Gözlerimizi televizyona dikmiş izliyorduk. 100. Yıl Marşı Beste Yarışması'nın birincisi İlker Kömürcü “söz yazarı” olarak sahneye Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanına davet edildi. Sunucu elindeki İletişim Başkanlığı'nca hazırlanmış metinlere bakarak söz yazarı olarak İlker Kömürcü'yü, besteci olarak da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı anons etti.
İlker Kömürcü dayanamadı, mikrofonu rica edince küçük bir telaş yaşandı. Kömürcü Cumhurbaşkanına “Bir yanlışlık var. Sadece söz değil, beste de bana ait” dedi. Cumhurbaşkanı sunucuyu işaret etti, düzeltmesini istedi, sunucu da düzeltti. Ama hızlı ve halk deyimiyle gargaraya gelen bir düzeltme oldu bu.
Bu yanlışlık, törenden önce Anadolu Ajansı'nın servis ettiği haberde de yer almış, Sözcü ve Türkiye gazetelerine ve kimbilir başkalarına da aynen yansımıştı. Normal çünkü “esas kaynak” yanlış bilgi veriyordu! AA, tören ve ödülle ilgili sonrasında yayımladığı haberde de aynı hatayı sürdürdü:
Neden sonra, İlker Kömürcü ile yapılan konuşmayı haberleştirirken, bestecinin ağzından gerekli düzeltmeyi yansıtmış oldu:
816 KİŞİ ÇALIŞIYOR AMA...
Bir bakıma durum, Sayıştay raporundaki rakama göre 816 kişinin çalıştığı İletişim Başkanlığı'nın yaptığı işle ilgili ne kadar bilgi sahibi olduğunun da göstergesiydi. Bir marşı, şarkıyı bir orkestranın besteleyemeyeceğini, orkestranın 50-100 kişilik bir icracı topluluk olduğunu, marşı ancak bir müzisyenin, kompozitörün besteleyebileceğini bilmiyorlardı. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp ama demek ki zamanında, ok yaydan çıkmadan kimseye danışmak gereğini de duymuyorlardı.
Herşey herkesin gözü önünde oldu, videosuyla, gazete ve ajans haberleriyle, internet sitesiyle belgeli... Kimsenin “dezenfarmosyon” diyecek hâli olamaz!
Elimde kağıt-kalem bekliyorum sıranın marşa gelmesini. Gösteri faslı uzadıkça uzuyor, sonra gene kim karar verip seçtiyse, CSO eşliğinde aslen tıp doktoru olan Fatih Göçer, ıkına sıkına çokseslendirilmiş üç türkü söylüyor. Bilumum askeri bandolarımız ve Genelkurmay Mehteran Birliği marşlar çalıyor. Arkalarında sadece figüran olarak bazı askerler duruyor, bunlarla tüm sayı 1071'e tamamlanmış oluyor.
GİZLİ JÜRİ NASIL AÇIKLANDI?
Neyse sonunda sıra marşla ilgili konulara gelebildi. Sonunda “çok kıymetli jüri üyeleri” açıklandı. Sonunda dememin nedeni çünkü o saate kadar İletişim Başkanlığı'nca seçileceği şartnamesinde belirtilen jüride kimlerin yer aldığı gizliydi. Marşla birlikte açıklanmış oldu! Anons edildikçe hızlı hızlı not aldım. Yanlarına nerede neci olduklarını ben ekledim:
- Göksel Baktagir ( Kanun çalıcısı, kanun üzerine ve pop alaturka besteleri bulunuyor)
- Sinan Ayyıldız ( Kimya mühendisi, bağlama çalıcısı, mikrotonal gitar- bağlama ikilisi için besteleri var)
- Serda Türkel Oter ( Prof. Dr. Alaturka ses eğitimcisi, proje koordinatörü. Projeye koordinatörlük yaptığı bilgisini Habertürk haber bülteninde soruları cevaplarken öğrendim: Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=cZQ2yNWCVFk, Hakkında bkz: https://www.mgu.edu.tr/tr/faculty/icra-sanatlari-fakultesi/pages/prof-dr-serda-turkel-oter.html )
- Erberk Yılmaz (Törende bu şekilde anons edildi. Olsa olsa Ankara Müzik Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi besteci Dr. Erberk Eryılmaz'dır diye tahmin ediyorum)
- Gözde Yüksel ( Doç.Dr. Konya, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü)
- Hüseyin Sermet (Piyanist, besteci, CSO Solist Sanatçı kadrosundan emekli)
Acaba ben mi atladım, çünkü bu toplamda 6 kişi. İletişim Başkanlığı'nın internet sitesinde yayımladığı şartnamede jürinin “tek” sayıda olacağı yazılıydı. Ya ben atladım. TRT ya da İletişim Başkanlığı canlı yayının tamamını you tube kanalında henüz yayımlamadığı için kontrol da edemedim! Belki İletişim Başkanı da jüride yer almıştır, kimbilir?
Bu yarışmanın üç yıllık bir geçmişi olduğunu ve İstanbul il sınırları içindeki Çekmeköy Belediyesi tarafından başlatıldığını, önce söz yarışmasının açıldığını, derece alanlara AKM'de törenle ödüllerin verildiğini toplam ödüllerin 400 bin lira olduğunu, İletişim Başkanlığı'nın sonradan işe el koyup kendi şartnamesini yayımladığını ayrıntılarıyla daha önce yazmıştım: https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/100-yil-marslari-dag-fare-mi-doguruyor/2990/
Nedense törende, Çekmeköy Belediyesi'nin adı yarımağız katkı sahiplerine teşekkür faslında geçti! Yoksa esamesi okunmayacaktı.
KOORDİNATÖR KENDİNİ AÇIKLADI
Saraydan naklen yayının ertesi gecesi Habertürk Televizyonunda ana haber sunucusu Mehmet Akif Ersoy, jüri üyelerinden Serda Türkel Oter'e bağlanarak bazı sorular yöneltti. Prof. Oter'in bu jüri ve yarışmanın İletişim Başkanlığı bölümünün koordinatörü olduğunu verdiği cevaplardan anladık. Binlerce eser geldiğini, “hepsinin de çok kıymetli olduğunu” söyledi. Sunucu gazetecilik refleksi göstererek “Siz de mi bu marşa oy verdiniz?” diye sorunca Prof. Oter de “Elbette” cevabını verdi. Çünkü bu marşın “hafızada kalacak, herkesin rahatlıkla söyleyebileceği” bir marş olduğu kanısındaydı:
Gördüğünüz gibi bunların hepsi “açık istihbarat”, yani herkesin internette ulaşabildiği bilgiler.
Çekmeköy Belediyesi'nin hazırlattığı siteden ilk aşamayla ilgili şu bilgiyi de aynen naklediyorum:
“Yarışmaya katılan 2 Bin 259 şiir ön seçici kurulun değerlendirmesinin ardından açıklandı. Türk Müziği’nin önde gelen isimlerinden; Yücel Arzen, Aşkın Tuna, Garo Mafyan, Özdemir Erdoğan, Cengiz Erdem, Sinan Akçıl, Azerin, Tuluyhan Uğurlu ve Aydın Sarman; Sunucu Pelin Çift, Tarihçi Yazar Tufan Gündüz, Edebiyatçı Sibel Eraslan ve Cahit Koytak, Devlet Tiyatroları (eski) Genel Müdürü Mustafa Kurt, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan, Yazar Hayati Develi ve Sosyolog Erol Erdoğan tarafından incelenen şiirler yarışmanın ikinci etabı olan beste kısmında kullanılacak.”
JÜRİ SADECE DEKOR MU?
Ama biraz araştırınca, herkesin “mış gibi” yaptığı anlaşılıyor. Bu, canlı yayın gecesi açıklanan jüri, müziğin çok farklı dallarından oluşturulmuş. Marş konusundan çok iyi anladığı farzedilerek kanun ve bağlama çalıcıları, kendi çalgılarındaki besteleri dikkate alınarak olsa gerek, jüri seçimi yapılmış. Bu jüri Prof. Oter'in anlatımına göre Anadolu'nun değişik köşelerinde çok sayıda toplantı yapmış! “Biz İletişim Başkanlığı olarak” dediğine göre kendisini herhalde üniversiteden çok oraya ait görüyor olmalı.
Benim edindiğim bilgilere göre (hani günümüzde moda, kulis bilgisi diyorlar!), bu sözü edilen jüri iki kez toplanmış ve iki toplantıda da herhangi bir “oylama” yapılmamış. İlk toplantıda önlerine gelenler sayısal ve nicel anlamda yeterli görülmediği için, Çekmeköy'den de eser istenmiş. Sonunda İletişim Başkanlığı'nca kendilerine kazanan marşın CSO ve DÇK tarafından yapılmış kaydı izletilmiş, “işte eser bu”, denilmiş.
Yâni yarışmanın iddia edildiği gibi “kazananı” yok, “seçileni” var!
MARŞIN KAYDI MAYIS BAŞINDA YAPILMIŞ!
CSO'ya da kaydı önceden yaptırılmış, hazır edilmiş! Oh ne âla...
Bu kayıt Mayıs ayının ilk yarısında yapılmış olmalı. Yayımlandığı sitelerden birinde izledim, kılık-kıyafet prova kıyafeti, yer CSO Ana Salon: https://www.youtube.com/@100.ylmarsbestevesiiryarsm8
Herşey açık seçik ortada... Oylama yok, seçim var!
Ha, bu yazı yayımlandıktan sonra jüri namı altında adı geçenlere “seçim yapılmış, oy kullanılmış gibi” kağıt imzalatılırsa, bilemem. Çünkü bu konuda örnekler var, hâtta orkestra giriş imtihan sonuçlarını değiştiren kağıdı imzalayıp gene de vicdanı rahatsız olduğundan mı bilemem, geçici görevle daimi şefi olduğu orkestradan istifa edip üniversitesine dönen şef bile var.
KÖMÜRCÜ'NUN CESARET-İ MEDENİYESİ
Yarışmanın kazananı olarak ilan edilen İlker Kömürcü'ye gelince, hiç değilse marşın bestesinin de kendine ait olduğunu Cumhurbaşkanı'na söyleme cesareti gösterip İletişim Başkanlığı'nın hatasını düzelttirdiği için kendisini kutluyorum.
Kendisini şahsen tanımam, gene “açık istihbarata” başvurdum, internette ulaştığım “resmî” bilgiye göre, 1978 Ankara doğumlu, kontrbascı, Gazi mezunu müzik öğretmeni, 2008 yılında Zonguldak Karaelmas (Bülent Ecevit) Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda göreve başlamış, konservatuvarda bölüm başkanlığı, müdür yardımcılığı ve müdürlük gibi pek çok idari görevde bulunmuş. 2020 yılında doçent olmuş. Halen de yani 13 yıldır konservatuvarın müdürü. 2017 yılında çıkan 15 Temmuz Marşları Albümü’nde sanat yönetmeni ve besteci olarak yer almış. Bkz: https://www.ilkerkomurcu.com/
Yüzü yabancı gelmiyor, bazı topluluklarda kontrbascı olarak görmüş olabilirim.
Kendisiyle konuyla ilgili yapılan, duygularını anlattığı röportaj da yayımlandı: https://www.ahaber.com.tr/video/yasam-videolari/100-yil-marsi-nasil-yazildi-100-yil-marsinin-soz-yazari-ilker-komurcu-a-haberde-anlatti
Yapılan hatayı burada da düzeltiyor. Bir diğer yayında da AA'nın videosu bir site tarafından yayımlanmış. Bu anlatılardan bestecinin marşı öyle uzun bir süreçte değil, “kısa sürede” yazdığı anlaşılıyor. 100. Yıl adı altında yayımlanan kimi marşların “yetersizliğini” görünce, “Ben daha iyisini yapabilirim” diye kolları sıvayıp penceresinden görünen dalgalanan bayrağa bakarak piyanonun başına oturmuş. Buradan, bestecinin marşını, doğrudan İletişim Başkanlığı'na göndermiş olduğu yorumunu çıkarıyorum.
İSİMSİZ KAHRAMAN YUSUF YALÇIN
Şartnamede “ Kazanan eser, idarenin uygun gördüğü bir veya birden fazla aranjör tarafından orkestrasyon ve aranje süreçlerine tabi tutulacaktır.” deniliyordu. Çünkü marşın piyano eşlikli olarak yazılması istenmişti. İşte bu evrede işe “idarenin uygun gördüğü” bir aranjör girmesi gerekiyordu.
Tahminim burada CSO'ya danışılmış ve onlar da düzenleme ve orkestrasyon işlerini kısa sürede yapabilen, bu alanda hayli deneyim kazanmış Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası keman grubu üyesi Yusuf Yalçın'ı önermiş olmalıydılar.
Nitekim dinlediğimiz marşın orkestrasyonunu beğenmiş olanların belki de besteciden önce Yusuf Yalçın'ı alkışlamaları gerekiyor. Ama o da bu kargaşada âdeta “isimsiz kahraman” oldu. Saraydan naklen yayın gecesi sadece ekranın sol alt köşesinde bindirilen yazıda minik harflerle yer aldı. Besteci için hazırlanmış ödülü almak da, ilk yanlış bilgi nedeniyle bulunduğu şef kürsüsünden sahneye çağrılan CSO şefi Cemi'i Can Deliorman'a, bestecinin röportajındaki tabiriyle “nasip oldu”.
BU GİZLİLİK, ÖZENSİZLİK NİYE?
Yazı uzadı, farkındayım. Ama sormak istediğim sorular var:
- İletişim Başkanlığı kendi seçtiği jüriyi gizlemek yerine açıklayamaz mıydı? İşin gereği bu değil midir? Tüm beste yarışmalarında jüri önceden ilan edilir.
- İletişim Başkanlığı sonuç ve halka arz olarak belirlediği ve internet sitesinde naklen yayın günü bile duran “takvim”i değiştirdiğini, bir açıklama ile duyuramaz mıydı? “İletişim”in gereği bu değil midir? Kimse deprem bahanesi arkasına sığınmasın.
- Sayın Cumhurbaşkanın çeşitli konuşmalarında vurguladığı “şeffaflık”, “açık ve net olmak” gibi kavramlar bu beste yarışmasında dikkate alınamaz mıydı?
Ayrıca, Cumhuriyetimizin 100. yılı gibi çok önemli bir yıldönümünde böyle “tüm milletimize ve dünyadaki herkese açık” bir yarışma mı düzenlenmeliydi? Yoksa değerli çoksesli müzik bestecilerimizden seçilecek bazılarına verilecek siparişlerle mi bir marşın kazanılması yoluna gidilmeliydi?
“Türkiye Yüzyılı”, “Gazi mi, Atatürk mü?” gibi konulara hiç girmiyorum, zaten o konulara yeterince işaret edildi, yazıldı, çizildi..
KİMSE KİMSEYİ HAFİFE ALMASIN!
Yazımı, Cumbaşkanlığı resmî web sitesini dolaşırken rastladığım “Cumhurbaşkanlığı Himayesindeki Projeler”den bir tanesinden alıntıyla bitirmek istiyorum:
“Beni Hafife Alma; hayatın her alanında nitelikli bilgi üretilebilmesine, hedef kitleye doğru ve etkili bir şekilde aktarılabilmesine, nitelikli bilginin ülke çapında kabul gören toplumsal değerlere dönüşebilmesine ve nitelikli bilgi sahiplerinin “ben de varım” diyerek öğreten kimliği ile var olabilmesine olanak sağlayan bir toplumsal dönüşüm ve eğitim projesidir.” (https://www.tccb.gov.tr/faaliyetler/himayeedilenprojeler/ )
Kimse kimseyi ve hem kendisinin, hem başkasının yaptığı işi hafife almamalı!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
2 Eylül 2023, Kaş