15 Mayıs 2025 akşamı Yakîn Tiyatro’nun sahnelediği Burun adlı oyunu izledim. Temsil, Mesafe Sahne’nin fuayesinde verildi. Mesafe Sahne’yi şöyle tarif edebilirim: Bir binanın arkasından kapıcı dairesine iner gibi dik bir merdivenle iniliyor, pek de güven telkin etmeyen bir kapıdan geçince F. H. Burnett’in Gizli Bahçe adlı çocuk romanındaki gibi gerçeküstü bir ortama varılıyor. (Yani, Mesafe Sahne için kat edilen mesafe bir tür gerçekle fantastik dünya arasında bir kapıdan geçmek kadar hem yakın hem de uzak bir mesafe.) Hayli yüksek tavanlı ve hayli geniş fuaye alanına masalar ve iskemleler yerleştirilmiş, ayrıca tribün şeklinde yastıklı basamaklara da oturulabiliyor; 50 kişilik geniş bir kafe mekânı gibi. Aslında az içeride 200 kişilik bir tiyatro salonu da var ama Burun temsili, bu fuayede, seyircilerle bir komşu dedikodusu yapar gibi ya da fısıltı gazetesinde kısa bir “geçen gün ne olmuş biliyor musun, bak sana anlatayım”, haberi misali sahnelenmiş.
YARATICI SANATÇILAR
Nikolay V. Gogol’un (1809-1852), Burun (1836) adlı öyküsünden yola çıkarak metni Yakîn Tiyatro ekibi uyarlamış ve sahneye Efe Can Pehlivan koymuş. Şarkı sözleri ve şarkıların orijinal bestesi Efe Can Pehlivan ile Ahmet Semerci’ye ait. Dekor, kostüm ve aksesuarlar da Yakîn Tiyatro ekibinin seçimi.
OYUNCULAR
Efe Can Pehlivan (org da çalıyor), Ayça Sipahioğlu (keman da çalıyor), Metehan Hatipoğlu, Umut Alper, Ahmet Semerci (replik sırasıyla).
TEMSİL İZLENİMLERİ
Temsil stand-up sohbeti şeklinde sanatçıların tanıtımıyla başlıyor. Bazı sahnelerde org ve keman parçaları ile şarkılardan oluşan müzik ve devinim eşliğinde “egolu kaçak bir burnun” öyküsü anlatılıyor. 40 dakikalık tek perde olarak sunulan oyunda oyuncular ellerindeki kâğıtta yazılı metinden okur gibi oynuyorlar ama aslında ezberlemişler. Bay Kovalevski ve yaveri, berber ve karısı, gazeteciler, bir haberci, yaşlı bir teyze, çocuklar ve tabii havalı mı havalı “Sayın Bay Burun” gibi birden çok karakteri minimal kostüm, aksan ve jest değişiklikleri yaparak beş oyuncu canlandırıyor.
Oyunda doğaçlama hâkimdi ama kimsenin repliği, eli-kolu-bacağı kimseye karışmadı. Bütün oyuncular, “doğaçlama yapan müzisyenler” kadar “anda oynama” yeteneği gösterdiler. Azı profesyonel ama hepsi “alaylı” oyuncuların her adımı, her repliği önceden ayrıntılı şekilde kararlaştırılmamış olmasına rağmen, diğer bir deyişle dikte edilmemiş bir rejiyle oyunu dağılmadan, kopmadan, karışıklık yaşamadan sürdürebilmek gerçekten zor bir iş ve önemli bir başarı.
SAHNELEME ÜZERİNE
Burun, altı uzun şarkıdan oluşan ve bu altı özgün şarkıyı uç uca bağladığınızda oyunun tamamının ortaya çıktığı absürt bir müzikal, modern bir müzikal tiyatro örneği.
Bu tür deneysel sahnelemede, salt oyunculara güven değil aynı zamanda sahne kullanımı, müzik, dekor, kostüm, aksesuar ve diğer unsurların seçimi de cidden titizlik gerektiriyor. Minimal yorumla her seyircinin kendi zihniyle alımlamasına izin vermek oldukça riskli ve bir o kadar da cesur bir karar. Kimi seyirci anlatılan kadarını alımlar, kimisi anlatılmayanı algılar veya çağrışımlarla olayın dinamiklerini kendi zihninde yaratır. Sinir-bilim alanında “Plastisite” olarak tanımlanan, beyin hücrelerinin “değişim-uyum yeteneği” özelliği bu yapımdaki gibi minimal unsur içeren bir sanat eseri karşısında, farkına varmadan o eserde de anlatılanlar hakkında çok daha fazla izlenim edinilmesini sağlar.
Öte yandan Gogol’ün orijinal öyküsünde “Sayın Bay Burun” politik üstünlük taslayan, sosyal ve bürokratik sorunlar üreten, sahibinin yüzüne geri dönmeye hiç de hevesli olmayan, kerameti kendinden menkul, egolu sinir bir karakter (1,2,3). Belli ki Rus Çarlığı döneminin sansür koşullarında eleştiri ancak gerçeküstü biçemle yapılabilmekteymiş. Acaba bugün olsa Gogol, doğduğu topraklarda yaşıyor olsaydı aynı eseri nasıl kaleme alırdı? Hâlâ “Bay Burun”lar ortada cirit atıyor, diyebilir miydi? Veya günümüzde ülkemizi turist olarak ziyaret etseydi, ne yapardı, bir tatil beldesinde diğer Ruslarla komşu bir ev satın alır mıydı kendisine? Ya da bu yapımı izleseydi ne düşünürdü?
Oyun sonrasında yönetmen Efe Can Pehlivan ile yaptığımız kısa sohbette, eserin tiyatro uyarlamasının ve Ahmet Semerci’nin müzikleri bestelemesinin toplamda yaklaşık iki aylarını aldığını öğrendim; oyuncular ise 15 gün prova yapmış. Bu oyunun seçilme nedenini sorduğumda, Pehlivan şunları anlattı: "Burun, metin olarak itiraz etmesi zor bir metin; okuyucu tarafından, seyirci tarafından, yönetmen tarafından, oyuncu tarafından. Bunun en büyük sebebi eserin sürekli olarak muhatabıyla tanışmaya çalışıyor olması. Muhatabına (tiyatro özelinde seyirci) sürekli, onun sınırlarıyla hiçbir işi olmadan kendi sınırları içerisinde kendi gerçekliğini zararsız ve gerçekçi bir şekilde anlatmaya çalıştığını şeyi tembihliyor. Uzaklarda bir yerlerde burnunu kaybeden bir adamın başına gelen olayların zararsız gerçekçiliğine kim itiraz edebilir ki? Keza genel sanat yönetmenimiz Öncü Alper de itiraz edememiş ve Burun’u 2012’de bir radyo tiyatrosu olarak yapmış; biz de itiraz edemedik, eseri müzikal olarak devam ettirdik.”
Yine yönetmenin sahnelerken seyirciye vermek istediği ana fikir Pehlivan’ın ağzından şöyle: “Gogol ve bize göre, bu öyküdeki olaylar gerçek olaylar, seyircinin okuyucunun birçoğu duymasa da görmese de dünyada bir yerlerde yaşanan olaylar. Düşünce olarak tutulabilecek birçok yanı olan bir öykü ama biz gerçeklik olduğunu savunma kısmına daha çok tav olduk diyebiliriz. Gerçekliğin içinde her gün yaşarken ana fikrini düşünerek yaşamayız. Belki dönüp baktığımızda çıkardığımız küçük naif çıkarımlar olur fakat onlar da çok kişiseldir. O yüzden biz özellikle bir ana fikrin peşinde koşmaktansa bunun gerçek olduğu ana fikri peşinde koşup gerisini seyirciye bırakmak istedik, bir şey söylemektense seyirciye bir şey anlatmak istedik.”
Burun, Mesafe Fuaye Sahnesi’nde devam edecek, ama belki gelecekte bir gün sokakta bile Burun oyunu ile karşılaşılabilir. Gerçi her gün nice “egolu burun”la karşılaşıyoruz ama herhalde Gogol’ünkünü tanırız!
PINAR AYDIN O’DWYER
21 Mayıs 2025, Ankara
Kaynaklar
- Gogol NV: Bir Delinin Anı Defteri, Palto-Burun-Petersburg Öyküleri ve Fayton. (Çev M. Beyhan). İş Bankası Kültür Yayınları (Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi), 17. Baskı, 2018
- ‘Aydın O’Dwyer P:’Burun ‘’ deyince… Psikeart dergisi, Sayı 65, Eylül-Ekim 2019
- Aydın O’Dwyer P: Göz, kulak, burun, el, marş marş hepiniz yerinize! Psikesinema, Sayı 29, Mayıs-Haziran, 2020
Notlar: Genel Sanat Yönetmeni Öncü Alper’in önderliğinde Yakîn Tiyatro bu sezon ondan fazla oyun sahneliyor. Mesafe Sahne: Koru Mah. Söğüt Sok. EMA Asma Bahçe Çarşısı, D:3/E No:1, Ankara