Piyanist Füreya Ünal'ın Los Angeles'ta kurduğu oda müziği grubu Divan Consort'un "Refuge" adlı CD'si Albany Records markası altında 2014'te ABD'de piyasaya çıktı. Özkan Manav'ın Laçin, Ken Walicki'nin Refuge, Miguel del Aguila'nin Seduccion, William Kraft'in Encounters XVII adli eserlerinin ilk kaydı ile Chen Yi'nin Chinese Ancient Dances ve Haçaturyan'in Trio'su CD'de yer alıyor. Amazon, iTunes ve ArkivMusic'le dünyanın heryerinde satışta bulunan CD'ye ünlü Fanfare Dergisi'nde yer verdi. Yapılan röportaj ve CD eleştirisi Fanfare'nin Temmuz / Ağustos 2014 sayısında yayımlandı. Wisconsin ve New York'ta radyoda çalınan "Refuge", albüm dalında Global Music Awards'dan Altın Madalya'ya layık görüldü.
FANFARE'DAKİ RÖPORTAJ
Divan Consort’un müzik yönetmenleri piyanist Füreya Ünal ve klarnetçi Virginia Figueiredo, 20’inci ve 21’inci yüzyılda yazılmış besteleri seslendirmeye ve müzikte çeşitliliği geliştirmeye adamışlar. Grubun üyeleri Amerika’daki konser programlarında nâdiren gördüğümüz ülkelerden müzikleri bulup dinleyiciyle paylaşıyorlar. Topluluğun konserleri bu nitelikli eserlerin yanında 20’inci yüzyıla damgasını vurmuş besteleri de içeriyor.
Bize doğduğunuz ülkelerden biraz bahsedebilir misiniz?
Füreya Ünal: Türkiye’nin İstanbul şehrinde doğup büyüdüm. İstanbul tarih açısından çok zengin bir şehir, ayrıca çok yakın zamanda dünyanın en popüler turizm adresi seçildi. Dünyada iki kıta arasında olan tek şehirdir. Türkiye’nin en kalabalık ili olan İstanbul, gürültülü, karmaşık ama insanin nefesini kesecek denli de büyüleyici bir kent. New York gibi gece gündüz uyumayan bir şehir. Fakat New York’tan farklı olarak binlerce yıllık tarihi vardır. İstanbul’daki sayısız müze sanat ve tarih sevenlere hitap ederken, alışveriş ve gece hayatı da renkli olduğu için her kesimden insana çekici geliyor. Binlerce yıllık Yunan, Bizans, Osmanlı ve Türk kültürlerinin bu müthiş çeşitliliği birbirine geçmiştir.
Virginia Figueiredo : Portekizli olduğum icin programlarımızda Portekizli bestecilerin eserlerini de seslendirmeye çalışıyoruz. Akdeniz kültürü ve Atlantik Okyanusu’nda kıyısı olması Portekiz müziğini etkileyen ve sıradışı yapan etkenler. Komşusu olan Ispanya gibi binlerce yıldır bu topraklarda gelişmiş değişik kültürlerin etkisi müzikte de kendini hissettirir.
Divan Consort hangi enstrümanlardan oluşuyor?
FÜ: Ben grubun piyanistiyim, Virginia klarnet çalıyor. Grubumuzda ayrıca flüt, keman, çello ve vurmalı sazlar var. Kurucu üyelerimiz ve birlikte çaldığımız birçok müzisyen Los Angeles ve çevresinde çok aktif olan arkadaşlar. Bir çoğumuz Los Angeles ve çevresindeki orkestralarda çalıyoruz. Ben Divan Consort’un haricinde Tayvanlı piyanist Judy Huang’la oluşturduğumuz piyano ikilisi olarak konserler veriyorum.
Eğitimizi nerede aldınız?
FU: Ben İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunuyum. Biri Istanbul’dan, diğeri Hochshule für Musik und Darstellende Kunst Frankfurt am Main’dan olmak üzere iki yüksek lisans derecem var. Monako’da Devlet Sanatçısı Hüseyin Sermet’le çalıştım. Ayrıca Mikhail Voskresenski, Irina Zaritskaya, Anatol Ugorski, Leontina Margulis, Sibel Kudatgobilik, Aysegul Sarıca ve Catherine Vickers önemli hocalarım arasında.
İstanbul’dan bir yüksek lisans dereceniz olduğu halde niçin bir ikincisine gerek duydunuz?
FU: Her zaman değişik hocalarla çalışarak ufkumu genişletmek arzusundaydım. İstanbul’dan ilk yüksek lisans derecemi aldıktan sonra Amerika’da okumak icin giriş sınavlarına girdim ve Manhattan School of Music’e kabul edildim. Fakat daha sonra Türk Eğitim Vakfı bursuyla Catherine Vickers ile çalışmak üzere Almanya’ya gittim. Almanya benim için müthiş bir tecrübe oldu, hem de bu vesileyle dördüncü bir dil öğrenmiş oldum.
VF: Ben lisans derecemi Lizbon Superior Müzik Okulu'ndan aldım, California State University Fullerton’da Hakan Rosengren ile yüksek lisans öğrenimimi tamamladıktan sonra UCLA’de doktoramı bitirdim.
Topluluğunuzda çalmanın en çok hangi yönünü seviyorsunuz?
VF: Her birimiz oda müziği ve modern müzik çalmaya kendimizi adamış müzisyenleriz. O nedenle Divan Consort bu ikisinin mükemmel bir karışımı bizim için. Ayrıca kendi kültürlerimizden eserleri konserlerimizde çalmamız da bizim için grubu daha özel kılan bir etken.
FU: Bu grubu kurmamın başlıca nedeni iki tutkum olan oda müziği ve çağdaş müziği birleştirmekti. Eserlerin ilk seslendirilişini gerçekleştirmekten, bunu yaparken esere kendi damgamızı vurmaktan ve bunu dinleyiciyle paylaşmaktan müthiş bir haz alıyoruz. Birbirimizin ülkelerinden müzikleri seslendirirken de birbirimizin kültürlerinin ayıntılarını daha detaylı olarak öğreniyoruz. Divan Consort olarak müzik yoluyla, dinleyicimize değişik kültürleri öğrenme, kabul etme ve takdir etmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Hangi bestecilerle daha sık çalışıyorsunuz?
FU: Düzenli olarak çağdaş bestecilerin eserlerini konserimizde seslendiriyoruz. Ken Walicki grubumuzun devamlı çalıştığı bir besteci. Kendisine birçok beste sipariş ettik ve bu eserlerin dünya prömiyerlerini gerçekleştirdik. Ayrıca Portekizli besteciler Serge Azevedo ve Luis Tinoco’nun eserlerini Batı yakasında ilk kez seslendirdik.
VF: Yakın zamanda Türk besteci Özkan Manav’la, Uruguaylı besteci Miguel del Aguila ve Çinli besteci Chen Yi ile çalıştık.
Ne sıklıkla turneye çıkıyorsunuz?
FU: Divan Consort 2010 senesinde Türkiye ve Portekiz turlarına çıktı. Türkiye’de İstanbul, Bursa ve İzmir’de konserler verdik. İstanbul konserimiz Avrupa’nın Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleşti. Bursa konserimizi Nar Seramik Grubu ve Bursa Filarmoni Derneği desteğiyle Türkiye’nin ilk kadın seramik sanatçısı Füreya Koral’ın 100’ncü doğum yılını kutlamak için verdik. 2014 ve 2015’te Avrupa’nın değişik ülkelerinde ve Amerika’da turnelerimiz olacak.
VF: Portekiz’de Uluslararasi Estoril Müzik Festivali’nde konser verdik, ayrıca Algarve bölgesinde Lagos ve diğer şehirlerde ustalık sınıfları ve konserler verdik. Son üç senedir, çıkacak CD’mize odaklandığımız için daha çok Los Angeles ve Orange County’de konserler veriyorduk.
Consort’un önümüzdeki 5 ya da 10 sene için planları neler?
VF: Çağdaş bestecilerin yeni eserlerini seslendirmeye devam edeceğiz. Ayrıca yeni CD’ler çıkarıp değişik ülkelerde turnelere çıkmayı planlıyoruz. Bunun yanında yerel dinleyicilerimizle sıkı irtibatımızı koruyup, bulunduğumuz bölgedeki çeşitli konser serilerinde çalmanın yanısıra genç müzisyenler ve besteciler için workshoplar vermeye devam edeceğiz.
Kayıtlarınızda hangi eserleri çalacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
VF: Çağdaş bestecilerin eserlerini çalmaya ve kaydetmeye kendimiz adadığımız için sürekli olarak kendi ülkelerimizin bestecileriyle yazışıyoruz. Onlar bize eserlerini gönderiyorlar.
FU: Önce eserlerin bütünlük oluşturması için bir tema düşünüyoruz. Sonrasında araştırmalar günler sürebiliyor. Bu kayıt için aklımızda temamıza uygun birkaç eser vardı. Diğer eserler için de tanıdığımız bestecilerle iletişim kurup onlardan eser istedik. Henüz CD’miz yeni çıkmasına rağmen bir sonraki CD için çalışmalara başladık bile.
Hobileriniz neler?
FÜ: Çocukluğumdan beri resme ilgim vardır. Konserlerden ve öğrencilerimden arta kalan zamanımda resim yapmayı seviyorum. California’ya yerleştiğimden beri bahçemde çeşitli bitkilerle ve çiçeklerimle ilgilenmek yeni edindiğim bir hobim. Ayrıca mutfakta değişik tarifleri denemeyi seviyorum, fakat her yapığım tatlıyı yememek şartıyla.
VF: Astronomideki yenilikleri takip etmekten zevk alıyorum. Boş vakitlerimde fotoğraf çekmeyi seviyorum. CD’miz “Refuge” un kapak fotoğrafiını long exposure tekniğiyle Malibu’da çektim. Ayrıca seyahat etmek ve bu yolla değişik kültürleri öğrenmeyi seviyorum.
Hangi kurumda ders veriyorsunuz?
FU: Gerek Virginia, gerekse ben California State University Fullerton’da öğretim üyesiyiz. Ayrıca ikimizin de özel ders verdiği bir stüdyosu var.
Öğretmeyi seviyor musunuz?
FÜ: Hem de nasıl! Konuyu anladığında öğrencinin gözlerinde çakan o pırıltıyı görmek gibisi yok. Eğitimimi Avrupa’da aldığım için Amerika’ya gelince buradaki sistemi öğrenmek ve kendi sistemimi oluşturmak zorunda kaldım. Üniversitede ayrıca teori dersleri de veriyorum. Avrupa ve Amerikan sistemini birleştirdiğim yöntemim birçok meslektaşımdan övgüler aldı. Benimle çalışan öğrencilerin yüksek lisans başvuru sınavlarındaki başarılarını duymak beni çok memnun ediyor. Avrupa’da çalıştığım hocalarım hataya tolerans göstermezlerdi. Ben de onlar gibi standardımı yüksek tutarken bir yandan da öğrencileri yüreklendiriyorum. Dersler sırasında bir aralığı tartışırken konu bazen bizi çok başka yerlere götürüyor. Öğrencilere her zaman hayatımızdaki herşeyin müzikle nasıl ilintili olduğunu göstermeye çalışıyorum. Benim sınıfımı geçtikten sonra başka dersleri alan öğrencilerimin benimle ders yapmayı nasıl özlediklerini söylemeleri beni çok memnun ediyor.
Hocalarınızdan öğrenip öğrencilerinize aktardığınız bilgiler neler?
FÜ: Beş yaşından itibaren konservatuarda çalıştığım hocam, Sibel Kudatgobilik çok disiplinliydi, bu yönden çok şanslıyım. Hocam gerçek bir mükemmeliyetçidir. Ondan müziği ve öğrencilerin ihtiyaçlarını kendiminkilerin önüne koymayı öğrendim. Birçok harika hocam oldu ve hepsinden müzikle, piyano tekniğiyle ve hayatla ilgili çok önemli şeyler öğrendim. Müzik benim için gösterişli eserleri veya kulağa hoş gelen nameleri seslendirmekten ibaret değil. Değişik kültürleri öğrenmek, onların güzelliklerini takdir etmek, birbirimizle olan farklarımıza saygı göstermeyi öğrenme yoluyla daha iyi bir insan olabilmek aynı zamanda. Müzikte ses gibi gözle görünmeyen birşeye şekil vermeye, anlam vermeye çalışıyoruz. Müzik hayattaki herşeyin nasıl geçici olduğunun bir kanıtı. Müzisyenler olarak sesleri kullanarak insanlara hikayeler anlatıyoruz. Bunu yaparken kendi gerçeğimizi kendimiz yaratıyoruz. Eğer bunu gerçekten kavrayabilirsek, insan olarak aramızdaki farklara daha saygılı davranıp birbirimize daha çok değer verebiliriz.
Divan Consort’u nasıl kurdunuz?
FU: Konservatuar yıllarımdan beri başka müzisyenlerle çalmaktan zevk alırdım. Beraber müzik yapmanın başka bir büyüsü var. Almanya’dayken hocam Catherine Vickers bana çağdaş müzik sevgisini aşıladı. Frau Vickers’in eşi Almanya’nın en tanınmış bestecilerinden Nikolaus Huber’dir. Hocam sayesinde modern eserleri çalışmaya başladım. Daha sonraki yıllarda konser programlarımda devamlı olarak çağdaş eserleri seslendirdim. 2009 yılında birçok değişik enstrümanla hem modern müzik hem de oda müziği yapmak için bu grubu kurdum. Debussy’nin eserlerinin kalbimdeki yeri ayrı olduğu icin de grubun repertuarını 20’inci yüzyılda yazılmış eserleri kapsayacak şekilde genişlettim.
Konserlerinizde teknolojiden ne kadar yararlanıyorsunuz?
FU: Düzenli olarak elektroniklerle veya video ile çalışıyoruz. Bunun son örneği CD’mize adını veren parça, Refuge. Eser alto flüt/ flüt, klarnet, keman, çello, piyano ve elektronikler için yazıldı. Hatta bestecisi Ken Walicki’nin kuzey Hindistan ve Nepal’de kendi çektiği film de eserin bir parçası. Eserde kullanılan elektronikler çaldıklarımızla eşzamanlı olduğu için parça kulaklıkla seslendiriliyor. Oldukça sık rastlanan birşey bu. Fakat bu eser aynı zamanda bizim çalarken ayrı bir melodiyi söylememizi, çeşitli vurmalı sazları çalmamızı gerektiriyor. Bu açıdan oldukça farklı bir parça. Eserin orta bölümünde hepimiz enstrümanlarımızı bırakıp vurmalı sazlar çalıyoruz veya el çırpıyoruz. Canlı çalındığında çok etkili bir parça. CD çıkışımızı kutladığımız konserimizde çaldığımızda salonu dolduran dinleyiciler esere bayıldı.
Konserlerinizde başınızdan geçen ilginç hikayeleriniz vardır mutlaka..
FU: Tabii, olmaz mı? İlk aklıma gelen, 2010 senesinde Uluslararası Estoril Müzik Festivali’ne davet edilmiştik. Klarnetçimiz Virginia gruptan önce Portekiz’e gitmişti. Kemancımız, çellistimiz ve ben hepimiz bir sekilde ayrı uçaklarda yer bulduk. Cellistimiz ve ben New York’ta uçak değiştirip Lizbon’a aynı uçakla gidecektik. Fakat çellistin uçağı gecikmeli kalktığı için New York’taki uçağı kaçırdı. Ben Lizbon’a vardıktan saatler sonra gelebildi. Kemancımız en talihsizimizdi. Uçağı değişik ülkelerde aktarma yaptıktan ve bir ülkede geceledikten sonra ertesi gün Lizbon’a gelebildi. Hem de havaalanına indikten sonra 4 saatlik otobüs yolculuğu da yapmak zorunda kaldı. Sonunda hepimiz konser salonuna tek parça halinde geldik, konseri verdik, ama biraz maceralı bir yolculuk oldu.
Sizce internetten indirilen kayıtlar CD’lerin yerini alacak mı?
FU: İnternette sayısız parçayı bulup indirebilmek günümüzde çok kolay. Fakat ben müziği CD’den dinlemeyi tercih ediyorum. Ses kalitesi en azından şimdilik internetten indirilenden daha iyi. Birçok tanıdığım CD’den müzik dinlemeyi eski moda sayıyorlar. İstedikleri müziğin CD’sine bile sahip olsalar laptoplarına indiriyorlar, ordan da herhangi başka bir cihazla kayıda ulaşmak zaten artık çok kolay. Teknolojinin getirdiği kolaylıkları seviyorum, ve tabii ben de onlardan yararlanıyorum, fakat bir CD kitapçığını elime alıp okumanın da keyfi başka.
Kayıtlarınızda teknik konularda sizinle çalışanlardan ne kadar yardım alıyorsunuz?
FU: Tabii kayıt için konuya hakim, uzman bir tonmeister’la çalışmak çok önemli. Çaldığımız z müziklerde elektronik de olduğu için hem klasik müzikten anlayan, hem de elektronik müziği çok iyi bilen biri gerekli. Bu CD için müthiş bir tonmeister olan birçok Grammy ödülü sahibi Rich Breen ile çalıştık.
Özel hayatınıza ayıracak vakit buluyor musunuz?
FU: Üniversitede ve evde özel stüdyomda ders vermek hemen hemen bütün vaktimi alıyor. Bunun yanında Divan Consort ve Judy Huang ile düzenli olarak konserler veriyorum. Şu anda yazdığım bir kitap 2015 içinde Cognella Yayıncılık tarafından basılacak. Onun çalışmaları sürüyor. Bunun haricinde eşim ve 9 yaşındaki oğlumla vakit geçiriyorum. Oğlumuz keman ve piyano çalıyor, aynı zamanda küçükler liginde beyzbol oynuyor. Bana her konuda destek olan bir eşim olduğu için çok şanslıyım. Genelde yoğunluğumdan dolayı oğlumun beyzbol maçlarına gitmek mümkün olmuyor, ama sonrasında eşimden maçın özetini dinliyorum.
Türk yemekleri nasıl?
FU: Türk mutfağı dünyadaki dört büyük mutfaktan birisidir. Vakit bulduğum zaman evde Türk yemeği yapıyorum. Eşim ve oğlumdan başka bütün ailem Türkiye’de yaşıyor. Yaklaşık dört senedir Istanbul’a gidemediğim icin Türk yemekleri yemek biraz olsun hasretimi gideriyor.
Dinlenmek icin neler yapıyorsunuz?
FU: Müzik hayatımın çok büyük bir kısmı olduğu için, dinlenmek için dinlediğim birsey olarak görmüyorum. Müzik dinlediğim zaman genelde parçayı analiz ediyorum veya içimden seslendirenle beraber çalmaya başlıyorum. Babam TV seyrederken duyduğum melodileri solfej olarak söylediğimde “ben sadece bir melodi duyuyorum, sen notaları duyuyorsun” demişti. Annem ve babam müzisyen değiller ama müziğe çok ilgileri vardır. Ben dinlenmek icin yürüyüşe çıkmayı tercih ediyorum.