Kadını, üstelik, Puccini’nin operalarındaki karakterleri konu alan, ister mazlum bir kadın veya tutku dolu bir aşık olsun ister hırsıyla çevresindeki her şeyi yaksın kavurdun, akım fark etmeksizin her zaman müziğe, edebiyata ve tiyatroya konu olarak kendini ölümsüzleştirmeyi başarmıştır Puccini’nin kadınları.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin düzenli olarak gerçekleştirdiği ve seyirciler tarafından büyük beğeni ile izlenen Fuaye Konserlerinin sonuncusu 20 Şubat 2020 akşamı saat 18.00’de, Kadıköy Süreyya Fuayesi’nde verildii. Konserin tamamı, ünlü İtalyan bestecisi ve belcanto ustası Giacomo Puccini’nin operalarından soprano seslerden derlendiği için konsere ‘’Puccini’nin Kadınları’’ adı verilmişti. Ayrıca bu konser, kısa bir süre önce vefat eden, ünlü İtalyan soprano Mirella Freni anısına düzenlenmişti.
Piyanoda Fügen Yiğitgil’in eşliğinde, İDOB solistleri, sopranolar Şebnem Kışlalı, Hande Ürben, Perihan Artan ve Evren Ekşi sırayla sahneye gelerek, Puccini operalarından soprano parçalarını seslendirdiler.
Sahneye ilk gelen Şebnem Kışlalı, La Boheme operasının 2. Perdesindeki Musetta’nın Cafe Mommus’ta söylemiş olduğu Quando m'en vo' adlı güzel şarkı ile konserim açılışını yaptı.
İkinci olarak sahneye gelen Hande Ürben de, yine aynı operanın 1. Perdesindeki Mimi’nin kendisini Rodolfo’ya tanıttığı Si mi chiammano Mimi aryasını aynı güzellikte icra etti.
Puccini’nin Dünya’da çok az, Türkiye’de ise hiç oynanmamış olan bir operası vardır, Le Villi. Anna'nın babası Guglielmo, Roberto'yu Anna'nın ölümünden sorumlu tutar ve Villi'yi Roberto'ya intikam almaya çağırır. Bu operadan Anna’nın aryası ”Se come voi piccina” üçüncü olarak sahneye gelen Perihan Artan tarafından bizlere ilk kez dinletilmiş oldu.
Tosca, opera sanatında en önemli bir dramatik trajedi eseri olarak yer almış ve dünya opera evleri reperetuarlarında bir standart olarak yerini tutmuştur. Sevdiği kişi ile saplantılı kişi arasında onur mücadelesi veren Tosca’nın, eserin en önemli aryası olan ve karakterin kararlı duruşu ile söylediği Vissi d'arte, vissi d'amore adlı arya için Evren Ekşi’nin yorumu da son derece güzeldi. Bu opera ayrıca, 19 Mart 1960’da ilk kuruluşunu yapan ve İtalya’dan Leyla Gencer ile Guiseppe Savio’nun İstanbul Şehir Operası’nın da açılış eseri idi. Bu yıl İstanbul Operası’nın da kuruluşunun 60. Yılıdır, kutlu olsun.
Yine La Boheme operasından, ikinci perdedeki Cafe Mommus’ta Musetta’nın söylediği güzel şarkı ve valsi vardır Quando men vo. Ses tekniğine uygun olan bu parçada Şebnem Kışlalı başarılıydı.
Puccini’nin ölümünden sonra öğrencisi tarafından tamamlanmış olan Turandot’daki Liu karakterinin sesi spinto lirik soprano veya "itilmiş lirik" lirik bir sopranonun berraklığına ve kolay yüksek notalarına sahip olan, ancak dramatik doruklara ulaşmak için "itilebilir" bir tür operatif soprano sesidir. Liù, Calaf ve Timur, üç bilmeceyi yanıtlayarak Prenses Turandot'u kazanmaya çalışan Pers Prensi'nin idamının ortasında bir alayın ortasındalar. Burada söylemiş olduğu Signore ascolta şarkısını bitirdikten sonra intihar eder. Bu sese sahip olan Hande Ürben ilk kez söylediği eserde başarılı bir performans gösterdi.
Il Trittico üçlemesinin ikinci operası olan Suor Angelica (Rahibe Angelica) kadınlar manastırındaki acılı bir öyküyü işler. Angelica’nın aryası Senza mamma (Annesiz) Perihan Artan’ın güzel sesi ile bizlerin kulaklarımıza duygulu melodiler olarak yankılandı.
Madama Butterfly de bestecinin bir başka hüzünlü operası. II. Perdedeki Cio Cio San’ın Un bel di vedremo şarkısında, Amerikalı deniz subayı eşini bekleyişini dile getirirken, içimizi bir hüzün kaplıyor. Neyse ki bu güzel şarkıyı aynı güzellikle Evren Ekşi’den dinlemek ise yüreklerimize su serpti.
Sola, perduta, abbandonata Manon Lescaut operasından, tek başına, kaybolmuş, terk edilmişliği anlatan şarkısı ile Şebnem Ağrıdağ Kışlalı’yı bir kez daha dinledik. İçimize yine hüzün doldu.
Hande Soner Ürben’in söylediği Edgar operasından Fidelia’nın aryası Addio,mio dolce amor yine bestecinin az oynanan operalarından biri. Lirico spinto sesli olan sanatçımızın güzel icrası alkışları da beraberinde getirdi.
Acımasız ve zalim bir Çin Prensesi Turandot. Kendisi ile evlenmek isteyenleri sınava sokuyor, çok zor sınavlarda başarısız olanları öldürtüyordu. Tu, che di gel sei cinta şarkısı ile Perihan Nayır Artan bizlere Çin Prensesi’nin kararlılık içeren şarkısını zevkle dinletti.
Evlilikte onuru kırılan sadık bir kadın ne yapar, tabi ki ölümü seçer Japon adetlerine göre. Con onor muore şarkısı Madama Butterfly’ın bitiş parçasını Evren Ekşi’nin güzel sesinden dinledik.
Eeee, yeter artık! Şarkılar güzel de, içimize hep hüzün çöktü. Bu Puccini’nin hiç mi neşeli bir eseri yok? Var tabi, bir perdelik bir operası var. Il Trittico adını verdiği ve birer perdelik üç operadan oluşan Sour Angelica, Il Tabarro ve sonuncusu olan İlahi Komedi Gianni Schicci operaları dizisindeki son opera. Bu operanın çok popüler olmuş olan O mio babbino caro şarkısı için 4 soprano, her bir cümlesini sırayla söyleyerek sahneye girdiler ve sonra hep birlikte bu güzel parça ile tüm seyircilerin yüreklerini okşadılar. Bu şekildeki sunum çok beğenilince alkışlar kesilmedi, bu nedenle aynı şarkıyı tekrarlayarak tüm seyirciler tarafından ayakta alkışlandılar. Seyirciler arasında birçok kişi bu konserin tekrarı yapılması yönündeydi.
Bir fuaye konseri de böylelikle başarı ile sona ermiş oldu. Başta piyanist Fügen Yiğitgil olmak üzere tüm sanatçılar güzel icralarda bulundular. Bunları alkışlıyorum. Sadece benim kişisel önerim, bunun gibi opera şarkılarının olduğu konserlerin, sahne üzerinde orkestra desteği ile yapılması, hem şarkıların daha iyi icralarına, hem de izleyicilerin, üstelik bu şarkıları icra eden sanatçıların da daha keyifle bunları söyleyebilmelerine olanak verebilir. İyi bir piyano, çok iyi bir yorumcu tarafından olağanüstü sesler verebilir ancak, onun da kısıtlı olanakları nedeniyle, beklenen etkiyi göstermeyebilir. Şarkı formundaki liedler, şansonlar vs. piyano eşliğinde mükemmel icra edilebilmektedir. Söz konusu opera şarkıları olunca, seyirci kulağı ve gözü ortak buluşmayla orkestra desteği arıyor.
Emeği geçen tüm sanatçıları yürekten kutluyorum.
İsmail Hakkı Aksu
Fotoğraflar: Murat Dürüm