Aldığınız bir duyumun doğru olup olmadığını ve içeriğini öğrenmek için en güvenli yol, ilgili kişiyi aramaktır. Ben de yıllardır iyi bir kemancı olarak tanıdığım Deniz Aydın'ın (d. 1977) bir opera bestelediğini duyunca aynı şeyi yaptım ve öğrendim ki duyumum doğru imiş. Demek ki Deniz Aydın, kompozisyon dünyasına adım atmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye'nin ilk kadın opera bestecisi ünvanını da alıyordu. Kendisine bir söyleşi yapıp yayımlama isteğimi ilettim ve olumlu cevap aldım. İşte söyleşimiz: Müzik camiası sizi Ankara Opera Orkestrası başkemancısı olarak ve kurumunuz için yaptığınız düzenlemelerle tanıyor. Besteciliğe bir opera ile başlamak hayli iddialı bir iş. Bu maceraya nasıl giriştiniz?Evet, aslında yaptığım düzenlemeler bestecilik kariyerimin başlangıcı oldu. Bestelenmiş orijinal eserlerin düzenlemelerini yaparken bestenin orjinaline olabildiğince sadık kalarak enstrümanlarla farklı renkler ve duygular yaratmanın peşinde oldum hep. Bu bakış açısıyla sadece topluluklar ve orkestraların çalması için yaptığım düzenlemeler, sonrasında dans ve şan eklenerek bir projeye, gösteriye evrildi. Bu projeler seyirciye çok güzel yansıyarak güzel geri dönüşler almamıza neden oldu. Biliyorsunuz bizim en baştan beri aldığımız eğitim bir enstrümanı en iyi şekilde icra etmek üzerine kuruludur. Ancak mesleği icra etmemiz için sağlam bir nota bilgisi, armoni, enstrüman bilgisi ve müzik tarihi bilmek çok önemlidir. Konservatuvar öğrenciliğim sırasında bu alt yapının oluşmasında değerli hocalarımın katkısı çok büyüktür. Kimlerdi Ankara Devlet Konservatuvarı'nda hocalarınız?Solfej eğitimimi İlhan Baran’dan, armoni eğitimimi İstemihan Taviloğlu’ndan , entrüman bilgisini Çetin Işıközlü’den ve Müzik tarihi eğitimimi Ertuğrul Oğuz Fırat’tan aldım. Değerli hocalarımın emekleriyle sağlam bir temel oluşturduğumu ve duygularımı notalara aktarma becerilerimi geliştirdiğimi, bu sayede beste yapma cesaretini bulduğumu düşünüyorum. Tecrübe arttıkça da iyi bir eğitimin alt yapısıyla işin sadece icra yönüyle değil beste yönüyle de ilgilenmeye başlıyor insan. Bir süre sonra bu çevreniz tarafından da takdir ediliyor, orkestranın yaptığınız düzenlemelere, bestelere karşı güveni artıyor. İşte böyle bir ortamda bana ilk sipariş geldi. Klasik müzik bestecilerinin eserlerinden , Azeri bestecilerin eserlerinden, anonim türkülerden oluşan repertuar, tango müziğinden oluşan repertuvarların düzenlemeleri ile dediğim gibi bir başlangıç oldu, yapılan biletli gösteriye hem Ankara’da, İstanbul’da ve İzmir’de seyircinin çok büyük bir teveccühü oldu. Sonra?Bu güzel başlangıçtan sonra 2020 yılında önce bir bale eseri bestelemeye başladım. Ankara Devlet Opera ve Balesi yönetimi 2020 yılının Patara yılı olması nedeni ile çalışmamla ilgilendi ve bana sipariş verdi. Tabii yapılan işlerimin takdir görmesi benim için çok mutluluk verici oldu. Patara için beste aşamasında olan bale eserinin pandemi süreci kaynaklı temsillerin yapılamaz hale gelmesinden dolayı, opera yönetimi tarafından oratoryoya dönüştürülmesi konusunda bir talep geldi. Bakın burada açık kalplilikle şunu söylemek isterim; bale için yazılmakta olan bir eseri oratoryoya dönüştürmek kolay bir iş değil ama biraz önce de söylediğim gibi bir yola çıktım. Bu yol zorlu bir yoldu ama beni çok da tatmin eden mutlu eden bir yoldu, geri dönmek istemedim.Beste yapma zamanının geldiğini nasıl anladınız, ilham perileri nasıl buldu sizi?Asıl meseleye parmak basan bir soru…. İlham perileri nasıl buldu beni? İnanın, buna doğrudan verebileceğim bir cevap yok, bestecilik belki de bu cevap arama süreci gibi geliyor bana. Mesela bir yazar hayata bakarken nasıl hep kelimelerle düşünürse, bir film yönetmeni nasıl görüntülerle anlatmaya çalışıyorsa hayatı, bir besteci de her halde notalarla düşünüyor. Notalarla anlatmaya çalışıyor, aşkı, öfkeyi, ihaneti kısacası hayatı. Bu bir yaşam biçimi aslında ama bir o kadar da yetenek, tecrübe ve müzik aşkıyla ilgili bir şey…. Yani o ilham perileri sizi bulmuyor aslında, sanki müziğe başladığınız gün sizin iki omzunuza konuyorlar ve sizinle yıllar geçtikçe büyüyorlar. Sonra bir an geliyor bu ilham perileri bazı insanlarla konuşuyorlar. Bazı müzisyenlerin ilham perileri hiç büyümüyor ve onlarla konuşmuyorlar, benimkiler benimle şükürler olsun ki konuştu, bu açıdan kendimi şanslı buluyorum.Peki, oratoryodan opera bestelemeye geçişiniz nasıl oldu? Oratoryo yapmam istendiğinde ilk iş Patara’nın kültürel tarihi kimliğini en iyi anlatacak şiirlerin yazılması idi. Bu işte birlikte çalışacağım ekip çok önemli, bunca yılın bana kazandırdığı en büyük tecrübe, birlikte çalışacağım insanlarla uyum hem daha zevkli hem de daha verimli işlerin ortaya konmasını sağlıyor. Tabii ki işin en iyi şekilde çıkması için libretistimle mesleki tartışmalara girdik, bazen bir kelime için saatlerce üzerinde tartıştığımız zamanlar oldu ama bu hep eserin daha iyi olması içindi. Her iki tarafta yani hem besteci hem de söz yazarı eserin kalitesine odaklandığında işte o zaman mükemmeli yakalayabiliyoruz.Libretistiniz kimdi?Murat Güngör'le birlikte çalıştık. Kendisi, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu, film alanında çalışan deneyimli bir arkadaşımız. Çalışmaya başladığımızda Anadolu’daki her antik kent gibi Patara’nın da geri planında mitolojik hikayeler olduğunu gördük. Tanrıça Leto haksızlığa uğrayan bir kadın tanrıçaydı, ben de bir kadın besteci olarak esere buradan güçlü bir giriş yapmamı sağlayan ilhamı buradan aldım. Likya Meclisi Toplantı AmfisiPatara Anadolu’da çok önemli bir kent, Likya Birliğinin başkentliğini yapmış, dünyadaki ilk meclisin kurulduğu önemli bir merkez. Bu sebeple tarihi boyunca işgale uğramış bir kent. Ama Likya halkı yiğit, mert bir halk. Hiçbir işgale boyun eğmiyorlar, Pers işgalinde olsun, bizim eserimizdeki Roma işgalinde olsun, köle olmaktansa ölmeyi yeğleyecek kadar yiğit bir ulus Likyalılar… Patara kalıntılarından...İşin içinde bir meclisin olması, işgali kabul etmeyen bir halkın olması, ya istiklal ya ölüm diyen bizlerle, kurtuluş savaşımızla paralellikler kurmamıza neden oldu, Bu ruh aslında Troya’da da var Likya’da da var, 2000 sene sonra Türklerde de ortaya çıkıyor. Patara’yı anlatırken aslında hiç ölmeyen daima diri olan Anadolu ruhunu anlatan sözler yazarak işe başladık. Ben çıkan ilk birkaç şiirden sonra örnek yaptığım besteleri ve eserin ana fikrini opera yönetimiyle paylaşınca iş oratoryodan çıktı, bir opera siparişine döndü. Patara sütunlu yolGerçekten de maceralı bir süreç olmuş. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de opera besteleyen kadın bestecimiz olmadı. Böylece siz de ülkemizin ilk kadın opera bestecisi ünvanını alıyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?Bu benim için büyük bir onur… Biliyorsunuz, Cumhuriyet tarihimizin Türk Beşleri kavramının ortaya çıkışı Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses ve Ahmet Adnan Saygun’un yurt dışı eğitimlerini tamamlayıp yeni senfonik eserler, operalar bestelemeleriyle başladı. Ulusal Opera tarihinde opera besteleyen bestecilerin ortak bir yönü de tamamının erkek bestecilerden oluşmasıdır. Değil ülkemizde, dünyada bile opera besteciliğinde kadınların rolü çok az. Biz tüm eğitimimiz süresince hatta tüm meslek yaşamımız süresince Atatürk’ün “Ulusal ince duyguları toplamak, onları bir an önce genel musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu şekilde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.” sözündeki evrensel müzik yapma amacına ulaşabilmek için çok çalıştık. Opera besteciliğinde artık kadının da adı var diyebilmek için birilerinin elini taşın altına koyması gerekiyordu, ben kendimi hazır hissettim ve sorumluluk alarak “Işık Kenti Patara” operasını besteledim. Aslında kadın erkek fark etmez, asıl olan Atatürk’ün çizdiği yolda evrensel müzik yapabilmektir. Bunu başardıysam ne mutlu bana diyeceğim.Umarım operanız sahnelenir ve bu eserinizle Türk kadın bestecilere yeni opera eserleri bestelenmesi için ilham kaynağı olursunuz. Eserinizde tam olarak ne anlatmaya çalıştınız? Operamız iki perdeden oluşuyor, birinci perde tamamen mitolojik tanrısal temalar üzerine kurulu, zaten her antik kentin bir tanrısı ve tanrıçası var biliyorsunuz. Patara’nın Tanrıçası Leto, Tanrısı ise Apollo. Apollo enteresan bir tanrı, tamamen Anadolulu bir tanrı, ışık tanrısı, doğunun tanrısı. Öykümüz de aslında Anadolulu bir öykü, evrensel temalar üzerine yazdığımız bir öykü. Yiğitlik, vatanseverlik, vatanı için ölümün üzerine üzerine gitmek gibi temalar ülke millet fark etmeksizin Anadolu’da yaşamış her halk için geçerli. Troyalılar için geçerli, Likyalılar için geçerli, en sonunda da biz Türkler için geçerli…Bu operayı izleyecek bir izleyici hangi duygularla salondan ayrılacak sizce?Bu operayı izleyen bir izleyici salondan çıktığında bence mutlak bu paralelliği, bu Anadolulu öykü tadını hemen fark edecektir diye düşünüyorum. Yeri gelmişken ülkemizin yüz akı sanat kurumlarından olan CRR Sanat Yönetmeni, besteci ve orkestra şefi çok değerli sanatçı Murat Cem Orhan, Işık Kenti Patara eserimi hem müzikal hem de dramaturjik olarak inceledi ve beni gerçekten gururlandıran bir referans mektubu yazdı.Ne diyor Murat Cem Orhan?Murat Cem Orhan kısaca şunu diyor :“Vardığım profesyonel sonuç şudur ki, Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın opera bestecisi olarak sayın Deniz Aydın göğsümüzü kabartarak sahneleyeceğimiz bir sanat eseri ortaya koymuştur. İnanıyor ve umuyorum ki eser, Cumhuriyet tarihimizin medarı iftiharlarından biri olacaktır “ Önemli bir referans olmuş..İnanın Şefik bey bu tür takdirler uykusuz geçen her saatimi, tüm yorgunluğumu bana unutturuyor. Şundan çok eminin, bence izleyen herkesi soluksuz izleyebilecekleri bir opera şöleni bekliyor, müziğimizde yer yer yükselen gerilim, ilk perdedeki tanrısal bir aşkın anlatımındaki romantik tınılar, ihanet ve intikam sahnelerindeki yüksek ritimler, savaş sahnelerindeki epik tarzımızla akıllarda kalıcı olacak bir eser verdiğimizi düşünüyorum.Peki, operanız ne zaman ve hangi kurum tarafından sahnelenecek. Belirlenmiş bir durum var mı?Şu an için sanata ve sanatçıya önem veren ülkemizin bazı kuruluşlarıyla görüşme halindeyiz. Bizi anlayacak, yazdığımız eseri bütünüyle kabul edebilecek ve ortak bir dil konuşabileceğimiz bu kuruluşlarla her yönden bir anlaşmaya varabilirsek, bu sonbahar sahnelemeyi planlıyoruz.Yeri gelmişken bu söyleşiyle “Işık Kenti Patara” eserimizi tüm sanat severlere duyurma fırsatı yakaladık, bundan dolayı size çok teşekkür ediyorum.Bestecilik serüveninizin bu çalışmayla sınırlı kalmamasını, sadece opera alanında değil, klasik müziğin diğer dallarında da yeni yapıtlar bestelemenizi diliyorum, yolunuz açık olsun.Ben de bu güzel dilekleriniz için ayrıca bu söyleşi fırsatını verdiğiniz için de çok teşekkür ediyorum, Sanattan Yansımalar web sayfası her zaman için çok faydalandığımız ufuk açıcı bir site, umarım başka eserler için de söyleşi yapma fırsatımız olur.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
21 Temmuz 2023, Kaş
J.S.Bach keman sonatları ve Chacone yaylı beşli, orkestra
Fikret Amirov’un Flüt Sonatı yaylı beşiliye,
Anonim türküleri Oda Orkestrasına,
A. Piazzolla’nın eserlerini düzenleyerek projelendirmiş, Devlet Opera Balesi’yle birlikte başarılı bir şekilde sanatseverlerle buluşturmuştur.