Avrupa, Amerika, Japonya, bir meslek sahibi olmalarına karşın, sevdikleri müzik alanında da amatörce, bazen de profesyonel olarak ilgilerini sürdüren, sahneye çıkan, konserlere icracı olarak katılan insanlarla doludur.
Birkaç örnek verelim: Japonya'daki koroların çoğu, aslında yaşamını esas meslekleriyle kazanan kişilerden oluşur. Korolu bir eser icra edileceği zaman çağrılır, toplanır, belli bir sürede hazırlanır ve konsere çıkarlar. Amerika'da böyle pek çok orkestra ve koro vardır. Gürer Aykal'ın yıllarca müzik yönetmenliğini yaptığı El Paso Orkestrası da bunlardan biridir. Amerikan Üniversiteleri'nin bazılarında, iki orkestra bulunur. Biri profesyonel müzisyen olarak yetişenlerin, diğeri tıp, mühendislik gibi dallarda öğrenim görmelerine karşın çalgıcılık da öğrenenlerin oluşturduğu orkestradır. Örnekleri arttırmak mümkün. Bizde de Başkent Oda Orkestrası, hukukçusundan mühendisine müzik tutkunu üyeleriyle güzel bir örnektir.
Merakını solistlik anlamında sürdüren bir örnek de, mimar-eğitimci soprano Ayşen Öz Yılmazer. 1988 yılından bu yana Yıldız Tunbul'la başladığı şan eğitimini değişik hocalarla sürdürdü, halen de Ankara Operası eğitmenlerinden Lidia Pronina ile devam ettiği yazıyor özgeçmişinde. Bu süre içinde üniversite ve dernek sahnelerinde konserler vermiş. Mimarlıkta ve İngilizce eğitimi konusunda master derecelerine sahip olan Yılmazer, son konserini öğretim görevlisi olarak çalıştığı ODTÜ'nün Kültür Merkezi'nde 13 Mayıs akşamı verdi. Eşlikçisi Bilkent'in piyano öğretmeni Gülnara Aziz'di. Konser programına genç kemancı Çınar Yazgan ve piyanist Yener Gökbudak da dahil edilmişlerdi. Konserin başlığı “Müzik Yolculuğu” âdeta soprano Yılmazer'in serüvenini tanımlıyordu.
Barok dönemden Wagner'e kadar uzanan yelpazede hayli iddialı bir program hazırlamıştı Yılmazer.
Değişik operalardan aryaları, liedleri ikişer ikişer söyledi, aralarda da keman-piyano ikilisi sahneye çıktı. Yılmazer profesyonel bir şancı gibi, konserin iki yarısında açık ve koyu yeşilin egemen olduğu iki ayrı sahne giysisiyle, mikrofonsuz, diyafram ve kafa boşluklarını kullanarak repertuarını seslendirmeye çalıştı. Öğrencilerinin, meslek arkadaşlarının ve yakın çevresinin oluşturduğu dinleyiciden büyük alkış aldı. Profesyonellerde bile tanık olduğumuz kimi entonasyon sorunları yaşamasına, çok fazla vibratoya başvurmasına karşın yer yer çok güzel pianissomalar yaptı. Bir amatör sopranonun, böylesine kararlı, düzenli biçimde çalışıp yılda en az bir kez sahneye çıkması, kendi tatminini yakınlarıyla ve dinleyiciyle de paylaşması takdire şayan bir durum.
Sopranonun dinlenme sürelerinde sahnede olan Çınar Yazgan-Yener Gökbudak keman-piyano ikilisi, sürekli takibimde olan gençlerden ama hep ayrı ayrı dinlemiştim onları. Çınar, Muhammedcan Turdiev'in sınıfından Bilkent'i bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda Ellen Jewett ile çalışmaya başladı. Gençlik orkestralarında hayli deneyim kazandı. Mozart, Bloch ve Kreisler'den seslendirdikleri eserler arasında özellikle E.Bloch'un Baal Shem Suiti'nden “Nigun” başlıklı bölümde Çınar çok sağlam ve duygulu bir icra sergiledi. Kriesler'in iki lied düzenlemesinde de duygu-renk ilişkisini çok güzel kurdu. Yener Gökbudak zaten kazandığı yarışmalarla kendini kanıtlamış bir genç piyanist olarak dikkatli bir eşlik yaptı, ayrıca solo olarak Rahmaninof'un Çaykovski'den düzenlediği Ninni'de solistik özelliklerini gösterdi.
Her ikisinin hocalarının konseri dinlemesi güzeldi. Yener Gökbudak'ın hocası zaten Yılmazer'e eşlik için gelmiş olan Gülnara Aziz'di. İstanbul'da ikamet eden ama her hafta gelip öğrencileriyle ders yapan Ellen Jewett de sanırım salondan memnun ayrıldı.
Şefik Kahramankaptan // Yansımalar