Yazımızın birinci bölümünde tarihsel süreç içinde ressam olup şiir yazan ve şair olup resimle de ilgilenen sanat insanlarının kısa anımsamasını yapmıştım. Doğal olarak şiirin tarihi elbette resim sanatına göre çok eskilere dayanır. Resim sanatının serüveni içinde bu ikili alana ilgi duyanlardan örneklemelere değindim.
Sanatımızda Şair ressamlar konusu o denli ilgi çekiyor ki İstanbul’da bu kapsamda önemli bir seçki sergisi düzelendi.
17 Şairin 176 eseri görülebilir/ Küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez, tasarımını Ulaş Uğur’un üstlendiği sergide, 1890’lardan itibaren Tevfik Fikret’le başlayarak Arif Dino, Nâzım Hikmet, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, İlhan Berk, Metin Eloğlu, Cemal Süreya, Metin Altıok, Oruç Aruoba, Lale Müldür, Zafer Şenocak, Turgay Kantürk, Sami Baydar, Achim Wagner Anita Sezgener, Hicran Aslan ile Sevinç Çalhanoğlu’nun tuval, desen, çizim, eskiz, karalama ve çiziktirmelerden oluşan toplam 176 eseri yer alıyor. Sergide, özel koleksiyonların yanı sıra, İBB Atatürk Kitaplığı koleksiyonunda yer alan ilk baskı kitaplardan da bir seçki hazırlandı.(1)
Bizde şiir ve resim denince kuşkusuz ilk akla gelen, ilk sayılan Tevfik Fikret’le başlıyorum bu bölüme.
TEVFİK FİKRET (1867-1915)
Şair, ressam, eğitimci, Galatasaray Lisesi Müdürü, sanat-edebiyat dergisi yöneticisi.
Tevfik Fikret, 12 yaşında öksüz kaldı. Babası, saraya jurnal edilerek Nablus, Akka ve Antep'e sürgüne gönderildiği için kız kardeşi ile kendisinin bakımını anneannesi ve büyük yengesi üstlendi. Henüz çocukken annesini kaybetmek, onu hayatı boyunca etkiledi. Öğrenimine Galatasaray Sultanisinde devam etti. Bu yeni okula girişi hayatında bir dönüm noktası oldu.
11 yıl öğrenim gördüğü okulunda devrin önemli edebiyatçılarından Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi gibi seçkin öğretmenlerin öğrencisi oldu. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. Öğretmenlerinin teşviki ile yazdığı ilk şiiri, Tercüman-ı Hakikat'te yayımlandı. Nazmi mahlasıyla yazılmış, gazel tarzında bir şiirdi. Okulu 1888 yılında birincilikle bitirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde Servet-i Fünûn topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Türk edebiyatının Batılılaşmasında öne çıkan isimlerden birisi oldu. Farsçada "kuş yuvası" anlamına gelen Aşiyan ismini verdiği evi, yaşamının son yıllarını geçirdiği ve eserlerini kaleme aldığı yerdir ve günümüzde Aşiyan Müzesidir. (2) Eleştirilerine, devrin yolsuzluklarını dile getiren “Han-ı Yağma”, yanlış bir kararla I. Dünya Savaşı’na girilmesini yeren “Sancak Şerif Huzurunda” şiirleriyle devam etti.
‘’..:Şiirler yazıp kendisini resim yapmaya veriyordu. Serol Teber, “Aşiyan’daki Kahin” kitabında Tevfik Fikret’in resim yapma isteğinin, şiir yazma isteğinden önce başladığını ve ressamlığının hayatı boyunca ilerleyip sürdüğünü söylüyordu.
İsmail Hakkı Ertaylan’ın “Tevfik Fikret’in Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri” kitabındaki Fikret’ten bir alıntı, onun resme nasıl kendini vakfettiğini özetliyordu: “Odamın camekânı vardı, orada oturur, yazı yazar, resim yapardım. Büyük bir yazı ile ‘Ressam Tevfik’ yazmış, içerden pencereye asmıştım. Dışarıdan bakınca yazıyı ters gördüm, canım sıkıldı.” Hayatı boyunca resim yapmaya devam eden Tevfik Fikret’in bu ilgisini Cenab Şehabettin, “Kalbi şair, eli ressam” sözleriyle tarif edecekti. (3)
Türk Edebiyatının önde gelen şahsiyetlerinden Tevfik Fikret, aynı zamanda güzel sanatlara ilgi duyan bir ressamdır. Servet-i Fünûn edebiyatçıları tabiatı şiire sokarken onu bir ressam edasıyla kelimelere yerleştirmeye çalışmışlardır. Servet-i Fünûn şairi Tevfik Fikret’in de şiirlerinin birçoğunda ‘tablo gibi şiir yazma’ anlayışına rastlanmaktadır. Özellikle Romantizm akımından izler taşıyan manzara tablolarında şiirsel bir hava hissedilmektedir. Fikret’in gerek resim sanatıyla ilgili gerekse şiir metinlerinde görülen portrelerine bakıldığında, kalemini adeta bir fırça gibi kullandığı görülmektedir. Bu onun güzel sanatlar arasında bağlantı kurmak suretiyle şiirini kurduğunu kanıtlayan bir gösterge olarak değerlendirilebilir. (4)
‘’Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!’’ (5)
*
Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader!
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur;
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta... (6)
*
Haluk’un Bayramı
Baban diyor ki: “Sevinmek çocukların, yalnız
Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;
Fakat sevincinle
Neler düşündürüyorsun, bilir misin? Babasız,
Umutsuz, ne kadar yavrucakların şimdi
Matem çığlığına benzer bayram şarkısı!
Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
Biraz güzellensin.
Şu yoksulluktan sararmış yüz… Evet sevinmektir
Çocukların payı; ama senin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor… Hâluk, dinle!
(Refik Durbaş’ın sadeleştirmesiyle) (7)
Tevfik Fikret Oto portresi Natürmort. Sis Resmi Natürmort
*
3. NAZIM HİKMET (1902-1963)
Anadolu ihtilalini, Mustafa Kemal’i en başarılı anlatan şiirleriyle uluslararası şairimiz.
Nazım Hikmet, Türk şiirine yenilik olarak lirik toplumcu gerçekçiliği, somut güzellikleriyle gerçek doğayı, romantizmi ve serbest vezinle şiir biçiminde özgürleşmeyi getirdi, devrim diyalektiğini ise şiirle bağdaştırabildi. Bunun dışında lirik ve epik şiirlerinde gerçek insanların kaderini yazdı. Onun eserlerinden etkilenip yetişen ve sonra kendi yolunu ve üslubunu bulan birçok kuşak ve yazar yetişti. Şiirlerinde yer alan otobiyografik unsurlar, yoğun duygu ve içtenlik, şairin duygusal, manevi ve fikir dünyasına girmemizi sağlar. (8)
Kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
Okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe’den
Dünyanın en yıldızlı karanlığını.
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel ve rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
Birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: ‘üç’ dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı… Nazım Hikmet. (9)
*
Merdivenlerin üstünde güneş
bir baş yeşil soğan
ve bir insan:
Ahmet Onbaşı.
Balkan Harbine gitti.
Seferberlikte gitti.
Yunan Harbinde gitti.
Ha dayan hemşerim sonuna vardık
sözü meşhurdur. (10)
Çankırı Cezaevi. Yaşlı Portresi.1940. Galeri Z Koleksiyonu. Sarı Seyfettin. Ressamın eşi,
Kalaycı, Çankırı resmi Ankara.
*
BEDRİ RAHMİ (1911-1975)
Türk resminin efsane isimlerinden. Çağdaş Türk sanatı onun çok yönlü, çok üretken ve hocaların hocası sıfatıyla eğitimci yönüyle anacaktır. Bir başka yönü de aynı oranda şiir tutkunu olması. Bu yönü ile de edebiyat çevresinin ilginç profili.
‘’Şiiri şekil bulmuş resim, resmi şekillenmiş şiir olarak değerlendiren Bedri Rahmi Eyüboğlu, ışığa kavuşan her şeyi büyük bir aşkla incelemiş ve bu aşkı renkler ve çizgiler aracılığıyla sunmak istemiştir. Resim sanatını tanıtırken kullandığı ifadeler, bize Eyüboğlu’nun hem şairlik, hem de ressamlık yönünü anlatır: “Resim nedir? Resim, ışığa kavuşan her şeyi büyük bir aşk ile incelemek ve bu aşkı renkler ve çizgiler aracılığı ile insanlara aşılamak sanatıdır. İçerisinde bir ışık, bir güneş tadı olmayan resim bir nakış şaheseri olabilir, fakat resim olamaz. Şair, resimde şiir ve ışık bütünlüğünü aradığı gibi, şiirinde de resim ve ışık güzelliğini arar.” (11) Onun 1938-1944 arası yaşanan ‘’Ressamların Yurt Gezileri- Memleket Resimleri hareketinde Edirne ve Çorum’da yaptığı çalışmalar pek çok sanatçıda olduğu gibi hayatının sonuna kadar eserlerine yansıyan Anadolu’yu tanıma ve eserlerine taşıma birikimi sağlamıştır.
Bedri Rahmi (1911-1975)
Ana ve Çocuk
Kurban resimleri
İstanbul Destanı
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
*
Çakıl
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
*
ARİF DİNO (1892-1957)
Abidin Dino’nun sanatsal üslubunun gelişiminde de büyük payı olan, tasarımları ve şiirlerinin yanı sıra resimleriyle de dönemin kültür sanat dünyasına katkı sunmuş bir sanatçı olarak Arif Dino’yu hatırlamak..
Sanatçı bir ailenin fertlerinden biridir. Abidin Dino'nun ağabeyidir. Ailesinde çok sayıda yazar, ressam, karikatürist ve gazeteci vardır. Öğrenimini yurtdışında yaptı. Boksör, aşçı, sinema oyuncusu, portre ressamı, grafiker, heykeltıraş, sanat eleştirmeni gibi geniş bir yelpazede çalıştı. 1929'da İstanbul'a geldi. 1942'de Alman Faşizmine karşı çıktıkları için küçük kardeşi Abidin Dino ile birlikte ikamete memur olarak cezalandırıldı. 1951'de döndüğü İstanbul'da 6 yıl sonra öldü.
Arif Dino; çizgi ve resim yeteneği, şiir tutkusu-şairliği, yaşadığı dönem içerisinde fark yaratan karakteri, oyunculuk deneyimleri ile öne çıkan, çok yönlülüğü ve farklı kişiliği ile yakın dönem tarihimizin en önemli tanıkları arasındadır. (12)
*
2+2=4
Biri yer
Biri bakar
Kıyamet ondan kopar
Bakan bir değil
Kıyamet
Kıyamet ondan kopar.
*
ÇUKUROVA
Çukurova sabır ovasıdır
Lokmasını
Göç edenleri
bilir
Yakmasını
yıkmasını
boğmasını
bilir.
Çukurova sabır ovasıdır
*
MASAL
Asaf Halet Çelebi´ye
Eskiden
Çok eskiden
Ben senin kölendim
Aşktan yanan bir kölendim
Bir serinlik tesellisi buluyordum
Kirpiklerinin gölgesinde.
Bir köle başımız vardı.
Benim
Sana
Aşkımı sezmiş olacak ki
Kırbacıyla dövüyordu.
Her vuruşu
Bana
Senin bir busen gibi geliyordu.
Ve
Öldüm
"Eskiden
Çok eskiden.
Arif DİNO (13)
Arif Dino Resim ve Heykelleri.
*
ABİDİN DİNO (1913-1993)
Abidin Dino, Kuvayı-ı Milliye resimleri
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
ne boya... Abidin Dino
*
OKTAY RIFAT HOROZCU (1914-1988)
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Oktay Rifat’ı doğumunun 100. Yılında, 2014’te bir sergiyle andı. Sergi, Garip Hareketi’nin ve İkinci Yeni akımının öncülüğünü yapmakla kalmayıp, bütün şiir serüveninde yenilikler peşinde koşan, modern şiirimizin büyük kurucularından Oktay Rifat’ın ressamlığı ele alınıyordu.
Elleri Var Özgürlüğün, 10 Haziran 1914 yılında dünyaya gelen bu büyük şairin hem kişisel yaşam serüvenini hem edebi serüvenini yansıtan, bir yandan da ressamlığına vurgu yapan bir sergiydi. (14)
Kasımpaşa kıyıları tersane
Bir kız sevdim alimallah bir tane
Her dem sevdalıya kız mız bahane
Top çiçeğim deste gülüm
Canım İstanbullum
Aman aman bahane.
Gittim baktım şıkır şıkır Balıkpazarı
Üç tek attım sarhoş oldum ayak üzeri
Üç doluya üç tanecik badem şekeri
Top çiçeğim deste gülüm
Canım İstanbullum
Aman aman badem şekeri.
*
Ağzımın tadı
Ağzımın tadı yoksa hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum!
*
Eski zamanda
Eski zamanda
Büyükler henüz küçük
Ölüler ölmemişti daha
Altmış para şekerin okkası
Portakalın sandığı bir mecidiye
Meyva sebil
Kiler dolu.
Hamam ustası Nazife
Yüzüne bakılır taze
Kâğıtçı Ali Efendi burma bıyıklı
O vakit de sevişmek vardı.
Ağaca çıksak
Yerde kalmazdı papucumuz
Hey gidi günler.
Oktay Rıfat Horozcu Resimleri
*
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)
Orhan Veli Kanık, daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Orhan Veli’nin 1950 yılında kâğıt üzerine mürekkepli kalemle yaptığı oto portre
Necmi Sönmez Yazısından alınmıştır(15)
*
İLHAN BERK (1918 – 2008)
İkinci Yenilerle birlikte şiire anlam yükleme ve yansıtma anlayışından bir kopuşu temsil etmektedir. Şiirde, beş duyu organının algıladığı gerçekliği yansıtmaktan ziyade, şiiri anlam yükünden kurtarma anlamına geliyor. Bunu resim sanatına benzetirsek, olmayanı yapma eylemi olarak nitelendirilebilir. Görülen gerçeklik dışında, soyut anlatımın, dilde deformasyonun hâkimiyeti söz konusudur. Topluluğun bu konudaki en uç ve etkili örneklerini İlhan Berk’in hem yazınsal hem resimsel eserlerinde görürüz. (16)
‘’İlhan Berk gördüğünü yazar, yazdığını görür. Ve şöyle der: “Ben resmi bütün vücudumla yaparım. Fırça kullanmadım ben. Kullandığımı söyleyemem. Başparmağımla boyarım bu resmi. Büyük ustam Chardin gibi. Araya (gövdemin kendisinin dışında) hiçbir şey sokmam, boya hariç. Şiirle, resimle sevişirim ben.”
Bu sevişme şiirde cehennemi bir yangın, resimde ise mutluluk kaynağıdır. Şiir kalkışma, resimse bir yatışmadır İlhan Berk'te. Dişi kentler gibi bakar ikisine de, tıpkı Lizbon'a da böyle baktığı gibi. 'Cebinde güneşle dolaşan' çılgın bir aşık, sapkın bir nakkaş ve çapkın bir şair. Şiirlerindeki kösnüllüğü resimlerine taşımaz, hayır. Sözcükler şiirden taşar ve şiirle resmin buluşmasında bu kez de 'taşkın' bir adam karşımıza çıkar. Resimleri de bu yüzden şiirleri gibi 'müstehcen'dir’’ (17)
1. 1919
Ben dünyaya bir idare lambası altında geldim
Yeryüzü Birinci Dünya Harbi'ni yaşıyordu
Başımın üstünde mendil boyunda bulutlar vardı
Yunan Harbi'nde yanan şehirlerimizi bir dağdan seyrettim
O çadır çadır insanları, askerleri, esirleri
Arkalarında bir gömlekle kaçan halkımızı
İlk topu ilk tayyareyi gördüm
Anam kardeşim ve ben ayaktaydık
Kapanık dükkânlarıyla çarşılarımıza yağmur yağıyordu
Her sınıf insanıyla şehrim dağlara taşınmıştı
O yangından nehirlerimiz, dağlarımız ve çeşmelerimiz kurtuldular.
Yanmış ve yakılmış şehrimize bir akşamüzeri askerlerimiz girdi
Kursaklarında bir parça ekmekle insanlar ayaktaydı
O gün dünyayı ve insanları tanıdım
O gün ayağımın dibindeki şehirden ağlamayı öğrendim
*
2. Acının Adı
Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği
Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi
Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş yavaş
Acının uzun uzun yazılan adı. (18)
İlhan Berk, Resimleri
*
ABBAS SAYAR (1923-1999)
Romancı ve şairlerimizden. Resme özel ilgisi olan bir sanat adamı.1971 TRT Roman Ödülü ((Yılkı Atı), 1973 TDK Roman Ödülü, 1975 Madaralı Roman Ödülü.
“Genellikle büyük öykü niteliğinde görülen bu yapıtında (Yılkı Atı) yeni dili, başarılı çevre betimlemeleriyle orta Anadolu gerçeklerini yansıtırken, olumlu olumsuz kişileri, koşulları içinde ele aldı. Onların ruhsal durumlarını yansıtırken özentiye ve gereksiz uzatmalara, gerçeği saptıran çözümlemelere düşmedi. Edebiyatımızda rastlanmayan bir doğallıkla atların dünyası, ilişkilerini, değişik olaylar karşısındaki değişik durumlarını yansıttı. Bu başarısını öteki romanlarında sürdürmeyi bildi.” (Şükran Kurdakul) (19).
Bedava
Dağ başında karaçalı,
Çaput bağlamak bedava.
Felek gözün kör olsun,
Oturup ağlamak bedava.
Kısmet vermiş aşktan yanı,
Seven kim, sevilen hani?
Sözün kısacası yani,
Gönül eğlemek bedava.
Üzülmesi yoğa vara,
Zaten talihçeğiz kara,
Kuru kuru bulutlara,
Umut bağlamak bedava.
Emreyliyor ayak başa,
Söz getirme göze kaşa,
Müjde olsun dağa taşa,
Derdin söylemek bedava...
Abbas Sayar
*
Üşüyorum
Çevir sıcak bakışlarını üstüme
Erisin boşluktaki beyazlık...
Bu yalnızlık üşütüyor içimi
Oynuyor yerinden köşe taşlarım
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım.
Hiçbir düşünüşe dur diyemiyorum
Ben benim olmaktan çoktan çıkmışım
Kapalı bir kapı sanıyordum kendimi
Meğer ardına kadar açıkmışım.
İçimde iki başlı bir adam var
Biri beni biri seni düşünüyor
Üstelik ben de seni, ben de seni anıyorum
Üç dünya birbiri peşinde dönüyor.
Üşüyorum
Hasret ağır bastı üstüme
Oynuyor yerinden köşe taşlarım
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım.
Abbas Sayar
Abbas Sayar’ın Kendi Kitap Kapaklarında yer alan resimleri
*
KAYIHAN KESKİNOK (1923-2015)
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde Refik Epikman ve Malik Aksel’in öğrencisi oldu. Yurt dışı deneyimini Lozan Güzel Sanatlar Okulunda yaşadı. Türk resim sanatının ve sanat eğitiminin idol hocası olarak yetiştiği Gazi Eğitim’de çok sayıda öğrencinin ufkunu açtı. TRT Artistik Hizmetler Müdürlüğü yaptı. Sanattan ve öğrencilerinden yaşamının sonuna kadar kopmadı.
Cumhuriyet’le yaşıt, tavizsiz Cumhuriyet savaşçısı. ‘’Çocukluğunun ilk yılları, kaçan düşmanın evsiz, barksız bıraktığı, yakıp yıktığı kararmış topraklarda, yanık kiremit kokuları arasında geçti’’. (20) Bu izler onun Kurtuluş Savaşı, Kuvayı Milliye, Mustafa Kemal konularında yoğun duyarlılığının kaynağı sayılır. ‘’Sanatçılar yaşadığı dünyanın, yaşadığı toplumun gözü, kulağı, sesi soluğudur’’ sözünü hayatının ve sanatının her aşamasında göz ardı etmedi. Her zaman bildiğini, inandığını, yazan, çizen, betimleyen üretken bir aydın insan örneği oldu bizim için. 1960’larda bizim kuşağın hayatı ve sanatı anlama, sanatın evrensel değerini kavrama bilinci kazanmamızda etkisi-katkısı yadsınamaz. Sanat felsefesinin aynı zamanda bir hayat felsefesi olduğunu özümleyebilmişsek onun sayesindedir.
Kayıhan Keskinok Resimleri ve Şiirleri
Carmen Ve Don Jose II
“Ben doru Arap kısrağı özgürlük
Bilirdim ah bilirdim Don Jose öldürüleceğimi bilirdim
Kurşun döküm ocaklarda
Kara yağmurlar
Orada Sevilla’da
Kırmızı al kömürle yazıldı yüreğime
Üç karış kastenyetim
Gecelere sığmayan
Manzalina şarabı dudaklarım”
*
Kaçışın Gizemi
Nemli ekim yaprakları arasından
Süzülmüş aşk gibi
Kamaştırıyor gözlerimizi
Europe
Üryan
Uzanmış sere serpe
Ekim yaprakları arasından süzülmüş aşk gibi
Sereserpe
Aşk bahçelerinde
Zeus tanrılar tanrısı çapkın mı çapkın
Uyarak çağıl çağıl çağlayan
Yürek çırpıntılarına aşkın
Sırtında Europe
Üryan
Sereserpe
Ekim yapraklar arasından süzülmüş
Uçarlar okyanuslara.
K.K.(Kayıhan Keskinok)
*
METİN ELOĞLU 1927-1988)
Şair Ressamlarımızdan. Resim alanında DYO gibi önemli jürili sanat sergilerinde resimleri sergilendi.
Hakkında tezler yazıldı; ‘Tezimizin konusunu 1943 yılında Kovan dergisinde ilk şiirini ve bununla birlikte Düdüklü Tencere, Sultan Palamut, Odun, Horozdan Korkan Oğlan, Türkiye’nin Adresi, Ayşemayşe, Dizin, Yumuşak G, Rüzgâr Ekmek, Hep, Ay Parçası ve Önce Kadınlar adlı kitaplarını yayımlayan Metin Eloğlu’nun şiirinde mizah unsurları oluşturmaktadır.
Metin Eloğlu’nun şiirlerinde başta ironi olmak üzere mübalağa, teşbih, teşhis, tezat gibi çok çeşitli mizah teknikleri kullanılır. İncelemede Eloğlu’nun şiirlerinde komik unsurunu nasıl sağladığı, yukarıda birkaçı anılan tekniklerin ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulmasıyla ortaya konulmuştur. (21)
“Bir konağınız var dayalı döşeli;
Kapıda arabanız, oda oda mutluluğunuz;
Kadehte kuşsütü var, tabakta minare gölgesi…
Biraz da aşk masalı ekleyin bu düzene;
Eklediniz mi?
Oh, yaşamak ne güzel şeymiş be!
Güzeldir tabii…
(“Zurnanın Zırt Dediği Yer”, Düdüklü Tencere
*
“Eloğlu binlik bozdurur
Ben bozduramam
Eloğlu başını yastığa kor komaz uyur
Ben uyuyamam.
Eloğlu sofrasında dokuz türlü
Benim aç yattığım olur bazen
Benim evim gecekondu
Eloğlunda apartıman.
Eloğlunda ince müzik
Benimkisi aman aman
Benim kuru başım bana yeter
Eloğlunda karı kızan
Ben keçileri kaybettim
Eloğlunda usta çoban,
Bu soyadı bana haram”
(“Eloğlu”, Sultan Palamut, B.Y.B., s. 99)
Metin Eloğlu Resimleri
*
CEMAL SÜREYA (1931-1990)
Çağdaş Türk şiirinin önemli şairi. Adına İstanbul’da sergi düzenlenen şairlerimizden. 40 sanatçının, fotoğraf, resim, video, enstalasyon ve seramik çalışmaları ile Cemal Süreya'nın el çizimlerinin yer aldığı ‘Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor, Cemal Süreya’yı Anlamak’ isimli sergi, Atakent Kültür ve Sanat Merkezi’ndeydi.2 0cak.2020.
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi gün.
Cemal Süreya
*
Ben kibriti çaktığım zaman
Her şey kırmızıydı yüzün olarak
Ben kibriti çaktığım zaman
Çünkü her yüz bir memlekettir
Ben sigaramı yaktığım zaman
Çünkü her sigara bir kelimedir
Ben sigaramı yaktığım zaman
Güz günleriydi bir şarkı olarak
Bir güvercin ben öldüğüm zaman
Nice hüzünlerden yaprak yaprak
Bir güvercin ben öldüğüm zaman
Cemal Süreya
Cemal Süreya çizimleri
*
KOMET/GÜRKAN COŞKUN (1941-2022)
Uzun yıllar Paris’te yaşayan ünlü ressamlarımızdan. Kıymet Giray’ın değerlendirmesiyle ‘’Düşler dünyasının gizil ressamı KOMET’’. Resimlerinde şiirin ve düşlerin peşine düşen Komet, yarattığı özgün yapıtlarla kendi dünyasının düşlerini kendi tasarlıyor; aşkla ve ölümle, umutlarla ve yok olup gitmekle ilişkili öyküleri betimliyor.
Komet, ‘’1971'de devlet bursuyla gittiği Paris'e yerleşti. Burada Vincence Üniversitesi Plastik Sanatlar Bölümü'nde eğitim gördü. İlk sergisini 1974'te Fransa'nın Rouen şehrinde açtı ve bu tarihten itibaren Salon de Mai (Mayıs Salonu) sergilerine düzenli olarak katıldı. Paris'te bulunduğu sırada Rönesans öncesi İtalyan sanatını, Pompei resimlerini ve İtalyan Primitiflerini inceledi; bilinçaltının gizemli dünyası üzerine kurulu ancak gerçeklikle bağını koparmayan eserler vermeye başladı. (22)
Genellikle hayal ile gerçeği harmanladığı resim ve gravürleri ile tanınan sanatçı, bir müzik grubundan esinlenerek “Kuyruklu yıldız” anlamına da gelen Komet adını alır. Edebiyatla da ilgilenen sanatçının şiir ve anı kitabı vardır. (23)
Komet (1941-2022)
Fiyatlarımız Fırlamış
Başımızda bir Matematikçi bekçimiz valizleri taşıyan
Ulucami’nin vaizi de dâhil
Çizgimiz büzülmüş esvap mı diyelim
Çeteler de karnımızda hırıldıyordu.
Ne çetesi diye soruyorlar
Cühela işte kalabalık bir hamle ile bakiyesi
Komet.
*
İdik-midik - 3
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım
Zamanı anlayamamıştım
60'lar geçmiş, 70'ler geçmiş, 80'ler geçmiş, 90'lar geçmiş
Yüz yıl geçmiş anlayamamıştım
Seni anlayamamıştım
çünkü sadece kendimi anlıyordum (anlamıştım)
Bir proleter nasıl kübik olabilir,
Bir burjuva hiç sürrealist olabilir mi?
Bir Türk köylüsü nasıl olup da pop art yapabilecek
Anlayamamıştım.
Zannetmiştim ki geçiyordum
Çünkü yoktu terekemde zaman
Geçiyordum Niççe ile kolkola Rimbaud daha çocuktu
Olsam ne çıkar çıkmaz
Olmasaydım ne çıkardı ne çıkmazdı
Ellerim olmazdı
Olmasaydım bunları yazmazdım
Yorgun atları kravatları
Beni görünce ölmüş taklidi yapan böcekleri.
Kuyularda unutulmuş baldırlarla
Otların arasında seğirten
Züppelenmiş kiralık gözlerle ensenizde
Son Pazar günü eski kavakların yanında
Dans ederek
Kırpık eşşekle
Yalan döşşekle
(demek yarpak
kırpak deprek)
Temelsiz söylentilerle
Sokrat mokrat demokrat.
Çağdaş sanatçılar geçiyordu uzaktan
Arka arka yürümeye çalışıyordum.
Komet. (24)
*
HASAN PEKMEZCİ (1945)
13 yaşında yatılı İvriz Öğretmen Okulu ile hayata tutunma. Ve resim tutkusu. Ardından İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim Semineri. Kutsal yuva, Gazi Eğitim. 47 yıl Öğretmen Okullarında, Gazi Eğitim’de, Hacettepe Ün. Güzel Sanatlarda görev ve emekli.
Yazma, çizme, boyama, konuşma işi gücü. 55 kişisel sergi, ÇAĞSAV gibi onur verici ödüller. Yayınlar, kitaplar. 500’ün üzesinde şiirimsi.
Şiire ilgisi Çapa’da öğretmeni Enver Naci Gökşen’den. Behçet Necatigil, Orhan Şaik Gökyay sık sık derslerine gelen ve en yeni şiirlerini öğrencilere okuyan ünlü şairler. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Kitap Kitabevi uğrak yerleri. Birkaç şiiri Molla Çetin Demirel ve Dr. Necati Yalçın’ın kitaplarında yer aldı. Bu yazı kapsamında kendisine yer vermemişti. Şimdi dostlarının uyarısı ile birkaç cümle.
yeni bir gün diyoruz ya
yarından kaç kıratlık umut
umutsuzluk ton ağırlığında yüreğimde
insan yerine kuyu kazıcılar aldı sazı
ne makam var ne düzen, daha insan ilkçağ insanı
resimler yapmış mağara duvarlarına özgürce
ey tarih bakın bu benim, unutmayın.
daha insan, dağ insanı everestin eteklerinde.
*
ressam tarafından eski bir ustanın tablosu hedefteyse
içine dökülen can rengi "benim rengim serviste.
bakılırsa aslına, bedava içki için bedava göz boyama
sinsi sinsi dolaşan genç bir obur kişi olmadığınız sürece
şanslısınız, kimse gerçekten gerçekleri içmez, emek boşuna.
bilmem kaç yüzyılın gerisinde olmanın kuyruk acısı
nasıl yaşar çoğu, tuhaf bir sanat etkinliğinde olmanın kasıntısını
pembe gözlük takarak yudumluyor, bir dahaki sefere.
*
ilk bağlantısız masalımı böyle yazdım yıllar önce
o zaman genç miydim ne
sözcükler ters ters bakıyordu
kim bu yabancı ve de yalancı
yalan salatasıdır cahile, yaşamın, erbabınca
uyusun da büyüsün ninni
gelmesin insan gerçekle göz göze.
Hasan Pekmezci
*
EKREM KAHRAMAN (D.1948)
1971 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü'nde Resim Bölümünü başarıyla tamamlama. Mezun olduktan sonra bir süre ortaöğretim kurumlarında resim öğretmenliği. 1989 yılından itibaren tamamen sanat alanında çok yönlü ilgi içinde çalışma. Sergiler, yarışmalar, ödüller, yayınlar.
Sanatseverler tarafından gerçeğin hayali ve renklerin dâhisi gibi birçok farklı isimle de anılan Ekrem Kahraman, çağdaş Türk sanatı ile geleneği birleştirmeyi amaçlayan ve bu sentezi eserlerinde bizlere profesyonelce yansıtmayı başarmış olan oldukça özel bir ressam diye tanımlanır. Şiirleriyle de ismini duyurmuş olan ressam; yaşamı boyunca çeşitli kitaplar yazmış, birçok sergide sunumlar yapmış ve hakkında belgeseller çekilmiştir.
2007 yılından itibaren Sanatçının Atölyesi dergisini yayımlamaya başlar. Ressamlık yanında Sessiz Bir Aşkı Dillendirmek, Rıhtım ve Ihlamur, Fısıltılar ve Çığlıklar, Aşk Olsun Hayat isimli 4 şiir kitabını okurlarını sunmuştur. (25) Ekrem Kahraman.
Ekrem Kahraman Resimleri
Sessiz Bir Aşkı Dillendirmek
Ararlarsa bir gün beni,
Baharda bir erik dalı gibi çarparak pencereme.
Önce güzel bir akşamüstüne sor.
Portakal çiçekleriyle hatırlanan;
Rastgele bir pazartesiyi;
Öğrenci ve zil sesleriyle çınlayan;
Bir okul bahçesini.
Yeni dönmüş köyünden,
Utangaç bir zerdali ağacını… Ekrem Kahraman (26)
SON SÖZ OLARAK,
Kuşkusuz çok sayıda şairimizin resimle, ressamımızın da şiirle ilgilendiği biliniyor. Ancak bu yazı kapsamında 1950’ye kadar bir yaş dilimini ele alabildiğimiz ressamlarımızı ve şairlerimizi sunabiliyoruz. Gelecekte daha kapsamlı çalışmalar yapılması gereken ve yapacağımız bir alan. Değinme fırsatı bulamadığımız sevgili sanat insanları şimdilik bağışlasınlar bizi.
Sanatın zengin beslenme kaynaklarıyla ufkumuzu genişleten bütün sanat insanlarımıza saygı ile.
PROF. HASAN PEKMEZCİ
2 Şubat 2024, Ankara
(Devam edecek)
Kaynakça
1.https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/imamoglundan-sairler-neden-resim-yapar-sergisine-davet/
2.https://tr.wikipedia.org/wiki/Tevfik_Fikret
3.https://www.milliyet.com.tr/pazar/kalbi-sair-eli-ressam-tevfik-fikret-2109720
4.https://acikerisim.fsm.edu.tr/xmlui/handle/11352/162
5.https://www.antoloji.com/han-i-yagma-siiri/
6. https://www.antoloji.com/balikcilar-siiri/
7.https://www.leblebitozu.com/servet-i-fununun-kurucusu-tevfik-fikretin-eserleri-ve-hayati/
8.https://www.leblebitozu.com/turk-edebiyatinin-ressam-sairleri/
9.https://www.milliyet.com.tr/siirler/memleketimden-insan-manzaralari-siiri-nazim-hikmet-ran-6508281
10.https://www.milliyet.com.tr/siirler/memleketimden-insan-manzaralari-siiri-nazim-hikmet-ran-6508281
11.https://www.leblebitozu.com/turk-edebiyatinin-ressam-sairleri/
12.https://argonotlar.com/sanat-tarihinin-kayip-ismi-arif-dino/
13. https://www.antoloji.com/arif-dino/
https://www.keskinoksanatvakfi.org.tr/ozgecmis/
14.https://sanat.ykykultur.com.tr/basin-odasi/haberler-duyurular/oktay-rifati-dogumunun-100-yilinda-bir-sergiyle-aniyoruz
15.https://www.milliyet.com.tr/kultur-sanat/ressam-sairlerin-dunyasina-davet-6628264
16.https://www.leblebitozu.com/turk-edebiyatinin-ressam-sairleri/
17.https://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/ilhan-berk-resmi-de-yazdi-i-9901
18.https://www.neoldu.com/ilhan-berk-siirleri-40764h.htm
19. https://www.biyografya.com/biyografi/698
20.https://www.keskinoksanatvakfi.org.tr/ozgecmis/
21.METİN ELOĞLU’NUN ŞİİRLERİNDE MİZAH, Hatice ÇALIŞKAN, ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ.2013
22.https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/hayatini-kaybeden-unlu-ressam-komet-kimdir-kac-yasinda-gurkan-coskunun-yasami-1985084
23. https://kultur.istanbul/sair-ruhlu-bir-ressam-komet/
24.https://artam.com/makaleler/sanatci/dusler-dunyasinin-gizil-ressami-komet
25. https://www.artopol.com/sayfa/ekrem-kahraman-kimdir
26.https://www.antoloji.com/ekrem-kahraman/