Duyduğumda çok şaşırdım. Akademik ünvana çok fazla önem atfedilen ülkemizde, Doçent Doktor ünvanlı bir akademisyen, flütist Halit Turgay (d. 1967) Profesörlüğüne beş-altı ay kala emekliliğini istemiş ve Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ndeki görevinden ayrılmıştı. Müzik camiasında konuşulan nedeni, ortaya çıkan bazı “kaotik durumlar”dı. Turgay, emeklilikle yetinmemiş, ayrıca çalışmalarını Fransa'da sürdürme kararı almıştı. En iyisi kendisine sormak diyerek, sorularımı sıraladım.- Türkiye'yi terkederek Fransa'ya yerleştiğinizi duyduk. Doğru mu?
Öncelikle nereden nereye geldiğimi ve gitmek istediğimden bahsetmek isterim. Akademisyenlik kariyerime 1990 Ağustos ayında genç bir flütçü olarak kazandığım uluslararası bir yarışma sonrasında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında başladım. 33 yıl sonra, 2023 yılının Şubat ayında yine uluslararası ama bu kez bestecilik alanında üst üste kazandığım prestijli ödüller sonrasında Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesinde 4.5 yıllık Doçent Dr. iken sonlandırdım. Sorunuza şöyle yanıt vermek istiyorum; aslında Türkiye'yi terk ettim kelimesini kullanmak benim için pek doğru olmaz ve o şekilde bilinmesini de kesinlikle istemiyorum. Mesleğimde ilerlemek için bir yenilenme süreci demek daha yerinde olacaktır. Zaten bir flütçü olarak kariyerim İngiliz hükümetinin bana verdiği burs ile yurtdışında ivme kazanmıştı. Tam anlamıyla başından beri sanatsal anlamda elde ettiğim başarılar da hep yurtdışından geldi ve gelmeye devam ediyor. Bunlara yorumculuğun dışında besteci olarak kazandığım ödülleri de eklemek isterim.- Örneklesek nasıl olur?Son ödüllere örnek olarak; 2019 yılında Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen ünlü yazarımız Cevat Şakir Kabaağaç'lının İngiliz müzesine yazdığı mektuptan esinlenerek Flüt ve Piyano için yazdığım "Ege Fısıltılarını" gösterebilirim. Eserimle katıldığım yarışmalar çerçevesinde hem Amerika'dan (2022) hem de İngiltere'den (2021) birincilik ödülleri kazandım. Ödülleri verenler Ulusal Amerikan Flüt Derneği (NFA) ve İngiliz Flüt Topluluğu (BFS) gibi prestijli kurumlar idi. Tüm bunların yanına yurtdışında okuyan öğrencilerimin kazandığı başarılar da eklenince kendimi yenilemek ve geliştirmek arzum arttı.
Bu pozitif nedenler ve başlayıp çoğalarak devam eden unsurlar nedeniyle 3 ay önce emekli olma kararı aldım. Emekli olur olmaz içimde bir türlü durduramadığım yaşamak, öğrenmek ve yenilenmek arzusu daha da tetiklendi. Bunlarla bağlantılı olarak sanatsal açıdan doğru ortamda olmak, yeni bir dil, yeni bir kültür ve sonuç olarak yaşamıma derinlik, zenginlik katmak isteği beni kültürün başkenti Paris'e taşıdı. Ve sonuç olarak 2.5 aydır oradayım.- Mersin'de yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz ?Mersin'de tam anlamıyla az zamanda büyük işler yaptım. İlk olarak Mersin flüt konçertosundan bahsetmek isterim. Arkeolojiye olan merakım kentin büyüleyici tarihi atmosferiyle birleşince ortaya bir müzik çıktı. Ve bu müziğe Mersin Flüt Konçertosu adını verdim. Bölüm başlıkları da şöyle oluştu:1. Portakal Bahçeleri ve Karatavuk, 2. Kleopatra Kapısı/ Tarsus ve 3. Kaşık Dansı/ Silifke.Eserin kaydını geleceği düşünerek isimlendirdiğimiz Mersin Oda Orkestrası ile yaptık. Burada bana büyük katkı sağlayan Mersin Üniversitesi yönetimine ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanına tekrar teşekkür etmek isterim. Beni diğer heyecanlandıran bir konuda ülkemizin göz bebeği olan oda müziği yarışmasının ortaya çıkmış olmasıydı.- Nasıl gelişti bu yarışma?Mersin'e taşındığım ilk yıl (2014) kentin en sevilen aydınlarından olan Kemal Rastgeldi ile bir görüşme yaptık. Bu görüşmede kendisine konservatuvar öğrencilerini motive etmek ve onların geleceğine katkı sağlamak amacıyla bir oda müziği yarışması yapmak istediğimden bahsettim. Kemal bey bu isteğimi olumlu karşıladı ve küçük bir ekonomik katkı da sağladı. Bu destek ile hemen rotamızda ilerlemeye başladık. İlk yıl yarışma sonrası öğrencilerden ve ailelerinden çok olumlu geri dönüşler elde ettik. Bu geri dönüşlerin ışığında ülkemize daha büyük bir katkı sağlamak amacıyla yarışmayı ulusal boyuta taşımak istedim. Akdeniz Opera ve Bale Kulübü yönetim kurulu başkanı sayın Fazıl Tütüner'den bir randevu talep ettim ve görüşme neticesinde küçük organizasyonumuz bugünkü yapısına ulaştı. Tam adı AKOB Ulusal Oda Müziği Yarışması oldu ve bu yıl altıncısı yapılacak. Başta Devlet Sanatçımız Sayın Prof. Dr. Suna Kan olmak üzere bana ve hayallerime destek olan tüm dostlara ve AKOB ekibine teşekkür ederim. Ancak sürprizler bitmeyecek çünkü çok kısa bir süre sonra bu organizasyon uluslararası boyuta taşınacak.- Son olarak Mersin'den Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne gelmiştiniz?
Bir süredir Mersin'den Ankara'ya anneme daha yakın olmak ve onun sağlık sorunlarıyla ilgilenmek için taşınmak istiyordum. Tam bunları planlamaya çalıştığım dönemde Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne yaptığım başvuru kabul edildi ve Ankara'ya taşınma sürecim hızlandı. Böylece 2019 Ağustos ayında yeni görevime başladım. Bu süreçte Üniversitenin ilk flüt eğitmeni, ilk Çalgı Eğitimi Bölümü Başkanı, ilk Üflemeli ve Vurmalı Çalgılar Ana Sanat Dalı Başkanlığı görevlerini üstlendim. Ayrıca bir süre dekan yardımcılığı görevi de yaptım. Kısa sürede ortaya koyduğumuz çalışmalarla Anadolu'nun ortasında büyük beklentilerle kurulmuş olan üniversitemize ilgi giderek arttı. Özellikle Klasik Batı Müziği alanında Flüt Sanat Dalına hem yurtiçinden hem de yurtdışından çok sayıda başvuru almaya başladık. Ama beni en çok gururlandıran konu, flüt eğitimi için başvuru yapan öğrencilerin niyet mektuplarında Halit Turgay ile çalışmak istiyorum yazıyor olmasıydı. Bu durum beni gerçekten gururlandırmış ve çalışma enerjimi de yükseltmişti. Üç yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde lisans ve lisansüstü programlarda mevcut öğrenci sayım 11'e kadar çıktı. Oluşan bu muhteşem sinerji, çalışma azmi ve güç, bana ve öğrencilerime kısa sürede uluslararası ve ulusal alanda 11 ödül kazandırdı. -Peki niye ayrıldınız?2022 Mayıs ayından başlayan ve sürekli artan sağlık sorunlarım nedeniyle zihnen ve bedenen çok yorulmaya başlamıştım. Ardı arkası kesilmeyen kaotik gelişmeler içerisinde boğuşurken, akademik anlamda erişilebilecek en yüksek nokta olan Profesörlük unvanımı almama 6 ay kala, sağlığımı daha fazla yitirmemek amacıyla emekli oldum ve kurumdan ayrıldım.
- Fransa'da nasıl bir sanat yaşamı hedefliyorsunuz kendiniz için?
Öncelikle 2.5 ay sonunda İngilizce konuşarak istediklerimi yapamayacağımı anladım. Ve önceliği Fransızca dil eğitimine vermeye karar verdim. Ama bir flütçü olarak baktığımda, İngiltere'de almış olduğum eğitimin üzerine, Fransa'da gelenekselleşmiş öğeler nedeniyle çok daha fazlasını koyabileceğimi gördüm. Neticede flüt eğitimiyle ilgili ilk kitap 1707 yılında Fransa'da yayınlanmıştı. (Principles of the flute, recorder & oboe by Jacques-Martin Hotteterre). Akademik yaşamım boyunca tarihi süreçte hem Fransa'da hem de Avrupa'da flüt çalma sanatıyla ilgili gelişmeleri okuyarak öğrenmiştim. Ama şu an içinde yaşayarak, gözlem yaparak edindiklerim ve edineceklerim beni asıl amacıma götürecek. Kısacası orada geçireceğim sürenin yazmak istediğim kitap için iyi bir hazırlık dönemi olacağı düşünüyorum. Ama yorumcu ve besteci olarak da ortaya yeni çalışmalar koyacağım. Öncelik yazdığım eserlerin albüm kayıtlarının yapılması olacak. Bunun için gerekli olan temel oluşmak üzere.
- İlk etkinlikleriniz neler oldu?
2022 Kasım ayında Paris'te bir konser ve Masterclass yapmıştım. Açıkçası ilk olmasına rağmen oradaki ilgi ve katılım beni oldukça yüreklendirdi. Ve 2023 Mayıs ayında yine bir konser ve Masterclass daha düzenledik. Tam anlamıyla tatil gününe denk gelen bir etkinlik olmasına rağmen etkileyici sayıda katılım gerçekleşti. Ancak bu kez konserde sadece kendi bestelerimi çaldım. Bunlar, Mersin Süiti, Ege Fısıltıları, Kapadokya, Apollo ve Marsyas ile Bells of Sint Andreas idi. Konseri paylaştığım meslektaşlarımın desteği de çok büyüktü bu nedenle başta piyanistim Qiachiu Li ve asistanım Ece Selin Yüksel'e de tekrar teşekkür ederim. İlk etkinlikler sonrası yazdığım müziklerin gördüğü ilgi oldukça tatmin ediciydi. Bu nedenle hedefleri daha da büyüterek çalışmaya devam ediyorum.
- İstanbul'dan itibaren ders verdiğiniz konservatuvarlardan öğrencileriniz günümüzde orkestraların flüt gruplarında ya da oda müziği topluluklarında çalıyor. Onların geldiği, ulaştığı düzeyden memnun musunuz?
33 yıl boyunca 5 kuşak öğrenci yetiştirdim. Bu öğrenciler eğitim yaşamları boyunca yapabileceklerini sonuna kadar yaptılar. Ve ne mutlu ki bana çoğunun seviyesi dünya standartlarını yakaladı. İstedikleri okulları kazandılar ve en önemlisi burslar alarak o okullarda okuma hakkı elde ettiler.
Aslında yıllar öncesinde flüt sınıfımda pek çok flüt ve oda müziği yarışması kazanan öğrencim olmasına rağmen en büyük flüt yarışmaları için ekonomik anlamda hazır olamadık. Uzak doğudan gelip Avrupa'da yarışmalara giren öğrencilerin ellerindeki çalgılar ve parasal imkânlar onların her zaman bir adım önde olmasını sağlıyordu. Artık daha büyük yarışmalar için öğrencileri hazırlamak istiyorum. Yetiştirdiğim tüm öğrencilerim ülkemizde ve dünyada önemli ve saygın noktalara ulaştılar ve ülkemize fayda sağlıyorlar. Bu benim için büyük bir mutluluk. Onlar daha fazlasını da yapabilecek donanıma da sahipler. Ancak dünya çok değişti. Mutlaka gelişmelerin takip edilmesi gerekiyor. İnanılmaz sayıda yetenekli ve sıra dışı flüt çalan genç insan var. Bunun nedeni başta Avrupa olmak üzere dünyada sürekli gelişen ve değişen eğitim sistemi.
- Yaz aylarında Türkiye'de ustalık sınıfı düzenlemeyi sürdürecek misiniz?
Ustalık çalışmalarımız 20 yıldır devam ediyor ve bu süreçte ülkemizin dört bir yanından yüzlerce öğrencinin hayatına dokunduk. Hatta amatör olarak flüt çalan ve şu an Stanford üniversitesinde, Hamilton College up State New York Üniversitesinde bilgisayar bilimleri okuyup, okul orkestrasında birinci flüt çalan öğrencilerim var. Ama en büyük başarılar Ecole Normal de Music Paris'i burslu kazanıp, büyük başarı ile bitirip şu an Paris'de hem konsertist olarak hem de öğretmenlik yaparak hayatını sürdüren öğrencilerim. Ancak şunun altını çizmek isterim bu çocuklar sadece 24 yaşındalar!!! İşte yaz okullarımızın çocuklarımıza kattığı vizyon ve etkileri bu şekilde kısaca anlatabilirim. Ama hedefim uluslararası dokunuşlar ile flüt çalma sanatına yeni renkler kazandırmak. Yaz okulları konusunda başında beri olduğu gibi duruşumu değiştirmeden sanatın birleştirici gücüyle hararet etmeye devam edeceğim.
- Son yıllarda flüt solistliğiniz ve icracılığınız yanında bestelerinizle adınızdan hayli söz ettirdiniz. Daha geçenlerde TRT-3'de bir programda gene sizin bir besteniz seslendiriliyordu. Fransa'da da beste çalışmalarınızı sürdürecek misiniz?
Ben müziğin içine doğdum ve halen müziğin içinde devam ediyorum. Çocukluğumdan beri neredeyse müziğin tüm türleriyle iç içeydim. Doğduğum evin müzikal atmosferi ve sonrasında konservatuvara hem klasik müzik eğitimi hem de özel çabalarımla kompozisyon eğitimi almış olmam benim müziğe farklı bakmama neden oldu. Tüm bu bileşenler vardığım noktayı belirledi ve kendi müziğimi yaratmak konusunda beni tetikledi. Bu istekle kendimi daha da geliştirmek istediğim kesin. O nedenle Fransa'da bu konuda daha fazla çalışma yapacağım. Başta yaşamış ve yaşayan Fransız sanatçıları, edebiyatçıları daha yakından tanımak ve özelikle bestecilerle aynı havayı solumak, geleneği öğrenmek, beni daha da zenginleştirecek düşüncesindeyim.
- Bugüne kadar hep flüt ve topluluklar için yazdınız. Bu yelpazeyi genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Ben bestecilik konusunda bir misyon üstlendim diyebilirim. Bunun bir nedeni var elbette; yıllardır yurtdışında konserler çalıyorum ve konser sonrası klasik bir soru gelir, neden bir Türk bestecisinin eseri programda yok. Maalesef son yıllara kadar flüt için bestelenmiş bir, iki eser dışında hiç eserimiz yoktu.
Tarihsel sürece baktığımızda flüt edebiyatı açısından Fransız bestecilerin üstünlüğü tartışılmaz. Bunun nedenleri oldukça açık ve nettir. Sanata verilen değer ve bunun yanında eğitim sistemine verilen önem ve süreklilik. Örneğin Paris Konservatuvarı 1900'lerin başında flütün Paganinisi olarak bilinen Paul Taffanel ile birlikte büyük bir gelişim süreci içine girdi. Kendisi de bir besteci olan Taffanel'in sınıfındaki tüm öğrenciler aldıkları eğitim çerçevesinde eserler yazmaya başladılar. Zamanla bu eserleri birbirlerine ithaf ederek oldukça büyük bir paylaşımın başlamasına neden oldular. Hatta her mezun olacak öğrenci için Zorunlu Parça başlığı altında bir eser yazılması da flüt eğitimine oldukça büyük katkı sağladı. Bu çalışmalar hem Fransız flüt edebiyatının gelişmesine hem de eserlerin Fransız yayınevleri tarafından basılmasıyla birlikte tanınmasına ve kısa sürede dünyaya yayılmasına neden oldu.
İşte bu yaşananların farkındalığıyla 2014 yılından itibaren her mezun olan öğrencim için bir eser yazmaya başladım. Netice küçük eserler derken büyük ödüllere giden yollar açıldı.
- Peki ya farklı çalgılar?
Farklı çalgılar için de eserler yazdım. Ama bunlar genellikle arkadaşlarımın istekleri doğrultusunda oldu . Örnek vermek gerekirse, Münif Akalın'a çello ve orkestra için Turkuaz, Atilla Aldemir'e solo viola için Troya. Bakır üflemeli çalgılar beşlisi için Yumuktepe isimli eseri de bunların arasına eklemek isterim. Orkestralı eserlerime örnek olarak, flüt, piyano ve orkestra için Akdeniz Rapsodisi ve flüt, arp ve orkestra için Aratos ve Roma Terasını da gösterebilirim. Bunların dışında Flüt, çello ve piano için Akdeniz Trio, Halikarnas Trio ve flüt, keman, çello ve piyano için yazdığım Frig Başlığı'nı da sayabiliriz. Bu yıl 6 tane eserim basıldı, bunlar kazandığım yarışmalar nedeniyle yurtdışında ilgi görmeye başladı ve müzik mağazalarında yerlerini aldılar. Bu benim için gerçekten büyük bir başarı.
- Teknolojik gelişmelerin müziğe ve müzik eğitimine etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bugünün dünyasında teknoloji maalesef çok etkili. Kısa bir süre sonra daha da gelişeceğini biliyoruz ve kaçınılmaz bir şekilde hayatımıza büyük yenilikler gelecek. Örneğin pandemi sürecinde başlayan online dersler. Başlangıçta hepimiz çok zor ve imkansız olarak düşünüyorduk ama alıştık. Halen devam eden bu eğitim şekli sürekli yayılarak devam ediyor. Hatta bazı uluslararası kurumlar video üzerinden sınav yapıyorlar. Tabii ki online yarışmaları da unutmamalıyız. Sanırım teknoloji ilerledikçe daha da yaygınlaşacak olan bu anlayış hologram ile zirve yapacak. Bence gelenekselleşmiş eğitim sistemi üzerine teknolojiden kaçmadan onun insan hayatına kattığı olumlu yönleri görmek ve kabul etmek zamanı.
Öncelikle nereden nereye geldiğimi ve gitmek istediğimden bahsetmek isterim. Akademisyenlik kariyerime 1990 Ağustos ayında genç bir flütçü olarak kazandığım uluslararası bir yarışma sonrasında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında başladım. 33 yıl sonra, 2023 yılının Şubat ayında yine uluslararası ama bu kez bestecilik alanında üst üste kazandığım prestijli ödüller sonrasında Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesinde 4.5 yıllık Doçent Dr. iken sonlandırdım. Sorunuza şöyle yanıt vermek istiyorum; aslında Türkiye'yi terk ettim kelimesini kullanmak benim için pek doğru olmaz ve o şekilde bilinmesini de kesinlikle istemiyorum. Mesleğimde ilerlemek için bir yenilenme süreci demek daha yerinde olacaktır. Zaten bir flütçü olarak kariyerim İngiliz hükümetinin bana verdiği burs ile yurtdışında ivme kazanmıştı. Tam anlamıyla başından beri sanatsal anlamda elde ettiğim başarılar da hep yurtdışından geldi ve gelmeye devam ediyor. Bunlara yorumculuğun dışında besteci olarak kazandığım ödülleri de eklemek isterim.- Örneklesek nasıl olur?Son ödüllere örnek olarak; 2019 yılında Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen ünlü yazarımız Cevat Şakir Kabaağaç'lının İngiliz müzesine yazdığı mektuptan esinlenerek Flüt ve Piyano için yazdığım "Ege Fısıltılarını" gösterebilirim. Eserimle katıldığım yarışmalar çerçevesinde hem Amerika'dan (2022) hem de İngiltere'den (2021) birincilik ödülleri kazandım. Ödülleri verenler Ulusal Amerikan Flüt Derneği (NFA) ve İngiliz Flüt Topluluğu (BFS) gibi prestijli kurumlar idi. Tüm bunların yanına yurtdışında okuyan öğrencilerimin kazandığı başarılar da eklenince kendimi yenilemek ve geliştirmek arzum arttı.
Bu pozitif nedenler ve başlayıp çoğalarak devam eden unsurlar nedeniyle 3 ay önce emekli olma kararı aldım. Emekli olur olmaz içimde bir türlü durduramadığım yaşamak, öğrenmek ve yenilenmek arzusu daha da tetiklendi. Bunlarla bağlantılı olarak sanatsal açıdan doğru ortamda olmak, yeni bir dil, yeni bir kültür ve sonuç olarak yaşamıma derinlik, zenginlik katmak isteği beni kültürün başkenti Paris'e taşıdı. Ve sonuç olarak 2.5 aydır oradayım.- Mersin'de yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz ?Mersin'de tam anlamıyla az zamanda büyük işler yaptım. İlk olarak Mersin flüt konçertosundan bahsetmek isterim. Arkeolojiye olan merakım kentin büyüleyici tarihi atmosferiyle birleşince ortaya bir müzik çıktı. Ve bu müziğe Mersin Flüt Konçertosu adını verdim. Bölüm başlıkları da şöyle oluştu:1. Portakal Bahçeleri ve Karatavuk, 2. Kleopatra Kapısı/ Tarsus ve 3. Kaşık Dansı/ Silifke.Eserin kaydını geleceği düşünerek isimlendirdiğimiz Mersin Oda Orkestrası ile yaptık. Burada bana büyük katkı sağlayan Mersin Üniversitesi yönetimine ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanına tekrar teşekkür etmek isterim. Beni diğer heyecanlandıran bir konuda ülkemizin göz bebeği olan oda müziği yarışmasının ortaya çıkmış olmasıydı.- Nasıl gelişti bu yarışma?Mersin'e taşındığım ilk yıl (2014) kentin en sevilen aydınlarından olan Kemal Rastgeldi ile bir görüşme yaptık. Bu görüşmede kendisine konservatuvar öğrencilerini motive etmek ve onların geleceğine katkı sağlamak amacıyla bir oda müziği yarışması yapmak istediğimden bahsettim. Kemal bey bu isteğimi olumlu karşıladı ve küçük bir ekonomik katkı da sağladı. Bu destek ile hemen rotamızda ilerlemeye başladık. İlk yıl yarışma sonrası öğrencilerden ve ailelerinden çok olumlu geri dönüşler elde ettik. Bu geri dönüşlerin ışığında ülkemize daha büyük bir katkı sağlamak amacıyla yarışmayı ulusal boyuta taşımak istedim. Akdeniz Opera ve Bale Kulübü yönetim kurulu başkanı sayın Fazıl Tütüner'den bir randevu talep ettim ve görüşme neticesinde küçük organizasyonumuz bugünkü yapısına ulaştı. Tam adı AKOB Ulusal Oda Müziği Yarışması oldu ve bu yıl altıncısı yapılacak. Başta Devlet Sanatçımız Sayın Prof. Dr. Suna Kan olmak üzere bana ve hayallerime destek olan tüm dostlara ve AKOB ekibine teşekkür ederim. Ancak sürprizler bitmeyecek çünkü çok kısa bir süre sonra bu organizasyon uluslararası boyuta taşınacak.- Son olarak Mersin'den Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne gelmiştiniz?
Bir süredir Mersin'den Ankara'ya anneme daha yakın olmak ve onun sağlık sorunlarıyla ilgilenmek için taşınmak istiyordum. Tam bunları planlamaya çalıştığım dönemde Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne yaptığım başvuru kabul edildi ve Ankara'ya taşınma sürecim hızlandı. Böylece 2019 Ağustos ayında yeni görevime başladım. Bu süreçte Üniversitenin ilk flüt eğitmeni, ilk Çalgı Eğitimi Bölümü Başkanı, ilk Üflemeli ve Vurmalı Çalgılar Ana Sanat Dalı Başkanlığı görevlerini üstlendim. Ayrıca bir süre dekan yardımcılığı görevi de yaptım. Kısa sürede ortaya koyduğumuz çalışmalarla Anadolu'nun ortasında büyük beklentilerle kurulmuş olan üniversitemize ilgi giderek arttı. Özellikle Klasik Batı Müziği alanında Flüt Sanat Dalına hem yurtiçinden hem de yurtdışından çok sayıda başvuru almaya başladık. Ama beni en çok gururlandıran konu, flüt eğitimi için başvuru yapan öğrencilerin niyet mektuplarında Halit Turgay ile çalışmak istiyorum yazıyor olmasıydı. Bu durum beni gerçekten gururlandırmış ve çalışma enerjimi de yükseltmişti. Üç yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde lisans ve lisansüstü programlarda mevcut öğrenci sayım 11'e kadar çıktı. Oluşan bu muhteşem sinerji, çalışma azmi ve güç, bana ve öğrencilerime kısa sürede uluslararası ve ulusal alanda 11 ödül kazandırdı. -Peki niye ayrıldınız?2022 Mayıs ayından başlayan ve sürekli artan sağlık sorunlarım nedeniyle zihnen ve bedenen çok yorulmaya başlamıştım. Ardı arkası kesilmeyen kaotik gelişmeler içerisinde boğuşurken, akademik anlamda erişilebilecek en yüksek nokta olan Profesörlük unvanımı almama 6 ay kala, sağlığımı daha fazla yitirmemek amacıyla emekli oldum ve kurumdan ayrıldım.
- Fransa'da nasıl bir sanat yaşamı hedefliyorsunuz kendiniz için?
Öncelikle 2.5 ay sonunda İngilizce konuşarak istediklerimi yapamayacağımı anladım. Ve önceliği Fransızca dil eğitimine vermeye karar verdim. Ama bir flütçü olarak baktığımda, İngiltere'de almış olduğum eğitimin üzerine, Fransa'da gelenekselleşmiş öğeler nedeniyle çok daha fazlasını koyabileceğimi gördüm. Neticede flüt eğitimiyle ilgili ilk kitap 1707 yılında Fransa'da yayınlanmıştı. (Principles of the flute, recorder & oboe by Jacques-Martin Hotteterre). Akademik yaşamım boyunca tarihi süreçte hem Fransa'da hem de Avrupa'da flüt çalma sanatıyla ilgili gelişmeleri okuyarak öğrenmiştim. Ama şu an içinde yaşayarak, gözlem yaparak edindiklerim ve edineceklerim beni asıl amacıma götürecek. Kısacası orada geçireceğim sürenin yazmak istediğim kitap için iyi bir hazırlık dönemi olacağı düşünüyorum. Ama yorumcu ve besteci olarak da ortaya yeni çalışmalar koyacağım. Öncelik yazdığım eserlerin albüm kayıtlarının yapılması olacak. Bunun için gerekli olan temel oluşmak üzere.
- İlk etkinlikleriniz neler oldu?
2022 Kasım ayında Paris'te bir konser ve Masterclass yapmıştım. Açıkçası ilk olmasına rağmen oradaki ilgi ve katılım beni oldukça yüreklendirdi. Ve 2023 Mayıs ayında yine bir konser ve Masterclass daha düzenledik. Tam anlamıyla tatil gününe denk gelen bir etkinlik olmasına rağmen etkileyici sayıda katılım gerçekleşti. Ancak bu kez konserde sadece kendi bestelerimi çaldım. Bunlar, Mersin Süiti, Ege Fısıltıları, Kapadokya, Apollo ve Marsyas ile Bells of Sint Andreas idi. Konseri paylaştığım meslektaşlarımın desteği de çok büyüktü bu nedenle başta piyanistim Qiachiu Li ve asistanım Ece Selin Yüksel'e de tekrar teşekkür ederim. İlk etkinlikler sonrası yazdığım müziklerin gördüğü ilgi oldukça tatmin ediciydi. Bu nedenle hedefleri daha da büyüterek çalışmaya devam ediyorum.
- İstanbul'dan itibaren ders verdiğiniz konservatuvarlardan öğrencileriniz günümüzde orkestraların flüt gruplarında ya da oda müziği topluluklarında çalıyor. Onların geldiği, ulaştığı düzeyden memnun musunuz?
33 yıl boyunca 5 kuşak öğrenci yetiştirdim. Bu öğrenciler eğitim yaşamları boyunca yapabileceklerini sonuna kadar yaptılar. Ve ne mutlu ki bana çoğunun seviyesi dünya standartlarını yakaladı. İstedikleri okulları kazandılar ve en önemlisi burslar alarak o okullarda okuma hakkı elde ettiler.
Aslında yıllar öncesinde flüt sınıfımda pek çok flüt ve oda müziği yarışması kazanan öğrencim olmasına rağmen en büyük flüt yarışmaları için ekonomik anlamda hazır olamadık. Uzak doğudan gelip Avrupa'da yarışmalara giren öğrencilerin ellerindeki çalgılar ve parasal imkânlar onların her zaman bir adım önde olmasını sağlıyordu. Artık daha büyük yarışmalar için öğrencileri hazırlamak istiyorum. Yetiştirdiğim tüm öğrencilerim ülkemizde ve dünyada önemli ve saygın noktalara ulaştılar ve ülkemize fayda sağlıyorlar. Bu benim için büyük bir mutluluk. Onlar daha fazlasını da yapabilecek donanıma da sahipler. Ancak dünya çok değişti. Mutlaka gelişmelerin takip edilmesi gerekiyor. İnanılmaz sayıda yetenekli ve sıra dışı flüt çalan genç insan var. Bunun nedeni başta Avrupa olmak üzere dünyada sürekli gelişen ve değişen eğitim sistemi.
- Yaz aylarında Türkiye'de ustalık sınıfı düzenlemeyi sürdürecek misiniz?
Ustalık çalışmalarımız 20 yıldır devam ediyor ve bu süreçte ülkemizin dört bir yanından yüzlerce öğrencinin hayatına dokunduk. Hatta amatör olarak flüt çalan ve şu an Stanford üniversitesinde, Hamilton College up State New York Üniversitesinde bilgisayar bilimleri okuyup, okul orkestrasında birinci flüt çalan öğrencilerim var. Ama en büyük başarılar Ecole Normal de Music Paris'i burslu kazanıp, büyük başarı ile bitirip şu an Paris'de hem konsertist olarak hem de öğretmenlik yaparak hayatını sürdüren öğrencilerim. Ancak şunun altını çizmek isterim bu çocuklar sadece 24 yaşındalar!!! İşte yaz okullarımızın çocuklarımıza kattığı vizyon ve etkileri bu şekilde kısaca anlatabilirim. Ama hedefim uluslararası dokunuşlar ile flüt çalma sanatına yeni renkler kazandırmak. Yaz okulları konusunda başında beri olduğu gibi duruşumu değiştirmeden sanatın birleştirici gücüyle hararet etmeye devam edeceğim.
- Son yıllarda flüt solistliğiniz ve icracılığınız yanında bestelerinizle adınızdan hayli söz ettirdiniz. Daha geçenlerde TRT-3'de bir programda gene sizin bir besteniz seslendiriliyordu. Fransa'da da beste çalışmalarınızı sürdürecek misiniz?
Ben müziğin içine doğdum ve halen müziğin içinde devam ediyorum. Çocukluğumdan beri neredeyse müziğin tüm türleriyle iç içeydim. Doğduğum evin müzikal atmosferi ve sonrasında konservatuvara hem klasik müzik eğitimi hem de özel çabalarımla kompozisyon eğitimi almış olmam benim müziğe farklı bakmama neden oldu. Tüm bu bileşenler vardığım noktayı belirledi ve kendi müziğimi yaratmak konusunda beni tetikledi. Bu istekle kendimi daha da geliştirmek istediğim kesin. O nedenle Fransa'da bu konuda daha fazla çalışma yapacağım. Başta yaşamış ve yaşayan Fransız sanatçıları, edebiyatçıları daha yakından tanımak ve özelikle bestecilerle aynı havayı solumak, geleneği öğrenmek, beni daha da zenginleştirecek düşüncesindeyim.
- Bugüne kadar hep flüt ve topluluklar için yazdınız. Bu yelpazeyi genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Ben bestecilik konusunda bir misyon üstlendim diyebilirim. Bunun bir nedeni var elbette; yıllardır yurtdışında konserler çalıyorum ve konser sonrası klasik bir soru gelir, neden bir Türk bestecisinin eseri programda yok. Maalesef son yıllara kadar flüt için bestelenmiş bir, iki eser dışında hiç eserimiz yoktu.
Tarihsel sürece baktığımızda flüt edebiyatı açısından Fransız bestecilerin üstünlüğü tartışılmaz. Bunun nedenleri oldukça açık ve nettir. Sanata verilen değer ve bunun yanında eğitim sistemine verilen önem ve süreklilik. Örneğin Paris Konservatuvarı 1900'lerin başında flütün Paganinisi olarak bilinen Paul Taffanel ile birlikte büyük bir gelişim süreci içine girdi. Kendisi de bir besteci olan Taffanel'in sınıfındaki tüm öğrenciler aldıkları eğitim çerçevesinde eserler yazmaya başladılar. Zamanla bu eserleri birbirlerine ithaf ederek oldukça büyük bir paylaşımın başlamasına neden oldular. Hatta her mezun olacak öğrenci için Zorunlu Parça başlığı altında bir eser yazılması da flüt eğitimine oldukça büyük katkı sağladı. Bu çalışmalar hem Fransız flüt edebiyatının gelişmesine hem de eserlerin Fransız yayınevleri tarafından basılmasıyla birlikte tanınmasına ve kısa sürede dünyaya yayılmasına neden oldu.
İşte bu yaşananların farkındalığıyla 2014 yılından itibaren her mezun olan öğrencim için bir eser yazmaya başladım. Netice küçük eserler derken büyük ödüllere giden yollar açıldı.
- Peki ya farklı çalgılar?
Farklı çalgılar için de eserler yazdım. Ama bunlar genellikle arkadaşlarımın istekleri doğrultusunda oldu . Örnek vermek gerekirse, Münif Akalın'a çello ve orkestra için Turkuaz, Atilla Aldemir'e solo viola için Troya. Bakır üflemeli çalgılar beşlisi için Yumuktepe isimli eseri de bunların arasına eklemek isterim. Orkestralı eserlerime örnek olarak, flüt, piyano ve orkestra için Akdeniz Rapsodisi ve flüt, arp ve orkestra için Aratos ve Roma Terasını da gösterebilirim. Bunların dışında Flüt, çello ve piano için Akdeniz Trio, Halikarnas Trio ve flüt, keman, çello ve piyano için yazdığım Frig Başlığı'nı da sayabiliriz. Bu yıl 6 tane eserim basıldı, bunlar kazandığım yarışmalar nedeniyle yurtdışında ilgi görmeye başladı ve müzik mağazalarında yerlerini aldılar. Bu benim için gerçekten büyük bir başarı.
- Teknolojik gelişmelerin müziğe ve müzik eğitimine etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bugünün dünyasında teknoloji maalesef çok etkili. Kısa bir süre sonra daha da gelişeceğini biliyoruz ve kaçınılmaz bir şekilde hayatımıza büyük yenilikler gelecek. Örneğin pandemi sürecinde başlayan online dersler. Başlangıçta hepimiz çok zor ve imkansız olarak düşünüyorduk ama alıştık. Halen devam eden bu eğitim şekli sürekli yayılarak devam ediyor. Hatta bazı uluslararası kurumlar video üzerinden sınav yapıyorlar. Tabii ki online yarışmaları da unutmamalıyız. Sanırım teknoloji ilerledikçe daha da yaygınlaşacak olan bu anlayış hologram ile zirve yapacak. Bence gelenekselleşmiş eğitim sistemi üzerine teknolojiden kaçmadan onun insan hayatına kattığı olumlu yönleri görmek ve kabul etmek zamanı.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
9 Haziran 2023