İstanbul'daki gençleri daha çok videolarından izleyebiliyoruz. Bu gençlerden iki yetenek, Utku Asan ile Umut Aslan, 18 Ocak 2016 akşamı, Türkiye Filarmoni Derneği konserleri çerçevesinde ayağımıza geliverdi.
Utku Asan (d.1999) 6 yaşında başladığı piyano eğitimine hocası Nurferi Onur'un “virtüoz olabilir” öngörüsü üzerine tam zamanlı olarak devam eden bir genç yetenek. Müzisyen bir aileden gelmiyor.
Başta İdil Biret ve Hüseyin Sermet olmak üzere, önemli piyanistlerimizin “zekî ve yetenekli” bulduğu Utku Asan'ı, L. V. Beethoven'in Op.57 dizisinden No:23 Fa minör sonatta dinledik. Yazıldıktan sonra “Apassionata” adı verilen hayli teknik güçlük içeren bu sonatı Utku Asan, iddiasını kanıtlamak için seçmiş olmalıydı. Birinci bölümde temposunu yer yer fazlaca yükselttiğinde bazı küçük şanssızlıklar yaşadı. Bir de üstüne CSO'nun Steinway piyanosunun pedalı, tıpkı daha önce bir kez Elif Önal'ın başına geldiği gibi gıcırdamaya başlamaz mı?
Ama esas şanssızlık ikinci bölümde yaşandı. Salonun içinde kokuya-dumana duyarlı dedektör çalıştı ve alarm çalmaya başladı. Öyle cep telefonu, saat cıvcıvı gibi değil bu, gümbür gümbür bir alarm! Utku, istifini bozmadan seslendirmeye devam etti. Alarm kısa aralıklarla üç kez çaldı. Böylece sonatın ikinci bölümü güme gitti. Keşke Utku, seslendirmeyi bırakıp, arızanın giderildiğine emin olununca, ikinci bölümü baştan alarak çalsaydı. Bu da bir deneyim kazanımı işte.
Üçüncü bölümde de ilk bölüme benzer bir seslendirme sergileyen Utku, tuşlara hafif dokunması gereken yerlerde, pianissimo çalışta gayet başarılı. Rahmetli Kamuran Gündemir'in deyimiyle “tuş kökü ile arası iyi”...Eserin bütünündeki yapının özellikleri üzerinde biraz düşündüğünde, bir yaş daha aldığında mutlaka daha tümleşik bir yorum çıkaracaktır.
Utku'nun seslendirme sırasında çoğunlukla ağzını açık tuttuğu, hızlı bölümlerde bunu daha da abarttığını gözledim. Böyle rahat ediyorsa, sorun yok. Ama kendine rol modeli seçtiği bir piyanistimizin aşırı mimikli ve kendine özgü tiyatrosu ile çalışını taklide çalışıyorsa, bu çaba esere yoğunlaşmasını güçleştirebilir.
SOYADI GİBİ SAĞLAM ÇELLİST
Konserin ikinci yarısında viyolonsel-piyano eserlerini dinledik. Umut Sağlam (d.1998), Utku Asan'ın okuldaşı. Ankara Hacettepe'de Tufan Tahir Tolga ile başladığı eğitimini, Lise 2'ten itibaren İstanbul Mimar Sinan'da, iyi pedagog Dilbağ Tokay'la sürdürüyor. Önce P. I. Çaykovski'nin Si minör tonda, Andante con moto tempoda Op.62 Pezzo Capriccioso'sunu seslendirdiler. Ardından J. Brahms'ın Op.38 No:1 Piyano Viyolonsel Sonatı geldi.
İki eserde de, uyumları iyiydi. Birbirlerini iyi kolladılar. Umut Sağlam, soyadı gibi sağlam bir çellist olma yolunda. Entonasyonu hayli iyi. Geçen yıl Bulgaristan ve İtalya'daki yarışmalarda elde ettiği ikincilik ve birincilik derecelerinin boşuna olmadığı belli. Elinde biraz daha iyi bir saz olsa, daha tatlı bir ton elde edeceğine kuşku yok. Büyük alkış aldılar ve “bis” olarak bu kez Rahmaninov'un Op.34 Şarkı dizisinden 14 numaralı “Vocalise”i seslendirdiler.
Program kitapçığındaki bir eksiğe dikkati çekmek isterim. Üç bölümlü Beethoven Apassionata Sonat'ın bölümleri yanlış yazılmıştı. Orta bölüm “andante con moto” atlanmış, birinci bölüm “allegro assai - piü allegro”nun daha fazla hızlı anlamına gelen “piü allegro”su sanki ikinci bölümmüş gibi yazılmıştı. Brahms Sonat'ta ise bölümlere hiç yer verilmemişti. Yâni sonatın Allegro non troppo/ Allegretto quasi /Allegro bölümlerinden oluştuğu el broşüründe yoktu.
Eh, bölümler yazılmayınca dinleyicinin aralarda alkışlaması doğaldır diye düşünenler çıkabilir. Ama dinleyici bölümlerin yazıldığı piyano sonatında da her bölüm sonunda alkışı basan türdendi! Pek çoğu, vestiyerin ücretsiz olduğu salona da paltolarıyla girmişti ve konser sonunda paltolarını fuayeye çıkıp giymek yerine, oturdukları yerlerde ayağa kalkıp giymeye başlayınca, salonun vakitli boşalmasını da engellemiş oldular!