Arşivden Çıktı:
Hiç Ayla Erduran'ı böyle görmüş müydünüz?
Diyelim ki, müzik, resim ve yakın tarihe meraklısınız. Erken cumhuriyet dönemi keman virtüozlerimiz Suna Kan, Ayla Erduran gibi sanatçılarla ilgili bilgiler, görseller ilginizi çekiyor. Peki, hiç Ayla Erduran'ı doğal haliyle gösteren eli kemansız fotoğraflarını görmüş müydünüz?
Doğrusu bugüne kadar hiç rastlamadığım üç Ayla Erduran fotoğrafını görmek beni hayli heyecanlandırdı. Hele ressam Aliye Berger'in yüksek tavanlı atölyesinde, arkasında bir dönemin efsane keman hocası Karl Berger'in fotoğrafının altında görmek...
Bu fotoğraflar nereden mi çıktı?
Arşivden çıktı!
Hangi arşivden?
Eliza Day Arşivi'nden...
Peki nerede görebilirsiniz?
SALT Ulus'ta... 10 Haziran'a kadar açık, “Arşivden Çıktı” sergisinde...
Sakın SALT Galata'da diye Ulus'u da İstanbul'daki gözde semt zannetmeyin. Ankara'nın Ulus'u...
GENELEV PATRONU CİHANYANDI'NIN HİKAYESİ
Sergide başka ilginç arşiv malzemeleri de bulunuyor.
Örneğin genelev patronu denilince çağrışım olarak hemen akla Matild Manukyan gelir. Halbuki ondan önce, Kadıköy’deki Paris Sokağı’nda genelev işleten Cihanyandı Lütfiye Hanım var. Gazeteci Şevket Nezihi zamanında kendisiyle röportaj yapıp bunu kitaplaştırmış. Şaşırdınız değil mi? Demek ki sadece gayrimüslimler değil, Cihanyandı gibi müslüman kadınlar da, o yıllarda dünyanın en eski mesleğini sermayelerine icra ettiriyorlarmış!
İşte bu kitap, “Dünkü günahkâr, bugünkü tövbekâr Cihanyandı Lütfiye Hanım” başlığı ve açıklamalarıyla “Arşivden Çıktı”da önünüzde duruyor. Bir dönemin toplumsal olaylarını işleyen kitaplarıyla tanıdığımız tarihçi Feridun Fazıl Tülbentçi'nin albümünden çıkmış olması, SALT Ulus'taki serginin değerini daha da arttırıyor.
1924'TEN SANDIKBAŞI
Bir başka köşede ise, günümüzde referandum tartışması yapanların ilgilenebileceği bir tarihsel olay var. 19 Aralık 1923'de hem askerlik, hem milletvekilliği yapanların iki ünvanı bir arada taşıyamayacağına ilişkin bir yasa değişikliği gereği 1 Kasım 1924'te ara seçime gidilmiş!
Bu seçimi belgeleyen fotoğrafta Mimar Kemalettin’in eseri Bebek Camii’nin avlusundaki seçim sandığı yansıtılıyor. Girişte ulusal bayraklar, fesli ve fötr şapkalı seçmenler ile çiçeği burnunda cumhuriyetin evrensel yurttaşlık vaadi gereği oy vermeye gelen gayrimüslim bir din görevlisi.
KARTPOSTALDAKİ FUTURİST
Ya bir dönemin en önemli haberleşme araçlarından ve koleksiyoncuların gözdesi kartpostallara ne demeli?
En ilginci ilk kadın illüstratörümüz Sabiha Rüştü Bozcalı’nın annesi Handan Hanım’ın 1913 Mart’ında Mebrure Hanım’a (?), Monako Prensliği’nden, Monte Carlo’dan yolladığı kartpostal. Resmin altında “Le Portrait du Futuriste”, yâni “Gelecekcinin Portresi” yazılı.
1913 tarihli kartpostalın Avusturyalı illüstratör Rudolf Pick’e ait olduğu sanılıyor. Pick, Filippo Tommaso Marinetti’nin Fransa’ya “gecikmişlik” endişesiyle 1911’de yayımladığı manifesto ile getirdiği fütürizm kavramıyla dalga geçiyor.
Peki kartpostalın arkasında neler yazılı? “Sevgili Mim” hitabıyla başlayan satırlar neleri içeriyor?
Fazla ayrıntı vermeyeyim, meraklısı gidip görmeli.
GİRİT, İSTANBUL, İZMİR, ANKARA
Kartpostal demişken, gelelim bir dönemin kartpostallarında yer alan ve çoğu zaman içinde birer tarihi belgeye dönüşen fotoğraflara.
Giritli fotoğrafçı Bahaeddin Rahmi Bediz'in kırtasiyecilik yaparken müşteri talebi üzerine başladığı bu meslekte bir önemli isim haline geleceği aklına gelir miydi bilinmez.
Ama Bediz'in Girit'ten başlayarak, İstanbul ve İzmir'i de içine alan, son durak olarak ankara'da noktalanan serüveni boyunca çektiği fotoğrafların, yani o değerli arşivin bugün SALT'ın elinde bulunuyor olması hem meraklılar, hem tarihçiler açısından önemli bir şans. SALT Ulus'taki Girit'te çektiği toplu fotoğrafta müslüman ve hristiyan ahalinin bir aradaki yansımasını kıyafetlerden algılayabiliyorsunuz.
MÜFETTİŞ LOJMANINDAN SERGİ ALANINA
Sergi SALT Ulus'un giriş katında. Kaldırımdan geçenleri, otobüsleri, Gençlik Parkı'nın yeşilliğini de içerden görebiliyorsunuz. Sergiyi incelerken yanımda beliren genç hanım, beni âdeta bilgi bombardımanına tâbi tuttu. Nisan 2013'teki açılışından bu yana, on yedi sergiyi izleyici ile buluşturduklarını söyleyince biraz mahçup olmadım değil! Çünkü burada ilk kez bir sergiye geliyordum. Demek ki, konser, opera, portal, kitap derken kafayı biraz bilgisayardan kaldırıp çevrede gezinmenin de yararı varmış!
SALT Ulus'un yöneticisi Aslı Alpar'la iyi bir diyalog kurunca, içine ilk kez girdiğim, İtalyan mimar Giulio Mongeri'nin tasarımı olan eski müfettiş lojmanının diğer bölümlerini gezdirmesini rica ettim. Bina, SALT'ın kurucusu Garanti Bankası'nın aldığı Osmanlı Bankası'na aitti, böylece SALT Ankara'da da kendi mekânına sahip olabilmişti.
Aynı katta arka tarafta ziyaretçilerin oturup notlarını alabileceği küçük bir salon vardı. Eski mozaik merdivenlerle yukarıdaki iki kata da tırmandık. Katlardan birindeki iki oda, dörder aylık dönemlerle mesai saatleri içinde genç araştırmacıların kullanımına sunuluyormuş.
Bu iki katta da birer salon bulunuyordu. Buraları sanal -sayısal değil, görsel pano ve tablo yoğunluklu sergilerde kullanılabilmek üzere hazır bekliyor. Ama, tıpkı Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde geçen ay düzenlenen, 1980’ler Türkiye’sine dair uzun soluklu araştırmaların temellendirdiği “Tek ve Çok” sergisi gibi, içerik çok zenginse, buralara sığması zor. (Bkz: http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/savas-sonmez/1955ten-1995e-turkiyenin-uretim-ortami/1306/)
ESAS AMAÇ NE?
SALT Ulus'taki bu sergi, tümüyle SALT'ın esas amacına uygun bir uygulama. Nedir diye sorarsanız, SALT kendine görev olarak kişiyi araştırmacılık ve deneyselliğe yöneltmeyi seçmiş, kamu yararına önemli bir hizmet. Günümüzde gençlerin de, yetişkinlerin de önemli sorunlarından biri önlerine konulan bilgiyi hiç kontrol etmeden, sorgulamadan kullanmak. Bir nevi “kes-yapıştır” çağı yaşıyoruz. Oysa hepimizin hazırlopçuluk yerine, bilginin kontrolünü ve zenginleştirilmesini araştırarak yapmamız lazım. İşte SALT'ın da ana amacı kişiyi araştırmaya yöneltmek.
Başardığına en güzel örnek, rastlantısal olarak girip gezdiğim “Arşivden Çıktı" sergisi üzerine oturup bu yazıyı yazmam olsa gerek!
Girişimin adının İngilizce “tuz”dan seçildiğini düşünenler bile olmuş. Oysa tam da öz Türkçe bir sözcük SALT, yerine göre “mutlak, arı, doğru, tam” anlamlarına geliyor ve günlük Türkçemizde de yaygınca kullanılıyor. Büyük harflerle ve belirli bir yazı karakterinin türevleriyle yazıldığı için aynı zamanda amblem görevi yapıyor.
GERÇEK VE SANAL KAPILAR
SALT Galata, SALT Ulus (Ankara) ve saltonline.org bizzat ya da sanal ortamda ulaşılabilecek adresler olarak, kapılarını ve erişimini tüm öğrenci, araştırmacı, sanatçı ve akademisyenlere açık tutuyor. SALT Galata'daki büyük kitaplık ve çalışma salonu, onlara günboyu bilgisayarlarıyla oturup araştırabilecekleri bir ortamı ücretsiz sunuyor.
Kullanıma 21 Mart 2017'de açılan SALT Araştırma Ferit F. Şahenk Salonu SALT Araştırma koleksiyonlarından yararlanmak isteyen yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile akademisyenler ve bağımsız araştırmacılara kayıt sistemiyle hizmet veriyor. Kayıtlı kullanıcıların, mekândaki köşe” ve “oda” alanları için rezervasyon yaptırma imkânına da sahip olduğu bu çalışma alanı 40 oturma birimi ve 10 bin yayınlık raf kapasitesine sahip.
GİDEREK ZENGİNLEŞEN ARŞİV
Arşivleri de giderek zenginleşiyor SALT'ın. Bağışlanan arşivdeki belge ve fotoğrafları, sayısallaştırıp belleğe aldıktan sonra özgünlerini sahiplerine iade ediyorlar. Bu uygulama da bağışçıları özendiriyor olmalı.
Bakın SALT, arşivi nasıl tanımlıyor:
“Arşiv, nitelikli sorulara dair tutarlı ve güvenilir cevaplar barındırabilmesi bakımından akademik üretimin köşe taşlarındandır. Ancak, yapıcı bir soru kadar akademik olmayan bir merak duygusu da öngörülmemiş bir araştırma ve öğrenme sürecini başlatabilir. Arşivi kamuya açmanın temel amacı da budur: uzmanın kural ve biçimlerle kapalı tuttuğu düzenlerin dışındaki bir ortamda, merakla gelişen sorgulama ve yorumlamalar teşvik edilir.”
SALT'IN Araştırmacılara sunduğu koleksiyonları, 1850'lerden günümüze, başta İstanbul olmak üzere, Türkiye, Güneydoğu Akdeniz havzası ve Güneydoğu Avrupa’ya odaklı. 1950 sonrası Türkiye sanat tarihi ve 20. yüzyıl Türkiye’sinde mimarlık ve tasarımın gelişimini bu koleksiyonlardan izlemek mümkün. Toplumsal ve coğrafî dönüşümü ayrıntılandıran iki milyona yakın çevrimiçi belge saltresearch.org sitesinde erişime açık durumda.
Madem ki hedef araştırmacılığı özendirmek, ben de siz okurlarıma sadece www.saltonline.org linkini vermekle yetiniyorum. Bir kere içine girip gezinmeye başlayınca, eski sergilerden kitaplara, belgelerden fotoğraflara kolay kolay çıkamazsınız. SALT Ulus'u da izleyin, yakında eski Ankara'nın mimarî ögelerine, önemli eserlerine ilişkin turlar başlatmayı planlıyorlar.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN