK'A FİNLANDİYA YORUMU.
Konser gecesinin ilk yarısında yaşanan bütün bu talihsizlikler doğal olarak orkestrayı da etkiledi. Konser arasında orkestranın iki farklı görüşü vardı, bir kısım sanatçı şefin kendine has bu yönetim biçiminden hoşnut olmazken, bir kısım sanatçı da şefin olması gerektiği gibi yönettiği kanısındaydı.
Benim gördüğüm, Kuusava ile İDSO arasında bir parça iletişim sorunu olduğudur. Hep yazıyorum, misafir şeflerle konser vermek orkestranın farklı yorumlarla gelişmesini sağlasa da, stabilite açısından bir fayda sağlamadığı aşikâr. Dört-beş gün içinde hiç bir şef istediği yorumu herhangi bir orkestraya veremez. Şefler sonuç olarak aylar hâttâ yıllar içinde orkestra ile bir bütün haline gelir. Uç bir örnek olsa da, Karajan ve Berlin Filarmoni'yi nasıl ayrı düşünmek mümkün değilse, İDSO'nun da yorum ve idare olarak artık daimi şefini bulması gerektiğine inanıyorum.
Kalle Kuusava bana göre dikkatle izlenmesi gereken genç bir şef. Alt yapısında Jukka Pekka Saraste gibi usta olunca, Dvorak yorumunu gerçekten merakla bekledim. Bu akşam İDSO'nun senkronunda bir parça sorun vardı. Nefesli ve yaylı grubu arasında belki duyumdan kaynaklı belki de ilk yarıda yaşanan talihsizliklerin sonucu, o senkronu bir türlü yakalayamadı. Ayrı ayrı değerlendirirsem, nefesli grubundaki sololar olması gerektiği gibi tınladı bu gece. Yaylılarda ise bir ofsayt giriş haricinde entonasyon sıkıntısı yaşanmadı. Ancak yaylılar arasındaki gecikmeler kayıt anlamında istediğim sonucu vermedi. Yine de konseri radyodan dinlediğinizde Finlandiyalı şefin bana göre doğru yorumunu beğeneceğinizi düşünüyorum.
Bu akşam maalesef talihsiz olaylar fırtınası konsere damga vurdu. Kendi yazımda bile bu motivasyon düşüşünü görebiliyorum. Dinleyici sayısının azlığı da cabası oldu. Konser salonunun sorunları da eklenince, bana göre bu konseri sezonun gerçekten yazık olan konseri olarak nitelenebilir.
Gelecek haftaya kadar herkese sanat dolu günler diliyorum.
MEHMET SUNGUR
28 Nisan 2018