Bazı “düşüncesizliklere”, hele yüksek tahsil-terbiyeye sahip olduklarını varsaydığımız kişilerce yapıldığı zaman inanamıyorum. Yazıya “Milletimizinki Can da, Sanatçınınki Patlıcan mı?” başlığını atmamın nedeni de bu. Halkımızın sıkça kullandığı bir benzetmeli tekerlemenin günümüze uyarlaması.
18 Mart 2020 Çarşamba günü, uzun bir toplantı sonucu devletimizce Covid-19 pandemisine karşı ek tedbirler açıklandı. Kapatılmayan yerler arasında bulunan lokantalarda (kebabçılarda) masalar arasında en az bir metre mesafe konulması koşul haline getirilirken, sanatçılarımızın bir araya getirtilip kendilerine TRT ekibinin de eklenmesiyle “canlı yayın” yaptırtılmasının planması arasındaki büyük çelişki, bana bu satırları yazdırtıyor. Tıpkı açıkhava çay bahçelerini kapatıp, kapalı alandaki kebapçı-pizzacıları açık tutmak gibi bir çelişkti.
Bir orkestranın canlı yayın yapmak üzere sahne üstüne yerleşmesi ne demek biliyor musunuz? Bırakınız bir metreyi, sanatçıların 30-40 santim aralıkla yanyana ve dizi halinde oturmaları demek! Yaylı grupların arka sıraları, üflemelilerin nefesini enselerinde duyuyor. Bir “canlı yayın” yapmak için, o sanatçıların en az üç prova yapmaları lazım. Bir kısmı salonlara kendi özel otoları ile değil, toplu taşıma araçlarıyla geliyor! Koskoca Kültür Bakanlığımız, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğümüz bunları bilmiyor mu?
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, dün akşam “müjdelediği” ve çok sayıda kişinin de beğendiği açıklamanın giriş kısmı şöyle:
“Devlet ve millet olarak koronavirüsle mücadeleyi hassasiyetle ve tüm imkânlarımızı seferber ederek sürdürüyoruz. Bakanlık olarak aldığımız tedbirler dâhilinde, kültür-sanat etkinliklerimizi erteledik. Bu süreçte TRT ile güçlerimizi birleştirerek, sizleri sanatla buluşturmaya devam edeceğiz.”
Hârika.. Mutlaka, Avrupa ve Amerika'daki büyük orkestra ve operaevlerinin arşivlerini internet üzerinden ücretsiz olarak halka açmalarından esinli bir girişim. Ama işin “canlı yayın” kısmı mutlaka yeniden ele alınmalı.
Henüz saat belirtilmeden ve 24 Mart'tan itibaren uygulanacağı vurgulanan yayın programına şöyle bir göz attım.
http://www.sanattanyansimalar.com/24-mart-tan-itibaren-sanat-heyecani-evimizde/5073/
Orkestralardan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'na 3 Nisan, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'na 17 Nisan, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'na da 1 Mayıs tarihine “canlı yayın” konulmuş. Sağlık Bakanı “Birkaç ay dişimizi sıkalım, tedbirleri eksiksiz uygulayalım” diyor. Nedir bu tedbirler: “Yanyana gelme, el sıkışma, zaruri ihtiyaç dışında evden çıkma, elini sıklıkla yıka, v.s.”.
Kültür Bakanlığı ise, sanatçıları omuz omuza getirip prova-konser düzenlemeye girişiyor. İstenildiği kadar milletimiz o salonlarda dinleyici olarak bulunmasın,onları riske atmayalım ama niye sanatçıları riske atmaya kalkışıyorsunuz? Diyelim ki, provaya gelen birisinin eline metroda Covid-19 bulaştı, salonda elini yıkayıncaya kadar kapının kolunu tuttu, ardından gelen de aynı kolu tutarak içeri girecek! Bunları TV'lerde bilim kurulu üyeleri saatlerce, tekrar tekrar anlatıyor.
Aynı durum Devlet Tiyatroları için de sözkonusu. 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'de İstanbul DT'den “Reis Bey” konulu oyun canlı yayınlanmak üzere programa alınmış! Ne kadar anlamlı değil mi? Ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir'den 4 tiyatro “canlı yayın”ı daha var. Üstelik ikisi çocuk oyunu ve okullarını kapattıımız çocuklar da bu oyunlarda rol alıyor.
TRT'DE SEYAHAT YASAĞI VAR
Neyse ki Opera'dan seçilen üç eser bant yayını. Canlı Yayın olarak ise iki tane konser konulmuş. Biri İstanbul'dan Napoliten konser, diğeri Ankara'dan konser. İstanbul'daki sanırım piyano eşlikli, yanılmıyorsam 4 solistle verilen bir konserin “canlı” tekrarı olacak. Aman, bu canlı yayın kararından dönülmezse dikkat etsinler, piyanistle solist birbirinden iyice uzak dursun, solistler de kuliste sakın yanyana oturmasınlar!
Peki TRT bunları nasıl çekecek? Kaç kişilik ekiplerle çalışacak? TRT'de personele seyahat yasağı getirilmiş durumda. Yani, Ankara'daki konser çekiminde uzman TRT-2 ekibini Adana'ya gönderip Çukurova Senfoni'ye canlı yayın yaptırtamazsınız. Ne olacak? Güzel Sanatlar Genel Müdürü, esas mesleği tıp doktorluğu olan Tamburî-Neyzen Dr. Murat Salim Tokaç, Çukurova Orkestrasını Ankara'ya getirtecek, konseri muhtemelen CSO salonunda verdirtmeye teşebbüs edecek! Programda Bursa, Antalya Orkestraları niye yok? Çünkü oralarda TRT'nin bu tür çekimleri yapabilecek ekibi yok ve seyahat yasağı uygulamada!
Oysa TRT-2'nin arşivinde bir kısmı son bir yıl içinde çekilip yayımlanmamış, bir kısmı eski yıllardan kalan çok zengin bir konser koleksiyonu bulunuyor. Bu koronavirüs günlerinde, bu arşivle değil Nisan sonuna kadar, aylar boyunca yayın yapılabilir.
Bizde eksik olan şu:
Kimse bir üstündekine “Efendim, bunun şu tür sakıncası olur” demiyor, diyemiyor. Herkes kendi koltuğunu düşünüyor ve istenen mantıksız da olsa “Başüstüne” deyip sonra bunu yapabilmek için türlü-çeşitli ( Rahmetli Süleyman Beyin ruhu şad olsun, onun sözüydü) yapılmaması gerekenlere başvuruyor, yasa-yönetmelik çiğniyor, en sonunda da yaptığı ortaya çıktığında bir kılıf uydurmaya çalışıyor.
Bu olaya örnekleme getireyim, kimse yanlış anlamasın:
-Diyelim ki, Cumhurbaşkanı, bilim kurulu toplantılarına ve kendi başkanlığındaki uzun toplantıya katılan Kültür Bakanına opera, konser, tiyatro etkinlikleri düzenlenip “Canlı Yayın” yapılması talimatı verdi. Kültür Bakanı'nın “Muhterem Cumhurbaşkanımız, diğer tedbirlerle çelişir, bunu biz başka türlü çözeriz” demesi gerekmez miydi?
-Diyelim ki Kültür Bakanı bunu bizzat kendisi istedi ve Bakan Yardımcısına “organize edin” talimatı verdi. Bakan Yardımcısının “Efendim, sürekli izliyorum, Sağlık Bakanlığı'nın istediği tedbirlere aykırı durum oluşturabiliriz, biz bunu başka türlü çözeriz” demesi gerekmez miydi?
- Diyelim ki, bu öneri aşağıdan yukarı gitti, Opera ve Tiyatro Genel Müdürleri ile Güzel Sanatlar Genel Müdürü, “Canlı yayın yapalım” diye önerdi, bu durumda da Bakanlığın “Yayın fikri güzel ama canlı olmaz, provaydı, konserdi, temsildi, yüzlerce sanatçıyı biraraya getirtip onları riske atamayız” demesi gerekmez miydi?
- Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş, Bakanlıklara okulları ve bu tür salonları kendi ekipleriyle dezenfekte önerisi yapmış. Tek bir cevap veren olmamış! Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın tüm opera ve konser ve de tiyatro salonlarını köşe bucak dezenfekte ettirmesi gerekmez miydi? (Günahlarını almayayım belki yaptıracaklardır.)
-Güzel Sanatlar Genel Müdürü'nün sözlü emir çıkartıp, herkes hergün orkestrasına gelip imza atacak demek yerine, “Kimse sokağa çıkmasın, evinde ileriyi dönük eser öğrenme ve imkan varsa enstrümanıyla çalışmasını sürdürsün” demesi gerekmez miydi?
TV'de herkes “İnsan hayatı herşeyden önce” deyip duruyor, sanatçı insan değil mi?
AYTAÇ PAŞA ÖRNEĞİ
Yukarda dikkat çektiklerimiz, Covid-19'un hiç kondurmayacağımız kişilere bile bulaşıp onun ölümüne yol açabileceğini gösteriyor. Üzüldüğümüz örnek, Jandarma eski Genel Komutanı emekli orgeneral Aytaç Yalman'ın Covid-19'a kurban gittiğini öğrenmemiz.
Aytaç Yalman müthiş bir klasik müzikseverdi. 2. Ordu Komutanı olarak görev yaptığı yıllarda kendi bölgesi içinde yer alan Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'na Halep ve Şam turneleri düzenlemişti. Tabii o zaman ne Covid-19 vardı, ne de Esed!
Klasik müzik camiası onu iyi tanır ve severdi. Önce ölüm haberini duyduk. Ardından gazeteci Saygı Öztürk, KRT TV'sindeki programında Aytaç Paşa'nın Covid-19 nedeniyle öldüğünü, acele ve sessiz sedasız bu nedenle toprağa verildiğini, eşi ve kızkardeşinin de karantinaya alındığını açıkladı. 80 yaşındaydı ama diri idi, sporuna devam ediyordu. Nefes darlığı çekmeye başlayınca önce yaşadığı İstanbul Kadıköy'de bir özel hastaneye götürülmüş, orası bakamayacaklarını söyleyince şimdi adı Abdülhamid Han olan Haydarpaşa'daki eski GATA'ya sevk edilerek tedavi altına alınmış ama 24 saat içinde vefat etmiş.
Sağlık Bakanı'nın dün gece açıkladığı listede “tane” veya "adet" olarak yer almadı Aytaç Paşa... Zaten ne şehir açıklanıyor, ne de ölenin adı.
Hepimizin arzusu, bu salgını en az zararla ve en kısa sürede atlatmak. Ama vaka sayısının logaritmik biçimde katlanarak artıyor olması, sanki 2019-20 Sanat Sezonu'nun başka temsil veya konser yapamadan kapanacağına işaret ediyor gibi... Umarız olmaz. Umarız, sanatçı yaşamını riske atacak olan bazı kararlar da gözden geçirilir. Hatadan dönmek de bir fazilettir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
19 Mart 2020, Ankara