2012 Ocak ayında, Güzel Sanatlar Genel Müdür Vekili Prof. Erol Erdinç'le yapılmış ve Andante dergisinin Şubat 2012 sayısında yayımlanmış söyleşinin tam metnini, Anadolu Filarmoni Orkestrası tartışması ve devlet orkestralarının günümüzde daha da ağır biçimde yaşadıkları sorunların anlaşılabilmesi için yayımlıyoruz.
Göreve başladıktan sonra hangi temel işlere el attınız?
Birincisi: Şu ana kadar yapılmış hatalar var, bunları farkettik ve düzeltme çalışmasına girdik. Örnek vereyim: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın kanunu, yönetmeliği var. Öteki orkestralarımızın yok, bakanlar kurulu kararıyla kurulmuş, fakat mahkeme önünde, hukuk önünde, CSO'nun yönetmeliği hükümleri uygulanır deniyor. Ama CSO'da olan bir takım haklar öbür orkestralara verilmemiş. Diyelim ki Antalya orkestrasından birisi CSO'ya geçecekse sınava tabi tutuluyor, yönetmelik böyle.. Ama İstanbul veya diğerleri öyle değil, kadro boşsa, yönetim kurulu ihtiyacımız var diyor, anlaşıyorlar aralarında, gönederebiliyor, sınav yok! Bu çifte standart oluyor. CSO'ya şef ataması mâlum, 6 imzayla oluyor. Yönetim kurulu istiyor veya müracaat oluyor, komisyon toplanıp seçiyor. Ama öbür orkestralara sınav, komisyon olmadan tayin ediliyor. Örneğin ben vaktiyle, 1983 yılında İstanbul'a şef olarak tayin oldum, herhangi bir komisyon söz konusu değildi. Gerçi ben operada şeftim ama sınava alınmadan bir orkestradan diğerine geçmiş oldum. Diğer orkestraların şefleri de atamayla geldi. Bu durum yıllardır böyle.
Başka konulara da yansıyor mu bu durum?
Tabii... Mesela CSO istediği kadar yabancı şef getirir, ama ötekilerde kota vardır, 10 yabancı şef getirebilir. Bakanın nezdinde sorumlu olan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'dür. Güzel Sanatlar bunu bakana çıkarttığı zaman, bakan da onaylamıştır. Orkestralar arasında büyük bir haksızlık, adaletsizlik sözkonusu.
Peki hataları düzeltmek için nasıl bir düzenleme yapacaksınız?
Hukukçularımızla incelemeye başladık. Yeni bir düzenleme hazırlayıp bakanın onayına sunacağız.
Sorun bir yönetmelikle çözülüyor mu, yoksa tüm orkestraları kapsayan bir yasa mı gerekli?
Evet, tüm orkestraları kapsayan bir yönetmelik eki olabilir. Arkadaşlar çalışıyor, ne yapılacağı belli, nasıl yapılacağı da kısa sürede açıklığa kavuşacak.
Orkestralar arasında adaletsizlik ve eşitsizlik durumuna, kanımca sayısal kadro eksiklikleri de dahil. Ankara, İstanbul ve İzmir, bir senfoni orkestrasında bulunması gereken sayıya sahipken, Bursa, Antalya ve Çukurova yaklaşık 40'ar kişilik kadrolarla çalışıyorlar. Bunların yeterli sayıya ulaştırılması konusunda da bir çabanız, çalışmanız var mı?
Antalya, Bursa ve Çukurova'ya sorduk, ihtiyaçlarını bildirmelerini istedik. Bunları Maliye'ye göndereceğiz. Tüm orkestraların baştan kurulurken konulmuş norm kadroları 120'şer kişi... Ancak vizeli olanlar, CSO 112, İstanbul 117, İzmir 109, Bursa 65, Antalya 64, Çukurova 70 kadro...
Ama bu vizeli rakkamlar da tamamlanmış değil, örneğin Çukurova'da 70 vizeli kadro dediniz ama 49 kişiler.. Bursa 45, Antalya 40 kişi...
Evet, rakamlar böyle, yıllardır böyle gelmiş. Ben göreve başlayalı üç ay oldu. Durumu iyileştirmek için Maliye'ye başvuruyoruz.
Maliye boş vizeli kadroya kullanılması için tekrar vize mi verecek..
Evet, sonra sınav açılacak. Grup şeflikleri ve kademe ilerlemeleri için de sınav açılacak.
Orkestralarda, kadroların statülerinin, sözleşme süre ve koşullarının değiştirileceği, emekli olanların yerine başka statüde eleman alınacağı yönünde birtakım endişeler var. Müzisyenler böylece kadroların zaman içinde kaldırılıp sadece sözleşmelilerle işin götürüleceğinden kuşku duyuyor.
Kesinlikle böyle bir durum sözkonusu değil, sadece tevâtür. Orkestralarda oturmuş bir düzen var, nasıl geldiyse öyle gidecektir. Kimsenin hakkı alınmadan, mağdur edilmeden birtakım iyileştirmeler için çareleri arkadaşlarla araştıracağız. Cumhuriyet Türkiyesi'nde orkestralarımız, operalarımız kurulmuş, gelişmeler sağlanmış, çok şükür gayet iyi bir seviyede gidiyoruz. Müslüman bir ülke olarak geleneğimizde olmamasına rağmen Batı'nın 500 yılda geldiği seviyeyi yakalamış bulunuyoruz. Orkestralarımız illerinin gözbebeği durumundadır. Tüm orkestralarımız bulundukları illerin çağdaşlığa açılan penceresidir. CSO, parlamenterlerimizden halka, herkesin gözünde bir markadır. Artık bunlar geriye gitmez. Ama kadro olmadığından dolayı, takviye ihtiyaçları karşısında, sözleşmeli eleman alın, ödeyelim deniliyor. Maliye bize kadroları verdikçe sınav açılıp yeni eleman alınacaktır. Bir geriye dönüş, oturmuş sistemi bozma sözkonusu değil, bu konuda güvence veriyorum.
Bu söylediklerinizden 2012'den itibaren mevcut orkestralarımızın eksik kadrolarının tamamlanması için sınav açılabileceği ve adetlerinin yükseltileceği sonucunu çıkarabilir miyim?
Normalde bunların olması gerekiyor. Bizim tarafımızdan da bir çaba gösterilmesi gerekiyor. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün çabaları, ulaşılacak yerlere ulaşılması ve onları ikna etmek gerekiyor. Ben bunları yapmaya çalışacağım.
Bir de emeklilik meselesi var. Dileyenlerin fazla hak kaybına uğramadan emekli olmasını, yerlerine genç, taze elemanların alınmasını sağlayacak bir düzenlemeden, yıllardır söz edilip durur. Son durum nedir?
Bu konu çok titizlikle ele alındı ve sonuca ulaşılmaya çok az kaldı. Yeni düzenlemeyle sanat kurumlarındaki beklentinin karşılanacağını umuyorum.
Orkestralar, bazı yabancı edisyonlar ve Türk bestecileriyle ilgili telif sorunu yaşıyor. Telif hakları konusunda uluslararası standartlarda bir yasamız var ama uygulamada, özellikle bazı varislerce istenen meblağlar karşısında orkestralar o bestecinin eserini hiç çalmamayı tercih ediyor...
Bu konu da mercek altında... İmkanlarımız nisbetinde telifle ilgili kaynakları arttırmaya çalışacağız.
Eskiden orkestralar bilet gelirlerini de kendileri kullanabiliyorlardı, bu olanak kaldırıldı. Birer küçük işletme gibi davranamıyorlar. Bazı yapıtları ısmarlayabiliyor, bazı solist ve şeflerin tarife üzeri ödemelerini karşılayabiliyorlardı.
Orkestraların bilet gelirleri DÖSİM'e gider. DÖSİM bir havuzdur, paralar orada toplanıyor, biz sıkıştığımız zaman, son çare oradan para istiyoruz. Mesela yeni yıl konserini Arena'da 12 bin kişilik salonda yaptık. Oradaki salon kirası, seslendirme ve kayıt masrafı 85 bin lira gibi bir rakkam geldi, Sayın Bakanın gayretiyle 40-50 bin lira civarına düştü. Bunu da nereden bulacaktık, DÖSİM'den aldık bu parayı...
Hazır orkestraları konuşurken, İzmir'de kurulan Anadolu Filarmoni Orkestrası hakkında bilgi verir misiniz? Bunun statüsü, üyelerinin nerelerden alındığı gibi konularda kimse ayrıntı bilmiyor...
Yanlış anlaşılmış konulardan biri de bu. Sayın Bakanımızın çok üstünde durduğu bir konu.. Sadece İzmir'de değil, Van'da da bir tane kurulacak. İzmir'deki orkestra zaten kurulmuş, gayriresmi faaliyette bulunan bir orkestra. Köylere giden, köylünün de anlayacağı biçimde müzik yapan, içinde Türk enstrümanlarının da bulunduğu bir orkestra. İyi bağlama çalan ve türkü söyleyen değerli bir arkadaş da var içlerinde. Ney, sipsi, kaval, kanun gibi başka Türk enstrümanları da var. Aranjmanları yapan bir de beyin var orada, İzmir Senfoni'nin ikinci keman grup şefi Cemil Günçer.. Bakıyorsunuz, Viyana Valsi gibi giriyorlar, Yine Bir Gülnihal'le devam ediyorlar. Valslerle Dede Efendi'yi birleştirebilirsiniz. Halka, bütün makamlarda, bütün yörelerden ezgileri orkestra olarak sunuyorlar. Başaran Ulusoy bir otobüs tahsis etti, turnelere gidebilsinler diye..
Bu orkestranın kadrosu nasıl oluşuyor?
Zaten kadrosu yeterli olmayan orkestralardan da eleman kaydıracaklar gibi yorumlar yapılmaya başlandı. Yanlış. Buralara hiç dokunmayacağız. Ayrıca yönetmeliğe göre, yönetim kurulu onay vermeden kimseyi yerinden oynatmak mümkün değil. Niye çıkıyor bu laflar? Bilmemekten... Şimdilik buraya geçme niyetinde olan üç dört kişi kadar İzmir'den orkestra üyesi var. Yönetim kurulu izin verirse bunlar geçecekler. Hayır derlerse geçemezler.. Diyelim ki, Antalya'dan biri gelmek istiyor, yönetim kurulu izin verirse, Anadolu Filarmoni de isterse, alabiliriz.
Peki kaç kişilik bir topluluk olacak bu?
İkili senfonik orkestra+Türk enstrümanları şeklinde olacak. 60 kişi istedim ben, çağdaş Türk eserleri de çalmaya açık olsun diye... Takviye de alabilir. Bu orkestra hem çağdaş Türk eserlerini, hem aranjmanları çalacak. Van için başta 37 düşünmüştük ama onu da 60 yapacağız. Hem milli tınılarımızı, hem de Mozart, Beethoven de çalabilecek bir yapı çıkacak ortaya... Olay budur. Bu konulardaki tevâtürlerde iyiniyet-kötü niyet aramıyorum, bilgisizlikten çıkıyor bu yorumlar, yönetmelikleri bilmek lazım..
Özellikle Türk bestecilerinin yapıtlarının seslendirilmesi ve yeni eser kazanımı konusunda daha sistematik bir çalışma yapmak söz konusu mu? Belli telif tarifeleri hazırlamak, sipariş vermek, yarışma düzenlemek gibi?
Evet. Konserden kayıt yapılıp CD halinde çıkartılmasını düşünüyorum. Projenin araştırmalarını başlattım, sonucunu bekliyorum.
Türk bestecilerinin yapıtlarının konser kayıtları mı olacak?
Yalnız Türk değil, belli konserlerin tamamının kayıt altına alınıp CD yapılmasını düşünüyorum.. Orkestraların şu anki programları benim dönemimde yapılmamıştı. Orkestraların şefleriyle, müdürleriyle toplantı yaptık. Kendilerine her konserde mutlaka bir Türk eseri çalınması gerektiği önerisinde bulundum. Arkadaşların bu öneriye duyarlılık göstereceğine inanıyorum. Bunu biz CSO'da da uygulayacağız. Hiç çalınmamış yapıtlara, teşvik amaçlı öncelik vermek sözkonusu olacak. Türk eserleri havada uçuşacak...
Her yıl çalınan belirli eserleri kastetmiyoruz değil mi? Pek çok kompozisyon bölümü mezunu, uluslararası alanda başarı gösteren genç bestecimiz var. Değişik kuşak Türk bestecilerinin devlet orkestraları tarafından hiç çalınmamış pek çok eseri var. Bunların seslendirilip kayıt altına alınması...
Ben sizden bir şey rica edeyim mümkünse.. Genç kuşak ve bir üstü için bir tarama yapabilirsek, ne eserler var elimizde onu bilelim ve onları da çaldıralım.
Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenmiş, büyük ve küçük ölçekli yapıtların elde edildiği bir yarışma yapılmıştı. Hatırladığım kadarıyla bunların çoğu çalınmadı. Partileri de bakanlık yazdırıp çalınmasını sağlayacaktı. Demek ki bakanlığın elinde hazır durumda birtakım eserler bekliyor. Eczacıbaşı Beste Yarışmalarında dereceye girmiş çok sayıda eser de İzmir'de vakıf kitaplığında taliplerini bekliyor...
Bunları sizlerin de yardımıyla ortaya çıkaralım ve orkestralarımıza dağıtalım. Bu bizim öncelikli görevlerimizdendir.
Tabii, her yazdım diyenin yapıtını incelemeden çalmak da sözkonusu olamaz.
Bu kitapta da, resimde de, heykelde de böyle... Dinleyici ve izleyici, kaliteli, kulaklarına hoş gelen, onları içine çeken yapıtlardan hoşlanıyor. Yapıt hoş değilse, insanlar sık sık bunlarla karşılaşırsa, arttırmak istediğimiz dinleyiciyi rahatsız etmiş oluruz. Ben konunun içinden gelen bir genel müdür olarak, arkadaşlarımızca, halkımıza kaliteli programlar yapılmasını diliyorum.
Siz de 8-10 dakikayla sınırlı orkestra eserleri için yeni bir yarışma açabilirsiniz.
Tabii, gerekenleri yapacağız. Mesela geçen yıl açılan bir yarışmada ikinci olan Mesruh Savaş'ın yapıtını beğendim, onu kemancılarımız repertuarlarına alıp çalmalılar. Yapıt hem uzun değildi, hem de güzeldi. Belki böyle, adım adım güzel şeyler çıkacaktır. Kompozisyon açısından Türkiye biraz kısır döngüde.. Eser çıkmasından ziyade nitelikli eserlerin çıkmasına ihtiyacımız var. Herkesin alıp çalabileceği, rahatlıkla dinleyeceği eserlere ihtiyaç var. Çağdaş sayabileceğimiz bir Rahmaninov'ın eserleri rahatlıkla ve sıklıkla çalınıp zevkle dinleniyorsa, bunun nedeni ortada. Bestecilerimizin bunları da dikkate alması lazım. Bütün dünyaca kabul edilen, sevilen eserlerin neden sevildiğini araştırıp ona göre yazmaları gerekiyor. Neden seviliyorlar? Örneğin Rusya'da Kalinka diye bilinen halk şarkısını tüm Rus eserlerinde tını veya hava olarak duyuyoruz. Belki bizim kompozitörlerimiz de bu örneği uygulasalar diyorum. O zaman halka daha çabuk benimsetme durumu hasıl olacak. Hem bizim insanımızı düşünerek, hem de tüm dünyanın hâla güzel tema, güzel armoni aradığını dikkate alarak işe girişmek lazım. Güzel bir mimari kur ve onu işle... Böyle eserlere ihtiyacımız var. Biz sipariş de vereceğiz, yarışma da düzenleyeceğiz.
Zaten klasik müzik dağarının büyük bölümü siparişlerle ve yarışmalarla ortaya çıkmış. Bizdeki bestecilerin çoğu okullarda hocalık yapıyor ve çalınma olasılığı, karşılığını alabilme olasılığı da pek bulunmadığı için yazmaktan kaçınıyorlar. Bu nedenle bu iki yol, sipariş ve yarışma zorunluluk olarak gözüküyor.
Teşvik şart, bunu bir biçimde mutlaka yapacağız. Bütçe kalemimizde uygunluk varsa kullanacağız, , gerekirse sponsor bulmaya çalışacağız. Ayrıca konservatuvarın koridorunda birçok ilan bulunuyor, başka yarışmalar da düzenleniyor, mesela bu yıl viyolonsel beste yarışması var. Bunları çoğaltmak mümkün.
Evet, ADK-Der'in viyolonsel yarışması.. Kendi sağlayabileceklerini orkestraya göre beste istiyorlar. Bu yola kanımca devlet orkestraları da gidebilir, yâni merkezi değil, her orkestra kendi mevcudu ve koşullarına göre eser sipariş eder veya yarışma açabilir. Çukurova bugün 70 vizeli kadrosu olmasına karşın 49 kadroyla çalışıyorsa, buna göre beste istenebilir. Esnek davranarak orkestraların imkan ve kaynakları kullanılarak yeni yapıtlar kazanılabilir. Siz camianın içinden geldiğiniz için, bu konuları gayet rahat değerlendirebilecek bilgiye sahipsiniz.
Bu nedenle umutlu bir havanın estiğini biliyorum, bunlara layık olmaya, umutlarını boşa çıkarmamaya çalışacağım. Kadromuz da çok iyi.. Sayın Bakanın bakışı, müsteşar ve yardımcılarının yaklaşımı fevkalade olumlu. İnanın 40 yıldır bu işin içindeyim, bunca yıldır hiç bu kadar nitelikli, üst düzey, sanata bakış açıları olumlu bir ekip görmedim. Zevkle çalışıyoruz. Madem ki bilen bir insan olarak kabul ediliyorum, böyle bir kadroyla gerekenlerin yapılacağına inanıyorum.
Sizin Türk müziğini de bildiğiniz mâlum. Türk temalarından esinlenerek yazılmış çoksesli besteler zaten çalınıyor. Bazı çevreler de, sizin Türk müziğine olan bağlılığınız nedeniyle bazı endişeler ortaya koydular. Hatta “Alaturkalaşacak mıyız?” diye yazanlar oldu. “Dengeler değişecek mi?” türü endişeler dile getiriyor.
Bunları iyiniyetli bulmuyorum. Beni tanıyanlar bilir, caz çaldığımı bilirler. Caza Türk müziği karıştırmak günah değil ki! Dünyada bunu yapmak isteyenler var, kendi müzikleri çok değerli olmadığından yapamıyorlar. İspanyollar hariç tabii... Chick Corea “Benim İspanyol hissiyatım” diyor. Ben niye Türk hissiyatımı caza karıştırmayayım? Onlarla caz yapıyorum, daha ilginç oluyor, dünyada da kabul görüyor. Ben herhangibir caz üstadını taklide kalkarsam, o kişinin benzeri olurum! Ama Türk hissiyatımla caz yaparken ben kendim oluyorum. Benim zihniyetim budur, yanlış değerlendirilmesin. Alaturka başka şeydir, benim yaptığım başka şeydir. Kendi kültürümüzden çıkmış değerlerle bugün çağdaş müziği yaratıyoruz, yaratacağız. Ne getirmişiz ki alaturka diyorlar, biri bana anlatırsa sevinirim. Siz beni tanıyorsunuz, herkes tanıyor. İyiniyet değil bu. Birdenbire nereden alaturkacı olduk? Birdenbire mi değiştim yani? Ayrıca alaturkacı olmak da kötü bir şey değil
Türk sanat ve halk müziği koroları da size bağlı değil mi?
Evet, bana bağlı. İstesem gider orada birşeyler yaparım! Sapla samanı karıştırmam ben. Ama Türk müziği korolarını geliştirmek ve daha iyi bir yere götürmek de benim görevim.. Bu tarafta da orkestralarımızla ilgili görevlerim var, bunları karıştırmam ben. Dolayısıyla çıkarılan söylentiler iyi niyetli değil.
Orkestraların turneleri konusunda, önceki dönemde kaynak yetersizliği gerekçesiyle alınan tekliflerin değerlendirilemediğini biliyoruz. Hatta CSO bile bazı iç turnelerini Doğuş'un finansmanıyla gerçekleştirebildi. Bu konuda ne yapacaksınız?
CSO, D-Marin festivaline teklif aldı, temmuz ayında Carreras'a eşlik edecek. Yurtdışı turnelerimiz, turne sezonunda mutlak surette yapılacak. Macaristan Büyükelçimiz Kemal Gür, gerçekten çok değerli ve becerikli bir diplomat, salonu ayarlamış, konaklamayı ayarlamış, buyurun diyor. 26 Ekim'de Budapeşte'de çalacağız. Buna bir siyasi kişiliğin desteğiyle Viyana'yı da ekliyoruz. Sayın Bakan onayladıktan sonra, Tanıtma Fonu'ndan kaynak alacağız. İstanbul Senfoni de İspanya turnesi yapacak. Orkestralarımız, teklif almışlarsa, bu tür olanakları yaratırlarsa, biz de genel müdürlük olarak gerekli desteği vereceğiz.
Orkestraların yüzü gülecek diyebilir miyiz?
Diyebiliriz, fevkalade ilgileniyorum, benim işim bu çünkü. Bu benim bildiğim konu. Elimden geleni yapacağım. Nereye gitmem gerekiyorsa, sayın bakanımın talimatları doğrultusunda gerekeni yapacağım. Bütün gücümüzü kullanıp orkestralarımızı, geldikleri güzel yerden, bir hamle daha ileri gitmeleri, iki basamak atlamaları için çalışacağız. Gündelik konuları bekletmeden çözmek, ileriye dönük geliştirmeleri yapmak, emellilik durumunun iyileştirilmek başta olmak üzere var gücümüzle çalışacağız.
(Şubat 2012, Andante'de yayımlanmış söyleşidir)