YAZAR-DİLCİ-ÇEVİRMEN SAMİ NABİ ÖZERDİM
Düşünü, Yapıtları, Yaşamı
A. Cengiz BÜKER1 / Günay GÜNER2


* * * *

* * * *
Makalelerini ve Bibliyografya yazılarını, 1933 yılından itibaren Varlık, Ulus, Ataç, Dost, Forum, Çağrı, Cumhuriyet, Türk Dili… gibi dergi ve gazetelerde yayımladı; Macar edebiyatından çeviriler yaptı.
* * * *
Sami Nabi ÖZERDİM Atatürk Devrimini, özellikle de Dil Devrimini çok iyi anlayan, çok iyi bilen, çok iyi uygulayan üstün bir dilcidir. (Ozanlığı da varsa da öne çıkarmaz. Şiir betiğinin adı Dördüller’dir.)
* * * *
Özerdim Yazı Devriminin Öyküsü’nde bize çok ayrıntılı, doyurucu bilgiler verdiği gibi, konuyu başlıca şu başlıklar altında inceler: Yunus Nadi'ye Yazdırdığı Not, Yeni Türk Harfleri Üstüne, Bir Telgrafa Tepki (26/27 Ağustos 1928), Yeni Türk Harflerinin Kabulü Nedeniyle Milli Eğitim Bakanına Yanıt, Yeni Harflerin Tatbiki Münasebetiyle Başbakanlığa Gönderilen Yazı (21 Eylül 1928), Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun - Kanun No: 1353 - Kabul Tarihi: 1 Teşrinisani 1928 - (Resmi Gazete İle Neşir ve İlanı: 3 Teşrinisani 1928) Memleket Baştan Başa Bir Dersane Halindedir… Özerdim, o günlerin gazete yazılarını bir araya getirip yayımlar. Telgrafa Tepki (26/27 Ağustos 1928) başlığı altında yer alan olay şudur: “Çalışmalar Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün yönetiminde sürerken bir telgraf gelir. ‘Arap harflerini bırakıyorsunuz. Türk'ün özyapısını saptamaya ve yüceltmeye en uygun olan Türk harflerini kabul ediyorsunuz. Bu çok güzeldir. Ama, kutsal camilerde duvarları süsleyen Aşere-i Mübeşşere'nin8 adlarını nasıl yazacaksınız, Arapça mı, Türkçe mi?' Bu telgrafa Sayın Cumhurbaşkanı yanıt vermez, ancak İçişleri Bakanı şunu söyler: 'Türkiye'de dil ve yazı Türkçedir. Araplar bile Arapça olsun savında bulunamaz.' (Hakimiyeti Milliye (Ulus) gazetesi - 28 Ağustos 1928)* * * *
Ne denli tanıdık sözler değil mi? Mustafa Kemal’e telgraf çekme aymazlığını gösteren bu cahiller sürüsü bugün de tarikatlar, cemaatler, medreseler, külliyeler... bolluğunda ipe saba gelmez savlarına yandaş bulmaktalar. Hiç hafife alınmayacak bir gidiştir bu. Kimse FETÖ darbe girişiminden ders çıkarmıyor, çoğu sanki böyle bir şey yaşanmamış gibi davranıyor… üç maymunu oynuyor. Yazı Devriminin Öyküsü Kişi Adları (Metin İçinde Kimlikleri Az Çok Belirlenenler Dışında Kişiler), Seçilmiş Kaynakça bölümleriyle sonlanırken çok değerli tarihsel bir belge, değerli bir kaynak oluşturuyor.Özerdim’in tanıyıp sevenlerinden yazar - çevirmen - ozan A.Cengiz BÜKER, Sami Nabi ÖZERDİM’i şöyle anlattı: “Dostluğuna inandığım ve dostluğuyla gurur duyduğum az bulunur kişilerden biriydi o. Sanki insanları sevmek, iyilik yapmak ve elindekini vermek için doğmuş biriydi o. Ders verir, kitap verir, fikir verir, bilgi verir, kitap ve kitaplarla ilgili inanılmaz değerde bilgi dağarcığından isteyene istemeyene ışık saçar… Atatürk’ten sonra ikinci en çok sevdiği ‘kitaptı’ sanırım. Kendini kütüphaneci olarak görür, öyle sayılmak isterdi. Adını betiklerinden ve özellikle Türk Dili dergisinden, yıllardan beri tanıyordum. Ankara’da onu bir gün, Atatürkçü bir aydınlar kümesinin toplanıp söyleşiler yaptığı, (O zamanki adıyla) Gökdelen’in 11.inci katındaki 'Kemalist Ülkü” dergisini çıkaran Muzaffer UĞRAŞKAN’ın bürosunda görünce sevindim ve onunla arkadaş olmaktan büyük mutluluk duydum… Evlerimiz birbirine yakındı (Güvenlik Cad. Farabi Sokak). Birlikte çıkıp konuşa konuşa yürürdük. Eşlerimiz de birbiriyle tanışınca pek yakınlaştık. Biz onlara çaya gider, onlar da bize çaya gelirlerdi. O denli çok ortak anılarımız ve paylaşacak düşüncelerimiz vardı ki! … En başta Atatürk sevgisinde birleşiyorduk… sonra da kitap ve kitapçılık tutkunluğunda… Öylesine incelikli ve disiplinli bir kişiliği vardı ki, örneğin saat beşte geleceğim demişse, beşe beş kala kapıda olsa, zili çalmaz… tam zamanını beklerdi.”* * * *
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı yaptı. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)’nin kurucularındandır. Dostluğuna inandığım ve dostluğuyla gurur duyduğum az bulunur kişilerden biriydi o. Sanki insanları sevmek, iyilik yapmak ve elindekini vermek için doğmuş biriydi o. Ders verir, kitap verir, fikir verir, bilgi verir, kitap ve kitaplarla ilgili inanılmaz değerde bilgi dağarcığından isteyene istemeyene ışık saçar… Atatürk’ten sonra ikinci en çok sevdiği “kitap”tı sanırım. Kendini kütüphaneci olarak görür, öyle sayılmak isterdi.
Özerdim, “Türk kültür devriminin yaratıcısı Atatürk’ün anısına sunduğu” Elli Yılda Kitap (1923-1973) adlı kitabında elli yılın kitap sayısını bir arada saptamayı amaçlar. Ancak, önsözde belirttiği gibi, “1729’dan 1923’e değin bir özetleme yapılarak, karşılaştırma olanağı verilmiştir” (Özerdim, 1974). Cumhuriyet döneminde kitaplar 1923-1928, 1928-1933, 1934-1938, 1939-1950, 1951-1960, 1961-1973 dönemlerine göre, ayrıca konularına göre tablolaştırılmış, düzenlenmiştir. Özerdim kitaplıklarımızda uygulanan sınıflandırma, düzenleme yöntemiyle ilgili ayrıntılı bilgi verir. Türkiye’de 1923’e değin kitaplar bölümünde Cumhuriyet öncesinde yapılanları açıklar:“Türkiye’ye basımevini ilk getirenler, 1492’de memleketimize kabul edilmiş olan İspanya Musevileri9 olmuştur; ilk kitabı 1494’te basmışlardır. Ermenilerin Türkiye’de basımevi kurmaları 1567 yılına rastlar. Rumlar ise, 1627 yılında İstanbul’da ilk basımevlerini açmışlardır. Bu üç azınlık topluluklarının basımevleri, önce yetmiş beş, sonra altmış yıl ara ile kurulmuş oluyor. Türkiye’de basımevinin Türklerce ele alınması 1726-1727 sıralarında gerçekleştiğine göre, Musevilerin İspanya’dan getirdikleri basımeviyle arada 234 yıllık bir ara vardır. Ayrıca biliyoruz ki, Avrupa’da Gutenberg’in10 basımevi 1440’larda kurulmuştu; yani öyle ki Batı ile aramızda 285 yıllık bir ara bulunuyor… Türkiye dışında 1514’ten beri Türkçe kitap basıldığı ve ülkemize ithal edildiği de kaydedilmelidir… Türkiye’de basımevinin hazırlıkları 1726’da başlamışsa da 1719’dan kalma haritaların varlığı, bunları da İbrahim Müteferrika’nın meydana getirmiş olduğu biliniyor… ‘Vankulu Lügati’ Osmanlı döneminde basılan ‘ilk kitap’ değil, ‘ilk Türkçe kitap’ idi. Müteferrika Basımevi’nin ilk kitabı, 31 Ocak 1729 günü satışa çıkarılan bir sözlüktür” (Özerdim, 1974: 9,10). Bu yapıtta hayran kalınacak ayrıntılı bilgiler yer alır. Cumhuriyetimizin içinde bulunduğumuz 100.üncü yılında bu araştırma yapılıp, bugüne getirilebilse ne iyi olur. Sevgiye Saygı adlı yapıt bir deneme kitabıdır. Kitaptaki yazılar eleştirel, birikimli, bilimsel, çözümleyici bakışın düşünce evreninden denemelerdir. İzlekleri bugün bile günceldir, diridir. Başlıklardan içeriğe ulaşmak olanaksızsa da birkaçını sunmak isterim. Salgın yaşadık kısa zaman önce; daha yaşayacağımız söylentisi cabası. İşte Evde Oturma Sanatı çok ilginç yerlere giden hoş yazı. Sanatçının Maddi Mirası, Kediden İnsana, Delişmen Dünya, Kanlı Meydanlar, Ankara Treni, Sevgiye Saygı, Çardaş, Mr. Hyde ile Dorian Grey, Tek Notanın Yeri, Kitabın Gücü... Kanımızca bugün yeniden basılmayı hak eden bir deneme betiği.Nutuk - Söylev adıyla Atatürk’ün önemli meclis konuşmasının sâdeleştirilmesi çalışması da Özerdim’in özenli bir emek ürünüdür.
* * * *
Açıklamalı Söylev Sözlüğü Özerdim’in bir diğer değerli yapıtı. Eşi olmayan bir kitap. Onun, “...Bu uzun yıllardır savsaklanmış kitap11 için bir adım olduğuna inanarak kıvancımı saklamıyorum” sözleriyle sunduğu sözlük, Türk Devriminin önderinin yalnızca tarihsel belge değil, güzelduyusal yazın özeniyle de yazdığı, insanlığa okuduğu bu yapıtla ilgili yüzlerce olaya, kişiye, karara, kavrama, terime açıklık getirir. Betiğinin önsözünde Özerdim, o tarihe kadarki kırka yakın basımı irdeleyip, Velidedeoğlu12, Örgün Yayınları, TDK Yayınları, Kültür Bakanlığı Yayınları ile çocuklar için basımlara değinerek şu açıklamayı yapar:“Sözlüğe; kişi, yer, kuruluş vb. özel adları, olaylar, kavramlar, Atatürk’ün Söylev dışına da taşmış ünlü sözleri alınarak, elden geldiğince, ancak uzatılmadan açıklanmış, hangi nedenle geçtiği de belirtilmiştir… Kişilerin, Kurtuluş Savaşı sırasındaki durumları ve ilerisi belirtilmiş; varsa kendilerinin, bilindiğince ailelerinin soyadları gösterilmiş, askerlerin son rütbeleri de verilmiştir. Yaşamöyküleri çeşitli kaynaklardan derlendiği gibi, bu alanda geniş bir araştırma yapmakta olan İsmail Arar’dan yararlanılmıştır… Yer adlarında da, Kurtuluş Savaşı sırasındaki durumları dikkate alınmış, gerektikçe bugünkü durumlarına ulanmıştır. Kuruluş adları için de özdeş yol tutulmuştur.”Yinelemeye değer bir ayrıntı da olsa, onu çok seven ve unutmayan yakın dostu A.Cengiz Büker’in de belirttiği gibi, şiirlerini pek şiir saymaz Özerdim. Bu nedenle olsa gerek, Dördüller adlı kitabını satışa sunmaz. Özenli yazarlar böyledir, kendi yapıtlarını da kolay beğenmezler. Kendilerine ayrıcalık tanımazlar… Dördüller’in başında Dostoyevski’nin Beyaz Geceler’inden alıntı vardır: “Yalnızlık içinde yaşayan ve sana karşı şükran dolu olan kalbe tattırdığın saadet anı... bir insan hayatı için de olsa az mıydı?”Günay Güner olarak, bendeki kitap Filiz Bingölçe’ye imzalanmış. Araştırdım, yaşamda değil... A.Cengiz Büker olarak ise, “Bana imzalamış olduğu bendeki aynı betiği hem kitaplığımda hem de gönlümde özenle saklıyorum” diyor.* * * *

bir gençlik rüyası imiş,Bir sevgi bütün ömrü sürükler bazan.”
* * * *
Bir Don Bir Gömlek-Seçilmiş Bektaşi Fıkraları birçok kez basımı yapılmış bir kitap. Türk Dil Kurumu 1975, Öğretmen Yayınları ise 1984 ile 1985’te yayımlamış. Halkımız, aydınlar ayırdında mı bilinmez, Bektaşi ekini ve doğallıkla fıkraları toplumsal yaşamımıza büyük sağaltıcı katkı sağlar. Bu hoşgörü ikliminin kaynağı olan bu kültür güneye inildikçe yerini bağnazlığa bırakır. Dikkat edilirse, Bektaşi hiç bir zaman “Şöyle olacaksın” diye zorlamaz, dayatmaz. Tek isteği vardır: “Gölge etme, beni baskılama!” Özerdim, “...Bektaşi fıkrası ilericidir; Bektaşilik ise gericiliktir” yargısının ardından, “Bu kitapçık yeniden yayımlanırken, eğlendirici olma amacı değil, laik düşünüşün güldürme yolu ile yaşatılmasına yardımcı olacağı düşüncesi göz önünde tutulmuştur” diye açıklar (Özerdim, 1985: 6).Sami N. ÖZERDİM 5 Mart 1997’de, 79 yaşında aramızdan ayrıldığında, Türkiye yetkin bir düşünürünü, yazarını, dilcisini yitirdi. Özerdim Türk Devrimine, Dil Devrimine bilinçle bağlı içtenlikli bir aydınlanmacıdır. Yayılmacıların ülkemizi işgali sırasında doğan Özerdim, Atatürk’ü uğurladığımız yıl liseyi bitirir. İlk yazısı 1 Mayıs 1933 tarihini taşır. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Macar Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü 1943 yılında bitiren Özerdim, Devrimin kazandırdığı koşulları çok iyi değerlendirir. Varlık, Ulus, Cumhuriyet, Ataç, Türk Dili, Dost, Forum gibi gazete ve dergilerde sürekli yazar. Fakültede, tanınmış Macar bilim insanı Prof.Dr.László RÁSONYI’nin öğrencisi olarak yetişti. Dostları, alçakgönüllü kişiliğini özellikle vurgularlar. Türk Dil Kurumu’nda yazmanlık görevinde de bulundu. Kültür kurumlarında, kitaplıklarda yöneticilik yaptı. Stanford Üniversitesi'nde Türkçe koleksiyonların düzenlenmesine destek oldu. Çevirdiği Macar Masalları adlı kitap 1957’de, Varlık Yayımlarınca yayımlandı. Nurullah ATAÇ, Sait Faik ABASIYANIK, Sabahattin ALİ… kaynakçalarının, Yazı Devriminin Öyküsü’nün yanı sıra yine bilimsel yaklaşımla, Atatürk Devriminin zamandizinini, düşünsel dayanaklarını yazdı. Büyük emek verdiği, kalıcı yapıtlardır. 5 Mart 1997’de yitirdiğimiz Sami N. Özerdim’i saygı, sevgi, özlemle anıyoruz.* * * *
Kaynaklar
Elli Yılda Kitap (1923-1973), Özerdim, Sami Nabi, Sevinç M., 1974.
Sevgiye Saygı, Gürsoy Basımevi, 1975.
Açıklamalı Söylev Sözlüğü, TDK Yay., 1981.
Bir Don Bir Gömlek-Seçilmiş Bektaşi Fıkraları, Öğretmen Yay., 1985.
Dördüller, şiir, Ayyıldız Matbaası, 1986.
Ardından, (özyaşamöyküsü), Kebikeç dergisi, S. 5, 1997.
Yazı Devriminin Öyküsü, Cumhuriyet Yayınları, 1998.
Fotoğraflar: Eren Özerdim
Fotoğraf Sanatçısı Eren Özerdim’le Söyleşi
Günay Güner – Sayın Eren Özerdim söyleşi isteğimizi kabul ettiğiniz için çok sağ olun. Usta fotoğraf sanatçısısınız. Nasıl başladınız bu sanata?Eren Özerdim – 1954 yılında ben 7 yaşında iken babam Milli Kütüphane Müdürü idi. Kendisini Stanford Üniversitesi’nin Palo Alto’daki bölümünde bulunan kütüphanesinin Türkçe kitaplar bölümünü kurması için davet ettiler; orada üç yıl kaldı. Döndüğünde, herkesin babası oyuncak getirirken, benim babam bana klasik müzik plakları, kitaplar ve bir fotoğraf makinesi getirdi. Fotoğraf makinesi kullanmaya böyle başlamış oldum. Çocuklar o yaşta her şeyden çabuk bıkar, ben bıkmadım. Uzun bir süre o makine ile, gördüğüm her şeyi çekmeye başladım. Daha sonra ‘70’li yıllarda daha iyi bir makine satın aldım. Fotoğraf derneklerine üye oldum, oralarda hocalık yaptım. 1972 yılında profesyonel fotoğrafçılığa Maden Tetkik Arama Enstitüsünde, karada ve denizde, sismik ve sondaj araştırmalarını çekmek için alındığımda başladım. Dört yıl orada çalıştıktan sonra Türk Tarih Kurumu beni arkeoloji fotoğrafları çekmek için işe aldı. (Babam TTK üyesi olmasına rağmen bu konuda bir yardımı olmadı; zira oğlu bile olsa ricacı olmaz). 1980’den sonra profesyonel reklam fotoğrafçısı olarak bir stüdyodan teklif geldi. 1980 den 2015’e kadar reklam fotoğrafçılığı yaptım. Daha sonra fotoğrafçılığa tekrar amatör olarak devam ettim; hâlâ da ediyorum. FSK ve AFSAD gibi fotoğraf derneklerinde sunumlar, söyleşiler, ayrıca sosyal medyada fotoğrafla ilgili çalışmalar yapıyorum. Kısacası tüm fotoğraf hayatım 65 yıl, profesyonel fotoğrafçılık hayatım ise 50 yıl.GG - Türk ulusunun öğretmenlerinden, yetkin Macarcacı, çevirmen, araştırmacı, yazar, ozan, kitap uzmanı… Sami Nabi Özerdim’in oğlu olmak sizi ne yönde etkiledi?EÖ - Sami N. Özerdim'in oğlu olmak her konuda olumlu etkiledi. Herşeyden önce bana çok kitap okuma alışkanlığı kazandırdı. Bunun yanında opera, bale, tiyatro, resim sergileri… gibi sanat etkinliklerini izleyip sürekli eğitim görüp, çok şeyler öğrenmemi; Aziz Nesin, Mahmut Makal, Ömer Asım Aksoy gibi birçok önemli yazarla; Cemil Eren, Turan Erol Balaban gibi usta ressamlarla tanışıp onlardan birçok şeyler öğrenmemi, böylece de kültürlü bir insan olmamı sağladı… Ama en önemlisi de, sonunda ben de onun gibi dürüst, onurlu bir insan oldum, babam sâyesinde.GG - Sami Özerdim görev aldığı kitaplıklara bile evinden kitap, dergi bağışlamış. Nasıl bir ortama doğdunuz?EÖ- Ben binlerce kitabın olduğu bir evde doğdum Milli Kütüphane koridorlarında büyüdüm. Evimizde her zaman ressamlar, yazarlar konuk olurdu. Benim fotoğraf yaşamım da etkilendi bu insanları tanımaktan, atölyelerine gitmekten. Teknik lisede mimari teknik resim okudum. Üniversiteye gitmedim. Babam asla zorlamadı... Okuma öğrendiğimden beri onun sâyesinde çok kitap okudum; hâlâ da okuyorum. Atatürk’ün Nutuk’unu okuduğumda 16 yaşındaydım. Bugün bir sanatçı olabildiysem babam sayesindedir. Sadece ben değil kız kardeşim de, benim kızım da kitap okuma alışkanlığını babamdan edindiler.GG- Babanızı nasıl anlatırsınız?EÖ- Babamı bir fotoğrafla anlat, deseniz benim babam bu. Hep çalışan, okuyan, durmadar öğrenen öğreten; ondan ışık alan birçok öğrenci ile biz evlâtlarını iyi bir insan olarak yetiştiren; hayatımda tanıdığım en dürüst en onurlu insan. Babandan miras ne kaldı dediklerin de onun dürüstlüğü, onuru ve bize aşıladığı ATATÜRK sevgisi kaldı diyorum. Bize çok küçük yaşlarda Gazi Mustafa Kemal’in hayatını, devrimlerini, savaşlarını, Nutuk’u ve Cumhuriyeti; gerçek Atatürkçü olmayı öğretti.GG- Sayın Özerdim çok sağ olun. Esenlik dileklerimizi, saygılarımızı sunarız.Kasım 2023
1A.Cengiz BÜKER: Hekim, şair, yazar, çevirmen. Tıp Doktorudur, aynı zamanda Edebiyat Doktorası vardır. Dil Derneği, Edebiyatçılar Deneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türk Kütüphaneciler Derneği, Klasik Çağ Araştırmaları Derneği ve Türk Tabipler Birliği üyesidir. Sami Nabi Özerdim’in son dönem en yakın arkadaşıdır, aynı zamanda da ADD’nin kuruluşunda ülkü ve eylem birliği içinde olmuşlardır. 2Günay GÜNER: Şair, yazar, editör. Akademi Gökyüzü, Şair Çalışıyor edebiyat dergilerinin Ankara temsilciliğini yaptı. Dil Derneği, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı, Edebiyatçılar Derneği, Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu (KIBATEK), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı (KEÇEV) ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu'nun (TİHAK) yönetim kurulu üyesi oldu. Altı yıl, Dil Derneği’nin yayın organı ‘Çağdaş Türk Dili’ dergisinin yayın yönetmenliği görevini yaptı. ‘Türktarım’ dergisinin her sayısında Yaprak genel başlığı altında yazdı. ‘Telgrafhane Sanat’ bilgisunar dergisi yayın yönetmenidir.3 ‘Sami N. Özerdim ve Yapıtları’ (1918-1997)”, M.Türker ACAROĞLU, Türk Kütüphaneciliği 11, 2(1997), s.184-191.4 ‘Özyaşam Öyküsü’, Sami N.ÖZERDİM (Ardından - Ölümünden sonra yayınlanmıştır), Kebikeç / Sayı 5, 1997.5 Sinoloji: Çinbilim.6 László RÁSONYİ (1899-1984), Eski Türk kavimlerinin tarihi ve Türk-Macar ilişkileri konusundaki çalışmalarıyla tanınan ve Türkiye'deki Hungaroloji Ana Bilim Dalı'nın kurucusu Macar Türkolog.7 Resimde Latin harfleriyle alfabe örneği gösterilmiştir, (Türkiye İş Bankası Müzesi’ndedir).8 Aşere-i Mübeşşere: Yalvaçımızın (Peygamberin), sözde(!) cennetlik olduklarını muştuladığı on Arap ileri geleni (Kur’an’da geçmez; yalnızca bir söylentidir.)9 Safardi’ler adı verilir.10 Avrupa ve modern matbaacılığın doğuşu: 1450'de Johannes Gutenberg, ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz kentinde metal harflerle basım tekniğini matbaaya uygulamıştır.11 “Yıllardır savsaklanmış kitap” sözüyle burada kastedilen kitap ‘Söylev’dir, Atatürk’ün Nutuk adlı büyük yapıtıdır.12 ‘Söylev’: Hıfzı Veldet Velidedeoğlu tarafından günümüz türkçesine uyarlanan; izmir suikasti girişiminden sonra kaleme alınmış ve CHP kurultayında okunmuş, resmî tarihin en bereketli, gür ve birinci elden kaynağıdır.