Ülkemizin her alandaki karmaşa ortamında, pek dikkate alınmayan “yeni müzik” alanında, genç bestecilerimizin uluslararası yarışma,festival ve topluluklar nezdinde ne denli “tanınır” ve “başarılı” olduklarını geçmiş haber ve yazılarımızda pek çok kez vurguladık. Bu kez, yine “yeni müzik” alanında henüz dördüncü ayında bulunduğumuz 2021 yılında üç ödül kazanmış olan Emircan Pehlivan'ı ve düşüncelerini kısa bir söyleşi ile tanıtacağım. 1998 Samsun-Çarşamba doğumlu olan, küçük yaşta keman çalmaya başlayıp lise öğrenimini mahallesinde bulunan Güzel Sanatlar Lisesi'nde tamamlayarak üniversite için İstanbul'a Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na giren, 22 yaşını henüz tamamlamış Emircan Pehlivan sadece bu yıl Zürih'te düzenlenen Pre-Art (2021), SoundON Müzik Festivali (2021) yarışmalarında birincilik, Miami'de düzenlenen Ensemble Ibıs Antiqua Fragmentorum Kompozisyon Yarışması'nda üçüncülük ödülünü kazandı. Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası'nın piyanolu üçlü için beste yarışmasında ikinciliği elde etti ve bu yarışmanın CD'sinde eseri yer alıyor. Zagreb Festival Orkestrası'nın siparişi üzerine bestelediği Orkestra müziği ''Makber''in de bu ilkbahar seslendirilmesi bekleniyor. Halen İstanbul'da kendi deyimiyle “serbest besteci, müzisyen ve doğaçlamacı” olarak yaşıyor, besteleri ise yoğunlukla Avrupa'da seslendiriliyor.
- Müzik yazmaya ne zaman başladınız?
-Müzik yazmaya iki buçuk yıl önce, besteci Özkan Manav’ın teşviği ile başladım. Kendisi, bestecilik zanaatındaki ilk adımlarımda bana ustalık etmiştir. Adımlarımı daha uzağa atmaya başladıkça, Mehmet Ali Uzunselvi, Emre Dündar ve Mithatcan Öcal ve İstanbul Besteciler Kolektifi üyeleriyle kurduğum arkadaşlık ilişkisi beni daha önceden görmediğim ve akademide söylenmemiş bazı mesleki gerçeklerin farkına varmamı sağladı. Belki de en önemlisi, besteciliğin bir “meslek” olduğunu idrak etmiş olmamdır. Bestecilik açısından her ne kadar açıklaması zor bir alemde yaşadığımı düşünsem de, zaman geçtikçe, bu alemin ve doğurduğu “ulaşılması zor gerçeğin, ütopyanın” özlemine karşı inancımı ve inadımı zamanla güçlendirdim.
- Türkiye'de bestecilik için yeterli ortamın var olduğunu düşünüyor musunuz?
Yaşadığımız ülkede, var olabilmek için yapabileceğimiz en önemli eylemlerden birinin, besteciyi seçimlerinde özgür bırakan etkinliklere müzik yazmak olduğunu düşünüyorum. Ben, bunu arkadaşlarım sayesinde erken farkeden biri olarak üzücü bir gerçekten bahsetmek isterim: Bahsedilen etkinliklere müzik yazarken, harcadığım yıllar ve naçizane tecrübelerim bana gösterdi ki, besteciye kendi yolunda ilerlerken önüne taş koymayan etkinlikler ne yazık ki yurtdışında gerçekleşiyor. Bugün Türkiye’de birçok genç besteci, yurtdışındaki etkinlikler sayesinde gözünü dünyaya açıp, kazandıkları başarılarla emeklerinin meyvesini topluyor. “Etrafa” yaranmanın moda haline geldiği, ahbap-çavuş ilişkisinin artık her kurumda normalleştiği günümüz Türkiyesi’nde, ülkesinde iş yapmıyor diye üvey evlat muamelesi, yurtdışında ise “yabancı” muamelesi gören bu besteciler, yazdıkları müzikler ve kazandıkları ödüllerle, işe yeni başlayan genç bestecileri hala teşvik etmektedir.
- Bu süreçte üniversite öğrenimini niye bıraktınız?
- Akademi'de geçirdiğim ilk bir yılın ardından, elle tutulabilir veya beni tatmin eden bir müzik yazamadığım için ve müzik yazmanın, akademi dışında daha dişe dokunur ve özgür yaşandığını gördüğüm için, eğitim hayatıma ara verip, tüm zamanımı besteciliğe ayırdım. Üniversite eğitiminin bestecilik mesleğine zararlarını belki başka zaman konuşuruz. Benim bu yoldaki en önemli şansım, besteci Mithatcan Öcal ile tanışmamdı. Kendisi, ben “nasıl bir müzik yazmak istediğime’’ dair hiçbir şey diyemiyorken, anlayıp yol göstermiştir. Besteci arkadaşlarım Akın Kilis ve Masis Taşı ile birlikte, birbirimize hocalık yaptık ve büyük bir teşvik ortamı hazırladık. Var olma sancısını, hep birlikte yaşadık.
- Nasıl?
- İstanbul’da yaşayan besteciler olarak, kendi imkanımızı kendimiz yaratmak zorunda kaldık; Bizim, bulunduğumuz okullarda ya da ortamlarda, akademisyenler tarafından önümüze bir fırsat konulmadı veya konulamadı. Dünyaca ünlü topluluklar, kapımızın önüne gelmedi-gelemedi. Bu imkansızlık, tek çaremizin, dünyadaki festivallere, yarışmalara ya da rezidanslara başvurmanın, bizim açımızdan en doğru yol olduğunu gösterdi.
Emircan Pehlivan (sağda), Mithatcan Öcal'la...
- Bazı müzikleriniz Türkiye'de genç besteciler için düzenlenen festivallerde çalındı ama...
- Türkiye’de kişilerin değeri, ne yazık ki, birkaç ödül aldıktan sonra anlaşılıyor. Reklamınızı yapacak bir web sayfanız varsa, ya da ne kadar “karizmatik” olduğunuzu gösteren bir Facebook sayfasına sahipseniz, Türkiye’de birçok müzik siparişi alabilirsiniz. Çok yakın zamanda Hindemith Bestecilik Ödülünü alan Mithatcan Öcal’ın, Türkiye’de çalınan müzikleri, yurtdışında çalınan müziklerinin yanında hiç kalıyor. Bu durum onun için de, bizim için de oldukça önemli, zira kendimizi iyi veya kötü bu ülkenin büyüttüğü insanlar olarak görmekteyiz. Bu ülkenin müziğine de, akademik dünyasına da, konser salonlarına da, müzisyenlerine de talibiz. Bizim gibilere, defalarca duyduğum “neden ülken için hiçbir şey yapmıyorsun’’ sorusuna cevabımızı ülkemizden inatla ayrılmayarak vermekteyiz. Bütün işlerimizi Türkiye’den yürütmekte olmamıza rağmen hala yok sayılmanın verdiği acı ve bize karşı duyulan öfkenin ilerleyen zamanda son bulması ve bazı şeylerin değerinin anlaşılması en büyük dileğimizdir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
16 Nisan 2021
Müziğinden birkaç örnek:
https://soundcloud.com/emir-can-pehlivan
İlgili haber-yazı linkleri:
https://www.sanattanyansimalar.com/emir-can-pehlivan-15-sun-river-prize-in-birincisi/4907/