Bazı konserlere giderken değişik duygular yaşarsınız. Yığınla yerli ve yabancı piyanistten dinlemiş olduğunuz bir konçertoyu kimbilir kaçıncı kez tekrar dinleyecekseniz, merakınız daha çok piyanistin nasıl çalacağı konusunda toplanır. Ölümünün yedinci yıldönümünde, İhsan Doğramacı'nın (1915-2010) anısına düzenlenen konserin de programı böyleydi. Çaykovski'nin 1. Piyano Konçertosu ile 5. Senfonisi seslendirilecekti.
Piyanist Stanislav Ioudenitch'i (d.1971) ilk kez dinleyecek olmanın merakı içindeydim. Şef Gürer Aykal yönetimindeki BSO eşliğinde, Şampiyonlar Ligi'nin tanıtımında bile kullanılmış bu önemli klasik eserin daha girişinden itibaren mükemmel bir piyanistle karşı karşıya olduğumuzu gördük. Eser ilerledikçe hayranlığımız daha da arttı.
Iodenitch bir Özbekistan Rusu. Taşkent'te doğmuş ve müzik öğrenimine de oradaki Uspensky Müzik Okulu'nda başlamış, sonra İspanya'da, İtalya'da devam etmiş. Şimdi ise bir Amerikan vatandaşı ve orada iki konservatuvarda ders veriyor.
Tanınması ünlü Van Cliburn Yarışması'nı 2001'de kazanmasıyla başlayan Ioudenitch'in Çaykovski Konçerto'da teknik üstünlüğü ile müzikaliteyi nasıl bir arada sunduğunu gördük. Kadanslardaki hızlı bölümlerde ellerini görünmez kılan sürati, yavaş bölümlerdeki pamuk gibi tuşesi ve elde ettiği billur tınılar, sadece bizleri değil, orkestra üyeleri ve şef Aykal'ı da mutlu etti.
Yoğun alkış karşısında, Aykal'ın da tabureyi göstermesi üzerine bis olarak Franz Schubert'in 6 “Moment Musicaux”undan ikincisini harika bir tuşeyle seslendirdi. Aykal kulis girişinde gene yolunu kesip sahneye gönderdi ama Ioudenitch, dinleyiciyi saygıyla selamlamakla yetindi.
Sahne tarzı da ilginçti bu değerli piyanistin. Ayarlı piyano taburesi yerine, düz bir tabureyi tercih etmişti ve piyanoya hayli uzak oturuşu dikkati çekiyordu.
Bu usta piyanisti önümüzdeki sezonlarda tekrar Ankara'da görebilir miyiz, bir başka konçertoyu kendisinden dinleyebilir miyiz? Umarım ve dilerim.
Konserin ikinci yarısında bu kez Çaykovski'nin “kader” temasını işlediği mi minör 5. Senfoni'sini dinledik. Şef Gürer Aykal'ın bellekten yönettiği eserin özellikle ikinci ve üçüncü bölümleriyle parlak final bölümü çok iyi icra edildi. Başta fagotçu Ozan Evruk, flütçü Albena Sezer ve korno soloda Laszlo Gyarmati olmak üzere üflemeli grupların tınısal katkısı büyüktü.
Dinleyici eserin sonunda şef ve orkestrayı ayakta alkışladı. Bu kez şef Aykal'ın herhangi bir konuşma yapmaması da konserin müzikal ağırlığını arttırdı.
Bu anma konserlerinin protokoler ağırlığı da çoktur. Hocabey'in oğlu Prof. Ali Doğramacı ile kızı Şermin Savaşçı, gelen konukları ve dinleyiciyi merdiven başında karşılayıp el broşürü sundular. Daha erken dakikalarda ise öncü konukları MSSF Dekanı Kağan Korad karşılıyordu.
Doğramacı'nın eşi Ayser Doğramacı da konsere getirilmişti. Konuklardan en çok itibarı Başkent Üniversitesi kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal gördü. Rektör Prof.Dr. Abdullah Atalar'la vedalaşıp Bilkent'in serin havasına çıkarken “Doğramacı'nın ruhu bu konserle şâd oldu” diye düşündüm. Chopin'den sonra en sevdiği besteci Çaykovski'ydi...
Şefik Kahramankaptan
25 Şubat 2017