Hani teşbihte hata olmaz derler ama “panzehir” diye bir kavram vardır ya... 10. D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali'nin kapanış konseri, Vanessa Mae'deki elektroşoku atlatmamıza yarayan tam bir “ilaç” gibi geldi. En azından iyi bir orkestranın, iyi solistlerle, iyi hazırlanmış bir programla ve Avrupa'daki örneklerinde olduğu gibi dozunda ve hayli doğru yapılmış sesyükseltimiyle böyle 5000 kişinin izlediği bir açıkalan konserinde insanın ruhunun derinliklerine ulaşabileceği kanıtlandı.
“Aşkın Dört Mevsimi” başlıklı konserin solist ve şefi Arjantinli dramatik tenor Jose Cura (d.1962), kadın solisti iki yıl önce Leyla Gencer Yarışması'nda birinciliği elde eden Mısırlı soprano Fatma Said, orkestra ise konuk şef Sergey Tararin yönetimindeki Moskova Şehir Senfoni – Rus Filarmoni Orkestrası'ydı. Programı inceledikten sonra konserin başlamasıyla birlikte “Jose Cura bu konserin sadece solisti, şefi ve program belirleyicisi değil, aynı zamanda rejisörü” diye düşünmekten kendimi alamadım.
Cura, programı ülkesi Arjantin'e ve Latin ruhuna tutkuyla bağlılığını göstermek amacıyla hazırlamıştı belli ki. Ama kadın solistin kendini göstereceği aryaları ve opera denilince ilk akla gelen ülke İtalya'yı da unutmamıştı.
Piazzola ve Ginastera kendi ülkesinin has bestecileriydi. Buna üç halk şarkısının bestecisi C. Guastavino'yu da eklemek gerek. M.de Falla ünlü Sihirbazın Aşkı ve Üç Köşeli Şapka suitleriyle sadece doğduğu ve kanını taşıdığı İspanya'yı değil, öldüğü ülke Arjantin ve tüm Latin dünyasının ruhunu yansıtıyordu. Fransa'nın Akdeniz'e de kıyısı olan bir ülke olarak Gounod ile temsil edildiği programda, operanın beşiği İtalya ise büyük ölçüde Puccini ağırlıklıydı.
Leoncavallo'nun Palyaço operasında şef Sergey Tararin ve orkestrasına prolog ve intermezzoda kendilerine gösterme olanağı tanıyan Cura, en duygulu sesini Verdi'nin La Traviata'sında Germont-Violetta düetinde sergiledi.
Sahneden dinleyiciye sürekli olumlu bir akım gönderen, müzik ve opera tarihini iyi incelemiş, günümüzün en iyi dramatik tenorları arasında yer alan Jose Cura, yazlıkla ciddiyeti birleştiren yelekli tek tip giyimli orkestrayla kurduğu iyi iletişimle de dikkati çekti. “Maestro” unvanını hem sesi, hem batonu, hem de rejisiyle hak eden bir müzisyen.
Jose Cura'nın “bir melek” olarak tanıttığı Fatma Said( d.1991) Puccini arya ve düetlerinde, uluslararası jüri tarafından Leyla Gencer Yarışması'nda onur kürsüsüne boşuna çıkarılmadığını gösterdi. Almanya'da da çeşitli yarışmalarda alınmış ödülleri bulunan Said, ses rengi, abartısız sahne duruşu,sempatisi, tüm seslerde kusursuza yakın etkinliğiyle kariyerindeki hızla yükselmeye devam edeceğinin işaretini verdi.
Kahire Operası, Müzik Müzesi ve Çağdaş Sanatlar Müzesi'yle aynı avluya açılır. Orada Mısır'ın gelmiş geçmiş en büyük geleneksel şarkıcısı Ümmü Gülsüm'ün heykeli vardır. Mısırlı ilgiler şimdiden o avluda ilerde dikilmesi muhtemel Fatma Said heykeli için şimdiden bir yer ayarlayabilirler.
Moskova Şehir Senfoni – Rus Filarmoni Orkestrası'nın esas şefi Sergey Tararin, St. Petersburg'dan yetişmiş, kariyerinde sağlam adımlarla yükselmekte olan bir şef. Muhtemelen St. Petersburg'un en ünlü şef pedagogu Kukuşkin'in yetiştirdiklerinden. Kukuşkin'le bir yıl çalışan ama esas diplomasını Moskova'da Rozdestveski'den alan bizim Artun Hoinic'e de fizik olarak benzettim. Sağlam vuruşlu ve duruşlu bir şef. Orkestraya gelince, hem kendi şefleri hem Cura yönetiminde adeta “plak gibi” çaldılar.
Fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Yerinde saptama ve ayrıntıları, yazarımız Üstün Akmen'in Gözlemevi köşesinde okuyabilirsiniz. Böylece Sanattan Yansımalar olarak D-Marin festivalinin 10. yıl etkinliklerini iki kalemden sizlere sunmuş olduk. Darısı 11. yılın başına...