Ülkece ve milletçe adetimizdir, tüm dünyanın bildiğini, kendimize göre yeniden keşfetmeye çalışmak. Bunun için bir deyimimiz bile var “ Amerika’yı yeniden keşfetmek”. Son 20 küsur senedir bir çok konuda gidişat maalesef bir çok alanda bu şekilde yürüyor.
Bu girizgâhın sebebi Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Müdürlüğünün duyurusunu yaptığı ve halihazırda sınavlarına başladığı, 657 sayılı Kanunun 4/b maddesine göre sanatçı alım sınavları.
Duyurunun detaylarına bakıldığında, bazı sorunlar olduğu ve yapılış şekli açısından soru işaretlerine neden olacağı görülmekte.
Dünyanın her yerinde orkestralar için en önemli ve hassas konu yeni sanatçı alımıdır. Hali hazırda oturmuş bir siteme ve tınıya, yeni birilerini eklemek orkestra için de, yeni gelen içinde zorlu bir süreçtir. Bu sebeple her orkestra kendi sınavını tüm üyelerinin katılımı ile kendi bünyesinde yapar. Bazen 20 kişinin başvurduğu sınavlarda, 1 kişilik kadroya uygun veya aranılan özellikte bir sanatçı bulunamaz ve o sınavda kimse alınmaz. İleri bir tarihte sınav tekrar edilir. İstenilen kalite bulunana kadar sınavlar tekrar yinelebilinir.
Örneğin Almanya’da açılan orkestra kadrolarına herkes başvuramaz. Öncelikle kendinizi tanıtan bir CV ve kayıtla ön başvuru yapabilirsiniz. Sonrasında orkestradan size bir davet mektubu gelirse sınava girebilirsiniz. Sonraki aşamada ise zorunlu eserlerin olduğu bir performans sınavına girersiniz. Kazanan kişi bir ya da iki yıl kadar deneme süresine tabidir (Probezeit). Bu deneme süresi en stresli dönemdir. Bazen kişinin kendi isteği ile ya da orkestranın olumsuz kararı ile son bulabilir. Bu süreç kaliteli her orkestrada üç aşağı beş yukarı benzerdir.
Dünya orkestra sınavlarının nasıl yapılacağını çözmüşken, KTBGSGM tarafından açılan sınavın 657 sayılı Kanunun 4/b maddesi üzerinden açılması, yürürlükteki 6940 sayılı CSO yasasının bypass edilmesini anlamamız çok güç. Eğer sınav 6940 sayılı Kanun çerçevesinde yapılsaydı, adayların 657 sayılı Kanunun 4/a Maddesine göre alınması gerekecekti. Yani her orkestra kendi sınavını kendi yapacak ve kazananlar bir yıllık staj sonrasında geçici değil, tam kadro ile Devlette istihdam edilecekti. Olması gerektiği gibi.
Sınavın şeklini savunan bir kesim diyor ki, “6940 Sayılı Kanun, sadece Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını bağlar bu yüzden diğer orkestralar için geçerli değildir”. Orkestraların sanatçı alım sınavlarını nasıl yapacağı , jürilerin kimlerden oluşacağını düzenleyen bu Kanun, 657 sayılı Kanunun geçici 14. Maddesi sebebiyle tüm Devlet Senfoni Orkestraları için de bağlayıcılık arz etmekte. Ek geçici madde şöyle diyor:
“Ek Geçici Madde 14 – (Ek: 31/7/1970 - 1327/90 md.; Değişik: 23/12/1972 – KHK-2/4 md.)
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının 6940 Sayılı Kanuna göre teknik kuruluşuna dahil olan personeli hakkında bu Kanun esasları çerçevesinde hazırlanacak kendi özel kanunları yürürlüğe girinceye kadar, 6940 Sayılı Kanun hükümleri ile bu Kanunun atıf yaptığı kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”
Peki söz konusu “Sanatçı Alım” sınavı neden 657 Sayılı Kanunun 4/b maddesi üzerinden yapılıyor ve ne anlama geliyor onu açıklayalım. 657 Sayılı Kanunun 4/b maddesi şöyle:
“B) Sözleşmeli personel:
Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, Cumhurbaşkanınca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, ihdas edilen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.”
Burada anahtar vurgu “özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde" tümlecidir. Bu haliyle sınavın hukuki olmadığını iddia etmek zordur, ancak niyet olarak doğru ve etik bir tavır olmadığı son derece açıktır. Orkestra sanatçılığının bu madde ile geçici bir iş olarak değerlendirilmesi çok üzücü, uzun seneler büyük emek, çalışma ve fedakarlıkla yetişen sanatçıların, geçici değil, kalıcı olarak değerlendirilmesi düşünülmelidir.
Maalesef ülkemizde yönetimlerin, kendi insanına veya çalışanına en büyük zulmü, her zaman mevzuatlarda bulunan açıkları, kişilerin/çalışanlarının aleyhine kullanmalarıdır. Eğer siz iyi bir yönetici iseniz ve hizmet ettiğiniz kurumun kalitesinin arttırmayı düşünüyorsanız, yapmanız gereken sadece, elinizde bulunan ve ilgili alana uygun usül ve esaslar çerçevesinde davranmaktır. Ama umursamaz, sadece makam sevdalısı veya hedef yoksunu iseniz, dahası; birazcık da olsa iyi niyetten uzaksanız, o zaman Kanunlarda veya Yönetmeliklerde bulunan açıklarla insanları oyalar ve onları mağdur eder durursunuz.
Bu nedenle 4/b maddesi tam da yukarıda tarif ettiğim yönetim tarzı için biçilmiş kaftan.
657 sayılı Kanun 4/b maddesinde vurgulanan “Özel meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç” tümleci, orkestra sanatçısı mesleğini de kapsayabilir elbette. Ama burada sorun şu ki; bu meslek tariflerine, anaokulu öğretmenliği, özel güvenlik görevliliği, elektrik tesisatçılığı vb. meslekler de giriyor. Yani Bakanlığın günü birlik işleyiş düzenini sürdürmeye yönelik ve uzmanlık gerektiren işleri için ayrılmış bir kadrodur, 4/b.
Günümüzde her işin bir uzmanlık ve beceri istediği düşünüldüğünde bu beklenti elbette makuldür. Makul olmayan, orkestra sanatçılığının, farklı bir eğitim ve uzmanlık alanı olması sebebiyle Kanun çerçevesinde düzenlendiği bilindiği halde mevzuatın görmezden gelinmesi, açık tabirle yasalara muhalefet etmektir.
Devlette/İdarede bir iş, eğer ilgili mevzuat ve gereklere göre yapılmaz ise, bu süreçte görev alan ve imzası bulunan her kişi sorumlu olacağı için bir disiplin soruşturmasına konu olabilir. 657 sayılı Kanunun 125 maddesi, C paragrafı a) bendi aylıktan kesme alt başlıklı maddesi şöyledir;
“Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak”
Burada belirtmek isterim ki “Kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek" cezası, TCK 257 ‘ye göre “Görevi kötüye kullanma” fiiline de atıfta bulunmaktadır.
6940 Sayılı Kanununda tarifi yapılan sınav jürilerinin ve sisteminin yukarıda anlattığım dünya standartlarının altında olduğu ve güncellenmesi gerektiği bir gerçek ve ayrı bir yazı konusudur. Ancak dünyada eşi benzeri olmayan, merkezi jüri sistemi çerçevesinde sınav yapmak, tam da koyu sosyalist parti sistemi taklitlidir ve geçmişte de bu ve benzeri merkezi sınavlar asla işe yaramamıştır (bkz. “Tanıklık Tutanağı, yazar: Solomon Volkov).
Basit bir örnek vereyim, örneğin İzmir Devlet Senfoni Orkestrasına 2. Klarnet alıyorsunuz. Ama orkestranın Klarnet Grup Şefinin bundan haberi yok. Bir gün geliyor çalışını hiç bilmediği dinlemediği biri ile beraber çalmak zorunda kalıyor. E o zaman nerde kaldı grup şefliği.
Bu haliyle sınavı kazanan adaylarla orkestralar arasında görücü usulü zoraki bir nikah kıyıldığı da söylenebilir.
KTBGSGM’ün açtığı sınavda, ihtiyaç olan sanatçılar listesi, orkestralara göre şöyledir:
CSO : 2 flüt, 2 korno, 1 obua, 4 keman, 1 piyano
İzDSO: 2 fagot, 2 klarnet, 1 arp, 2 viyolonsel, 2 viyola, 1 korno,
İstDSO: 6 keman, 2 viyola, 4 viyolonsel, 2 Kontrabas, 1 klarnet, 1 trompet, 2 korno, 1 flüt, 1 arp
AntDSO: 8 keman, birer viyola, kontrbas, flüt, obua, klarnet, fagot, korno, trompet, trombon, vurmalı çalgıcı
BursaBDSO: 3 keman,2 kontrbas, birer viyolonsel, piyano, tuba, trombon, trompet, fagot, arp
ÇDSO: 8 keman, 4 viyola, 2 viyolonsel, 1 obua, 2 klarnet, 2 fagot, birer trombon, flüt, tuba.
Toplam 94 kadro için başvuru sayısı 718 ve başvuru esnasında adayların hangi orkestra için başvuruda bulunduklarını da belirtmesi istenilmiş.
Sınav Jürisi de aşağıdaki şekilde oluşturulurmuş:
Cemii Can Deliorman, CSO 1. Şefi
Oğuzhan Kavruk, AntDSO 1. Şefi
Hasan Niyazi Tura, İstDSO 1. Şef Vekili
Eray İnal, ÇDSO Şef Yrd.
Sibel Ayhan, Flüt, CSO Müdürü
Onur Şenler, Viyolonsel, CSO Çello Solisti
Özgecan Günöz, Keman, İstDSO Başkemancısı
Özge Tanrıver, Keman, İzDSO Müdürü
Umut Çanakçı, Keman, BBDSO Müdürü
Yedek :
Serdar Bakırezen,Korno, ÇDSO Müdürü
Deniz Akıncı, Başkemancı,
KTBGSM’nün kendi sitesinde ilan ettiği duyuruda, Devlet Senfoni Orkestraları ile ilgili başvuru koşullarında çalınması gereken eserler listesi aşağıda şekilde ilan edilmiş.
SINAV ŞEKLİ:
Sınav tüm branşlar için uygulamalı şekilde yapılacaktır. Branşlara göre aşağıdaki kriterler değerlendirilecektir.
Orkestralar için;
1- Yaylı çalgılar (keman, viyola, viyolonsel, kontrabas) sınavına giren adaylar için şu eserleri başarı ile çalmak:
a) Kendi seçecekleri bir etüt,
b) Kendi seçecekleri bir sonat, (Piyano ile)
c) Kendi seçecekleri bir konçerto, (Piyano ile) (Kontrabas için piyano şart değildir.)
d) Sınav komisyonunun seçeceği bir orkestra eserini veya eserlerini deşifre etmek.
2- Nefesli çalgılar (klarinet, obua, trombon, trompet, fagot, korno, flüt, tuba) sınavına giren adaylar için şu eserleri başarı ile çalmak:
a) Kendi seçecekleri bir etüt,
b) Kendi seçecekleri bir sonat veya konçerto veya parça (Piyano eşliğinde),
c) Gam,
d) Sınav komisyonunun seçeceği bir orkestra eserini veya eserlerini deşifre etmek.
3- Arp adayları için şu eserleri başarı ile çalmak;
a) Kendi seçecekleri bir etüt,
b) Kendi seçecekleri bir sonat,
c) Kendi seçecekleri bir konçerto,
d) Sınav komisyonunun seçeceği bir orkestra eserini veya eserlerini deşifre etmek.
4- Piyano adayları için şu eserleri başarı ile çalmak;
- Kendi seçecekleri eseri başarı ile çalmak,
- Sınav komisyonu tarafından seçilecek bir orkestra eserini veya eserlerini deşifre etmek.
5- Vurmalı çalgılar sınavına giren adaylar için şu eserleri başarı ile çalmak:
a) Timpani, Glockensipiel, Xiliphon bir dereceye kadar piyano ve bütün bateri grubu çalgılarına ait kendi seçecekleri eserler,
b) Sınav komisyonunun seçeceği orkestra eserlerini deşifre etmek.
Bu sınav repertuarına göre, sınavda alınacak çalgı grupları arasında arzu edilen eser bazında bir eşitlik gözetilmediği anlaşılmaktadır. Zira; Yaylı Çalgılar, Nefesli Çalgılar ve Arp Çalgısı adayları, 4 farklı form yapısında eser çalmak zorunda iken, Piyano ve Vurmalı Çalgılar alanında sınava giren adaylardan sadece 2 farklı form yapısında eser seslendirmeleri istenilmiştir. Bu durum Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Çünkü adı geçen her çalgı alanının repertuarında bir etüdü, konçertosu, sonatı ve orkestra partisi bulunmaktadır. Bu haliyle sınav repertuarı çalgılar arasında eşit belirlenmemiştir. Bu ileride hukuki bir sorun yaratabilir.
Bir diğer usulsüz konu; sınavların muhtemel süreleridir. Jüri üyeleri için Bakanlığın verdiği izin süresi 11 gündür.
Jüri üyeleri mesai saatleri içinde çalışırlarsa (hafta sonu da dahil) 8.30-12.30 ve 13.30-17.30 olarak, toplam 8 saat, 11 gün çarpı günlük 8 saat eşittir, 88 saat, 718 kişiyi dinlemek için 88 saati böldüğünüzde ise aday başına 8.15 dakika çıkmaktadır.
Adayların girdi çıktısı ve akordu minimum 1 dakikadır. Kaldı 7 dakika 15 saniye.
Normalde bir etüt ortalama 3 dakika, bir konçerto ortalama en az 20 dakika, bir sonat minimum 17 dakika, orkestra partileri ise her enstruman için minimum 3 dakika sürse, seçilen en kısa eser listesi baz alındığında çalgı başına minimum 43 dakika dinlemeye ihtiyaç vardır. Repertuarın yarısı dinlenilse dahi süre, 21 buçuk dakika etmektedir.
Oysa yukarıdaki sürece göre enstrumanın akort edilmesinden vazgeçilse dahi, sınav süresinin bir adayı değerlendirmeye yetmeyeceği son derece açıktır. Orkestra sanatçılığı mesleği açısında bir sınavın kişi başına 8 dakika 15 saniye ile sınırlı olması, son derece yetersiz ve hukuken “hayatın olağan akışına" aykırıdır.
Jüride adı geçen herkes son derece değerli ve mesleğinde belli bir yere gelmiş sanatçılardır. Ülkemizin en önemli kültür kurumları olan senfoni orkestraları, tüm sıkıntılara ve yetersizliklere rağmen ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Bu asla yadsınamaz.
Ama merak ettiğim konu şudur: jüride görev alan ve ülkemiz orkestralarının değerli birer üyesi olan bu sanatçılar, kendi orkestralarının konser sezonlarına solist, şef veya besteci seçerken Avrupa’da A Klass bir orkestra refleksi ile , mümkün olduğunca yabancı solist ve şefle çalışmayı tercih ederken ve Türk bestecilerine repertuarlarında yeteri kadar yer vermezken, Avrupa’da A Klass bir orkestranın asla yapmayacağı bu tek merkezli sınav sisteminde jüri üyesi olmayı nasıl kabul edebilmişlerdir. Elbette günümüz Türkiye’sinde kabul etmemek diye bir şey söz konusu olamaz ama bu durum GSGM ile jüri üyeleri ile yapılan ön bilgilendirme toplantısında söz konusu edilmiş midir ve ne gibi bir tepki ile karşılaşılmıştır? Dahası jüri üyelerinin yapıcı eleştirilerine karşılık, Genel Müdürlük veya Bakanlık ne tepki vermiştir. Ama sınavlar bu haliyle yapıldığına göre bu sınav şekli ya hiç konu edilmemiş, edildiyse de yetkililer tarafından kabul görmemiştir. Her iki durum da sonuçları bakımından üzücüdür.
Ülkemizde Avrupa ölçekli orkestralara sahip olmanın yolu öncelikle mesleğe olan saygının gereği kurumsal bir duruşla başlar. Kurumsallık ve kurumsal davranış, dışarıdan müdahaleleri en aza indirir ve bağışıklık sistemi gibidir. Birlik olmak ve bir hedef uğruna kilitlenmek, mesleğin gereklerini savunmak, kurumsal değerlerimizi ilgilendiren konularda başkalarının karar vermesi önündeki en büyük savunmadır. Aksi takdirde her gelen yönetim, yeni bir düzen kurmaya ve kendi isteklerini empoze etmeye başlar işte o zaman kurumlar akort tutmayan enstrümanlara benzer. Unutulmasın ki, yönetimler geçici, kurumlar kalıcıdır.
SİNAN DİZMEN
25 Mart 2024, Ankara