Bazı yabancı filmlerin konu özeti ve Türkçe isimlerine bakınca, tanıtım metni yazanların aslında o filmleri hiç izlemediği duygusuna kapılıyorum. Başlangıçtan finale kadar, yeraltı dünyasının kanunsuz labirentlerinde kaybolan bir avukatın karakter açmazını anlatan; üstelik orijinal adı "Counselor" olan bir filme, Avukat yerine Danışman isminin uygun bulunması yakın zamandan bir örnek.
İstanbul festivalinden sonra vizyona giren "Enemy/Düşman" ise bence eksik tanıtım kurbanı olmuş. Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve, Nobel ödüllü İspanyol yazar Jose Saramago'nun eserinden uyarlanan "Düşman"da baskı rejimlerinin çağlar içinde kendini dönüştürmesine odaklanan bir hikaye anlatıyor. Gerektiğinde fikirlerin yokedilebilmesi için insanların kopyalanıp yedeklendiği bir sistemde yaşayan, ancak bunun farkında bile olmayan bireylerin hayatını tasvir eden Düşman, önermesi ve oyunculukları ile tam bir başyapıt. Öte yandan, gazete veya tv aracılığıyla "Düşman" filmi hakkında fikir edinmek isteyenler için, "kız arkadaşı Mary ile olan ilişkisini bitirmek üzere olan Adam'ın bir gece film izlerken küçük rollerden birinde yeralan bir adamın kendisine benzediğini farketmesi ve onunla tanışmak için yanıp tutuşması" tarzında, filmin derinliğinin es geçildiği bir özetten ötesi yok.
Dikkatli olmayan izleyiciye kendisini ele vermeyen "Düşman" filminin baş karakteri Adam (Jake Gyllenhaal) post-modern yöntemlere dayalı dikta sistemini kişisel deneyimi sayesinde açığa çıkaran bir tarih öğretmeni rolünde. Öğrencilerine tarihin her döneminde diktatörlüğün şekil ve yöntem değiştirerek varoluşunu anlatan Adam, bizzat bir dikta rejiminin içinde yaşadığının farkına varamaz. Gerçeği gördüğünde ise elinden hiçbir şey gelmez; sistem onu bir tarantula örümceğine dönüştürecek derecede ağlarını örmüştür.
"Herşeyi kontrol altında tutmak, bütün diktatörlerin saplantısıdır. Dikta rejimleri insanlar üzerinde tam bir denetim sağlamak için uğraşır. Eski çağlarda kontrol etmenin yolu insanların karnını doyurmaktan ve onlara sirk eğlenceleri sunmaktan geçiyordu. Bütün diktatörlükler denetimi ele geçirebilmek amacıyla çeşitli stratejiler uygular. Bilgiye erişim kısıtlanır, bilgi birikimi ve fikirlerin yayılması engellenir. Bunu başarabilmek için eğitimin kalitesi düşürülür, kültürel erişim sınırlı hale getirilir. İnsanların kendini ifade etmesine yönelik bütün yol ve yöntemler sansürlenir. Asla aklımızdan çıkarmamalıyız: Bütün bunlar tarihin her döneminde kendini tekrar eden bir kalıptır."
Filmde öğrencilere aktarılan bu ders notlarının altı çizilirken, bir yandan da mevcut sistemin uyguladığı "farklı stratejiler" hakkında ipuçları verilir. Yalnızca "özel müşterilerin" kabul edildiği, anahtar teslimi klüp odalarındaki gizemli oyunlarla meşgul edilen toplum, içe dönük ruh haliyle pasifize haldedir. Cinsel fantezi ortamındaki seyirciler bile "ne yaşayacaksan, iç dünyanda yaşa" anlayışının somut birer yansımasına dönüşür.
Geçmişten ders çıkartarak kendini revize eden yeni tarz diktatörlüklerde, insanları topluca hapse atmak yerine, belli bir düşüncenin, bir esin kaynağının yokedilmesi amaçlanır. Tıpkı Adam'ın başına gelenler gibi: Bilinmesi istenmeyen şeylerin farkına varıp sistemin üzerine gitmeye başladığında, kopyasının yerine konularak, "post-modern bir yöntemle" ortadan kaldırılacaktır.