ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRDÜĞÜ
CUMHURİYET İNSANI, ULUSU, KÜLTÜRÜ VE MÜZİĞİ
Prof. Dr. Ali UÇAN
1. GirişGazi Mustafa Kemal Atatürk’ten armağan görkemli Türkiye Cumhuriyetimiz ilk yüzyılını bitirme ve ikinci yüzyılına girme aşamasındadır. Bu aşamada Cumhuriyetimizin özgün ilkeler, ülküler ve değerler bütününün kaynaklandığı ana temeli, izlediği ana süreci ve bu süreçte güç aldığı ana dayanağı yeniden anımsamak durumundayız. Ana temel ulu önder Atatürk’ümüzün öngörüş, yurdumuzun-ulusumuzun kurtuluş, Cumhuriyetimizin kuruluş, topyekûn çağdaşlaşmamızın işleyiş ve çağdaş uygar insanlığın yöneliş felsefesidir. Ana süreç özgür, bağımsız, egemen ve çağın gerektirdiği uygar birey-insan, toplum-ulus, ülke ve devlet olarak sonsuza değin ongun ve saygın biçimde var olma, yaşama, gelişme, değişme/dönüşme ve çağdaşlaşmadır. Ana dayanak gerçek köküne-özüne dönerek ve onu koruyarak gelişme, değişme-dönüşme ve çağdaşlaşma istencidir. Bu üç ana boyutlu ana bağlamda Cumhuriyetimizin odaklandığı başlıca kavram ve olgulardan dördü Atatürk’ün öngördüğü Cumhuriyet insanı, ulusu, kültürü ve müziğidir. Öyleyse ilk yüzyıl dönümünde bu kavram ve olguları ana çizgileriyle yeniden anımsamalıyız. Bu makalede amaç bunu gerçekleştirmektir. Bunu doğru yapmak için Atatürk’ün öngördüğü cumhuriyet kavramı ve olgusundan yola çıkmak gerekir.
2. Atatürk’ün Öngördüğü CumhuriyetCumhuriyet sözcüğü cumhur sözcüğünden türetilmiştir. Cumhur, kısaca ‘halk, topluluk’ demektir. Ancak zamanla yeni bir anlam daha yüklenerek 19. yüzyılda “seçilme bir başkanla yönetilen halk” anlamına gelir. Cumhurî, Cumhuriyye “cumhurla, halkla ilgili olan” anlamını içerir. Cumhuriyet “cumhurun, halkın egemenliği doğrudan doğruya veya seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı devlet biçimi”dir. 19. yüzyılda “seçilme bir başkanın başında bulunduğu devlet yönetimi” demektir (Özön 1971: 115). 20. yüzyılda genel sözlük anlamıyla Cumhuriyet “ulusun, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi” olarak tanımlanır. 21. yüzyılın başlarında ve günümüzde “ulusun, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi” olarak tanımlanmaktadır (TDK 1969: 145; 1988: 263; 2005: 375). Çağdaş bir kavram ve olgu olarak Cumhuriyet halkın-ulusun egemen olduğu devlet, yönetim ve yaşam biçimidir. İlkin devlet biçimi, egemenlik biçimi ve yönetimi biçimi olarak ortaya çıkmış; giderek yaşam biçimi olarak da belirginleşmiştir. Atatürk’ün kavrayışında Cumhuriyet bunların tümü ve bileşkesi ile demokrasiyi ve erdemi de içeren bütünsel bir anlam ve nitelik taşır. Nitekim O bu bütünsel kavrayışıyla, büyük utkularla kurup “En büyük eserimdir” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni “demokrasi esasına dayalı bir devlettir” (ABE C 23 2008: 39) tanımlamasıyla yetinmez. “Cumhuriyet erdemdir” (ABE C. 18, 2006: 69) diyerek de tanımlar ve hızla laikleştirir.
3. Atatürk’e Öngördüğü Cumhuriyet İnsanı
Atatürk’e göre Cumhuriyet insanı yurttaş ve kültürdaş insandır. Çünkü çağdaş cumhuriyet öncelikle yurttaşlık ve kültürdaşlık esasına dayanır. Yurttaş insan yurttaş kültürüne sahiptir. Yurttaş kültürü yurttaşlık kavramı ve olgusuna dayanır, onlardan doğar, kaynaklanır ve beslenir. Yurttaşlık kavramı ve olgusu eşitliği, ortaklığı, katılımı ve paylaşımı içerir ve anlatır. Yurttaşlar, yurda adını veren ulusun ve kurduğu devletin adıyla kimliklenir, kimliklendirilir. Adını ulustan alan yurtta ulusal egemenlik esastır ve geçerlidir. TBMM’nin toplanıp açılışıyla ulusal egemenliğin yaşama geçirildiği, ulusal istencin etkin kılındığı, yeni Türkiye Devleti’nin kurulduğu, ulusal kurtuluşun sağlandığı, Saltanatın ve Hilafetin kaldırıldığı Cumhuriyet Devrimiyle birlikte kulluktan bireyliğe ve kuldaşlıktan yurttaşlıka geçilmiştir. Cumhuriyet insanında toplumsal yurttaşlık esastır. Toplumsal yurttaşlıkta toplumsal bireylik büyük önem taşır. Cumhuriyet insanında toplumsal yurttaşlık ile kültürel yurttaşlık ve kültürel yurttaşlık ile kültürel bireylik iç içedir. Atatürk cumhuriyet insanını cumhuriyeti seven, koruyan, geliştiren insan olarak görür. Bu görüşünü Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk yıldönümünde Vakit gazetesine verdiği demeçte şöyle vurgular (ABE C. 17 2005: 110): “Türkiye’de cumhuriyet vardır ve cumhuriyetseverler vardır.” Cumhuriyet insanı yurtsever, ulussever ve cumhuriyetseverdir; erdemli ve namusludur. Çünkü “Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir” (ABE C. 18, 2006: 69). Dolayısıyla fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insandır; insancıl ve barışçıldır.
3.1. Cumhuriyet İnsanının Gereksinimleri: Cumhuriyet insanı yapısı, yaradılışı ve yaşayışı gereği çok çeşitli gereksinimler içindedir. Bu gereksinimler şunlardır (Uçan 2010: 26; 2012: 102):
(1) Sağlam ve sağlıklı, bilgili ve bilinçli, güvenli ve dengeli yaşama.
(2) Yaşamda etkin katılımlı ve katkılı, uyumlu ve başarılı, doyumlu ve mutlu olma.
(3) Bunun için yaşamını istendik bir biçimde düzenleme ve barış içinde sürdürme.
(4) Yaşamını sürekli iyileştirme, geliştirme ve olabildiğince yetkinleştirme.
(5) Çağdaş koşulların yeni gereklerine göre değiştirme ve dönüştürme.
(6) Bunlar için gücünü ve yeteneklerini harekete geçirme, kullanma, artırma ve geliştirme.
(7) Bu yolda gerekli her türlü fırsat, olanak ve seçeneklere sahip olma ve onlardan yararlanma.
(8) Fırsat, olanak ve seçenekler elverdiğince kendini geliştirme, gerçekleştirme ve aşma.
(9) Özgür ve bağımsız, kimlikli ve kişilikli, özgüvenli ve onurlu bir yaşam sürme.
(10) Bütün bu nitelikleriyle çevresinde ongun, saygın ve sevgin bir insan konumunda olma.
3.2. Cumhuriyet İnsanının Ana Temel Arayışları ve Bilgi Alanları: Cumhuriyet insanı, gereksinimlerini karşılamak ve gidermek için etkinleşir, çabalar ve bir şeyler yapar. Bu bağlamda çok yönlü ve çok boyutlu çeşitli arayışlar içine girer. Bu süreçte ilkin yaşamak için en gerekli, en zorunlu olanları arar, bulur ve temel-genel-günlük/gündelik yaşam bilgisiyle donanır. Ancak bir süre sonra bununla yetinmez. Çünkü bu bilgi, tüm gereksinimleri karşılamaya, gidermeye yetmez. Bunun farkına, bilincine varınca bu bilginin ötesine geçerek başka arayışlar içine girer. Bu bağlamda Cumhuriyet insanının temel ve ana arayışları altı boyutta gerçekleşir (Uçan 2010: 28-29; 2012: 102-103):
(T) En Yaşamsal Gerekliyi ve Zorunluyu arayış. Bu arayıştan yaşam bilgisi doğar.
(1) Sağlamlığı ve Sağlıklılığı/Güçlülüğü arayış. Bu arayıştan spor (kültür-fizik) doğar.
(2) Gerçeği ve Doğruyu arayış. Bu arayıştan bilim doğar.
(3) Kolaylığı ve Kullanışlıyı arayış. Bu arayıştan teknik doğar.
(4) Özgünü ve Güzeli arayış. Bu arayıştan sanat doğar.
(5) Yararlıyı ve İyiyi/Değerliyi arayış. Bu arayıştan felsefe doğar.
Bunlar insanı insanlaştıran arayışlardır. Çünkü herkes gerçek anlamda bu temel, ana arayışlarıyla insanlaşır. Uygar insanlarda bu arayışlar birbirlerinden kopuk değildir, birbirleriyle bağlantılı ve etkileşimlidir; birbirlerini destekler, kolaylaştırır, tamamlar ve bütünler. Böylece çağdaş uygar insanların yaşamında zorunlu, sağlıklı ve kullanışlı ile iyi, doğru ve güzel arasında sıkı bir bağ oluşur. Cumhuriyet insanının bu arayışları hiç durmaz, bitmez, yaşam boyu sürer. Cumhuriyet insanı söz konusu arayışlarının sonunda şu temel ve ana bilgi alanlarına erişir (Uçan 2010: 29; 2012: 103):
(T) Yaşam Bilgisi (en gereklinin ve zorunlunun bilgisi),
(1) Spor (sağlamlıkın ve sağlıklılıkın/güçlülükün bilgisi),
(2) Bilim (gerçekin ve doğrunun bilgisi),
(3) Teknik (kolaylıkın ve kullanışlının bilgisi),
(4) Sanat (özgünün ve güzelin bilgisi),
(5) Felsefe (yararlının ve iyinin/değerlinin bilgisi).
Uygar insan yaşamında yaşam bilgisi, spor, bilim, teknik, sanat ve felsefe işte bu arayış ve buluşların birer ürünü, alanı ve sürecidir. Bunlar çağdaş anlamda insanca yaşama, gelişme, yetişme, çalışma, kendini gerçekleştirme ve aşma süreç, ürün ve alanlarıdır. Her birinin çağdaş insan yaşamında ayrı bir yeri, önemi ve kendine özgü işlevi vardır. Hiçbiri diğerlerinin yerini alamaz-tutamaz, yerine geçemez, işlevini göremez. Cumhuriyet insanının ana bilgi alanlarından sanat içinde müzik çok önemli ve öncelikli bir yer tutar (Uçan 2010: 29; 2012: 103). Bunlar insanbilim verileriyle büsbütün örtüşür.
4. Atatürk’e Öngördüğü Cumhuriyet Ulusu: Cumhuriyeti Kuran Türk Ulusu
Atatürk’ün tanımıyla “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir” (ABE C. 23 2008: 17, 71). Buna göre Türkiye halkından oluşan Türk ulusu yüz yıl önce O’nun önderliğinde Cumhuriyeti kurarak ve özümseyerek Cumhuriyet halkı ve Cumhuriyet ulusu niteliği kazanmıştır. Bu niteliği kazanış uluslaşma, ulusal egemenleşme, ulus devletleşme, ulus ülkeleşme ve cumhuriyetleşme süreçlerinin birlikte iç içe işlemesiyle gerçekleşmiştir. Türk ulusu öz tarihinin derinliklerinden süzülüp gelen, yeni ve yakın çağların ilerici verilerinden yararlanan ve dönemin çağcıl koşullarından esinlenen bu niteliğini hızla pekiştirerek kökleştirme ve geliştirmeye girişmiştir. Bu girişimle birlikte Türk ulusu çağdaş uygar dünyanın güçlü, etkin, saygın ve onurlu bir üyesi olma yolunda özgüvenle çalışmaya koyulmuştur. Öbür yandan “budunbilimin ileri sürdüğü öneriye göre devlet kurabilen halk ulustur” (Tarcan 2006: 82). Başka bir anlatımla Devlet kurabilen halka Ulus denir. Öyleyse Cumhuriyet devleti kurabilen halk Cumhuriyet ulusudur. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’mizi kuran ulusumuz kimlik olarak Türk ulusu, nitelik olarak Cumhuriyet ulusudur. Çünkü Cumhuriyet ulusu kavramı ağırlıklı olarak kimliği değil niteliği belirtir, kimlikten çok nitelik vurgusu içerir. Bu durumu şu tanım daha da pekiştirir: “Ulus; dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı yurttaşların oluşturduğu bir siyasi ve toplumsal heyettir” (ABE C. 25 2009: 153). Cumhuriyetçi Türk halkı-ulusu şu özellikleri de taşır:
“Türkiye halkı yüzyıllardan beri özgür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı yaşamsal bir gereklilik kabul etmiş bir kavmin [budunun] kahraman evlatlarıdır. Bu ulus bağımsızlık olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” (ABE C. 13 2004: 94). “Türk ulusu çok büyük olaylarla da kanıtladı ki, yenilikçi ve devrimci bir ulustur.” (ABE C 17 2005: 295). “Büyük davamız en uygar ve en gönençli ulus olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de temelli bir devrim yapmış olan büyük Türk ulusunun dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa zamanda başarmak için düşün-düşünce ve hareketi birlikte yürütmek zorundayız. Bu girişimde başarı, ancak türeli [adaletli, hakka ve hukuka uygun] bir planla ve en rasyonel [ussal] tarzda çalışmakla mümkün olabilir.” (ABE C. 30 2011: 79).
5. Atatürk’ün Öngördüğü Cumhuriyet Kültürü: Yüksek Türk Kültürü
Cumhuriyet bir devlet, egemenlik ve yönetim biçimi olduğu kadar aynı zamanda bir yaşam biçimidir; dolayısıyla bir kültürdür, kültür biçimidir. Çünkü her devlet, egemenlik ve yönetim biçimi gibi cumhuriyet de kendi yaşam biçimini, yani kendi kültürünü yaratır. Cumhuriyetin yarattığı kendine özgü yaşam biçimine cumhuriyet kültürü denir. Cumhuriyet kültürü bir ulus kültürdür. Cumhuriyet kültürünün öz niteliği Atatürk’ün kültür görüşü içinde belirtilidir. Atatürk kültürü yeni Türkiye’nin temeli olarak görür ve kurduğu Üniter Ulus Devleti “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür, yüksek Türk kültürüdür” (ABE C. 26 2009: 267; C. 28, 2010: 330) diyerek tanımlar. Böylece bir Kültür Cumhuriyeti kuran Türk ulusunun doğasına ve belgisine en uygun kültür cumhuriyet kültürüdür. Bu nedenle yurttaş ve kültürdaş insan ve ulus, cumhuriyet kültürüyle yetişir, yoğrulur ve biçimlenir.
5.1. Atatürk’e Göre Cumhuriyetin Çağdaş Kültür Ağı ve Örgüsü: Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken kültürün çağdaş anlamı ve işlevlerinin tam ayırdında ve bilincindedir. Bu bilinçle çağdaş kültürün ana bileşenlerini insan odaklı ve yaşam eksenli spor, bilim, teknik, sanat ve felsefe olarak belirler ve öne çıkarır. Yaşam bilgisi eksenli çağdaş yaşamda, bu bileşenlerden Sporu yaşamda sağlam bedenli/sağlam kafalı ve sağlıklı olmayı sağlayıcı, Bilimi yaşamda en gerçek ve en güvenilir yol gösterici, Tekniği yaşamda en etkin ve etkili kolaylaştırıcı, Sanatı ulusun ve bireyin başlıca yaşam damarlarından biri olarak nitelendirir. Felsefeyi, bunları çağdaş yaşamın gerekleri ile bireyin ve toplumun gelişmesi doğrultusunda birbiriyle buluşturan, bağdaştıran, birleştiren-kaynaştıran ve bütünleştiren bir akılcı düşünme, gerçekçi değerleme ve yararcı kılma yolu olarak görür. Müziği ise güzel sanatlar içinde en çabuk ve en önde götürülmesi gereken dal olarak belirler. Bunların tümünü çağdaşlaşma sürecinde bir bütün olarak işe koşar, kullanır ve değerlendirir. Bunları yaparken kültür ile uygarlığı ve kültür ile eğitimi birbirinden ayırmaz, bir arada yürütür. Yaşamı ve görevleri boyunca böyle davranmayı şaşmaz ilke edinir (Uçan 2006: 51-52; 2010: 38; 2012: 102; 2015: 197, 359).
Görülüyor ki Atatürk bu görüş, kullanış ve değerlendirişle ana bileşenleri kopmaz bağlarla birbirine bağlı ve sımsıkı kenetli, son derece işlevsel bir çağdaş kültür ağı ve çağdaş kültür örgüsü oluşturur. Bu insan odaklı ve yaşam eksenli çağdaş kültür ağını ve örgüsünü bilim, teknik, sanat, spor, felsefe kavramları ve olgularıyla örer. Bu ağda-örgüde ana bileşenlerin her birine ayrı bir yer ve önem verir, ayrı bir değer ve işlev yükler. Atatürk’ün çağdaş kültür ağı, Atatürk’ün çağdaş kültür örgüsü dediğimiz bu yapı içinde müzik, güzel sanatların en çabuk, en önde götürülmesi gereken dalıdır.
Dünyada ulu önder Atatürk’ün dışında hiçbir kurucu devlet başkanı, ulusal, uluslararasıl ve küresel düzeyde hiçbir toplum, ulus ve insanlık önderi, bu denli açık ve belirgin, gerçekçi ve tutarlı, çok boyutlu ve geniş kapsamlı, bütünlüklü bir çağdaş kültür ağı/çağdaş kültür örgüsü oluşturup ortaya koymamıştır, koyamamıştır. Bu nedenle Türk ulusu, ulusal kurtuluş savaşını olağanüstü başarıyla yürütüp utkuyla sonuçlandırır ve çağdaş-demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken böylesine eşsiz bir önder ve seçkin yönder çıkardığı için ne denli övünse ve kıvansa azdır (Uçan 2010: 39).
Atatürk’ün de benimsediği genel anlayışa göre çağdaş kültür ağı/örgüsü, çağımızda oluşup gelişen yeni kültürün yanı sıra, geçmişten süzülüp gelerek çağımıza ulaşan ve uyan, çağımızda işlevsel varlığını ve etkililiğini sürdüren, çağımızın kimi gereksinimlerini karşılayan ve geleceğe uzanma gücü olan eski kültürü de kapsar. Böylece geçmiş kültür ile gelecek kültür arasında, öncekindeki kökleri ve sonrakindeki uzanımlarıyla günümüz kültürü olarak sağlam bir köprü işlevi görür (Uçan 2006: 52).
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Atatürk, çok boyutlu ve geniş kapsamlı, çok köklü ve derin bir çağdaş kültür görüşü ve kavrayışına sahiptir. Bu görüş ve kavrayışla, Türk ulusunun çağdaş uygar dünyada, çağdaş uluslar ailesinde yerini alabilmesi için çağdaş yaşamın gereği olan çağdaş kültürde bilime, sanata, tekniğe, felsefeye ve spora vazgeçilmez ögeler olarak yer verir. Çünkü ancak böylece çağdaş “uygar uluslar arasında çalışan bir organ olabilme” (1919) hedefine erişmeyi olanaklı görür.
5.2. Atatürk’ün Çağdaş Kültür Anlayışının ve Örgüsünün En Temel Özelliği: Burada Atatürk’ün çağdaş kültür anlayışının ve örgüsünün en temel özelliğini belirtmekte büyük yarar vardır. Çünkü bu özellik çağdaş eğitimle sımsıkı ilişkilidir. Cumhuriyetten önceki dönemlerde toplumun belli üst katmanlarında geçerli eski anlayışa göre kültür daha çok kültür eksenliydi. Buna bağlı olarak eski kültür anlayışının ve örgüsünün temel özelliği daha çok kültür için kültür idi. Bunun ana kültür alanlarına göre açılımı bilim için bilim, teknik için teknik, sanat için sanat, felsefe için felsefe, spor için spor idi. O dönemin eğitim anlayışı bundan çok etkileniyordu. Bu nedenle eski eğitim anlayışına göre bilim, teknik, sanat, felsefe, spor daha çok kendi alan amaçları için öğreniliyor ve öğretiliyordu (Uçan 2010: 39-40). Cumhuriyette ise insanı bilimle, teknikle, sanatla, sporla ve felsefeyle eğitme öngörülür.
Atatürk’ün çağdaş kültür anlayışına göre ise kültür daha çok yaşam içindir, dolayısıyla yaşam eksenlidir. Bu nedenle çağdaş kültür anlayışının ve örgüsünün en temel özelliği daha çok yaşam için kültürdür. Bunun kültür alanlarına göre açılımı yaşam için bilim, yaşam için teknik, yaşam için sanat, yaşam için felsefe, yaşam için spordur. O’nun insan, toplum ve ulus yaşamı için eğitim anlayışı buna koşuttur. O’nun çağdaş eğitim anlayışına göre bilim, teknik, sanat, felsefe, spor daha çok yaşamsal amaçlar için öğrenilmeli-öğretilmeli, yapılmalı, yaratılmalı ve geliştirilmelidir (Uçan 2010: 40).
5.3. Atatürk’ün Önderliğinde Kültürel Çağdaşlaşma Süreci: Bu süreç şu aşamaları kapsar:
(1) Çağdaş uygarlığa duyarlı ve ilgili olma.
(2) Çağdaş uygarlığa bilgili ve bilinçli yönelme.
(3) Çağdaş uygarlığa eleştirel ve seçici açılma.
(4) Çağdaş uygarlığa bütün ve tam girme.
(5) Çağdaş uygarlığa yatkın ve etkin katılma.
(6) Çağdaş uygarlığın yapıcı ve kalıcı bir üyesi olma.
(7) Çağdaş uygarlığın yaratkan ve üretken bir ortağı hâline gelme.
(8) Çağdaş uygarlığın her alanında en ileri düzeye erişme.
(9) Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma, ilerisine-ötesine geçme.
(10) Çağdaş uygarlık düzeyinin hep önünde-ilerisinde-ötesinde olma, bulunma, gitme.
Bu süreç, gereksinime göre devrimsel, yarı devrimsel/yarı evrimsel ve evrimsel bir seyir izler. Cumhuriyet’in kuruluş ve yerleşiş evresinde devrimsel seyir ağır basar. Atatürk'ün öngördüğü kültürel çağdaşlaşma açık uçlu ve sürekli, bitimsiz bir süreçtir (Uçan 2006: 52-53; 2010: 49-50; 2012: 108).
5.4. Atatürk ve Kültürel-Müziksel Çağdaşlaşma: Atatürk’ün öngördüğü kültürel ve müziksel çağdaşlaşma, esas olarak kültürde ve müzikte ulusallığı koruyup geliştirerek çağın genel anlayışına, gereklerine ve tutumuna uyma-uygun duruma gelme, ulusal kültürümüzü ve onun ana ögelerinden biri olan ulusal müzik kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmadır. Atatürk kültürel ve müziksel çağdaşlaşmayı öngörür, tasarlar ve gerçekleştirmeye çalışırken (Uçan 2006: 56):
(1) Hızla aydınlanmayı, başka uluslara öykünmemeyi ve ulusal öze dönmeyi ana koşul görür. Çünkü öz azmaz. “Türk milleti hiçbir milleti taklit etmeyecektir, sadece özleşecektir” (ABE C. 28 2008: 299). (2) Asıl temeli kendi içimizden bulup ortaya çıkarmayı çıkış noktası kabul eder. (3) Dünya’nın her türlü biliminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanmayı ilke edinir. (4) Doğu’yu-Batı’yı, Kuzey’i-Güney’i aynen almayı veya benzetlemeyi değil, kendi içimizde asıl temele dayalı yeni ve özgün bireşim oluşturmayı amaçlar. (5) Her çığırda açılarak yükselmeyi ve evrensel kültürde-müzikte yeri olan bir ulusal kültür-müzik yaratmayı hedefler. (6) Yerel-bölgesel-ulusal ögeleri derlemeyi-toplamayı ve işlemeye hazır tutmayı gerekser. (7) Yaşayan gelenekleri akıl, mantık, tutarlılık ve yararlılık süzgeçlerinden geçirerek süzmeyi yönerir. (8) Kalıcı-gelişken geleneksel ögeler ile kalıcı-geliştirgen çağsal/çağcıl ögeleri bağdaştırmayı ve bileştirmeyi erekler, (9) Ulusal ögeleri genel son kurallara göre işlemeyi yöntem seçer. (10) İşlemede modern tekniki en geçerli teknik sayar. Bütün bunların özü kültürde-müzikte Türk kalarak çağdaşlaşma ve Türk kalarak evrenselleşmedir (ABE C. 23 2008: 272; Uçan 1992: 64; Sun-Katoğlu 1993: 7-11; Uçan 2005: 100; 2015: 65).
6. Atatürk’ün Öngördüğü Cumhuriyet Müziği
Atatürk’e göre Türk ulusu her alanda yeni, köklü ve kapsamlı bir değişiklik geçirmektedir. Bu değişikliğin sanat alanında “en çabuk ve en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir.” Çünkü “bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikte değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.” “Bizim gerçek müziğimiz Anadolu [ve Rumeli] halkında işitilebilir.” Ondaki “ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak ve onları bir gün önce, genel son müzik kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak bu güzeyde [sayede, yolla] Türk ulusal müziği yükselebilir, evrensel müzikte yerini alabilir.” (ABE C. 27 2010: 42-43). Türk müzik devrimi öncelikle bunları erekler.
Atatürk bireysel, toplumsal-ulusal ve siyasal kültür yaşamında çoğulculuğa, çok türlülüğe ve çok sesliliğe büyük yer ve önem vermiştir. Sonuçta Cumhuriyet müziği şu altı ana türden oluşmuştur:
(1) Temel Türk Müziği (Elementer Türk Müziği),
(2) Geleneksel Türk Halk Müziği,
(3) Geleneksel Türk Sanat Müziği,
(4) Çağsal/Çağcıl Türk Sanat Müziği (= “Çağdaş Türk Sanat Müziği”),
(5) Popüler/Kitlesel/Yığınsal Türk Müziği (= “Çağcıl (Modern) Türk Halk Müziği”)
(6) Öncü Türk Müziği (Avangart Türk Müziği) (Uçan 2007: 580; 2012: 141-42; 2015: 264).
6.1. Cumhuriyet Kültüründe Müziksel Çağdaşlaşmanın Ana İlkeleri ve Ana Ölçütleri: Atatürk’ün öngördüğü Cumhuriyet kültüründe müziksel çağdaşlaşma, biri temel (T), sekizi ona dayalı veya onun üzerine kurulu, ondan kaynaklı ve ona yönelimli toplam dokuz ilke ve ölçüte odaklanır. Bunlar sırasıyla şunlardır (Uçan 2006: 56-57; 2007: 554-555; 2010: 40; 2012: 108-109):
(T) Temelde Yaşamsallık: Müzikte bireysel, toplumsal-ulusal ve uluslararasıl yaşamın esas alınması.
(1) Özde Ulusallık: Müzik yaşamımızın ve başat müziklerimizin ulusal öz yapıya uygun olması.
(2) Biçimde Anlaşılırlık: Ulusal müziğimizin herkesçe anlaşılır biçimde olması.
(3) Kapsamda Özgürlük: Müziksel kapsamın ve içeriğin özgürce belirlenmesi ve oluşturulması.
(4) Anlatımda Özgünlük: Müziksel anlatımda başkalarının öykünülmemesi, özgün olunması.
(5) Yöntemde Çağdaşlık: Ulusal müziğimizin çağımızın en geçerli genel müzik kurallarıyla işlenmesi.
(6) Teknikte Çağcıllık:Ulusal müziğimizin çağcıl-modern teknikle sürekli geliştirilmesi-yükseltilmesi.
(7) Nitelikte Evrensellik: Ulusal müziğimizin evrensel müzikte yer alabilir nitelik taşıması ve alması.
(8) Yaşayışta Bütünsellik: Bireysel, toplumsal-ulusal ve uluslararasıl kültür yaşamında müziğin belli bir türüne değil, olabildiğince tüm ana türlerine yer verilmesi.
Bu ilke ve ölçütler bir bütündür. Müziksel çağdaşlaşmada başarı, bu ilke ve ölçütlere ne denli temellenildiği ve dayanıldığına; bu ilke ve ölçütlerden ne derece kaynaklanıldığı, yönlenildiği ve kılavuzlanıldığına; kısacası bu ilke ve ölçütlere ne kadar uyulduğuna, uyulabildiğine bağlıdır.
6.2. Cumhuriyet İnsanının ve Ulusunun Yaşam Damarları Sanat ve Müzik: Cumhuriyet insanının ve ulusunun ana bilgi alanları aynı zamanda insanın insanca ve ulusun ulusça yaşam damarlarıdır. Bu bağlamda Sanat, insanın ve ulusun beş ana kültürel yaşam damarından biridir. Bu nedenle Atatürk “sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından bir kopmuş demektir” der. Çünkü insan ve ulus sanatsız, sanat insansız ve ulussuz olamaz, düşünülemez. Bu durum sanatın ilk ana kolu ve dalı olan müzik için çok daha geçerlidir. İnsan daha çok sanatla insanlaşır, insancıllaşır. Gerçekten biyopsişik insanın sosyokültürel insana dönüşmesinde sanatın çok etkin ve belirleyici rolü vardır. İşte bundan dolayı, çok değerli sanat eğitimcimiz Talip Apaydın’nın da vurguladığı gibi “sanat, insanın en insan yanıdır.” Bu insanca ve ulusça yaşam damarları içinde müzik, insanı daha da insan yapar.
6.3. Atatürk’e Göre Cumhuriyet İnsanı Müziksiz Olamaz: Atatürk’e göre insan müziksiz olamaz. Çünkü insan ve yaşamı doğuştan müzikle birlikte ve iç içedir. Dolayısıyla insan müziksiz, müzik insansız var olamaz, düşünülemez. Atatürk bunu şöyle vurgular (ABE C. 18 2006: 70):
“[İnsansal] Yaşam müziktir. Müzikle ilgisi olmayan yaratıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan insan yaşamı ise müzik kesinlikle vardır. Müziksiz insan yaşamı zaten var olamaz. Müzik yaşamın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Yalnız müziğin türü irdelenmeye değer.”
Bu görüş gerçekte, insanın en başta kendine özgü bir doğal-temel müziksel donanıma sahip olmasına dayanır. İnsanın müziksiz olamayışı en başta bu donanıma sahip olmasından kaynaklanır.
6.4. Cumhuriyet İnsanının ve Ulusunun Yaşamında Müziğin İşlevleri: Cumhuriyet insanının baş örneği Atatürk müziksiz yaşamaz, müziksiz bir insan yaşamı düşünmez. Çünkü insanın doğuştan müziksel bir varlık (homo musicus) olduğunun farkında ve bilincindedir. İnsan bu özelliğini yapısında, yaradılışında ve yaşayışında açıkça belli eder. Toplum, müziksel bir varlık olan insanlardan oluşur. Müzik, bireyi ve toplumu-ulusu besleyen başlıca insanca yaşam ve kültür damarlarından biridir. Müzik kültürü bu damardan bireye ve topluma-ulusa akan, kendine özgü bir yaşamsal iksir ve kültürel özsudur. Müzik eğitimi bu damarı açan, açık tutan, ona işlerlik kazandıran ve onu geliştiren bir süreçtir (Uçan 2018: 2, 515-516). Bu durum müziğin genel ve eğitimsel işlevlerinde açıkça görülür. Cumhuriyet insanının ve ulusunun yaşamında müziğin genel işlevleri en az yedi ana kümede toplanır:
(1) Bireysel İşlevler,
(2) Toplumsal/Ulusal [ve Uluslararasıl/Küresel/Evrensel] İşlevler,
(3) Kültürel İşlevler,
(4) Sağaltımsal İşlevler,
(5) Ekonomisel İşlevler,
(6) Siyasal İşlevler,
(7) Eğitimsel işlevler (Uçan 2005: 21-32; 2010: 65; 2012: 106; 2018: 489, 516-518).
Müziğin bireysel, toplumsal, kültürel, sağaltımsal, ekonomisel ve siyasal işlevlerinin düzenli, etkili ve verimli bir biçimde gerçekleşmesi ve gelişmesi eğitimsel işlevleriyle sağlanır. Çünkü müzik, özünde eğitsel bir nitelik taşır (Uçan 2005: 30) ve bu nedenle eğitimsel işlevler yüklenir. Cumhuriyet insanının ve ulusunun yaşamında müziğin eğitimsel işlevleri altı ana kümede toplanır (Uçan 2018):
(1) Eğitim boyutu olma işlevi: Müzik belirgin bir eğitim boyutudur.
(2) Eğitim aracı-gereci olma işlevi: Müzik kullanışlı bir eğitim aracı ve gerecidir.
(3) Eğitim yolu-yöntemi olma işlevi: Müzik etkili bir eğitim yolu ve yöntemidir.
(4) Eğitim ortamı olma işlevi: Müzik elverişli bir eğitim ortamıdır.
(5) Eğitim içeriği olma işlevi: Müzik anlamlı bir eğitim içeriğidir.
(6) Eğitim alanı olma işlevi: Müzik önemli bir eğitim alanıdır.
Genel işlevlerinin insan ve toplum yaşamındaki vazgeçilmez yeri ve önemi nedeniyledir ki müzik, insanlık tarihinin en eski çağlarından beri çok boyutlu eğitimsel işlev görür. Çünkü müziğin genel işlevleri çoğun eğitimsel işlevleriyle gelişir. Müziğin eğitimsel işlevleri çoğu kez sağaltımsal işlevleriyle birlikte, iç içedir. Öyle ki kimi durumlarda bu işlevleri birbirinden ayırt etmek çok zorlaşır, hatta olanaksızlaşır (Uçan 2018: 489-491, 517-518). Bu nedenlerle Cumhuriyetin genel, özengen (amatör) ve mesleksel (profesyonel) müzik eğitiminde Müzik şu beş ana boyutta üçer özellik gösterir:
(1) Müzik bir Anlatım alanı, eğitimi ve dersidir.
(2) Müzik bir Beceri alanı, eğitimi ve dersidir.
(3) Müzik bir İçerik alanı, eğitimi ve dersidir.
(4) Müzik bir Kültür alanı, eğitimi ve dersidir.
(5) Müzik bir Uygarlık alanı, eğitimi ve dersidir.
Bu boyut ve özellikleriyle Cumhuriyet okullarında her öğrenci için gerekli ve zorunlu olması gereken genel eğitim amaçlı-işlevli Müzik dersi hem ana eksen (mihver) derslere bağlı, hem kendi ekseni üzerine oturtulu, hem de diğer derslerle ilişkili olmak durumundadır (Uçan 2010: 65).
Cumhuriyet müzik yaşamımız, kültürümüz ve eğitimimizin genel ortak temel dili Türkçe-Atatürkçe-Müzikçe’dir. Türkçe ana, kültür, kamu-ulus dilimiz; Atatürkçe düşün, ilke, ülkü dilimiz; Müzikçe ise alan, söylem, eylem dilimizdir. Bu üç dilimiz birlikte iç içe bir bütün olarak çok daha güçlü, sağlam ve etkilidir. Çünkü birbirini destekler, tamamlar ve bütünler; birbirini besler ve esinler; birbirinden güç ve esin alır (Uçan 2006: 60-61; 2007: 599-600; 2012: 122, 145; 2018: 353-54).
7. Genel Durum, Sonuç ve Öneri
Cumhuriyetimiz yetmiş yılı aşkın süredir kimi zaman açık, kimi zaman örtük bir biçimde kimi yozlaştırma, savrultma, çarpıtma, saptırma, geriletme düşünüm ve girişimleriyle karşı karşıyadır. Bu düşünüm ve girişimler Atatürk’ün öngördüğü cumhuriyet insanı, cumhuriyet ulusu, cumhuriyet kültürü ve cumhuriyet müziği kavram ve olgularına yansımaktadır. Bu olumsuz durum sonuç olarak Cumhuriyet kazanımlarımıza yönelik kimi temel sorunlara da yol açmaktadır. Cumhuriyetimizin ilk yüzyılını bitirme ve ikinci yüzyılına girme aşamasındayken bu sorunların ivedilikle çözülüp aşılması gereklidir. Bu olumsuz durumu aşabilmek ve karşılaşılan temel sorunları çözebilmek için öncelikle eşsiz önder Atatürk’ümüzün öngörüş, yurdumuzun ve ulusumuzun kurtuluş, cumhuriyetimizin kuruluş, çağdaşlaşmamızın işleyiş ve çağdaş uygar insanlığın yöneliş felsefesine dönüş gerekmektedir. Atatürkçü Düşünce Derneğimiz yeniden ilerici toplumsal değişime-dönüşüme güç verebilmek için yapacağı kültürel çalışmalarda bu doğrultulu girişimlere daha çok yer, önem ve öncelik vermelidir.
Ankara, 27 Temmuz 2022
Açıklama: Bu makale Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kültür Kurulu'nun istemi üzerine yazılmış ve başka yazarların makaleleriyle birlikte 2023’de yayımlanan “Cumhuriyet Kültürünü Yaşatacağız” başlıklı kitapçıkta s. 8-17’de yer almıştır.
KAYNAKÇA
ABE (2004-2011), Atatürk’ün Bütün Eserleri [ABE], C. 13, 17, 18, 23, 25, 26, 27, 28, 30, İstanbul: Kaynak Yay.
Özön, Mustafa Nihat (1971), Osmanlıca Türkçe Sözlük, Ankara: Bilgi Yayınevi.
Sun, Muammer – Katoğlu, Murat (1993), Türk Kalarak Çağdaşlaşma, Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yayınları.
Tarcan, Halûk (2006), Ön-Türk Uygarlığı, 2. Baskı, İstanbul: Töre Yayın Grubu & Ön-Türk Uygarlığı Arş. Mrk.
TDK (1969, 1988, 2005), Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu [TDK], AKDTYK Türk Dil Kurumu [TDK].
Uçan, Ali (1992), “Atatürk ve Türk Müzik İnkılabı”, Atatürk Haftası Armağanı, Ankara: T.C. Genelkurmay Başkanlığı Atatürk Dizisi Sayı: 25, s. 53-83.
Uçan, Ali (2005), İnsan ve Müzik/İnsan ve Sanat Eğitimi, Genişletilmiş 3. Basım, Ankara: Evrensel Müzikevi.
Uçan, Ali (2006), “Atatürk’ün Temel Müzik Görüşü”, Türk Dili, Cilt XCII, Sayı 665 (Temmuz 2006), s. 42-62.
Uçan, Ali (2007), “Atatürk ve Müzik Eğitimi”, Cumhuriyetin İlk Yıllarından Günümüze Dil Kültür Eğitim, Ankara: Gazi Üniversitesi Yayını No 8, s. 543-602.
Uçan, Ali (2010), Başöğretmen Atatürk ve Cumhuriyet Öğretmeni, Burdur: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi.
Uçan, Ali (2012), “Cumhuriyetimizin İnşa Sürecinde Atatürk ve Müzik Olgusuna Genel Bakış”, Cumhuriyetin İnşa Sürecinde Atatürk ve Müzik, Yay. Haz. T. F. Ertan ve Ç. D. Tağmat, Ankara: Ankara Üniv Yay. s. 101-150.
Uçan, Ali (2015), Türk Müzik Kültürü, Genişletilmiş 3. Basım, Ankara: Evrensel Müzik ve Yayınevi.
Uçan, Ali (2018), Müzik Eğitimi, Genişletilmiş 4. Baskı, Ankara: Arkadaş Yayınevi.