
Can Atilla Çaykovski heykelinin önünde
Çaykovski Moskova Devlet Konservatuvarı 20 yılı aşkın bir süredir Türk müzik eğitimi yaşamında hayli güncel bir konumda, değil mi?
Evet, öyle. 60’lı yıllarda var olan müzik eğitimi konusundaki ilişkilerin devam etmemesinde herhalde Türkiye’nin Sovyetlere olan temkinli yaklaşımının da etkisi vardı. Neyse ki Rusya’da “Komünist” damgası yemeden okuyabilme fikri Sovyetlerin dağıldığı 1991 yılından sonra daha sakıncasız görülmeye başlandı. Türkî Cumhuriyetlerden soydaşlarımız ve artık serbest hareket imkanına sahip olan eski Sovyet ve Doğu blokunun sanatçı ve bilim insanlarının Türkiye’ye gelmeye başlamaları bu fikrin somutlaşmasını sağladı.
Siz nasıl gittiniz Moskova'ya. Hangi duygular içindeydiniz?
1996 yılı sonunda, çalışmakta olduğum Anadolu Üniversitesi’nin sağladığı devlet bursu ile Moskova’da öğrenimime başladım. Doğrusu Moskova’ya karşı hayranlık dolu bir korku duyuyordum.
Nasıl bir eğitim sistemiyle karşılaştınız?
Daha önce karşılaşmadığım, hayal bile edemeyeceğim, yeteneği bilimsel metotlarla işleyip geliştiren, egolardan arındırılmış bir sistem... Pedagojik yöntemlerle alanının dünya çapındaki ustaları tarafından, sağlam bir alt yapının üstüne hatasız olarak sürekli çıkılan katların, olağanüstü bir çalışma temposunda kuvvetlendirilmesiyle mükemmel sonuçlar elde ediliyordu. Bu sistemin tamamlayıcı özelliği ise sorgusuz sualsiz günün çok büyük bir kısmını çalışarak geçirmekti.
Ne kadarlık bir çalışma?
Günde sekiz saatlik bir çalışma öyle öğünülebilecek bir skor değildi oralarda. İstisnalar her zaman vardır ama başarının en önemli etkenlerinden biri bu uzun saatleri çalışma odalarında geçirmektir. İnsanların çalışmaktan çoğu zaman düzgün yemek bile yiyemediği, önceliklerin hep potansiyelini en üst derecede değerlendirebilmek adına kullanıldığı bu sistem, doğrusunu söylemek gerekirse pek de tanıdık gelmiyordu bana. Aslında bu derece ileri seviyede verilen emek insanın kendi varlığını anlamlandırabilme çabasının, kendine ve çevresine duyulan saygının en güzel örneğiydi.
Eski yurt binası Yeni yurt binası
Öğrenciler nerede kalıyorlar. Koşulları nasıl?
Konservatuvar öğrencileri okula yakın sayılabilecek bir mesafede bulunan konservatuvar yurdunda kalıyorlar. Günümüzde mevcut öğrenci sayısına göre yetersiz kalan, ortak banyo, tuvalet ve mutfak donanımına sahip, biri yer altındaki çalışma odalarına ayrılmış olan altı katlı eski yurdun yarısı yıkılarak bu alana 17 katlı, her odada tuvalet, banyo ve küçük bir mutfağı bulunan modern bir yurt yapılmış. Süreç içinde benzer iki yurt binası daha bu alana inşa edilecek. Yurt kompleksinin henüz tamamlanmaması öğrencilerin özellikle çalışma imkanlarını oldukça olumsuz yönde etkiliyor. Yurt ve konservatuvar çevresinde yer alan, Besteciler Birliği vb. kurumların çalışmaya ayrılmış odalarında saat ücreti karşılığında çalışan çok öğrenci var.
Konservatuvar nasıl bir statüde eğitim veriyor? Biraz anlatır mısınız?
Çaykovski Moskova Devlet Konservatuvarı bu yıl 150. dönem mezunlarını veriyor. İsmi “konservatuvar” olsa da bağımsız bir üniversite statüsünde yalnızca lisans ve lisansüstü eğitim veren bir kurum.1 Konservatuvarın eğitim birimleri Piyano Fakültesi, Orkestra Çalgıları Fakültesi, Vokal Fakültesi, Tarih-Teori Fakültesi, Kompozisyon Fakültesi, Tarihi ve Çağdaş Sanatlar Yorumculuğu Fakültesi, İleri Araştırmalar Fakültesi, Senfoni ve Koro Şefliği Fakültesi ile Fakülteler arası Koordinasyon Bölümü’nde oluşuyor. Zaman zaman okulun piyano ve keman dallarında birden çok bölüm olabiliyor. Ünlü eğitimcilerin başkanlığındaki bu bölümler birer ekol olarak genellikle o sanatçının ömrünün sonuna kadar devam ediyor. Mesela okulun keman bölümü İvanov, Kravçenko, Baçkova ve Graç’ın başkanlıklarını yaptıkları dört ayrı bölüme kadar çoğaldı. Konservatuvarın icra dallarındaki amacı tüm üst düzey uluslararası yarışmaların derecelerini almaya aday solist sanatçılar yetiştirmek. Okulun öğretim kadrosunda en son verilere göre 497 öğretim elemanı bulunuyor. Bu kadro içinde Yuri Başmet, Maksim Fedatov, Maksim Filippov, Eduard Graç, Natalya Gutman, Sergey Kravçenko, Mihail Lidsky, Nikolay Luganski, Sergei Dorenski, Maria Şahovskaya, Aleksey Lyubimov, Pavel Nersisyan, Andrey Pisarev, Valeri Popov, Aleksander Rudin, Sergey Stadler, Natalya Trull, Eliso Versaladze, Mihail Vaskresenski gibi tüm dünyada ve ülkemizde çok iyi bilinen sanatçılar var.
Kaç öğrenci eğitim görüyor bu kurumda? En çok hangi ülkeden geliyor öğrenciler?
2018-2019 öğretim yılı verilerine göre çoğu Çin Halk Cumhuriyeti’nden olmak üzere 302 yabancı öğrenci konservatuvarda öğrenim görüyor. Yıllık 11.000 Dolarlık bir okul ücreti var. Yabancı öğrencilerin yanı sıra, giriş sınavından kabul için gereken puanı alan ancak kontenjan sebebiyle okula kabul edilemeyen Rus öğrenciler de yine bir ek kontenjan dahilinde okul ücreti ödeyerek öğrenim görebiliyorlar. Rusya’da okul ücretleri okulların bağlı oldukları bakanlıkların ilgili kurulları tarafından belirleniyor. Bu ücretler farklılıklar gösterebiliyor. Konservatuvar ile sırt sırta bulunan kısa adı GİTİS olan Rusya Tiyatro Sanatları Enstitüsü’nün yıllık 15.000 Dolarlık bir okul ücreti var. Yabancı öğrencilerin sayısı ülkelerin ekonomik durumlarına ve Rusya ile olan ilişkilerine göre zaman içinde değişiklik gösterebiliyor. Ülkemizdeki ekonomik belirsizlik ve döviz kurlarındaki yükselme Moskova’daki Türk öğrenci sayısının da geçmişe göre azalmasına sebep olmuş.
Okul kendi içinde nasıl bir tempoya sahip? Nasıl işliyor?
Okul, eğitiminin yanı sıra sahip olduğu tarihi salonları ve son restorasyonun ardından tarihi doku bozulmadan eklenen teknolojik birimler ve stüdyolar ile 24 saat aralıksız çalışan bir sistemde işliyor. Okulun ünlü büyük konser salonunun bir günlük işleyişi şöyle: Öncelikle salonun yalnızca konservatuvara değil, tüm Moskova sanat hayatına hizmet verdiğini hatırlatayım. Okulun çok büyük ana gelir kaynaklarından biri burası. Sabah konser salonunda ve diğer prova salonlarında provalar yapılıyor. Öğleden sonra 15.00’de Büyük Salon’da konser olabiliyor. Diğer salonlarda yine provalar devam ediyor. Akşam üstü 19.00’da başlayacak konserin provası ve ardından da konser yapılıyor. Konserden sonra her gece sabah dörtlere kadar süren kayıtlar için çalışıyor salon. Kapasitesi 1700 kişiyi aşan bu salonu günde yüzlerce sanatçı, öğrenci ve çalışan ile binlerce dinleyici ziyaret ediyor.2 Rahmaninov Salonu, Küçük Salon ve Miyaskovski Salonu ise okul binasının ana bölümlerine isimlerini veren diğer salonları.
Salonların kayıtlar için kullanıldığını söylediniz. Konservatuvarda bu alanda da bir açılım var mı acaba?
Evet, hem de yarışma düzenleyecek kadar geniş bir açılım. Çaykovski Moskova Devlet Konservatuvarı bu yıl ilk defa I. Uluslararası Ses Mühendisliği Yarışmasını düzenlemiş durumda. Bence bu durum, okulun yalnızca müziği değil, ilgili disiplinleri de ne kadar önemseyerek, günün tüm şartlarına uyum sağlayabildiğinin ve böylece geleceği şekillendirebilecek yetkinliği hedeflediğinin bir göstergesi.
Fransız piyanist Lucas Debargue Konservatuvar Büyük Salonda...
Peki, Konservatuvarın yanı sıra, şehrin bütünü nasıl bir etki yapıyor insanın üzerinde?
Yalnızca okul değil, şehir de ayrı bir eğitim verir insana... Benim gözümde Moskova bir sanatçının yaşamında her açıdan çok belirgin, yönlendirici izler bırakan, kendisine özgü kasvetli, soğuk, sert, büyük ve bilge tavrı ile insanın ruhuna işleyen bir şehirdir. Moskova’ya her gidişimde yeniden hatırladığım, ne kadar özlemiş olduğumu fark ettiğim, imrendiğim o duygu ise; bir sanatçı için Moskova’nın her şeyden önce sonsuz bir kültürel beslenme kaynağı olduğudur. Gece ve gündüz sayıları yüzlerle ifade edilebilen, ulaşılabilirliği olan konser, tiyatro ile opera ve bale temsilleri, edebiyat toplantıları, her alanda oluşturulmuş yazılı ve görsel materyalleriyle gerçek bir kültür başkentidir orası. Moskova’nın böyle anılması için kurumlar veya kişilerce bu titre layık görüldüğünün ilan edilmesi gerekmiyor. Bu özelliğini sanat için verdiği yılların emeğinden alıyor Moskova. Bilimin ve sanatın ışığında çalışıyor Moskova. Dileyene her gece ayrı bir dünyaya girme, ayrı bir yaşama şahit olma imkanı veriyor bu şehrin sanat yaşantısı.
Pratum Integrum Barok Orkestrası
Bu son konser için gidişinizde birşeyler izlediniz mi?
Çehov Tiyatrosu’ndaki Bulgakov’un “Usta ve Margarita” oyunu ile Konservatuvar Büyük Salon’daki Fransız piyanist Lucas Debargue’ın Scarlatti, Medtner ve Liszt’in eserlerini çaldığı resital ve Pavel Serbin’in sanat yönetmenliğindeki Pratum Integrum Barok Orkestrası’nın İtalyan Soprano Francesca Aspromonte ile birlikte verdiği konser, kısa süreli Moskova ziyaretimin gecelerini süslediler. Özellikle Debargue’ın her notasında kültür ile yoğrulmuş ustalığının ilahi tınısına şahit olabildiğim için çok mutlu oldum.
Belli ki, orkestra şefliği eğitimini ve diplomasını aldığınız bu şehri çok seviyor ve önemsiyorsunuz!
Bakın, öğrenciliğimde hep şöyle düşünürdüm; Moskova’da bir okulda okumasanız bile herhalde her gece bu atmosferi solumak ve tecrübelerin yorumlandığı ortamda bulunmak insana sanatçı, dolayısıyla aydın olma yolunda oldukça büyük mesafe aldırır. Mutlaka Avrupa’nın birçok şehrinde, Amerika’da prestijli ve tarihi salonlar ile merkezler büyük yorumlara ev sahipliği yapıyorlar. Müthiş icralar ortaya çıkıyor. Ama sanatın ve sanat eğitiminin halk kitlelerine yayılmasında, kritik edilmesinde, her sınıfa sunulmasında hiçbirinin Rusya’nın vardığı nitelik ve niceliğe ulaşabileceğini sanmıyorum. Bu saptamayı yaparken derdim Moskova’yı başka şehirlerle yarıştırıp galip çıkarmak gibi bir basitliğe kaçmak değil. Bu sonuçta, Sovyet sisteminin eleştiriye açık yönlerine rağmen bazı konulardaki teorik ve pratik işleyişi kolaylaştırıcılığı ile toplumsal birliktelikteki sanat, spor ve felsefenin yeri de önemli rol oynamıştır kuşkusuz. Hedefleri ne olursa olsun, Rusların zamanında sanatta attıkları adımların karşılıklarını 1991’de Sovyetlerin yıkılmasının ardından yaşadıkları kaos ortamından başarıyla çıktıkları bugün aldıkları kesin. Hattâ yalnızca ekonomik ve politik değil, kültürel yapılarının da etkisiyle bu kaostan başarıyla çıktıklarını söylemek yanlış olmaz.
Özellikle Rus müzik eğitim sistemi içinden Türkiye'deki okullara gelmiş hocaların da özendirmesiyle, Moskova'da eğitim görmeyi planlayan çalgı öğrencileri var. Onlara ne tavsiye edersiniz?
Dünyanın en iyi sistemi bile onunla muhatap olan kişinin çapı kadar verimli oluyor. Okul ve öğretmenler ne derece iyi olursa olsun, eğer öğrenci gereken çabayı her alanda yerine getirmezse, okulunu bitirmiş olsa bile aslında çok büyük fırsatları kaçırmış olur. Tüm bu gereklilikleri, donanımları, beslenme kaynaklarını, tecrübeleri kazanabileceğiniz bir yer Moskova. Her şeyinizi ortaya koyup çalışacaksanız, Moskova size karşılığı verir. Bu okulun en önemli özelliği öğretim kadrosunun mükemmel, sınıfların hârika olması değil. Okulun havası. Taneev’in, Şostakoviç’in, Çaykovski’nin, Scriabin’in, Rahmaninov’un, Prokofiev’in dersler verdiği bir okulun koridorlarında yürüyüp sınıflarda ders yaparken insan bir şeyi fark ediyor; kişisel çalışmanın önemini, çaba göstermenin, verilenle yetinmemenin, bilginin asla yetmediğinin, hattâ kimi zaman yeteneğin bile yetersiz kaldığını.
Niye ki?
Çünkü çok çalışma ve yeteneğin bile kimi zaman yetersiz kalacağı durumlarda insan en önemli şeyin aslında derin bir algı ve hayatı yorumlama gücü olduğu fark ediyor. Yani bu okul sadece bir bina, içindeki ruh ve tüm dünyayı kıskandıran bir tarih olarak bile başlı başına motivasyon kaynağı. Bu motivasyon ve ruh yok olmadığı sürece daha yüzlerce yılı ve on binlerce mezunu olacak bir okul burası.