Güzellik ve sahne becerisi, bir solistin müziğinin etkisini arttırır mı?
Sorunun yanıtı, CD'den dinliyorsanız Hayır, konserde canlı olarak dinliyorsanız, Evet!
Bu soruyu sorduran Leton akordeon sanatçısı Ksenija Sidorova (d.1988), 23 Aralık 2017 gecesi Bilkent Senfoni Orkestrası'nın konuk solistiydi. Sidorova, hem çaldığı program, hem giysi seçimleri, hem de sahne duruşu ve hareketleriyle bize Yahya Kemal'ın Endülüste Raks şiirinden şu beyiti anımsattı:
Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...
Yaklaşık 12 kiloluk akordiyonu iki omuz askısıyla taşımasına rağmen Sidorova, enstrümanına egemenliğini, baş ve vücut hareketleriyle zenginleştirdi. Bir Harrison-Parrot menecerlik şirketi sanatçısı olarak geçtiğimiz Haziran'da İstanbul Festivali'nde yer alan 29 yaşındaki müzisyen, Ankara'da ilk kez Bilkent Salonu'nun yılbaşı süslemesinin bir bölümü yapılmış salonunda sahneye çıktı.
Her müzisyenin kendine özgü bir “müziğe başlama öyküsü” vardır. Biz de Avrupa'da hayli yüksek talep gören bu genç sanatçıyı izlememizi, aslında kendisinin “büyükannesi”ne borçluyuz. Çünkü doğduğu Riga'da bu çalgıyla tanışıp körüğünü ve tuşlarını kullanmaya başlaması büyükannesi sayesinde olmuş! Kitlelerce tanınmasında ise konserlerin yanısıra, deutsche Gramaphone'dan çıkan “Carmen” albümünün büyük etkisi var. Bu albümün orkestrası Sacha Göetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmonu Orkestrası'ydı.
Bilkent'teki konserde Sidorova, Macar şef Ferenc Gabor yönetimindeki BSO eşliğinde, önce siyah giysileriyle Astor Piazzola'nın, yayımcısı tarafından Güney Amerika'nın en yüksek dağı olan “Aconcagua”nın adı verilmiş Bandoneon Konçertosu'nu akordiyonuyla seslendirdi. İkinci yarıya ise kırmızı giysileriyle tam bir Carmen tiplemesiyle çıktı. Avrupa'daki Carmen konserlerinden görünüm farkı, kırmızı giysisini, ilk yarıdaki siyah taytının üzerine giymiş olmasıydı. Joachim Schemeisser tarafından yapılmış Bizet'nin operasının belli temalarından oluşan düzenlemeyi seslendirdi. Yoğun alkışa karşılık, bir dönemin gözde şarkısı Malagenya'nın solo akordeon için düzenlemesiyle bis yaptı.
Konserin giriş parçası, Piazzola'nın “Tangazo” başlıklı tek bölümlük, içinde yeni tango ögelerinin de yer aldığı eseriydi. Viyola kökenli ve ilk şefliğini Fazıl Say'ın solist olarak yer aldığı bir konserde Berlin Senfoni Orkestrası'nda yaptıktan sonra viyolasını kutusuna koyup şeflik kariyerinde ilerlemeye başlamış bir müzisyen. Konserin kapanış eseri olarak da 20. yüzyılın önemli bestecilerinden Arjantinli Alberto Ginastera'nın, ülkesinin folkloründen yararlanarak bestelediği Dört Estancia Dansı'ydı. Orkestra eserin özüne uygun dinamik bir etkinlik gösterdi. Dört danstan lirik olan Başağın Dansı'nda başkemancı İrina Nikotina ile birinci flüt Albena Sezer sololarıyla kulak okşadılar. Kalabalık vurma çalgı takımı ile bakır üflemelilerin birinci ve dördüncü danstaki etkinliği de övgüye değerdi.
Programıyla, solistiyle bu “adı konulmamış bir yeni yıl konseri” gibiydi. BSO'nun biletleri aylar öncesinden tükenen esas yeni yıl konserleri ise 28 ve 29 Aralık'ta.
Bu arada, üç haftadır orkestrada yer almayan ikinci keman grup şefi Feruze Abdullayeva'yı merak edip soruşturdum, bir kaza sonucu bacağının kırıldığını, bu nedenle raporlu olduğunu öğrendim. Kendisine geçmiş olsun diyor, acil şifa diliyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
23 Aralık 2017