Sözel ve resimsel betimleme ya da şiir*şiirsel-resimsel anlatım, tarihin her dönemlinde insanoğlunun ilgi alanında olmuştur. Antik dönem şairi Simonides (MÖ 556-469) Değişik çevirilerle günümüze kadar gelen "Resim susan bir şiir, şiir ise konuşan bir resim sanatıdır" sözü her zaman ilgi çekmiştir.
Bu öz tanım Leonardo da Vinci tarafından bir başka sözle ifade edilir, bin yıl sonra:“Resim, hissedilen değil, görülen bir şiirdir ve şiir görülenden ziyade hissedilen resimdir.” https://hellopoetry.com/poem/1469601/concluding-italian-renaissance-with-da-vinci-michel-angelo-raffael-three-greatest-trio/
Leonardo’nun bir başka özdeyişini de almadan olmayacak buraya. "Ruhun elle çalışmadığı yerde sanat yoktur." - Leonardo
Zaman içinde düşünürlerin en çok üzerinde durdukları konulardan biri şair, ressam, heykelci, sanat-sanatçı gibi tanımlamalardı. Rönesans ressam ve düşünce adamı Alberti (1406-1472) bu konuya ilk eğilenlerden bir olarak kabul edilir, İtalyan Rönesans’ının önde gelen hümanist yazarı, sanatçısı, mimarı, şairi. Rahip, dilbilimci, filozof ve kriptograftı; şimdi polimatlar olarak tanımlananların özelliklerini özetleyen düşünür. İlk kez onun yazdığı çok yönlü kitaplarıyla kültürel ve entelektüel canlanmanın öncülerinden ve en önde geleni sayılır, ünlü bilgin Bruni gibi (1369-1444). Bunu dönemin genel atmosferinin yansımaları saymak gerek. Dönemi analiz eden pek çok kaynakta ‘’Yüksek Rönesans Roma'sında Sanat ve Şiir, keyif veren, meydan okuyan ve eğiten etkileyici bir girişim’’ sözleriyle anlatılır.
‘’Onbeşinci yüzyılda ressam ve heykeltıraşların genişleyen entelektüel yaşamı, birçok devrim gibi tek bir kişinin yazılarıyla başladı. Ressamların zihinlerini daha geniş entelektüel arayışlara açmalarını öneren ilk kişi Leon Battista Alberti oldu.’’
Cecil Grayson, Alberti'nin “zanaatçıdan, bilgili sanatçı-yaratıcıya geçişten” büyük ölçüde sorumlu olduğunu iddia ediyor. Alberti bunu, ressamların öğrenimlerini genişletmekten nasıl yararlanabileceklerini göstererek yaptı. “Ressamların şairlerden ve hatiplerden hoşlanmalarının faydası olacağını” yazıyor. Böylece sanatçılar resimlerinde edebiyattan yararlanabilecekler. Bu, ressamlara Yunan, Latin ve çağdaş kaynaklardan; komikten trajik olana kadar tasvir edebilecekleri çok çeşitli alanlardan, zengin kaynaklar sağlayacaktır.
On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda resim sanatına dini konular ve İncil tasvirleri hâkim oldu. Michael Baxandall'ın ifade ettiği gibi, ressam esasen “kutsal öykülerin profesyonel bir görselleştiricisiydi”. Antik çağın bereketli edebiyatını çağdaş sanata taşımak için Alberti'ye göre öncelikle çağdaş ressamları klasiklerle tanıştırması gerekiyordu. (Matthew Forwood, Poetry and the Rise of the Renaissance Artist. Italian University of Sydney.)
Böyle bir birikimle on altıncı yüzyılın ortalarına gelindiğinde Michelangelo (1475-1564), Raphael (1483-1520) ve Leonardo da Vinci (1452-1519) gibi sanatçılar, zamanın şairleri kadar olmasa da kolaylıkla saygı görüyorlardı. Özellikle bu üç sanatçı bizzat şiirle uğraştı.
Günümüzden bir sanat haberi; ‘’Raphael Moskova'ya geldi. Yüksek Rönesans'ın İtalyan ressamı ve mimarına adanan dönüm noktası niteliğindeki sergi, 13 Eylül'de Moskova Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi'nde açıldı. “Raphael, Görüntünün Şiiri”, tanıtımı ile sanatçının ikonik oto portresinin ve üç çizim ve sekiz tablonun da yer aldığı 11 sanat eserini içeriyor.’’
Araştırmalarımızda Raphael’in şiirlerinin kitap olarak yayınlandığını görüyoruz, ama örnek almak için bir şiirini bulamadık.
Raphael (1483-1520) Henry Moore (1898-1986)
Geçmişte olduğu gibi 19. Yüzyılın sonlarında ve 20. Yüzyılın başlarında yaşayan ressam ve heykelcilerin çoğunun şiirle az çok ilgilendikleri yazılır kaynaklarda. Örneğin, önceki yazılarımızda yer verdiğimiz, Leonardo’nun, Michelengello’nun, Picasso’nun şiirleri gibi. Dalí'nin sanatsal repertuarı resim, grafik sanatlar, film, heykel, tasarım ve fotoğrafçılığı, zaman zaman da diğer sanatçılarla işbirliğini içeriyordu. Ayrıca kurgu, şiir, otobiyografi, deneme ve eleştiri de yazıyordu.
Kathe Kollwitz için yazılanlar da ilginç. ‘’Käthe Kollwitz'in eserleri, Almanya'da bu çağın en büyük şiiridir; mütevazı ve sıradan halkın sıkıntılarını ve acılarını yansıtan bir şiirdir’’.
Bu yazılarımızda resim ve şiir birlikteliği üzerinde daha çok duruldu, ama aslında heykel ve şiir konusu da başlı başına araştırılacak zenginlikte.
‘’Heykel ve şiir bilinen en eski sanat türlerinden ikisidir. Aralarındaki bağlantılar çok sayıda ve katmanlı olmasına rağmen çoğu zaman bölünme ve uzmanlaşmaya ilişkin tarihler ve teoriler tarafından gizlenmiş, göz önünde gizlenmiş gibi görünüyor. Plastik ve dilsel sanatlar arasındaki ayrımlar ve bu ayrımlar üzerine inşa edilen entelektüel gelenekler, ötekinin niteliklerini görmezden gelme veya fetişleştirme eğiliminde olan silolanmış gelenekleri teşvik eder.’’ https://henry-moore.org/discover-and-research/sculpture-research-programme/research-seasons/sculpture-poetry/
Henry Moore gibi resim-heykel ve şiirle birliktelik yaşayan sanat insanlarımız da ayrı bir yazı konusu.
‘’Hauser & Wirth Zürich, Henry Moore'un mit ve şiirle ilgili kağıt üzerine ilk çalışmalarına odaklanan bir sergi sunuyor. Şiir dergisi kapakları, Herbert Read'in şiir illüstrasyonları ve Prometheus mitinin taslaklarını içeren sunum, Moore'un pratiğinin grafik yönünü araştırıyor ve onun edebiyat dünyasıyla ilişkisine dair bir fikir veriyor. Gravür, taşbaskı ve çizimlerin yanı sıra, 1950'lerden beri sergilenmeyen, Elmwood'dan oyulmuş büyük ölçekli bir eser de dahil olmak üzere çeşitli heykeller de sergileniyor.’’ https://www.hauserwirth.com/hauser-wirth-exhibitions/5872-henry-moore-myths-poetry/
Bu konu elbette birkaç kitap boyutunu kapsayacak kadar geniş. Bizim amacımız özdeş sanat alanları insanlarının duygu ve düşüncelerinin tadımlık örneklerini sunabilmek. Yazılarımızın beşincisinde de örneklemeye devam ediyoruz.
***
VASİLİ KANDİNSKY (Moskova.1866-1944)
Vasily Kandinsky'nin kendi deyimiyle "müzikal albümü" Klänge (Sesler), 1909 ile 1911 arasında yazdığı otuz sekiz düzyazı şiirden ve 1907'de başladığı elli altı gravürden oluşur. Çözülemeyen görüntüler (her ne kadar nesnel temsilin üstesinden gelmenin simgesi olan at ve binici bir ana motif olarak öne çıksa da). Bu süreç onun sanatında soyutlamanın gelişmesi açısından çok önemliydi. Kandinsky, anlatım yolları ve araçlarının seçiminin ifadeye yönelik "içsel bir zorunluluktan" kaynaklandığını söyledi: Tahta baskılar yalnızca açıklayıcı değildi, şiirler de yalnızca sözlü açıklamalar değildi. Kandinsky, anlamın metin ve görüntü, ses ve anlam, işaret ve boşluk arasındaki etkileşim ve bunlar arasındaki boşluk yoluyla yaratıldığı bir sanat sentezi aradı. Deneysel tipografi kitabın fiziksel yönlerine olan ilgisini gösteriyor. https://www.moma.org/s/ge/collection_ge/object/object_objid-26604.html
Kandinsky'nin fikirlerini iletmek için elindeki tüm araçları kullanmak istemesi, onu bu dönemde bir sahne kompozisyonu denemelerine bile yöneltti. "Anıtsal sanat eseri" olarak adlandırdığı, müzik, şiir, resim ve dansı birleştiren bir sahne çalışmasının, yalnızca bunlardan birine yanıt verebilen izleyicilerin zihnine ulaşma olasılığının daha yüksek olacağını hissetti. https://www.artforum.com/features/kandinsky-and-abstraction-the-role-of-the-hidden-image-210005/
Büyük büyük evler bir anda çöktü.
Küçük evler ise etkilenmeden ayakta kaldı.
Aniden kasabanın üzerinde kalın, sert, yumurta şeklinde turuncu bir bulut asılı kaldı.
Belediye Binası, kulesinin dik kulesinden sarkıyormuş gibi görünüyordu,
yüksek, her açıdan ve mor ışık saçıyordu. ("Fagot")
*
GÖRMEK
Mavi, Mavi yükseldi, yükseldi ve düştü.
Spiky, Thin ıslık çaldı ve itti ama başaramadı.
Her köşeden bir uğultu geliyordu.
Şişman Brown sıkışıp kalmıştı;
sanki sonsuza kadar sürecekmiş gibi görünüyordu.
Görünüşe göre. Görünüşe göre.
Kollarınızı daha geniş açmalısınız.
Daha geniş. Daha geniş.
Ve yüzünüzü kırmızı bir bezle örtmelisiniz.
Ve belki de henüz hiç değişmedi: sadece sen değiştin.
Beyaz sıçramadan sonra beyaz sıçrama.
Ve bu beyaz sıçramanın ardından başka bir beyaz sıçrama daha.
Ve bu beyaz sıçramada beyaz bir sıçrama.
Her beyaz sıçramada beyaz bir sıçrama vardır.
Ama kasveti görememeniz hiç de iyi değil: O, karanlığın içindedir.
Her şeyin başladığı yer orası
Bir çarpışmayla. .
*
Artık yeşil çimenlerin arasında yavaş yavaş kayboluyor.
Şimdi gri çamurun içinde sıkışıp kaldım.
Şimdi yavaş yavaş beyaz karların içinde kayboluyorum.
Şimdi gri çamurun içinde sıkışıp kaldım.
Uzun süre uzanın: uzun, kalın siyah tüpler.
Uzun süre yatın.
Uzun tüpler.
Tüpler.
Tüpler.
https://hyperallergic.com/481608/sounds-vasily-kandinsky-tony-frazer-shearsman-books/
*
Bir Sone
Laurentius, beni duydun mu?
Yeşil daire patladı. Sarı kedi kuyruğunu yalamaya devam etti.
Laurentius, gece bozulmadı!
Cucumismatic spiral içtenlikle doğru yönde fırladı.
Mor fil hortumuyla kendini serpiştirmeyi bırakmadı.
Laurentius, bu doğru değil. - Doğru değil mi?
Labusalutik parabol ne başını ne de kuyruğunu bulabildi. Kırmızı at tekmeledi, tekmeledi ve
tekmeledi ve tekmelemeye devam etti.
Laurentius, nandamdra, lumusukha, dirikeka! Diri-keka! Di-ri-ke-ka!
*
Beyaz bulut, siyah ağaç!
Seni bekliyorum. Ey çabuk gel.
Gördüğüm kadarıyla, çok ileride
Işıltılı altın olgun tahıl.
Ama gelmiyorsun. Ah ne acı!
Zavallı kalbim titriyor ve kanıyor.
Seni bekliyorum. Ey çabuk gel.
Kara ormanda yalnızım. ( file:///D:/Downloads/dgl,+WannerCMS2019L%20(2).pdf)
*
Lirik
Kırmızı bacadan
Beyaz duman çıkar.
Sarı tabakta
Yeşil bir salatalık yatar.
Siyah bisikletin üzerinde
Mor bir adam oturur.
Yol yükselir.
Bisiklet yükselir.
Adam da yükselir.
Duman yükselir
Aynı zamanda.
Salatalık hareket etmez.
Uğursuz bir sakinlik.
( file:///D:/Downloads/dgl,+WannerCMS2019L%20(2).pdf)
*
Karnabahara benzeyen bu dev bulutu hepiniz bilirsiniz.
Kar beyazı sertlikte çiğnenmesine
izin verir. Ve dil kuru kalır. Derin mavi havanın üzerinde böyle bir ağırlık vardı.
Ve onun altında, yerde yanan bir
ev duruyordu. Sağlamdı, koyu kırmızı tuğlalardan sağlam bir şekilde inşa edilmişti.
Ve katı sarı alevler içinde duruyordu.
Ve bu evin önünde yerde. . .
*
İlahi
İçeride mavimsi dalgacık savruluyor.
Yırtık ve parçalanmış kırmızı kumaş.
Kızıl paçavralar. Derin mavi dalgacıklar.
Yeri kaybolmuş eski kitap.
Uzaklara sessizce bakmak.
Ormanda karanlık bir karışıklık.
Derin mavi dalgacıklar daha da derinleşiyor.
Kırmızı kumaş tamamen batıyor.
https://yalebooks.yale.edu/2023/04/12/poetry-month-2023-kandinskys-sounds/
***
PAUL KLEE (İsviçre.1879-1940)
‘’İlk olarak oryantalizmi öğrenen Klee, kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili oldu. Özellikle ilgilendiği renk teorisi hakkında çok fazla tecrübe sahibiydi ve bu tecrübelerini yazdı. Çalışmaları ressamın çocuksu perspektifini, mizah anlayışını, kişisel hislerini, inançlarını ve müzikselliğini yansıttı.
Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, 1919’da Walter Gropius tarafından kurulan Bauhaus okulunda eğitmenlik yapmalarıyla da ünlendiler. Hakkında en çok kitap yazılan ressamlardan biri. Şiir kitapları paralelinde sanata dair düşüncelerini yazıp yayınladığı ve dilimize de çevrilen çok sayıda kitabı var: Çağdaş Sanat Kuramı, Modern Sanat Üzerine, Günlükler, Çağdaş Sanat Öğretisi gibi.
Klee'nin şiirine ayrılan ilk bilimsel monografi, Klee'nin yaratıcı dünyasında ve erken modernizmde şiir ve resmin karşılıklılığına ışık tutuyor.
20. yüzyılın başlarında modernist sanatın öncüsü olan sanatçıların çoğunun ressam olduğu kadar şair de olması tesadüf değil. Paul Klee bunların arasındaydı. Bugün neredeyse yalnızca görsel bir sanatçı olarak tanınan o, aynı zamanda çeşitli şiirsel biçimleri deneyen bir şairdi. 1901'de ressamlık ve şairlik kariyeri arasında bocalayan Klee, sonunda kendisini "sanatın en yüksek biçimi" sözcüğüyle ifade edeceğini öngördü. Klee'nin şiirine adanan bu ilk bilimsel monografi, onun bu öngörüyü karşıladığını öne sürüyor. Bu şekilde tanımladığı şiirleri ve kompozisyon teknikleri, metaforik imgeleri ve çizgisel yapıları, şiirsel olan görsel imgeleri ele alıyor. (https://boydellandbrewer.com/9781571133434/paul-klee-poetpainter/)
MUTLU OLAN
mutlu olan Neredeyse
bir aptal, her şey
çiçek açar, meyve verir
onun için. O durur
küçük dönümünde,
bir yandan tutma
bir sulama kabı,
diğeri işaret
kendi kendine,
göbeğinde
bu dünya.
Verdure
ve çiçek açmış,
dallar ağır
Meyveli
Eğil, onun üstünde.
6
*
İKİ DAĞ
Işığın saltanatı
İki dağda berraklık:
Hayvanlar Dağı
Tanrıların dağı.
Ama aralarında esmer
Erkekler Vadisi.
Ne zaman
Bazen, onlardan biri
yukarı bakar
Yakalandı
önsezi ile
Dinmeyen özlemlerle, o
kim bilir
Bilmiyor, özlem
Bilmeyenler için
Bilmiyorlar
Ve bildiklerini bilenler için.
1903
*
A ve B
A ve B uzun zamandır bir şişe yüzünden tartışıyorlardı.
şarap hakkında, taban tabana zıt
bakış açıları. Ama onlar yaklaştıkça
içkinin kalbi hareket ettirdiği o aşama
Her biri böyle ateşli bir konuşmaya sürüklendi
B aniden kendini
A noktasına, ve A, B noktasına. Yüzler ışıl ışıl
uzanırlar, elleri şaşkın bir şekilde buluşur
Toka.
1905
*
Notlar
uzaktan,
Bir arkadaş,
BİR ARKADAŞ
Sabahın erken saatlerinde, dağın arkasında.
Korna sesleri.
Zümrütler.
Çağrıldım
cerebral tarafından
bir mesaj, bir söz, bir soyut
zihinlerin kucaklaşması, tahmin
Birbirimizi.
Bize katılmışlardı.
bir yıldız tarafından, bir göz tarafından
bizi bulan.
İki "ben",
bir içerik,
kaptan daha fazlasıdır.
Dünün kutsal
taşlar, bilmecelerinden arındırılmış.
Bugün
anlam var :
"Bir dost, sabahın erken saatlerinde, dağın ardında.
1914
*
BENİM YILDIZIM
Benim yıldızım
Derin gül
Aşağıda
Ayaklarım
Tilkim nerede?
Kışın mı?
Yılanım nerede?
Uyumak mı?
1915
*
YAKALANMIŞ
Bir odada yakalandı.
Büyük tehlike.
Çıkış yok.
Ama orada: bir pencere: aç: başlat
Kendin- ben uçuyorum
Özgür
Ama yağmur yağıyor
Çiseleyen yağmur
Yağmur yağıyor, çiseleyen yağmur
Yağmur yağıyor
yağmur,
yağmur
1926
***
FRİDA KAHLO (Meksika.1907-1954)
Resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile yirminci yüzyılın popüler kültür ikonu hâline gelen ressam. Çocuk felci ve ardından yaşadığı trafik kazası nedeniyle hem bedensel hem de psikolojik sorunlarla boğuşmak. Kazadan bir ay sonra hastaneden çıkan Kahlo, ailesinin teşviki ile sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başlar. Yatağının tavanındaki aynaya bakarak yaptığı oto-portreler. İlk oto portresi, "Kadife Elbiseli’’ Oto portresidir (1926)
‘’Resim hayatımı tamamladı. Bildiğim tek şey, ihtiyacım olduğu için resim yaptığım.”
“Kendi portrelerimi çiziyorum, çünkü çoğu zaman yalnızım; çünkü en iyi tanıdığım kişi benim.” der yazılarında. https://www.papgift.com/frida-kahlo-kimdir-hayati-ve-eserleri/
Onun hakkında çok sayıda kitap yayınlanmıştır.‘’Ressam Frida Kahlo'yu tanıyoruz ama şair Frida'yı daha az tanıyoruz. Aslında Frida kendini tuvale adadığı kadar kâğıda da adamıştı. Düşüncelerini boya fırçasıyla ifade etmeye başlamadan çok önce, onları kelimelerle ifade etti.’’ Diye özellikle vurgulanmaktadır. https://www.elephantjournal.com/2016/10/to-my-diego-4-poems-by-frida-kahlo-that-demonstrate-the-exquisite-nature-of-love/#:~:text=We%20know%20Frida%20Kahlo%20the,she%20expressed%20them%20by%20words.
Frida Kahlo, olayların ve zamanın elde olmadan yaşattığı tüm olumsuzluklara rağmen sanatla hayata tutunma örneği sayılan bir ressam.
Benim Diego'm.
Artık yalnız değilim.
Sen bana eşlik et.
Beni uyutup diriltiyorsun.
Hiçbir şey ellerinizle karşılaştırılamaz,
hiçbir şey gözlerinizin yeşil-altın rengi gibi olamaz.
Vücudum günlerce seninle dolu.
Sen gecenin aynasısın,
şiddetli şimşeksin,
toprağın nemisin.
Koltuk altların sığınağımdır,
parmaklarım kanına dokunur.
Bütün sevincim,
benimkinin sinirlerimin
senin olan tüm yollarını doldurmaya devam ettiği
çiçek çeşmenden hayatın fışkırdığını hissetmek . ~
*
My Diego:
Gecenin aynası.
Gözlerin yeşil kılıçlar
bedenimin içinde,
ellerimizin arasında dalgalanıyor.
Hepiniz gölgede ve ışıkta
seslerle dolu bir alandasınız.
Sana AUXO-CHROME deniyordu: rengi yakalayan.
KROMOFOR: Renk veren.
Hepiniz yaşamdaki sayıların birleşimisiniz.
Amacım çizgileri, formu, gölgeleri, hareketi anlamak.
Sen yerine getirirsin ve ben alırım.
Sözün tüm uzayı dolaşıyor ve benim yıldızlarım olan hücrelerime ulaşıyor,
sonra da ışığım olan senin hücrelerine ulaşıyor .
*
Bir sevgiliyi hak ediyorsun... Frida Kahlo
Seni darmadağınık isteyen bir sevgiliyi hak ediyorsun
seni aceleyle uyandıran her şeyle ve tüm nedenlerle
ve uyumana izin vermeyen şeytanlar.
Seni güvende hissettiren bir sevgiliyi hak ediyorsun
seninle el ele yürürse bu dünyayı bütünüyle tüketebilecek olan;
kucaklamalarının teninizle mükemmel bir uyum sağladığına inanan biri.
Seninle dans etmek isteyen bir sevgiliyi hak ediyorsun
gözlerine her baktığında cennete giden kişi
ve ifadelerinizi incelemekten asla yorulmaz.
Şarkı söylediğinde dinleyen bir sevgiliyi hak ediyorsun
Utandığınızda sizi destekleyen ve özgürlüğünüze saygı duyan;
seninle uçan ve düşmekten korkmayan.
Yalanları ortadan kaldıran bir sevgiliyi hak ediyorsun
ve sana umut, kahve ve şiir getiriyor.
https://www.fusionweddings.co.uk/post/mind-blowing-love-poem-by-frida-kahlo
***
İBRAHİM ÇİFTÇİOĞLU (Çorum.1952)
Bir önceki yazımızda şiirlerine yer veremediğimiz üretken sanatçımız,
1970 Çorum Öğretmen Okulu’nda başlayan resim serüveni. 1973’de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü; Orta öğretim kurumlarında eğitimci, yönetici. 1986’da Marmara Ün. Lisans Tamamlama ve akademik yaşam. 1998’de emeklilik ve 7/24 saat, sanat yaşamı.
(TÖB-DER) Yönetim Kurulu Üyeliği, Başkanı ve Bölge Temsilciliği görevleri.
UNESCO AİAP Ulusal Komitesi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nde Yönetim Kurullarında ve Çalışma Komisyonlarında görev. Derneğin yayın organı Yayın’ı ve Atölye Gün Işığı ile Pentürk Hayırlı Fanzin'in yayınından sorumlu.
1972'den itibaren ulusal ve uluslararası çok sayıda sergiye katılım. 58 kişisel sergi ile toplumla buluşma. Vakko, DYO, Devlet Resim Heykel Sergisi, 1O.Troya “Plastik Sanatlar Ödülü gibi çok sayıda ödül.
Sanatın düşünsel ve toplumsal yükümlülüğü, kişisel sanat felsefesi ve yaşama bakış açısı ile sürekli çok yönlü yaratma süreci.
‘’Lal Kuşuyum Her Sabah, Ey Gül, Ey Gün’’ adlı şiir kitabını Cemali Bi’ran imzası ile sınırlı sayıda yayınladı.
Çiftçioğlu kendi resmini, bir manifesto gibi vurgular. Bir bölümünü kısaca alıyoruz buraya “Öncelikle resmimin bir yanının otobiyografik olduğunu düşünüyorum. Onların, yaşantımdan damıtılmış özler içerdiğini söyleyebilirim. Öznelden hareketim genelleşir; yersel, evrensel ve toplumsal güncel yaşanmışlık resmimin temel yanını oluşturur. Resimlerim belli bir yaşanmışlığın, algılamanın, bilinç ve yüreğin imbiğinden geçerek, neredeyse imgelere dönüşmüş sonuçlarıdır’’. (https://www.biyografya.com/biyografi/8073)
üryanım, yol adamı ve derviş
sabaha eriştirmeyen gül ve gün
gül ve gün
gül ve gün
seher yıldızını görmek nasip olmasın herkese,
mahrumum, eksiğim, sevgilinin vuslatında mahrem
mahrem
ateş, kuşun ömür ormanında neşe ve kahır
büyük görmek edebe uyar, bana inan şarap iç,
şarap iç,
şarap iç,
bahtının gülü açılsın.
Cemali Bi’ran (İbrahim Çiftçioğlu)
*
dikenli çalının iki ucunda mecnunum, akıllara ziyan
binlerce canım feda olsun gül hanım, gül hanım,
tek güzel gün için cihanı yele verdim, ziyan
ziyan
ziyan
ağzından dile, gözden zule, ziyan, ahret, hilal, koşma,
bu ne biçim sorgu, oysa,
senin kokun yüz yıllık ölüye can bağışlar
ziyan da bir, gün de bir
ne mutlu o gün esen yel bize ulaşır, gazeller
caz ve barak, sabırsız bir sarhoşum,
leyla da ben
gül hanım, gün hanım
gün hanım, gül hanım
gül hanım, gün hanım
Cemali Bi’ran (İbrahim Çiftçioğlu)
*
ey erenler, erdemin güzeller güzeli erenler
bu ne baş dönmesi, nisan yağmuru mu yağıyor? yağsın,
ihmal etme, gülü kokla, yedi deniz ne yazar, çiy tanesinin yanında,
zülfünün büklümlerinde, gece karanlık, klavuz nerede?
klavuz nerede?
klavuz nerede?
serseriliğe yol yok gün aydınlık gecede, oysa atölyede
yüzlerce ab-ı hayat akıyor, ey sanat
ey sanat
ey sanat
yüzün suyunun sevdasına sığındım, dert bire bin
karanlık gecede yaratıcının hikmeti gizlidir, ancak
o da benden, gül hanım
cemali Biran’dan sorulur.
yaptıklarım değil, çözemediğim başka türlü hayat
yapmak istediklerim ödüllendir ben, hayat, ey hayat
hırkamı da attım yürüdüm, gül hanım, gün hanım
yol adamı dervişim, üryan
üryanım, ey gül, ey gün
Cemali Bi’ran (İbrahim Çiftçioğlu)
***
KEMAL ULUTAŞ (Iğdır.1966)
Anadolu üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Edebiyat Fakültesi'nde eğitim.
1990’dan başlayarak sanata ilgi. Pek çok ressamın atölyesini ziyaret, atölye çalışmalarına katılım. Çağdaş Türk ve dünya sanatını izleme ve inceleme. Sanatın görsel eğitim ve birikim boyutu yanında düşünsel boyutunu, sanatın her dalından izleme çabası. Şiire ve şiirsel anlatıma özel ilgi. Yoğun çalışma ve inceleme ile tematik, konunun özüne inmenin düşünsel birikimle bağını sorgulama.
Kendine sanatsal ve düşünsel sorun saydığı yaşamın her türlü sorununu, kaosunu çalışmalarında odak saymak.
Bu güne kadar 40’a yakın karma ve bir kişisel sergide eserlerini topluma sunma. Şefik Bursalı Yarışması gibi jürili sergiye seçilme.
Türkiye’de ilk sayılabilecek bir girişimle doktor ve sağlık görevlisi arkadaş grubu ile Dışkapı Hastanesi Sanat Atölyesini kurma ve onun devamı olarak Sağlık Bilimleri Üniversitesi Etlik Şehir Hastanesi'ndeki görevi yanında, hastane bünyesinde kurulan resim atölyesinde aynı ekiple çalışmalar.
İnsan kendi çaresizliğinde yaşarken
Derin kuyularda
Herkes bir başkasına mülteci
Bir başkasına kör
Bütün cevapları gömelim
Düşlerimiz kırılgan
Düşlerimiz tahrip edilmiş
Esaretin izdüşümleri üzerimize çökmüş
Siyah beyaz bir resim
Kelimeler çaresiz
İklim değişiyor
Hakikat sofranızda yıkanırken
Elbette bir gün
Bir gün sevgilim
Yine döneceğiz
Kemal Ulutaş.Haziran 2007
*
Doğum sancılarıyla ağarırken gün
Uslu uslu bulutları yırtarken güneş
Kentte rüzgâr
Saçların uçuşurken Digor yolunda
Onbinler yollarda
Sessiz
umarsız
yarınsız
Kemal Ulutaş Mart 2005 Iğdır
*
Her sabah,
Gökyüzü solmuş acıları gizler
Ben gizlerim
Sen gizlersin
Anılar parçalanırken
Gölgeler tuzla buz
Şehirde büyük bir telaş
Yolunu gözlerim
Bir siren sesi
Vaktim kalmadı şarkı söylemeye
Kemal Ulutaş. 6 Haziran 2004
***
Son söz
Şiir ve resim ya da resim-heykel ve şiir. Bana göre birbirleriyle kan kardeşi alanlar. Bu yüzden ta MÖ 6. Yüzyılda Simonides tarafından birkaç sözcükle özetlenen bu kardeşlik günümüzde de aynı duyarlılıkla devam ediyor.
Alana ilgi duyan tüm sanat insanlarına saygıyla…
Hasan Pekmezci
13 Nisan. 2024, Ankara