“Mahler’in müziği kolay mıdır ?”
Bu soruyu bir başka besteci için kolay kolay duymazsınız. Ama söz konusu Gustav Mahler olunca ister müzisyen olsun, ister dinleyici, çekinmeden dile getirebilirsiniz bu soruyu. Sorunun dinleyici için ayrı, yönetici için ayrı anlamları vardır. Bu konuda fikir ayrılıkları halen devam etmektedir. Dinleyici yaklaşımları ve müzisyenlerin Mahler’e bakışlarını kısa da olsa yazımda dile getireceğim.
Genel olar Mahler’in müziğine konan teşhis; “Nevrotik, yer yer histerik, anlaşılması zor, karmaşık, sıcak sudan soğuk suya sık geçişlere benzer şoklarla sizi ağlatan, güldüren, düşündüren ve derinden sarsan bir yapıdadır.”
Mahler'in müziği, karmaşıklığı ve duygusal derinliği nedeniyle bazı dinleyiciler için zorlayıcı olabiliyor. Senfonileri geniş uzunlukları, karmaşık orkestrasyonları ve derin ifadeli temalarıyla tanınır.
Onun bir teması ile evrenin sonsuzluğunda dolaşırken, pastoral bir temayla doğaya açılıp her şey iyi giderken aniden kendinizi büyük bir kaosun içinde bulabilirsiniz.
Vaughan Williams Mahler’i isim vermeden “Bir bestecinin kabul edilebilir taklidi” olarak nitelendirir. Yehudi Menuhin ise onu, “rahatına düşkün romantizmin son dönemlerinin aşırı olgunlaşmış filizlenmesi” olarak tanımlar.
Haksız da sayılmaz. Mahler 1897'den 1907'e kadar direktörlüğünü yaptığı Viyana Devlet Operasında bir opera şefi olarak çalıştı. Yalnız Viyana'da değil gittiği tüm kentlerde Gustav Mahler adı yalnızca orkestra şefi ve özellikle opera şefi olarak geçti. Bütün zamanını opera repertuarı ve kurumun sorunlarına adamıştı. Eser yazdığı dönemler ise yalnız yaz tatillerinde yazlığında veya seyahat ettiği yerlerde dinlenme anlarındaydı. Bestecinin bu yaşam tarzını çok iyi bilen Menuhin’in onu rahatına düşkün olarak nitelendirmesine şaşmamak lazım.
Tabii bu arada belirtmek gerekir ki bir Yahudi olarak bilinen Mahler, Viyana Devlet Operasına atanmasını kolaylaştırmak için de Katolikliği seçmiştir.
Bir opera şefi olması, operanın dramatik ve büyük volümlü ifadesi, ayrıca duygu ifadelendirmelerindeki geniş renk paleti, onun senfonilerindeki uzun soluklu ve yoğun duygusal betimlemelerine güzel bir alt yapı oluşturmuştur
Classicfm'de çıkan bir yazıdan bir kesit sunmak isterim sizlere. Bu yazı ve yine aynı dergide çıkan bir başka yazıda dinleyici gözüyle de değerlendirmeler yapılmış;
“Mahler'in müziğine yaklaşmanın, iki katlı bir otobüsün üstünden zıpkınla atlamak gibi görünebileceğini kabul edelim, ancak eğer ona zaman vermeye ve gerçekten dinlemeye hazırsanız, ödüller sizi bekliyor. Tarihin en inanılmaz ve gösterişli senfonilerinden ve şaşırtıcı derecede dokunaklı vokal eserlerinden sorumlu olan kendisi, hafife alınacak biri değil. En hafif tabirle söylemek gerekirse, Mahler gibi görüş ayrılığına düşen çok az besteci vardır.
Onun enstrümantal yazımı her şeyden önce pratiktir. Müzikal fikirlerini mümkün olan en doğal şekilde elde etmek ister, ancak kolaylık adına müzikal fikri asla feda etmez. Kendi yazı dili konusunda hiçbir zaman duygusal ya da savunmacı olmamıştır. Bir performansta bir şeyi fark etmenin daha etkili bir yolunu bulduğunda notayı değiştirebilmiştir. Yalnızca büyük bir orkestranın (Viyana Filarmoni Orkestrası) şefi olarak değil, aynı zamanda bölgesel opera orkestralarının kurucusu olarak da edindiği engin deneyim, her enstrümanın tuhaflıklarını içten dışa zihnine yerleştirmiştir. Şaşırtıcı zorlukta şeyler yazmış ama bu zorluklar biraz çalışmayla çok güzel sonuçlara ulaşmıştır.”
Bu noktaya gelirken Mahler'le ilk tanışmamda şoka uğramış ve gürültünün biran önce bitmesi için tanrıya dua etmiştim. Sonra orkestradaki flütçü arkadaşım biraz sabretmemi Mahler’in hayatımın vazgeçemiyeceğim bir unsuru olacağını söylediğinde onu ciddiye almıştım ve zaman geçtikçe Mahler’i sevmiş, Leonard Bernstein’ e ilk hak verenlerden bir olmuştum.
Bernstein şöyle diyordu:
“ Mahler korkakların işi değildir.“
Dünyanın önde gelen şefleri bugün hala Mahler'i kabul etmeyen veya kabul etmiş gibi görünenlerden oluşur .
Christian Thilemann, Mahler için şöyle der:
“Mahler müziği başarısını en çok, kendini tutmayı bilen, abartmayı iyi bilen şeflere borçludur. Bu benim orkestra şefliği tarzıma tam olarak uymuyor; Bunda henüz pek başarılı olamadım. Mahler'in müziği zaten o kadar efektlerle dolu ki, eğer bir şey eklemeye kalkışırsanız, onu daha da kötüleştirirsiniz. Bu asilliği başaran orkestra şeflerine hayranım. Eninde sonunda ulaşmayı arzuladığım şey de bu.”
Thilemann, Mahler’i çok tercih etmemiştir, halen de çok sıcak bakmaz, onun için Anton Bruckner Mahler’in çok ötesinde bir bestecidir ve tercihini her zaman Bruckner'den yana kullanır. Ünlü şefin henüz 10. Senfoni ve şarkıları dışında Mahler kaydı yoktur.
Herbert von Karajan her ne kadar Mahler kayıtları yapsa da büyük besteciler içerisinde konser programlarında en az tercih ettiği olmuştur.
Bunun yanında Bernstein bir Mahler tutkunudur ve onun tanıtılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Çeşitli orkestralarla oluşturduğu üç ayrı Mahler Senfoni albümüne sahiptir.
Bernstein dinlemesi ilk başlarda zor gelir ama giderek sarıp sarmalar sizi, 'şefler için ise kolaydır yönetmesi ' der ama 'anlaması zordur ' diye ekler.
Mahler’i gençler yönetemez gibi bir düşünce tarzı entelektüel bir zorbalık olarak nitelendirilebilir. Çağımızın genç kuşak başarılı Mahler yorumcularından Daniel Harding, “yönettikçe anlarsınız, her seferinde bir önceki yorumunuzu kendiniz eleştirirsiniz” diyor.
Gustavo Dudamel bu konuda güzel bir açıklama yapmıştır. Mahler’i ilk yönetmesi ile bugün yönetmesi arasında teknik anlamda değil ama felsefik anlamda çok geliştiğini ve ileri yıllarda daha da değişebileceğini ifade etmiştir.
Dudamel, Mahler 5. senfoniyi yönetirken Simon Bolivar orkestrasında genç bir kornocu olan Rafael Payare'de derin bir Mahler aşkı oluştuğunu farkedince kendisini orkestra şefliği sınıfına almıştır.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde şeflik yaparken de Tar isimli filmde Mahler 5. Senfoniyi yönetmiştir. 43 yaşındaki şefin San Diego ve Montreal Senfoni'nin şefi olduğunu belirterek Mahler hakkındaki görüşlerine kısaca yer verelim:
“Mahler, senfonilerinin evren gibi her şeyi kapsaması gerektiğini söylüyor. İçinde bulunulması gereken hârika bir evren. Filmde kullanılan 5 Senfoni için konuşacak olursam , o kırılması son derece zor bir ceviz. Yönetirken acaba daha geç yaşlarda mı Mahler yönetsem diye aklımdan geçtiğini de itiraf edeyim.”
5. Senfoni için Marin Alsop'un söyledikleri de çok ilginç:
“Hiçbir zaman Everest Dağı'na tırmanmayı arzulamadım ama tırmanıcının gergin beklentisini hayal edebiliyorum. Ayakta duran ve önündeki göreve bakan kişi. Hazırlık, eğitim, arzu veya şevk ne olursa olsun, tırmanışın tam olarak nasıl ilerleyeceğini bilmek imkansız. Partisyonun, orkestranın önünde durduğumda işte bunları hissettim. Başarılı bir sonuç için Mahler'in beşinci senfonisini ele almak uzman bir ekip ve dünyayı anlamış müzisyenler gerektirir. Buna şef de dahil.”
Alsop’un hocası ve önderi olan Bernstein bakın Mahler için neler diyor:
“Bu kalbi kıran müzik gerçek Mahler mi? Yoksa diğer mutlu kızak zili müziği mi? Hayır, ikisi de Mahler, içindeki iki farklı kişinin sesi. Ama sonra elbette şöyle diyeceksiniz: "Her besteci mutludan hüzünlüye ve tekrar mutluya gitmez mi? Yani bu Mozart için de geçerli, değil mi, Bach ve herkes için?" Evet ama hiçbir besteci her iki yönde de bu kadar ileri gidemez, bu kadar mutlu ve bu kadar üzgün olamaz. Mahler üzgün olduğunda bu tam bir üzüntüdür; hiçbir şey onu teselli edemez, ağlayan bir çocuk gibidir. Ve mutlu olduğunda, bir çocuk gibi mutludur; her bakımdan. Mahler bulmacasının anahtarlarından biri de bu: O bir çocuk gibidir; duyguları aşırı, abartılı, tıpkı gençlerin duyguları gibi. Gençlerin Mahler'in duygularını yaşlılardan daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum. Bir kez onun müziğinin sırrını, yani çocuğun sesini anladığınızda, onun müziğini gerçekten sevebilirsiniz.”
Özetlersek;
Dudamel diyor ki ;“Bir orkestra beni ilk kez çağırdığında eğer Mahler teklif ediyorsa asla kabul etmiyorum (Sanırım Dudamel burada Berlin ve Viyana'yı kastetmiyor) çünkü Mahler ne tek başına şefin, ne de orkestranın alıp götüreceği bir müziktir. Sıcak birliktelik, uyum, karşılıklı uyum . İşte o zaman Mahler ortaya çıkar.”
Bernstein Viyana’ya ilk gittiğinde Viyana Fiarmoni Orkestrası'nın karşısına geçip söylediği “Siz Mahler'le çalmış bir orkestrasınız, ben Mahler ile yaşayan biriyim , Mahler anlayışımda bana eşlik eder misiniz” cümlesi çok anlamlıdır.
Mahler bu açıdan çok farklıdır, büyük bir seyahattir, her türlü iklimi yaşarsınız, felsefenin derinlerine dalarsınız. Karmaşık, kaotiktir. Teknik açıdan sizi her an devirmeye hazır vahşi bir boksör gibidir. Devamlılık konsantrasyon ve mutlaka şef ve orkestra için çok sıkı bir iletişim ister. O nedenle şeflerin ve orkestraların karşısına Mahler çıkınca hemen önlerinde hangi orkestra var, karşılarında hangi şef var, dikkatle ve tedirgin bir biçimde bakarlar. Hiçbir şef “Mahler benim işim, benim ihtisas alanım” diyemez. Bernstein bile dememiştir. Yıllar geçer dinleyici buna karar verir. Okyanusta yüzme öğrenilir mi ? Eğer durgunsa evet ama Mahler çok fırtınalı, çalkantılı köpüklü bir okyanustur. Pek çok parametreyi bir arada değerlendirmezseniz, boğulursunuz farkına bile varmazsınız.…
Vefa Çiftçioğlu
14 Ocak 2024, Ankara