1960’lardan bu yana kendimi Ankaralı saydığım için bu çağdaş ülkenin başkentinin sanatımız üzerindeki etkilerini, umutlarla kurulan ve hüzünle kaybolan sanat kurumlarını kendine dert edinenlerden sayılırım.
14 Ekim 1923’ten başlayarak Cumhuriyet’in kazanımları içinde toplumsal, kültürel, sanatsal yaşama dâhil olan pek çok kurumun son yılların erozyonları içinde yok olduğuna ya da yer değiştirdiğine tanık olmak gibi iç sıkıntıları da elbette söz konusu. Elimizden gelenlerle, en azından yazarak, anımsamak ve anımsatmak sanata katkı yaratanlara vefa ve saygı borcumuz.
Bir sevgili dostumuz, ‘’Biz ulus olarak, bireyler olarak çok güzel, çok başarılı kurumlar yaratmışız, kimlikler, kişiler yetiştirmişiz. Başka uluslara örnek olan çok değerli kurumlar ve kişiler üstelik. Sonra bunları yine kendi ellerimizle, sudan sebepler yaratarak boğmuş, yok etmişiz. Bunun tarihsel, sosyolojik, psikolojik analizini yapıyor musunuz?’’ diye soruyor.
Elbette yapıyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz, kendi çapımızca. Hatta hepimizin düşünerek neden ve niçinini sorgulayabileceğimiz somut veriler var ortada. Ancak yazılarımızın akademik olmaktan çok duygusallığa bağlı olması, yaşanmış somut anılara dayanmasından.
Bugün değineceğimiz konu böyle yok edilenlerin bir bölümü ile ilgili. Ankara çok başarılı galeriler kentiydi, bankaların, holdinglerin her kademedeki sanat insanlarına fırsat yaratan galerileri vardı. Dünya çapında ilk Asya-Avrupa Sanat Bienali gibi sanat olayının yaşandığı, dünyanın sayılı çocuk resimleri yarışmalarının düzenlendiği bir odaktı. Ne varsa İstanbul’a taşıma hastalığıyla, bir iki galeri dışında şimdi yoklar hanesinde. Elbette yeniler ellerinden geleni yapmaya çabalıyor.
Bu yokluğu varlığa dönüştürme çabalarında yerel yönetimlerin katkıları ile sanat tutkunu insanların organizasyonları çok önemli sorumluluk üstlenmeye başladı: Özverili özel galerilerin yanında Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, Zülfü Livaneli Sanat Merkezi, Uluslararası ARTANKARA Sanat Fuarları, Portakal Çiçeği, ÇAĞSAV, BRHD, ARTMEYDAN gibi.
1960’ların başından itibaren İstanbul ve Ankara’da sanat galerileri ve sanat merkezleri ile ilgilenen biri olarak ‘’nerede ne gibi galeri vardı’’ sorularına somut yanıtlar verebilecek birikimle, örneğin İstanbul’da Tarihi Resim-Heykel Müzesi, Fındıklı’da Akademi salonları, Akaretler’de Tatbiki Güzel Sanatlar salonlarında sergileri, Tünel’de Alman Derneği ve Kütüphanesi, Beyoğlu Şehir Galerisi, Taksim’de Fransız Kültür Merkezi ile sınırlı, birkaç sergi mekanı. ‘’İstanbul’da henüz sanat patlamaları olmamıştı... Büyük küratörlerimiz daha doğmamıştı... Özel müzelerimizde uzun kuyruklu sergiler yapılmamıştı. (1)
Tarih 1960’ların manzarası. Ankara’da Bulvar’da PTT’nin üstünde 1963’te kurulan ilk Devlet Güzel Sanatlar Galerisi. Sonra İzmr Caddesi’ne taşındı, Oradan da Zafer Çarşısı. Yine İzmir Caddesi’nde ilk önemli sergilere mekan olan Gazi Eğitim’in ilk mezunlarıından Ferit Apa’nın kurduğu Doğuş Sanat Galerisi’nde düzenlenen Orhan Peker sergisini bugün gibi anımsıyorum. Zamanın sayılı sergileri her an gözlerimin önündedir. Bu nedenle o yıllardan itibaren galeri hareketliliğini takip ediyorum. Örneğin daha sonraki yıllarda birkaç banka galerisi vardı ki çok başarılı sanat insanlarına sergi açma olanağı sağlayan; bunu kitaplarla, kataloglarla destekleyen. Kısaca onlara değinmek istiyorum. Bu konuyu ele alan başka makalelerim olacak. Bunlardan biri Halkbank Sanat Galerileriydi. Atatürk Bulvarı ve sonra Nene Hatun’da ve Farabi Sokakta. Sergilerle birlikte kapsamlı kataloglar, bazı sanatçılar için özenli kitaplar yayınlanıyordu. Fikret Otyam, Ercüment Kalmuk, Zeki Faik İzer, Mürşide İçmeli, Rahmi Pehlivanlı gibi. Bir daha yapılamadı. Bir ara Milli Piyango idaresi Müdürü İlham Küsmenoğlu’nun ilgisi ve desteğiyle Kızılay’da en çok gezilen galeri mekanını düzenlendi. İsmail Altınok, Sühendan Fırat, Fethi Arda, Sabri Akça, Vedat Can ve çok sayıda sanatçı dostla orada toplanırdık.
Elbette daha öncesindeki galeri deneyimlerine de değinmek gerek: Ankara’nın ilk sanat galerileri olarak geçer kayıtlarda, Sanatseverler Kulübü 1948 (Şimdi Sanat Kurumu), Helikon Derneği 1952, Milar Sanat Galeriler 1957. 1950 sonrası Türk Amerikan Derneği Refik Epikman ve Lütfü Günay’ın eğitimcilikleriyle önemli sanat eğitimi kurumu niteliğindeydi, kimler yetişmedi ki buradan. Ardından Türk Alman Kültür Derneği’nin daha çok Alman sanatçılara yönelik kataloglu-kitaplı kapsamlı sergilerle ilk örnekler sayılır; Fransız kültürde düzenlenen Hayter sergisi unutulur mu?
Çok sayıda banka galerisi başarılı sergiler sunarken 22 yıl önce başlayan erozyonla kapatıldı. Bu konuda görevini özveri ile sürdüren Ziraat Galerisine ayrı bir yer vermeli. Özel galericilik de kendi içinde açıldı-kapandı örnekleriyle oldukça hareketlilik gösterir. Bu konuda 1980’lerin başından itibaren Urart, Galeri Z, MiGe, Tanbay, Yaprak, Vakko, Beymen, Galeri Grifon, Evrensel, Başak Sigorta, Altanay, Toprak Sanat, Türkuaz, Doku Sanat, Helikon, Anatolia, Ankara Sanat, Selvin, Arel, Gözde, Akdeniz, Kavaklıdere, Leonardo, Evrensel, Kibele, Transparan, Kent Sanat, Bilkent Galerisi, Dam, Takı, Ekin-Kültür-Sanat, Galeri Polart, IC Sanat, Arete, KAV, Artsürem gibi kapanan çok sayıda sanat galerisi deneyimi yaşandı.
Fatma Tuna’nın tutkuyla yönettiği ve bu yıl 42 yılını kutlayan Galeri Z ile kuruluşunun 37. yılını kutlayarak çalışmalarına devam eden Armoni Sanat’a, özel yer vermek gerekir; sevgiyle andığımız Aynur Pehlivanlı ve Zerrin Özdemir’in Türkiye’de az rastlanır; kardeşçe-uyumla kurup yönettikleri sanatımızda bir sanat döneminin tanığı. Platform A, Galeri New, Siyah-Beyaz. Sevgi Sanat, Detay, Kursart, Fırça Sanat, Nurol, Galeri Sanat Yapım, Galeri Soyut, Arda, Atlas Sanat, Galeri M, Valör, Galeri Grup, BRHD-Tuğrul Velidedeoğlu, Medya Sanat, Emin Antik, Keskinok, Mustafa Ayaz, İsmail Altınok, Artsan Galeri, TİMORA Sanat, Valens Galeri, Galeri SUART, Yavru Kuş Sanat galerilerimiz sergilerle hizmete devam ediyor. Dileriz tümü de uzun ömürlü ve çok başarılı olur sanatımız adına.
Bu galerileri ve Ankara sanat ortamına kattıkları değerleri yeri ve zamanı geldikçe sırayla yazmak amacımız. Örneğin bu yıl çalışmalarını sonlandıran Sevgili Fatma-Yetki Tuna’nın galerisi ‘’Galeri Z’’ yazılırken konunun bir başka anısal yönü ile Söbütay Özer, Vedat Can, Sabri Akça, Oya Kınıklı gibi bugün hayatta olmayan eğitimci-sanatçılarımızı da yad edeceğiz. Saydığımız, sayamadığımız bu galerilerimizle ilgili somut anıları yaşayan bizim kuşaktan olanların duygusal gelgitler yaşaması kaçınılmaz.
Şimdi yoklar hanesinde olan PEKER Sanat Galerisi bu ilk yazımızın ana konusu. Duran Karaca, İbrahim Balaban, İbrahim Örs, Ergin İnan, Fikret Otyam sergileri gibi çok başarılı sergiler düzenleyen, her sergi için kataloglar hazırlayan, ayrıca resim yarışmalarıyla genç sanatçıları destekleyen ama ne yazık ki pek çokları gibi kapanan.
Nisan 2014 yılında Peker Sanat Galerisinde açılan Fikret Otyam sergisi ile ilgili Uğur Ergan’ın yazısından bir alıntı ile başlıyorum.
‘’Erhan Peker’in hiçbir masraftan kaçınmadan hazırlattığı ve önsözünü kendisinin yazdığı 320 sayfalık “Fikret Otyam” kitabı her sanatseverin kütüphanesinde bulunması gereken bir yapıt. Kitap, Oktay Akbal, Hıncal Uluç, Ataol Behramoğlu, Ahmet Say, İbrahim Karaoğlu, Vecihi Timuroğlu, Metin Demirtaş ve Selçuk Oğuz gibi yazarların yazıları ve Fikret Otyam’la yapılmış nehir söyleşiyle birlikte sanatçının ressam, fotoğrafçı, yazar ve gazeteci kimliklerini yansıtan eserleri de içeriyor.
Otyam’ın yaşamından ayrıntılı kesitleri içeren kitabın önsözünde Peker, çok sevdiği sanatçıyı şöyle tanımlıyor:
“Bu diyarı baştan başa dolaşıp, görsel kültürünün atlasını çıkarmış, hafızasını o kültürle parselleyip, o kültürün yaratıcılık evrenini odak olarak seçmiş bir usta Fikret Otyam.” (2 )
“Yazıdan eskidir resmin hikayesi” diyen Peker, düşüncenin rengini ortaya koyanların ressamlar olduğunu vurgulamaktadır.
“İnsan önce kendini, sonra elini çok sevmiş, iki elini daldırmış renklere şap şup vurmuş kayalara, ellerini resmetmiş duvarlarda. Bu defa izini çok sevmiş, o nedenle ilk izler kaya resimleridir” diye anlatıyor Erhan Bey resim sanatına olan ilgisini.
“Sevmiş sevdiklerini, korkmuş korktuklarını çizmiş insanoğlu ve adı resim olmuş” diyerek “Resim sanatına, sanatçılara sahip çıkmak gerekir” diye belirtiyor ve pek çok kimsenin yapamadığını yapıp destek oluyor sanatçılara. Peker Sanat’ın Uğur Mumcu Caddesi Uğur Mumcu Sokağı’ndaki sanat galerisinde birbirinden kıymetli tablolara gözü gibi bakmaktadır Erhan Bey.
Sosyal sorumluluk projeleri denilince akla ilk gelen isimdir Erhan Peker.
Üretimde mükemmeliyet, sürekli gelişim, Ar-Ge çalışması gibi hep farkındalıklar yaratan Peker, insani değerlere çok önem veren, insana yatırım yapan özel bir işadamıdır. (3 )
Bu birikimle başlar 16 Mart 2012 tarihinde, Peker Sanat Galerisi. İlk günden itibaren her aşamasında görev alan ressam Sami Gedik ve sanat yazarı İbrahim Karaoğlu’nun çabalarıyla.
“Erhan Bey inşaat enerji ve son dönemlerinde kuvars yüzey tasarımları alanında işler yapmıştı. Yaklaşık 30-35 yıl resim sanatı ile ilgilendi, ilk aldığı resim Feyha Özsoy hocamızın resmiydi. Daha sonraları kızı Hande'ye resim dersleri aldırmak istediği dönemlerde gittiği sanatçı atölyelerinden edindiği resimler. İlk zamanlarda gördüğü resimleri; daha sonraları aradığı resimleri almaya başladığını ifade etmişti. Bunun için çok sanat okumaları yaptı, müzayedeleri izledi ve çok sık sergilere katıldı.
Böylece büyük bir sanat koleksiyonuna ulaştı. Bu koleksyon ‘’1925-1935 doğumlu ressamlarımızın eserlerini yansıtıyor. Bu da Cumhuriyetimizin ilk yıllarının sanat anlayışını bize göstermesi bakımından çok önemlidir” diyor Yalçın Gökçebağ.
Peker Sanat Galerisi 2016 yılına kadar Mehmet Güler, Sami Gedik, Lütfü Özden, Ege Aydan, Faruk Cimok, Ehsan Ghanbarzadeh, Mustafa Kula, Lidya Sökmen, Mustafa Duymaz, Mehmet Ali Doğan, Duran Karaca, İbrahim Balaban, İbrahim Örs, Ergin İnan, Fikret Otyam gibi ressamların kataloglu sergileri yanında; Türk Resminin 100.Yüzü, Desen, Peker Sanat Ödülleri, Karşılaşma, Yan Yana, Kanaatler ve Nesneler başlıkları altında kapsamlı sergiler düzenledi. ‘’Fikret Oytam ve Türk Resminin 100 Yüzü’’ kitaplarını yayınladı. Gençleri desteklemek için Peker Sanat Ödülleri Yarışmalarıyla çok sayıda gencin alana ilgi duymasına katkı sağladı.
Kendi sanat koleksiyonundan bir kesit olarak; Turan Erol, Orhan Peker, Nevzat Akoral, Fikret Otyam, Duran Karaca, Fethi Arda, Şadan Bezeyiş, Şeref Bigali, Adnan Çoker, Nuri Abaç, Burhan Doğançay, Zeki Kral, Nihat Tandoğan, Özdemir Altan, Necdet Kalay, Ömer Kaleşi, Ali Demir gibi 17 sanatçının eserlerinin bir arada sunulduğu sergi ilgi ile karşılanmıştı.
İlgi çeken sergilerden biri ressam Sami Gedik’in büyük boyutla çalışmalarla, uzun süreli bir proje kapsamında düzenlediği, o günlerde yaşayan ama bugün çoğu hayatta olmayan Fkret OTYAM, Mustafa AYAZ, Hasan PEKMEZCİ, Turan EROL, Erhan PEKER, Yıldız DOYRAN, Zafer GENÇAYDIN, Habip AYDOĞDU, Yalçın GÖKCEBAĞ, Duran KARACA, İbrahim BALABAN, Burhan DOĞANCAY, Lütfi ÖZDEN’in yer aldığı ‘’Portreler’’ sergisiydi.
Bu çok özet anmayı yazarken bir yandan da her galeri ve sanat merkezinin bir bellek tutucusu olmalı diye düşünüyorum. Tarihin ‘’kendi dönemlerindeki olayları yazmakla görevli olan ve Vakanüvis denilen resmî Osmanlı tarihçileri’’ gibi. Galerinin tarihi serüveni, sergi açanlar, sanat etkinlikleri. Böylece zamanın acımasız unutturuculuğuna karşı bir önlem. Her on yılda bir küçük de olsa kataloğlu anma sergisi ‘’Kimler geldi, kimler geçti’’ duygusallığına ne anlamlı birer belge sayılır. Buradaki görseller de Sami Gedik’in kayıtlarından sağlandı zaten.
Bu güzel ülkede sanatın her türü insanlarımızın yaşamında önemle yer almalı. Almalı ki gittikçe aşınmalarla çoraklaştırılan yaşama, doğaya, toplumsal dayanışmaya bağlı insani ilişkilerimiz insanca boyutlarda gelişsin. Sanatsal değerlerimiz ulusal ve uluslararası alanda anlam kazansın.
Bu alanda ne yapılsa saygıya değer. Düşünceleriyle, idealleriyle, emekleriyle katkı sağlayan adlı-adsız tüm kahramanlarımıza şükran duygularımızla.
Hasan Pekmezci
9 Mart 2025, Ankara
Kaynakça
1.https://www.e-skop.com/skopbulten/episod-istanbuldaki-ilk-kapali-gise-blockbuster-sergisine-dair/771)
2.https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ugur-ergan/erhan-pekerin-otyam-sevgisi-26212639
3. https://blog.trilyerestaurant.com/unlu-simalar/sanatla-bulusan-basarilar/