Sipariş ve yarışmalar, bir ülkenin müzik dağarına yeni yapıtlar kazandırırken, yeni bestecilerin de ortaya çıkmasını sağlar. Nitelikli müzik, hep belirli koruyucuların himayesinde büyüyüp gelişmiştir. Avrupa'da derebeylik ve kent devletleri döneminde asilzadelerle başlayan bu sistem, sonrasında meslek kuruluşları, sivil toplum, devlet ve yerel yönetimler aracılığıyla sürdürülüyor. Devlet ve yerel yönetimlerin yaklaşımı ise kendilerini göreve getiren siyasal görüş doğrultusunda oluyor. Ülkede bu anlamda en iyi işlev gören iki kurumdan biri vakıf, diğeri ise bir ilçe belediyesi.
İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı - İKSEV'in iki yılda bir Nejad Eczacıbaşı adına düzenlediği beste yarışması, bugüne kadar pek çok senfonik yapıt kazanmamızı sağladı. Kadıköy Belediyesi ise son yıllarda bu işlevi özellikle oda müziği alanında görüyor. Topluma açılan penceresi Süreyya Operası ile her yıl değişik bir topluluk oluşumu için yarışmasını düzenliyor, sonuçlandırıyor ve final konserinde yapılan kaydı, toplumun beğenisine CD olarak sunuyor.
2020'deki yarışmada katılımcılardan istenilen, piyanoli üçlü yazmalarıydı. Salgın nedeniyle biraz gecikerek, geçtiğimiz Ekim ayında sonuçlanan yarışmanın merakla beklediğim CD'si elime ulaştı. Eskiden yetişmekte olan kompozisyon öğrencilerinden, yılsonu okul konserlerine gitmeye çalışarak haberdar oluyorduk, artık ya dijital mecralardan, ya da CD'lerden izleyebiliyoruz. CD'yi hemen dinledim, kitapçıktaki bilgileri okudum. İlk dört sırayı paylaşanların ikisinin Güzel Sanatlar Liselerinden yetişmiş olmaları, bu okulların işlevleriyle, kadrolarıyla oynanmadığı sürece, daha üst müzik eğitim kurumları için olumlu bir kaynak olduğunun göstergesi gibi.. Bestelerin nitelikleri ve esin kaynakları da, makamsal ve folklorik Türk müziğinin evrensel yöntemlerle işlenmesinin, “yeni müzik” akımına yönelenler tarafından da daha çok dikkate alınmaya başladığına bir işaret sanki.
Yarışmanın birincisi Seyyid Abdullah Cahid Çelikçi (d.1997), Eyüp Belediyesi'ndeki gitar ve piyano kurslarıyla başlamış müziğe, Cumhuriyet Anadolu Lisesi'ni bitirdikten sonra, Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü'nde klarnet öğrencisi olmuş, başarılı besteci Mesruh Savaş'la armoni ve kompozisyon çalışmaya başlamış. Kendisini, “ Klasik Türk müziğinin modal yapısı ve çalgıları ile Batı müziğinin teknik ve estetik değerlerini sentezlediği eserler üretmektedir” diye tanımlıyor. “Fil Yılı” başlığını koyduğu eserinin bölümlerine de, anlatısal alt başlıklar koymuş; İşgal, Etki ve Bariyer... Notları okumadan önce, hicaz makamının esintilerini algılamıştım. Notları okuyunca, bestecinin pek çok “yeni müzik” yazanın yaptığı gibi kendine bir program seçtiğini, kendisinin “rivayet” olarak nitelendirdiği tarihsel bir olayı anlattığını gördüm. Müziğin ana teması, Yemen Kralı'nın M.S. 570 yılında Hicaz bölgesini işgali “rivayeti” üzerineymiş. Dinlediğim üçlüyü beğendim ve bestecinin başka seslendirilmiş yapıtlarına da ulaşmak istedim ama internette bulamadım.
Soldan sağa: Yusuf İzedin Mesçi, Aleksandra Nadin Bolşen, Şerdil Dara Odabaşı, Emir Can Pehlivan, Seyyid Abdullah Cahid Çelikçi
İkinciliği elde eden Emir Can Pehlivan ( d. 1998), benim için tanıdık bir isimdi: https://www.sanattanyansimalar.com/emir-can-pehlivan-15-sun-river-prize-in-birincisi/4907/
Samsun Güzel Sanatlar Lisesi'nde keman çalarak başladığı müzikte, halen Bilkent MSSF öğretim görevlisi olan besteci Ülkemin Akbaş'ın özendirmesiyle müzik yazmaya yönelmiş ve MSGÜ DK Kompozisyon Bölümü'ne girerek önce Özkan Manav, ardından Ahmet Altınel'in öğrencisi olmuş. Avrupa ve Türkiye'deki “yeni müzik” çevresinde tanınan bir isim olan Emir Can Pehlivan, yapıtına bir dönemin efsanevi sesi “Hafız Burhan”ı ad olarak seçmiş. Beş bölüm olması nedeniyle klasik terminolojide süit tanımına sokulabilecek yapıtı dinlediğimde, bestecinin Hafız Burhan'ı bir “simge” olarak kullanarak, değişik tür Türk müziklerinden ezgileri, kendi başkalaştırma tarzıyla ele aldığını gördüm. Yazdığı program notunda sadece Hafız Burhan'ın kim olduğunu anlatıyor, yaptığı müzikle ilgili olarak ise, sarkastik bir üslupla bakın ne diyor: “2018 yılında yazdığım seş bölümlü olan müziğimde, ne yazık ki ahaliye göbek attıracak, keyiften havalara uçuracak, alkışlarla ritim tutturacak bir dokuz sekizlik yahut ondan önce veya sonra gelen yedi sekizlik bölümler bulunmamaktadır!”
Yarışmanın üçüncüsü Aleksandra Nadin Bolşen'in (d. 1996) adını ilk kez, 2019'da Mersin Festivali Beste Yarışması'nın ikincisi olarak duymuş ve Mersin levanteni bir aileden geldiğini düşünmüştüm. Nitekim Mersinli olan Bolşen, müziğe İstanbul'da Kadıköy Belediyesi piyano kurslarında başlamış, özel çalışmalarla kendini hazırlayarak Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon bölümünü kazanıp değerli bestecilerimizden Semih Korucu'nun öğrencisi olmuş. Erasmus'la İtalya'da Puccini Konservatuvarı'nda da bir dönem okumuş. Halen kompozisyon yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Mete Sakpınar'la yapıyor. Bolşen bir giriş ile Türk Çıkartması, Ağırlama ve Süit alt başlıklı üç bölümden oluşan yapıtına “nötr” bir ad vererek “Piyanolu Trio İçin Müzik” demiş. İlk dinlediğinizde, rahatlıkla “Bu müzik Anadolu esinli” diyebildiğiniz müzik, Bolşen'in kompozisyon eğitimini yansıtır nitelikte.
Mansiyon alan Yusuf İzeddin Mesçi (d.1997) Şanlıurfa Güzel Sanatlar Lisesi sonrasında İTÜ-TMDK'nda Oğuzhan Balcı ve Eray Altınbüken'in kompozisyon öğrencisi olmuş. “Fildişi” adını verdiği, Sav?, Saf..., Sev! ve Sek. altbaşlıklarıyla dört bölümden oluşan, makamsal yaklaşımların kolaylıkla sezildiği bir müzik yazmış.
Dört müzikten ilk ikisinin 21.yüzyıla, sonraki ikisinin ise 20. yüzyıla daha yakın olduğunu hissettiğimi söyleyebilirim. Dört genç besteciyi de yürekten kutluyorum. Tabii, özenli çalışları için ülkemizde sürekliliği bulunan az sayıdaki piyanolu üçlüden biri olan, Özgecan Günöz (keman), Çağlayan Çetin (viyolonsel) ve Özgür Ünaldı’dan (piyano) oluşan Bosphorus Trio'yu da kutlamak gerek.
Yarışmanın seçici kurulunda yer alan değerli bestecimiz Özkan Manav, yapıtlarla ilgili “Türkiye’nin geleneksel duyarlılığından esinlenmeler, işlemeler ve yansımalarla örülmüş; bununla birlikte birbirinden farklı duyuş ve bakış perspektifleri sunan, ele aldıkları, işledikleri ses gerecine farklı mesafelerden bakan kompozisyonlar.” değerlendirmesini yapıyor.
Lila Müzik etiketiyle yayımlanan bu yarışma albümünün, sadece arşivlik değil, belirli zaman aralıklarıyla dinlenebilecek bir CD olduğunu belirtmeliyim.
Şefik KAHRAMANKAPTAN
28 Ocak 2021, Ankara