Kısa süre önce eski CSO konser salonu müdavimlerinden bir gurup dostum ile bir araya geldik. Yeni salona gelmeyen diğer pek çoğu gibi onlar da tercihlerini konserlere gitmemek veya diğer konser etkinliklerine yöneltmiş, her nedense protesto edercesine CSO ADA'nın hiçbir etkinliğine katılmama kararı vermişlerdi.
Uzun yıllar sonra bir araya geldik. Çok şeyler konuştuk. Bazı başlıkları sizlerle paylaşmak, hem de CSO'nun son konserine kısaca değinmek istedim.
Düşünceler kısaca şöyle;
Yeni salon her ne kadar görkemli bir yapı gibi görünse de izleyiciyi ve orkestrayı sarıp sarmalayan bir atmosfere sahip değil. CSO burada ev sahibi değil misafir konumuna düşmüş durumda. Orkestra ile izleyici birbirinden kopuk. Eski samimi, sanatçı izleyici iç içe ortamı kaybolmuş durumda. O samimi ortam o atmosfer yok olmuş. CSO ADA etkinlik AVM’ sinden başka bir şey değil" .
SALONLA BİRLİKTE İKLİM DE DEĞİŞTİ
Eski müdavimlerden bir dostumun ifadesi özet olacak nitelikte;
"Eski salonun kendine has bir kokusu vardı, senfonik bir konsere geldiğin duygusu hakimdi, şimdi soğuk, ucuz hamam mermerleriyle bezenmiş, statik itici bir binada iki kapıdan görünüp kaybolan orkestra, her yerden gelen apayrı tür müzik sesleri, sanat ortamının sıcaklığına eşlik etmek yerine tamamen Paraya endeksli ticari amaca hizmet eden bir kafeterya. Yani kısaca tadımızı tuzumuz kaçmış durumda"
Elbette bu sözler asla CSO ADA'nın eleştrisi değil. Yeni bir konsept oluşturulmuş başka bir dünya halka sunulmaktaydı. Bizimki eski salon müdavimlerinin kaybettiklerimizle ilgi nostaljik serzenişleriydi. Bilmiyorum eskiyi dolu dolu yaşayanlar o günleri özlemiyorlar mı? Eğer özleniyorsa veya şöyle söylemek lazım: Suçlu aranıyorsa, o zaman bugünkü ortamı oluşturanların bir suçu yok mu bu arayışta, özlemde ? En azından eskiyi yaşayan sanatçılara bir sorar mısınız neler kaybetmişler? Bir dinleyin onları .
Ve konu orkestraya ve programlara gelmişti.
Cuma 20.00 ve Cumartesi 15.00 konserleri yok olmuştu. Cumartesi konserleri gün bölünmesin diye önce 11.00 a alındı. Sonra toptan kaldırıldı. Perşembe-cuma konserleri oluşturuldu. Sonra perşembe de kaldırılarak tek konsere düştü. Şimdi ben soruyorum neden ?
BAZI MÜZİSYENLERDEN PROGRAMLAR AĞIR YAKINMASI
Görkemli eserler repertuara çok zor girer oldu.
Haftada tek konsere rağmen ağır programlar söylemi doğru mu ?
200 yıllık görkemli orkestramız.. Haftada tek konser … Yılda birkaç dış konser…
Emin olun aklıma gelen ilk orkestraydı Bamberg. Sayfalarına girdim ve haziran ayı konser programının linkini kesip yapıştırdım paylaşıyorum, vakti olan bir baksın.
https://www.bamberger-symphoniker.de/en/programme-tickets/concert-overview.html#
Ve bütün bunlara bunların yanında nasıl oluştuğunu anlayamadığım garip bir konser dinleyicisi….. Her bölüm arasında alkışı patlatan. Bir konserde olmaması gerekecek yaşta cocuklarını alıp konsere gelen, eserlerin icrası sırasında ellerinden cep telefonlarını düşürmeyen, dinlemeye değil izlemeye gelen bir kitle. Islıklar ve teneke-şişe tangırtıları da cabası… Mahsus mu düşürürler diye düşünmeden geçemiyor insan.. Tamamen bu salona özgü..
Tekrar eserlere dönmek isterim .
Lessing’in son dönemlerini görmüş eski bir dinleyici olarak o dönemin programlarında biraz örnekler sunmak isterim: Lessing'in bir programında Richard Strauss Till Eulenspiegel, Brahms keman koncertosu ve Strauss un Zerdüştünü dinlediği hatırlıyorum. Bir hafta sonra Beethoven haftası. Egmont uvertürü, 5. piyano koncertosu ve Eroica senfonisi.. Bir sonraki hafta Çaykovski 1. Piyano konçertosu, Strauss’un Alp Dağları Senfonisi. Başka bir şey söylemeyeceğim.
Geçen hafta Dvorak Karnaval Uvertürü, Copland Klarnet Koncertosu ve Brahms 4.Senfoni programı için , yoğun bir "ağır" program şikayeti vardı…
Şaşkınım..
Sorunlar yok mu ? Var. Hem de pek çok. Öncelikle maaşlarınız günün şartlarının çok gerisinde. Yuvanızı kaybettiniz. Adınızı taşıyan CSO Ada’ da üvey evlat gibisiniz ve tam anlamıyla misafir sanatçısınız. Bir kısmınız kabul etmese de politikaya teslim olmuş, belki de birileri tarafından teslim edilmiş durumdasınız. Enstrümanlar dökülüyor yenilemeye ödenek bulamıyorsunuz. 200 yıllık orkestrasınız ama sağlam bir kayıt firması ile bir anlaşmanız yok her hafta buzdan heykeller yapıyorsunuz. Gelecek nesillere ileteceğiniz kayıtlarınız yok. Denizli’ye gidiyorsunuz güzel ama Dünya sanat başkentlerine turneler düzenleyemiyor, önemli festivallere katılamıyorsunuz. Konser programlarında eser seçerken "telifsiz eser seçin" emirleriyle istediğiniz birçok eseri programa alamıyorsunuz. Parasızlık mı ? Elbette hayır. Ada etkinliklerine ve bazı festivallere büyük paralar rahatlıkla bulunuyor.
10 MAYIS’TA NELER OLDU?
Gelelim 10 Mayıs akşamı konser programına ;
Olari Elts yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solist olarak Klarnet sanatçısı Alessandro Carnare’ye eşlik etti.
Programda Antonin Dvorak'ın Karnaval Uvertürü, Copland'ın Klarnet Koncertosu ve ikinci yarıda Brahms 'ın 4.Senfonisi yer alıyordu
Hanslick, Brahms ve şef Hans Richter olmasa belki de ülkesinde açlık ve sefillik içerisinde ölmeye mahkum olacak Antonin Dvorak'ın karnaval uvertürü Aşk yaşam ve doğa üçlüsü üzerine kurulu "Hayat" başlığıyla yayınlanmış ama sonradan "Karnaval" adını almış bir eserdir. Genel anlamda neşeli deli dolu bir akışa sahiptir. Yaşamı temsil eden giriş, aşkı temsil eden orta bölüm, yaşam ve doğayı birleştiren final ile görkemli pırıltılı bir uvertürdür Karnaval.
Bu tarz eserlerde şef rolü çok fazla değildir. Gerekli noktalardaki teknik dokunuşlar Orkestraya verildikten sonra havaya girmiş bir orkestra için teknik zorluklara rağmen kolaylıkla çıkarılacak bir eserdir . Karnaval Uvertürü otomatik pilottaki CSO için 10 dakikalık icrası çok da zor olmayan bir eserdi.
İkinci eserde Fransız Ulusal Orkestrası'nın baş klarnet sanatçılığını üstlenen Alessandro Carbonare'yi izledik. Geçmişte Eski salonda misafir ettiğimiz Aaron Copland'ın Klarnet koncerrtosu çağdaş müziğin en önemli konçertolarından biridir.
Klarnetci Alessandro Carbonare Klasik Romantik ekolun bütün güzelliklerini taşıyan açılıştan sonra giderek caz ve Güney Amerika atmosferinin hakim olduğu eserde enstrümanının tüm özelliklerini sunacak müzikal ve teknik birikimi sergiledi.
Konserin ikinci yarısında Brahms'ın 4 senfonisi vardı. Bu eserin benim için ayrı bir önemi vardır. 70’li yıllarda Gotthold Ephraim Lessing’in CSO genel müzik direktörlüğündeki son yıllarında benim CSO’ ya ilk adım attığım günlerde orkestradan ilk dinlediğim 3 eserden biriydi.
10 Mayıs günü Brahms'ın 4. Senfonisi ise Olari Elts’in şef olarak ilk kez değerlendirileceği ilk eserdi.
Kuzey eğitimi almış olan Elts, müzik dünyasında özellikle Kuzey ve Baltık ülkelerinin çağdaş bestecilerinin yorumları ile tanınan bir orkestra şefi . Bir orkestra şefi için de oldukça etkili bir biyografiye sahip. Kendisi ile ilgili çıkan yorumlarda onun hareketli hızlı enerjik bir şeflik yapısı olduğu vurgulanıyor. Gerçekten çok dinamik enerjik bir şef Elts. Bu ona farklı bir vücut dili ve anlayış getiriyor .Bazı eserler için bulunmaz bir kalite yüklüyor sanatçıya.
O enerji ve hareketin Brahms'a getirdiği yorum ne ise, kocaman bir soru işaretiydi. Dinamik enerjik pasajlarda kuvvetli ifadelere sahip Olari Elts. Ama gel gelelim Brahms’ın, hele de 4. Senfonisinde derin anlamlar, romantizm ve duygu yüklü bölümlerinde, ince zarif nüanslarında kaybolup gitti. Bir de 3. ve 4. bölümde gereksiz yüksek tempoları ile, alıp başını gidince Brahms bir curcunaya dönüştü.
Olari Elts olur da bir daha gelirse repertuar seçimini daha dikkatli yapmak gerekecek. Gerçi Brahms'ı kendi istemiş. Ben kendisine bu fikirlerimi sunmak için konser sonrası her zamanki gibi Kovan diye isimlendirilen üst kattaki kafeteryaya çıkmak istedim. Her zaman olmasa da zaman zaman şef ve solistler konser sonrası yönetim tarafından oraya davet edilip bir sohbet ortamı yaratılır. Gel gelelim böylesine önemli bir haftada, Avrupa Günü Özel Konseri olan, bürokratların ve yabancı heyetlerin olduğu bir günde Kovan’da tango gecesi düzenlenmişti. Kovan orkestranın bir işletmesi değil, Ada’nın kiraya verdiği bir müstecir tarafından işletiliyor. Ama kendisiyle temas kurulabilir, böyle bir akşamda orada sanatçılar, bürokratlar ve yabancı temsilciler için bir kokteyl verilebilirdi.
Tecrübesizlik mi ? Düşüncesizlik mi ?.. Bilemiyorum …
VEFA ÇİFTÇİOĞLU
15 Mayıs 2024, Ankara