Sıklıkla seslendirilmeyen, orkestraların repertuarına renk katan, prestij getiren eserlerden birini 23 Ocak 2016 akşamı Bilkent'te dinledik. 20. yüzyılın önemli bestecilerinden, özellikle vurmalı çalgılara biçtiği rollerle tanınan Alfred Schnitke'nin (1934-1998) ölümünden sekiz yıl önce yazdığı “Viyola ve Orkestra için Konçerto'yu Alman şef Sebastian Lang-Lessing yönetimindeki BSO eşliğinde, günümüzün seçkin viyola solistlerinden Naoko Schimizu'dan dinledik.
Naoko, Japonya'da yetişip, master çalışması için Almanya'ya ünlü Japon viyola solisti ve pedagog Nabuko Imai'nin yanına Detmold'e gelmiş, 1997'de tam 21 yıl verilemeyen ARD'nin Viyola dalındaki ödülünü kazanma başarısı göstermişti.1971'den bu yana da Berlin Filarmoni Orkestrası'nın dört viyola solistinden biri. ARD yarışmasının onun yaşamında özel bir yeri var. Çünkü aynı yarışmada piyano dalında başarı gösteren Özgür Aydın'la orada tanıştı, evlendiler. Özgür Aydın, Naoko için evini Hannover'den Berlin'e taşıdı. Şimdi birlikte oda müziği de yapıyor ve kendi enstrümanlarında kariyerlerini geliştiriyorlar.
Schnittke'nin tanınmış Ukraynalı viyolacı Yuri Bashmet'e adadığı ve Bashmet sözcüğünü notaladığı bir tema üzerine bestelediği konçertonun en önemli özelliği, hiç keman kullanmamış olmasıdır. Orkestra, yaylı olarak viyola, viyolonsel ve kontrabaslarla, üflemeli ve vurma çalgılardan oluşur. Çok stilli bir yazı tarzına sahip olan Schnittke, eserde barok dönemden çelesta ve çembalo ile piyanoyu da kullanmıştır. Alışılmış hızlı-ağır-hızlı yapı yerine ağır-hızlı-ağır bir yapı içinde, viyolanın bazen romantik, içli, bazen adeta çığlık atan sololarını, çağcıl, renkli orkestra yazısıyla bağdaştırarak, “çağdaş romantik” diye nitelendirebileceğimiz bir müzik ortaya çıkarmıştır.
Naoko Schmizu işte böyle bir yapının içinde yer alan sololarını, özellikle de romantik ve içli bölümleri fevkalâde bir tını elde ederek kulaklarımıza ulaştırdı. Sebastian Lang-Lessing yönetimindeki orkestra, başta altı kişiden oluşan vurmalı çalgılar grubu olmak üzere, eserdeki iki büyük “orkestral çığlık”ta ve tüm eşlikte başarılı bir seslendirme çıkardılar.
Naoko'yu daha önce iki kez CSO eşliğinde de dinlemiştik, önümüzdeki sezonlarda da dinlemek isteriz.
Konserin ikinci yarısında orkestra, Jean Sibelius'un (1865-1957) Fin halk destanı Kalevala'dan esinli Lemminkainen Süiti'nin, kendisinin en beğendiği bölümü olan Tuenola Kuğusu başlıklı bölümü seslendirdi. Victoriya Tokdemir, parçanın temelini oluşturan İngiliz kornosunda eserin ruhunu başarıyla yansıttı.
Son eser, Sergey Rahmaninov'un (1873-1943), iki hafta önce Antonio Pirolli yönetimindeki CSO'dan dinlediğimiz “Orkestra İçin Senfonik Danslar”dı. Bestecinin Amerika'ya geldikten bir yıl sonra bale müziği amaçlı yazdığı Op. 45 sayılı son eseri, bakalım bu kez BSO tarafından nasıl yorumlanacaktı?
Orkestral beceri ve sololardaki yetkinliklerin ön planda olduğueserde, örneğin birinci bölümde takviye olarak gelmiş saksafonist Fethi Günçer, fagotçu Ozan Evruk, klarnetçi Nusret İspir başta olmak üzere herkes yeteneğini konuşturdu. Başkemancı Önder Baloğlu'ydu, sololarına diyecek yoktu ancak çok fazla hareketli çalması, sandalyesini hafif içe dönük yerleştirip yaylıların Önder'i olarak arkasını sık sık kollaması göze battı. Bir önceki hafta hem solo çalıp hem şeflik yapmış olmasına yoralım. Yoksa Bilkent yaylılarının pek çok eseri şefsiz çalabilecek kapasitede olduğu malûm.
Eserin geneline gelince, Sebastian Lang-Lessing, meslekdaşı Pirolli'nin tersine Rahmaninov'un içe kapanık ruh halinin desteklediği “Rus havası”nı ve özünde bale için yazılmış olduğunu dikkate almaktan ziyade, “Amerikanvari” bir yorum ortaya koydu. Alman şefin, son dönemde Amerika'da hayli konser ve temsil yönetmiş olduğunu biliyoruz.
Güzel olan, dinleyicinin dondurucu soğuğa ve ara yolların buzla kaplı olmasına karşın, konsere gelmekten vazgeçmemiş olmasıydı. Devamlı dinleyicinin çokluğuna karşın, gene de Senfonik Danslar'ın ilk bölümünün sonunda salondan alkış geldi!