Oslo’da bir kafede çalışan Signe, kaza olduğunu sandığı bir yaralanmaya tanıklık eder. Olayın şokunu atlattıktan sonra, kanlar içinde kalan bluzunu değiştirmeyip öylece evine koşar. Neredeyse can çekişen biriyle burun buruna gelmiştir, ama bu olay sayesinde hayatına ilişkin mutsuzluklar ve daha başarılı bir medyatik figür olarak gördüğü sevgilisine karşı eline güçlü bir koz geçtiğini düşünür. Artık kendi gerçekliğini kendisi yaratacak ve bunu şöhretle paraya dönüştürmek için elinden gelen-gelmeyen ne varsa yapacaktır. Bilerek ve isteyerek kendisini ağır hasta haline getirmek de dahil olmak üzere!
Cannes ve başka birçok uluslararası festival programında yer aldıktan sonra önce Film Ekimi’nde şimdi de sinemalarda gösterime giren “Sick of Myself - İlgi Manyağı” (Orijinal ismi SYK PIKE) adeta 2022’deki bir Baudrillard kahramanını anlatıyor. Gerçeklik algısının yerle bir edilip tamamen “yeniden kurgulanabilir” hale dönüştüğü modern hayat simülasyonunda Signe için ölümle burun buruna gelmek mesele değil; yeter ki sevgilisinden daha çok medyatik olsun, takipçisiyle beğeni sayısı artsın ve yeni iş teklifleri çoğalsın…
Gerçeğin kurgulanması elbette kapitalizmin de yeniden kurgulanması anlamına geliyor. Tıbben ruhsal tedavi görmesi gereken biri, kendisini başarılı bir şekilde ağır hastaya dönüştürüp bunun üzerinden yeni bir kimlik yaratınca hayatının akışı değişiyor; kitap yazarlığından modelliğe kadar önü açılıyor.
Filmin odak noktası, sosyal medya evreninde yaşamanın beraberinde başkalaşmayı getirmesi ve her konuda “mış gibi” yapmanın olağan sayılması. Bilgisayar kullanırken robota robot olmadığımızı ispat etmek nasıl tuhaf gelmiyorsa, Signe’nin herkese yalan söyleyip ciddi hastaymış gibi dolaşması da kimselere garip gelmiyor; çevresindekilerle birlikte hayatın gerçekleri an be an yeniden kurgulanıyor.
Norveçli yönetmen Kristoffer Borgli “İlgi Manyağı-Syk Pike” ile hipergerçeklik yani simülasyon içindeki yaşantımıza ayna tutuyor. Son dönemin bu en çarpıcı ve özgün filmini kaçırmayın.
HALDUN ARMAĞAN
2 Kasım 2022, Çarşamba