Musiki Muallim Mektebi’nin Açılışı İle
Müzik Öğretmenliği Günümüz’ü Kutlarken…
Prof. Dr. Ali UÇAN
Çok değerli düzenleyiciler, katılımcılar ve izleyiciler! Türk Müzik Ailesi adına hepinizi saygıyla selamlıyor, sevgiyle kucaklıyorum! Bu tarihî günde, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin gözbebeği bu anıtsal yapıda, birlikte olmaktan kıvançlı ve mutluyuz. Bilindiği gibi ülkemiz, III. Selim’in Nizam’ı Cedit denilen Yeni Düzen programını uygulamaya koyduğu 1790’lardan itibaren Osmanlı Kalarak Yenileşme ve Batılılaşma çabasındaydı. 130 yıl sonra 1920’lerden itibaren ise Atatürk’ün Muasır Medeniyet dediği Çağdaş Uygarlık ilkesi ve ülküsüyle Türk Kalarak Batılılaşma ve Çağdaşlaşma sürecine girdi. O’nun Türk Devrimi dediği bu süreçte kesinlikle gerçekleştirmeyi öngördüğü kültürel devrimlerden biri Türk Müzik Devrimidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün eşsiz önderliği ve yönderliğinde olağanüstü bir tasarlayış ve uygulayışla Ulusal Kurtuluş ve Kuruluş Savaşı’mız kazanıldı. Bu kazanımla birlikte ulusal bağımsızlığımız, özgürlüğümüz, egemenliğimiz ve Yeni Türkiye Devleti’miz gerçekleştirildi. Cumhuriyetimizin ilanından dört ay sonra ünlü Üç Devrim Yasası çıkarıldı. Atatürk o aşamada ilk köklü ve köktenci kurum olarak Ankara’da müzik alanında öğretmen okulu açmayı düşündü. Bunun çok çeşitli ve derin gerekçeleri vardır. Öbür yandan 1910’ların ikinci yarısında yapılmış olan iki resmî girişim başarısız kalmıştı. Atatürk yeni Türkiye’nin kültürel, sanatsal ve eğitimsel çağdaşlaşmasında Müzik alanına ayrı bir değer ve öncelik verdi. Bu alanda Eğitimci yetiştirmeye, yetiştirecek Müzik Öğretmen Okuluna ve orada görev alacak Yüksek Nitelikli Sanatçı-Bilimci Öğretmenlere çeşitli işlevler yükledi. Bu, son derece stratejik bir yeğleme idi. Çünkü o dönemde ve sonrasında Türkçe, Matematik, Fizik, Kimya vb. hiçbir alanda ayrı, bağımsız bir Öğretmen Okulu yoktu. Ama yalnızca Müzik alanında var olacaktı…
Atatürk saltanatın kaldırılışından iki yıl dört ay sonra 3 Mart 1924’te 429, 430 ve 431 sayılı Devrim Yasalarını çıkartırken, İstanbul’daki Makam-ı Hilafet Musikası Orkestra Şefi Osman Zeki Bey’i Ankara’ya çağırıyor. Onunla yeni başkentte ülke için Müzik alanında düşündüğü yeni yapılanmayı konuşuyor. O konuşmada şu soruyu soruyor ve şu yanıtı alıyor:
Soru: “- Zeki Bey, memleket için musiki hakkında fikriniz nedir?”
Yanıt: “- Evvela mekteplerden başlamak ve ehil muallimler bulmak lazımdır. Sonra hem musiki muallimi, hem de bando ve orkestraya eleman yetiştirecek bir mektep açmak zarureti vardır.”
Atatürk 1924’ün Mart’ında yapılan bu görüşmeden sonra, hemen bir Musiki Muallim Mektebi (MMM) kurulması ve açılmasına karar veriyor. Yeni başkentte gerçekleştirilecek bu yeni okulun olağan bir Musiki Mektebi değil de Musiki Muallim Mektebi olması özgün bir Türk buluşudur. Ayrıca o sırada İstanbul’da Darülelhan adıyla eğitim veren bir Musiki Okulu vardır. Atatürk’ün yeni başkentte ilkin sadece müzik öğretmeni yetiştirecek bir okula öncelik ve ivedilik vermesi son derece anlamlı ve önemlidir. Osman Zeki Bey 1 Nisan 1924’te bu okulu kurmakla görevlendiriliyor ve kurucu müdür olarak atanıyor. MMM resmen 1 Eylül’de kuruluyor ve 1 Kasım 1924’te açılıyor. Bu, olağanüstü bir tasarım, atılım ve devrimdir!
Bu nedenledir ki son elli yıl içerisinde MMM’nin kurulup açılışının 1974’te 50. Yılını, 1984’te 60. Yılını, 1994’te 70. Yılını, 2004’te 80. Yılını, 2014’te 90. Yılını çok anlamlı tören, coşkulu konser ve görkemli sempozyumlarla kutladık. 2024’te ise 100. Yılını en kutlayacağız!
MMM müzik öğretmenliğinin gerçek anlamda, çağdaş nitelikte ve seçkin bir konumda meslekleşmesi, yetişme-atanma-çalışma koşul-ilke-ölçütlerinin belirlenmesi ve kökleştirilmesi sürecinde merkezî rol oynadı. Doğurduğu Ankara Devlet Konservatuvarına ve Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümüne, ikisinden türeyen öbür bölümlere ve konservatuvarlara ve diğer tüm müzik yükseköğretim kurumlarına ilk ana temel, kaynak ve örnek oluşturdu. Asıl amacı “Cumhuriyetin gereksindiği müzik öğretmenini-eğitimcisini yetiştirmek” idi. Bununla birlikte “Batı musikiciliğini ve Genel son musiki kurallarını almak, uygulamak ve uyarlamak” işlevi gördü. Yanı sıra “Türk ulusunun yeni değişikliğinde ölçü” olarak belirlenmiş olan “musikide değişikliği alabilme ve kavrayabilme” hedefine erişmek için çalıştı, hizmet etti, ürünler verdi.
İşte bu nedenlerle, yıllardır 1 Kasım’ın Musiki Muallim Mektebi’nin Açılışı ile birlikte “Müzik Öğretmenliği Günü” olarak kutlanmasını önermekteydim. Müzik Eğitimcileri Derneği Merkez Yönetim Kurulu bu önerimi 20 Ekim 2018 günlü toplantısında görüşüp oybirliğiyle kararlaştırdı. Bu tarihî kararla Musiki Muallim Mektebi’nin açıldığı 1 Kasım’ı 2018 yılından itibaren yalnızca Yıl Dönümü olarak değil, aynı zamanda Müzik Öğretmenliği Günü (MÖG) olarak kutlamaktayız. Anlaşılıyor ki tıpkı MMM gibi MÖG de özgün bir Türk buluşudur.
Atatürk Türkiyesi sadece müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla ayrı, bağımsız bir Müzik Öğretmen Okulu kurup açarak, Türk devlet yapısına yepyeni ve öpözgün bir kurum kazandırmıştır. 1924 yılındaki bu tarihsel tutum, davranış ve kazanım bu alana, okula ve mesleğe yaşamsal bir önem vermek, işlev yüklemek ve yüksek bir değer biçmek demektir. Bin bir yokluk, yoksunluk ve kısıtlılık içindeyken, Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra bu işe girişerek verdiği önemin, yüklediği işlevin ve biçtiği yüksek değerin gereğini yapmıştır. Ancak bunu yaparken Meclis içinde ve dışında bu kuruluş, açılış ve işleyişe karşı çıkanlar olmuştur. Fırsat buldukça haksız biçimde eleştirme-engelleme ve kösteklemeye çalışmışlardır. Ama her şeye karşın Türkçe-Atatürkçe-Müzikçe üçlü diliyle (14+3) 17 yıl adını, varlığını ve etkinliğini sürdürmüştür. Dolayısıyla Musiki Muallim Mektebi gerçek bir Türk mucizesidir.
Şöyle ki Türkiye, eldeki bilgilere göre Dünyada sadece müzik öğretmeni yetiştirmek için ayrı, bağımsız bir okul kurup açan, geliştiren ilk ve tek ülkedir. Çünkü hiçbir dönemde ne Almanya, ne Fransa, ne Amerika, ne Rusya hiçbir devlet ve ülke böyle bir okul kurmamış ve açmamıştır. 1925’te dünyanın en ileri ülkelerinden biri olan Almanya’da bizimkine en yakın kurum Devlet Kilise ve Okul Müziği Akademisi idi (Staatliche Akademie für Kirchen- und Schulmusik). Bu akademi Kilise müzikçiliği ve Okul müzikçiliği eğitimi vererek iki tip müzikçi yetiştiriyordu. 1935’te MMM’yi andıran Devlet Müzik Eğitimi Yüksekokulu oldu (Staatliche Hochschule für Musikerziehung). Görülüyor ki adı, sanı ve amacıyla özgün Müzik Öğretmen Okulunu Atatürk Türkiyesi tasarlayıp gerçekleştirdi. Ama ne yazık ki Atatürk sonrası yönetim bu özgün buluş ve başarıdan büsbütün vazgeçti. Bu işi bir okulun bir bölümü olarak sürdürdü!
Bilindiği gibi Dünya Eczacılık Günü, Dünya Mimarlık Günü vb. meslek günleri var. Bu bağlamda özgül anlamı, işlevi ve tarihsel değeriyle 1 Kasım, Dünya Müzik Öğretmenliği Günü olarak da tanımlanıp evrensel düzeyde de kutlanabilir. Bunun için gerekli çalışmaları yapalım diyorum. Ve tüm meslektaşlarımızı bu yönde çaba göstermeye çağırıyorum. Çünkü MMM, Atatürk’ün ve kurduğu Cumhuriyet’in Türk ve Dünya müzik eğitimine kazandırdığı bir olgudur. Bunun eşsiz değerinin tam bilincinde olalım. Bu bilinçle 1 Kasım’ı ülkemizde ve dünyada en anlamlı biçimde kutlamaya girişelim. Bu duygu, düşünce ve öneriyle 1 Kasım Müzik Öğretmenliği Günü’müz Türk Dünyasına ve tüm İnsanlığa Kutlu Olsun!
MMM bir devrim kurumudur. Bugünkü “1 Kasım Müzik Öğretmenliği Gününü ve Musiki Muallim Mektebinin Açılışının 98. Yıldönümünü Kutlama Etkinliği”miz önce bilimsel Açıkoturum, sonra sanatsal Konser olmak üzere iki aşamalıdır. Yönetmekle görevli olduğum Açıkoturumda konumuz “Halkın Nitelikli Sanatı [Nitelikli Müziği] Yaşama Hakkı Yönünden Müzik Öğretmenliği.” Bu önemli açıkoturumu ulu önder Atatürk’ün konumuzla ilgili çeşitli konuşmalarından dördüne değinip onlardan kısa alıntılar yaparak ve bunları hem konumuzla hem de MMM ile doğrudan ilişkilendirerek başlatmakta büyük yarar görüyorum.
Atatürk, 1924’ün Mart-Nisan aylarında Makamı Hilafet Musikası’nın Ankara’ya getiriliş, Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti’ne dönüştürülüş ve MMM’nin kuruluş sürecinde Osman Zeki Üngör’le Çankaya Köşkü’nde görüşürken “Halkın da musiki ihtiyacını düşünmek lazımdır” der. Çünkü bunu derken “Halkın da musikiyi yaşama hakkı olduğu” görüşündedir. Dolayısıyla O’nun bu sözlerini Açıkoturum konumuzla ilişkilendirerek “Halkın da nitelikli müziği yaşama hakkı vardır.” diyoruz. MMM kuruluşundan itibaren halkın bu ihtiyacının ve hakkının gereklerine uygun olarak işlev görmeye çalışmıştır.
1925 Ekim’inde İzmir Kız Öğretmen Okulunda konuşurken “Yaşam müziktir… Eğer söz konusu olan yaşam insan yaşamı ise müzik kesinlikle vardır… Yalnız müziğin türü irdelenmeye değer” der. Bunu derken “halkın yaşamında müziğin kesinlikle var olduğu”na ya da “var olması gerektiği”ne ve müziğin türü ile birlikte dolaylı olarak müziğin niteliğine vurgu yapar. MMM bu konuda bu başat kamusal anlayış ve yaklaşıma göre etkinlikte bulunmuştur.
29 Ekim 1933’te Onuncu Yıl Söylevinde “… Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin… …güzel sanatlara sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek, millî ülkümüzdür.” der. Böyle derken söz konusu sevme, yükselme ve geliştirmede halkın nitelikli sanatı yaşama hakkı olduğunu örtülü biçimde ifade eder. Ve kurduğu Cumhuriyetle bu hakkın gereklerini yerine getirmeyi ulusal ülkü edinir. MMM bu süreçte görev alanı olan müzik sanatına odaklanmıştır.
1 Kasım 1934’te Kamutayı Açış Söylevinde “Arkadaşlar! Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bana kalırsa bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan, Türk musikisidir.” der. Bunları derken ulus gençliğini sanatsal ilerletme ve Türk musikisini en çabuk, en önde götürmede gençliğin nitelikli sanatı yaşama hakkı olduğunu, buna göre hareket edilmesini örtülü olarak ifade eder. MMM gençliği çağdaş çoksesli Türk musikisi yolunda ilerletmeyi ilke edinmiştir.
Anlaşılıyor ki Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri Nitelikli Sanat, Nitelikli Müzik, Halkın Bunlara Gereksinimi ile Bunları Yaşama Hakkı kavram ve olguları Sanat ve Müzik Eğitiminde öne çıkmış olan başlıca konularımız ve ödevlerimiz arasındadır. Bu bakımdan bu anlamlı günümüzde Açıkoturum konusunun “Halkın Nitelikli Sanatı [Nitelikli Müziği] Yaşama Hakkı Yönünden Müzik Öğretmenliği” olarak belirlenmesi çok doğru ve yerindedir.
Atatürk ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde Müzik Öğretmenliğinin birçok yönü, boyutu ve işlevi vardır. Bunlar genel olarak ve öncelikle Atatürk’ümüzün öngörüş, Cumhuriyetimizin kuruluş, ulusumuzun çağdaş uygarlaşış, çağdaşlaşmamızın işleyiş ve çağdaş uygar insanlığın yöneliş felsefesine göre belirlenir, uygulanır ve değerlendirilir. Bunu yaparken ülkemizin gerçekleri, müzik kültürümüzün özellikleri, ulusumuzun gereksinim ve beklentileri ile çağın gerekleri bir bütün olarak göz önünde bulundurulur. Açıkoturumda konuyu ele alır, irdeler ve tartışırken ilkin böyle davranılması beklenir. Değerli tartışmacılarımıza başarılar diliyorum!
Ankara, 1 Kasım 2022