8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali : Mozart Saray'la rutin bir başlangıç
Bu yıl 8 yaşında olan bir çocuğumuz var, bu ileriki yıllarda büyüyeceğini ve daha güçlü, adına yaraşır bir kimliğe bürüneceğini umduğumuz ‘’Uluslararası İstanbul Opera Festivali".
İstanbul seyircisi, yaz aylarında, açık hava alanlarında yapılan opera temsillerine 1960’lardan beri aşinadır. Kurucuları arasında Aydın Gün ve Muhsin Ertuğrul’un olduğu İstanbul Belediyesi Şehir Operası, Aydın Gün’ün girişimiyle, 1961 yazında başlayan, içinde opera, tiyatro, konser gibi etkinlikler olan ‘’Sanat Festivali’’ adıyla bir etkinlik kurdu. Ayrıca, sezon içinde Şehir Operası’nda oynanan büyük opera ve operetler de Açıkhava Tiyatrosu’nda, bir festival havasında sergileniyordu. Sonradan Aydın Gün Ankara’ya gidince bu etkinlikleri orada da yaptı. Ta ki, Aydın Gün ile Nejat Eczacıbaşı’nın 1973’de birlikte oluşturdukları İstanbul Festivali (İKSV) kurulunca opera ve bale temsillerine tekrar yer verildi. Aydın Gün de Genel Müdür olarak uzun yıllar bu vakfın başındaydı ve bu etkinlikleri yönetmişti.
Opera ve bale masraflı etkinliklerdir, bu yüzden, İKSV bu etkinlikleri birkaç yıl sonra programından çıkardı. Uzun yıllar, yaz aylarında opera temsilleri yapılamadı. Bu durum beni ve diğer sanatseverleri hep üzmüştü. Bunu her zaman bir eksiklik olarak hissettik. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti günlerinde, 2010 Ajansına, Opera Festivali yapabilmek için bir düşüncem oluştu. Müdür Suat Arıkan da beni destekledi, ondan profesyonel yardım alarak bir opera projesi hazırlayıp Ajansa verdim. Durumu da, zamanın DOBG Müdürü Prof. Rengim Gökmen’e bildirdim. Rengim bey, benim bu girişimimi çok beğendi, ancak çok güzel bir öneride bulundu. ‘’İsmail bey, girişimlerinizi takdirle karşılıyor ve sizi kutluyorum. Ancak, bu 2010 Ajansı sadece 1 yıllık, destek alsanız bile, bu sadece 1 etkinlikle sınırlı kalacak, sizden ricam, siz bu projeyi Ajanstan geri alın, DOBGM olarak biz yapalım, böylece her yıl olsun’’
Bunun üzerine, Ajansa giderek, projemi geri aldım ve DOBGM bunu üstlendi. İşte Uluslararası İstanbul Opera Festivali böylece kurulmuş oldu. Festivalin ilk denemesi, o yıl Eylül ayında Yıldız Sarayı'nda, Yekta Kara’nın rejisiyle yine W.A.Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasıyla başlamıştı. Bu festivali DOBGM’ne kazandıran Prof. Rengim Gökmen ve tüm ekibe teşekkürler. Bugün Festival 8. Yaşına girmiş oldu, nice yıllara!
12 Haziran 2017 akşamı Arkeoloji Müzesi avlusunda, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nce Türkiye'nin kültür sanat yaşamına destek vermek amacıyla düzenlenen "8. Uluslararası İstanbul Opera Festivali", "Saraydan Kız Kaçırma" eseriyle başladı.
Zdravko Lazarov'un yönettiği, Yekta Kara'nın sahneye koyduğu Saraydan Kız Kaçırma operasında, Eylem Duru, Kenan Dağaşan ile Tuncay Kurtoğlu (dönüşümlü), Erdem Erdoğan, Sevim Zerenaoğlu, Cenk Bıyık, Cavit Şaher rol aldılar. Eserin kostüm tasarımını Şanda Zıpçı, çevre düzenlemesini Ferhat Karakaya, koro şefliğini Paolo Villa, ışık tasarımını Metin Koçtürk yaptı.
Temsile katılan sanatçıların hepsi başarılıydı. Bunları tek, tek anlatmaya hiç gerek yok. Zaten yıllardır aynı eseri başarı ile yorumluyorlar. Seyirci de son derece memnun oldu. Ancak, ilerleyen saatlerde, açık alanda havanın biraz soğuması nedeniyle, tedbirsiz gelenlerden bazı seyirciler, üşüdükleri için ayrılmak zorunda kaldılar. Oyun bitiminde, devam eden alkışlar nedeniyle, sanatçılar defalarca sahneye gelerek seyircileri selamladılar.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri bahçesinde düzenlenen gösterimin ardından Festival ile ilgili açıklamada bulunan İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, sanatseverlerin festivale yoğun ilgi gösterdiğini belirterek, "Bu akşam hakikaten bir sürpriz oldu. Bu kadar kalabalık beklemiyorduk, çünkü yağmur ihtimali vardı. Oysa muhteşem bir seyirci var" dedi. Suat Arıkan, sanatçıların da iyi bir performans sergilediğini belirterek, "Çok mutluyum. Lokumlar, minderler, nargileler...otantik bir Osmanlı sarayı. Ortam, hava, sanatçılar ve seyirciler muhteşem. Ümidim; festivalin diğer günlerinin de böyle heyecanlı ve yoğun geçmesi" ifadelerini kullandı.
W.A.MOZART VE SARAYDAN KIZ KAÇIRMA OPERASI
W.A. Mozart'ın üç perdelik bir şarkılı-oyun türündeki (Singspiel: komik opera) olarak yazmış olduğu Saraydan Kız Kaçırma Operası'nın ilk oyunu, 16 Temmuz 1782 yılında Viyana'da yapılmıştır. Bu operanın librettosu, Christoph Friedrich Bretzner'in (1748-1807) besteci Johann Andre (1741-1799) için 1781 yılında şarkılı-oyun metni olarak yazmış olduğu Saraydan Kız Kaçırma adlı librettodan esinlenerek Gottlieb Stephanie (1741-1800) tarafından yazılmıştır. Stephanie'ye besteci de yardım etmiş, özellikle esere bazı yeni müzik bölümlerinin eklenmesini sağlayabilme açısından Mozart, Stephanie'ye ilginç fikirler vermiştir.
Saraydan Kız Kaçırma Operası Mozart'ın Türkiye ve Türk müziği ile ilgili olarak yazmış olduğu eserlerin en başında gelmektedir. Gerçek olan bir şey varsa o da Mozart'ın komik-opera, daha doğrusu komik-şarkılı-oyun alanında yarattığı sahne eserleri arasında bir bale ve üç opera ile geniş ölçüde Türk adet ve geleneklerine yer vermiş olmasıdır. Bu eserler de sıra ile Sarayda Kıskançlık Balesi ile Zaide, Saraydan Kız Kaçırma ve Kahire Kızı operalarıdır. Fakat bu dört eser arasında en önemlisi Saraydan Kız Kaçırma Operası, Türkiye ile ilgili eserlerin şüphesiz en değerlisi olarak tanınmakta ve dünya opera repertuarında özellikle yer almaktadır.
Mozart'ın bütün bu eserlerde, Türk müziği olarak meydana getirdiği bölümler, gerçek Türk müziği ile hiç ilgisi olmayan yaratma esprileri niteliğini taşımaktadır. Bu duruma göre, Mozart'ın, Türk elçileri maiyetinde vakit, vakit Viyana'ya gelen Türk mehter birliklerini dinleyerek etkilenmiş olduğu bir gerçektir. Sanatında, Doğu dünyasının sihirli masallarına da yer vermiş olan Mozart, Osmanlı Mehterhanesinin etkisiyle, bu türlü eserlerde daha çok vurgulu sazları kullanmış, entervallerde özellikler göstererek, kendi anlayışına göre bir Türk Müziği meydana getirmiştir. Bütün bu eserlerde Mozart, dikkati çeken bir önemle, doğunun sihirli havasını sanatında şahsi bir anlayışa dayanarak dile getirmekte, böylece dinleyenleri, eserin yarattığı egzotik atmosfere kolayca çekip götürebilmektedir.
İnsan sevgisine, kişi yararını zedeleyen en ağır bir suçun da bağışlanması motifi ile yönelen Mozart, insan severlik ilkesini, Türk bağışlayıcılığını ele alarak işlemiştir.
İstanbul’daki Saraydan Kız Kaçırma operası ile Verona’daki Aida operaları bence eşdeğerdedir. Nasıl Verona Aida’sız düşünülemezse, İstanbul da Saraydan Kız Kaçırma’sız düşünülemez. Çünkü Aydın Gün bunun mayasını 1973’de atmıştı, o mayanın oluşturduğu bu düzen günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir.
Nice uzun soluklu yıllara Uluslararası İstanbul Opera Festivali.
İsmail Hakkı Aksu