19. Yüzyılın en önemli senfoni ustalarından biridir Anton Bruckner. Yaşamı boyunca kendisine olan güvensizliği, eserlerini yazdıktan sonra defalarca revize etmesi ile tanınmıştı. 4. Senfoni, revize edilmiş en ünlü eseridir diyebiliriz. Bu görkemli senfoni ilk olarak 1874'te bestelendi ve ardından 1888'e kadar birkaç kez revize edildi. Prömiyeri Şubat 1881'de Bruckner’in kendisi tarafından yapıldığında besteci 57 yaşındaydı. Peki ükesinde yeteri saygınlık ve üne kavuşmuş muydu? Elbette hayır. Sanatçı bunun için 4 -5 yıl daha bekleyecekti.
Bu muhteşem eser, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 9 Aralık 2022 akşamı verdiği konserde izleyiciye sunuldu. Norveç’in son dönem en tanınmış orkestra şeflerinden biri olan Terje Mikkelsen gecenin konuğuydu.
Değerli orkestramızın yıllardan beri bilinen bir özelliği vardır. Uyum içerisine girdikleri bir şef olursa salonda inanılmaz güzelikte sesler duyabilir, kendinizi batının ünlü konser salonlarından birinde hissedebilirsiniz…
Bu özellik iyi mi, kötü mü bilinmez. Profesyonel bir topluluğun sanat standartının stabil olması lazım. Şefin orkestra üzerindeki etkisi ne olursa olsun bu çizginin değişmemesi gerekir . CSO yıllardır şef seçer . Şefi sever, üst sınıf bir orkestra olur. Uyumsuzluk yaşarsa bunu yorumlarına olumsuz olarak yansıtır.
Provalardan kulağıma gelen, Orkestranın üst düzey bir performansa ulaştığıydı. Tek endişem tek eserli, uzun süreye sahip bir görkemli senfoniye Ankara izleyicisinin ne kadar ilgi duyacağıydı. Ankara izleyicisi genelde solistli konserlere alışkındı. Solisti izler, bir bölümü konserin ikinci yarısında salonu terk ederdi.
Konser akşamı beklemediğim kadar dolu bir salon ile karşılaştım. Ve ikinci korkum başladı. Baştan sona kısmen de olsa programlı müzik özelliği taşıyan bu senfonide, yine bölüm aralarında şakşakçı izleyici kitlesinin başlatacağı alkışların olup olmayacağı eserin akışına ket vurup vurmayacağıydı. Maalesef her konserde olduğu gibi yine gerçekleşti , eski salon izleyicisinin tamamen yok olup yepyeni bir kitlenin oluştuğu CSO’ nun yeni izleyicileri, haftalardır yapılan sesli anonslu uyarılara rağmen bölüm aralarında alkışı patlatma özelliğini yine duyarsız bir şekilde sürdürdüler. Bu işin sonunu bir şekilde getirmek gerektiğine inanıyorum .Nasıl mı yapılacak ? Ona Ada ve CSO yönetimi karar verecek.
Terje Mikkelsen’ in ilk ölçüleriyle birlikte , uyumlu, dengeli bir birlikteliğin oluştuğu izlenimi hemen kendini gösterdi. Mikkelsen’in Orkestra ile yakaladığı denge ve disiplin mükemmeldi. Bruckner’ in kendi ifadesinde kullandığı “pastoral sunum”, “av hazırlıkları” betimlemeleri, Terje Mikkelsen'in ellerinden izleyiciye doğru akmaya başladı İkinci bölümün derin romantizmi, tipik Bruckner scherzo'su olan üçüncü bölüm ve tüyleri diken diken eden son bölümün o gizemli girişinden sonraki görkemi olağanüstüydü. Son bölümde bakır üflemelilerin ilk temalarından sonra yaşanılan kısa bir nazar boncuğu gecikme dışında, baştan sona muhteşem bir performansla karşı karşıya kaldık . Hollandalı ünlü şef Bernard Haitink “Bir Orkestranın bakır üflemelileri eğer iyi değilse o orkestra Bruckner yorumlarına soyunmamalı” demişti.
9 Aralık akşamı hiç şüphe yok ki orkestranın en başarılı gurubuydu bakır üflemeliler . Yıllar sonra o bölümden rüya gibi sesler aktı salona. Bu gurup gelecek nesillere, hoca ve yol gösterici olarak çok şey öğretecektir. Böylece bakır üflemeli gurubu, gençlere de örnek olacak şekilde orkestranın geleceğini de garanti altına almış oldular.
Ayrıca söz etmek gerekir ki bakırların dışında orkestradaki uyum denge kusursuz güzellikteydi. İnsan istiyor ki bu tarz başarılı birliktelikler ve sonucunda ortaya çıkan başarılı performanslar kayıt altına alınsın . 200 yıllık bir geçmişe sahip olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının artık bir kayıt firması ile seri halde kayıt gerçekleştirmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Buna da öncü olması gerekenler Orkestraya birkaç yüz metre ötede bakanlık binasında oturan bu tarz vizyonlara sahip olması gerekenlerdir .
Gerçekleşen bir başka güzellik, artık dünyanın pek çok orkestrasında uygulanmaya başlanan solistsiz konser geleneğidir. Programlar takip edilirse pek çok orkestranın bu tarz konserleri sezon içerisinde sık sık gerçekleştirdiği görülür. Hele ülkemizde iyi sanatçıları getirecek paralar bulunamazken yakaladığımız değerli şeflere eşlik görevinin verilmemesi gerekir.
Yaşadığımız gerçekler de var. Rozdhestvensky'y i,Ashkenaz'yi ,Fedoseyev'i Ankara’da konuk edip eşlik şefleri olarak kullandık. Zaten zor getirdiğimiz bu ve benzer büyük isimler eşliksiz konserlerle dinleyicinin önüne çıkmalı. Çok büyük solistlere eşlik etmedikten sonra bu isimleri eşlikte kullanmak ancak eşlik ettikleri solistlerin özgeçmişlerine bir prestij olarak yazılır.
Terrje Mikkeslen hakkında birkaç söz söylemek isterim:
Bir saati aşan bir süreye sahip olan Bruckner’ i ezbere yöneten Mikkelsen, başarılı şefliğinin yanında, orkestra üzerinde psikolojik bir disiplin sağladı. Terje Mikkelsen Bruckner yorumunda, sahnedeki tüm sanatçıları çekip alıp Bruckner’in ruhuna yerleştirdi. Dengeyi, balansı sağladı ve gruplararası iletişimin ustası oldu. Orkestrayı sarıp sarmalayan Bruckner ruhunun yaratıcısıydı ve ancak Bruckner ustalarında görülen bu uzun ve zor eseri ezbere yönetti .
Mikkelsen CSO ile çok başarılı ve sıcak bir ikili oluşturmuştur. Yakalanan bu sinerji kaybedilmeden bu değerli şef, orkestra ile daha fazla konsere imza atmalı, gelecekte çok daha uzun süreler almalıdır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, CSO Bruckner yorumlarını mutlaka artırmalıdır. Bestecinin Orkestra ile dokusu tutmuştur.Ama tabii Bruckner’i iyi analiz etmiş şeflerle …
VEFA ÇİFTÇİOĞLU
12 Aralık 2022, Ankara