Asıl mesleğinin, bilinen iş ve uğraş alanının yanında başka alanlardan beslenmenin, buralarda kendini ifade yollarını aramanın ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışanlardan biriyim. Bu yazımızın başlığı Ressam-Heykelci Şairler, Şair Ressamlar-Heykelciler gibi iddialı da olsa amacımız bu gibi farklı anlatım yollarıyla kendilerini, yaşamı kendilerince anlatabilenlerdir. Yaptıkları ister amatörce, ister profesyonelce olsun; Sanat adına tutkuyla bir şeyler yapmaya çalışan insanlara her zaman saygı ile bakmışımdır. Bir şey yapıyorsa, üstelik silah zoruyla değil, severek yapıyorsa’’ düşüncesidir önemli olan; nasıl olsa en başarılıyı aramanın kaynağı da bu istek ve tutku değil midir?
Şair-Sanatçılar yüzyıllar boyunca Michelangelo'dan Picasso'ya kadar şiir yazıp yayımladılar. Bu alanda o kadar çok örnek var ki başlı başına bir araştırma konusu. Bu örnekler özellikle genç sanat tutkunlarında bir ilgi uyandırabilirse…
PABLO PİCASSO (1884-1975)
Pablo Picasso binlerce resim-heykel, seramik çalışmasının yanında pek çok insanın bilmediği 300’den fazla şiir yazmış. Şiir, Pablo Picasso’nun hayatına sonradan girer. Olga Stepanovna Khokhlova ile olan evliliğinin sona ermesinin ardından 1935 yılında ciddi bir şekilde şiir yazmaya başlar. 1935 ve 1959 yılları arasında 300’den fazla şiir. Şiir kitabı ve el yazısıyla şiirlerinden örnekler.
arkanızı dönün
ama aynı zamanda görüş alanında kalın
(şimdi başka bir yere bakın,
başka her şey kafa karıştırır)
tek kelime etmeden öylece durmak
sen göremiyorsun ama ben
gündüzü geceden böyle ayırıyorum
ve yıldızsız gökyüzü
boş kalpten
“köpekler”:
köpekler geceleyin
bahçede gömülü olarak yemek yerler
bir sürü halinde ayı kovalarlar
dişlerinin beyazlığı
yıldızlarla karşılaştırıldığında
pencereler onlara karşı
şeffaf demir çubuklarla kapanıyor
hayat onların aleyhine kapanıyor
sabah onları toza çevirecek,
geriye yalnızca rüzgar
onları karıştıracak
Ve “dünyanın sabahı”:
buzdan kesilmiş bir yüzüm,
binlerce yerinden delinmiş bir yüreğim var,
böylece
hep aynı ses,
aynı jestler ve
kahkahalarım seninle benim aramda
bir
duvar ağır.
en canlı olanlar
en hareketsiz görünenler
samanyolunun arkasında
bir gölge dans ediyor
bakışlarımız yıldızlara doğru tırmanıyor.
Pablo Picasso https://www.openculture.com/2015/08/read-pablo-picassos-poetry.html
*
Boğa
atın karnının geçit kapısını açtığında
boynuzlarıyla
ve burnunu kenara uzattığında
dinler en derinlerin en derininde
ve Aziz Lucy’nin gözleriyle
at ve boğaydı ona saplayan
sonrasında ışıklar sahneye çıksın diye
[…] ve koltuğu görüyorum ve gece giydiğim beyaz forma
ve Paris’te Old England’dan aldığım mavi forma
ve duvarda Goya’nın gravürü:
Lluvia de Toros
boğa güreşçisinin
elektrik ampullerinden
ceketi
en iyi iğneyle dikilmiş
sis
boğa tarafından icat edilmiş. Pablo Picasso
https://manifold.press/bir-sair-ressa
*
15.5.43
flüt, üzüm, şemsiye, ağacın zırhı ve akordeon,
gölün mavi yelpazesinin şekerinin kelebek kanatları
ve gül demetlerinden sarkan iplerin ipeklerinin gök mavisi dalgaları,
merdivenlerin gül demetlerinden sarkan
Sayısız büyük güvercin seli,
çanlara sabitlenmiş prizmaların kesici demetleri üzerinde
sarhoş olarak salıverildi,
yanan binlerce mumla çürüyor,
her yay telinden sarkan fenerlerin
nazik akrobasi hareketleri
ve kesin şafakla aydınlatılan yeşil yün sürüleri
Pablo Picasso
https://www.escapeintolife.com/literature-essay/picassos-poetry/
*
8-9 Kasım 1944
mürekkep çalılarının üzerinde taze tereyağlı dantel yelpazeleri
doygun dağınık tanrılar halinde açılıyor
gül ağacının balmumundaki arının kanadında
şarkı söyleyen akkor kristal,
yağlanan tüylerden parfümlü erkek seslerinin
kartlardan yapılmış havadar evlerini
narin ve esnek kaşıklarla topluyor
yol sütle dolu kavanozların
mucizevi gökkuşağı desenleri yüksek sesle bağırıyor
gök mavisi mavi iki ayağıyla atlıyor
aynanın tropiklerinde bütün elleriyle pencereye asılı
Pablo Picasso
https://www.escapeintolife.com/literature-essay/picassos-poetry/
*
gezginin balkonu kokteyl saati
roket yörüngesi okyanus gemisi yükseliyor
sımsıkı dişsiz hayır guernica yok bam bam bam
muhabiri noter cumhuriyeti
adres defteri kadran rakam 8
bin yapboz parçasıyla kömürleşmiş
bir kumsal gibi sahte kara
karanlık mezarlık rahim çıplak süt cam aydınlatılmış
ayak izi mum ışığında turizm ve alev
aşısı yorgunluk kusmuk tırnağı balık
bandajlı bir yankıyı hareket ettiriyor **** o **** onun
tanıdık zil müziği **** ikisi de **** hepsi
esnemiş gömlek kolları İspanyol şekerlemesi lastikleri
kesti (bir ressam olarak başarısız olduğu için tıraş oldu) karınızın kürk mantosu)
***** Barcelona kırmızı alarmı
çarpık dizli kırık sıkma kutusu el yok
ayakta yer sadece bayanlar önce (lütfen)
düğmeleri açılmış sorgulama kahve ruloları (dur)
denizcinin bitki örtüsü (dur) sabah erken çay (dur)
kolsuz menüler ( dur) pembe katedral parmaklar (dur)
ve (yeniden başla) hareket
ediyoruz
bir gözün içinde hareket ederek adım adım
ilerleyen bu göz
*
buzdan kesilmiş bir yüzüm var,
binlerce yerinden delinmiş bir yüreğim var, her zaman
hatırlansın diye
aynı ses,
aynı jestler
ve kahkahalarım seninle benim aramda bir duvar kadar
ağır , en canlı olanlar, Samanyolu'nun arkasında en hareketsiz görünenler gölgeler dans ediyor bakışlarımız yıldızlara doğru tırmanıyor
https://hellopoetry.com/poets/pablo-picasso/
*
Alçı ve taştan duvarlara
bastırılmış kağıt çiçeklerin
gölgesinde hâlâ parıldayan
duman ve kömürle
çıplak bir şekilde çizilmiş
kırmızı yanan kışın küllerini
süpürdün
Pablo Picasso
https://hellopoetry.com/poets/pablo-picasso/
***
ETEM BAYMAK (Kosova.1952)
Prizren Yüksek Pedagoji Akademisi mezunu. Priştine radyo ve gazetelerinde gazetecilik yaptı, Bu görevinin yanında aralıksız resim ve şiirle uğraştı.
Şiir ve yazıları, Birlik (Üsküp) gazetesinde yer aldı. Beş şiir kitabı yayınlandı, şiirleri altı yabancı dile çevrildi. 20. Yüzyılın Karagöz ve Hacivatı adlı oyunu 1986’da Priştine Televizyonunda gösterildi. İnek ile Sinek (1987), Gül ve Diken (1988) ve Caro ile Curo (1989) adlı oyunları da radyolarda yayımlandı. ‘’Türkçem-Rumeli’nin Onur Bayrağı’’ kitabı okunması gereken eserlerinden biri. Resim alanında da üretken bir sanatçı olarak elliye yakın kişisel sergisi Yugoslavya, Türkiye ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sergilendi. Çok sayıda uluslararası sanat çalıştayına davet edildi. Kosova Türk Sanatçılar Derneği sanat yönetmenliği yaptı. Kosova Türk Yazarlar Derneği üyesi.
RUMELİ’DE ESKİ BİR GRAMOFON
Rumeli’de eski bir gramofon çalar
Sen Hicaz Faslı’nda bekleyip durursun
Kurtlar sofrasında bir dilim soğan ve tuz
Ve geçmişin mumları yanar Bizans kiliselerinde
Sonra bir ezan sesi Kosova ovasından
Kovulmuş rüzgârlar getirir
Gelen atın üstünde o muydu yoksa?
Yoksa/ ıhlamur ağaçlarına konan kuşlar mıydı?
Ağır aksak bir tanbur taksimiyle
Vardar sularında Yahya Kemâl dizeleri akıntıya kapılır
Bit pazarında fesime püskül bulurum
Saatime köstek yokmuş diyor kunduracı Sülo
Bir zamanlar/âh bir zamanlar…
Bu yerlerde taşın dibinde gül biterdi
Ölüye ağıt/geline türkü yakılırdı
Şimdi
Rumeli’de yorgun bir gramofon çalar
Sen Hicaz Faslında bekler durursun…”
Ethem Baymak / Kosova
*
Bir akşam zamanı kar yine yağıyordu ki
şehir upuzun uykusunda
Sıcacık çorbasını yudumladı
Zamanın dişleri bir bir oluyor
Saatin ters dönen akrebine inat
İki kişi geldi /siyah deri paltolu
Kapıyı çaldılar /babamı aldılar.
Anam / anadilimi ve beni gizledi
Şiirimin son dizesinde…”
***
ŞAFAK GÖKŞİN (Bolu.1938-2022)
Bolu Öğretmen Okulu-İstanbul Çapa Öğretmen Okulu Resim Seminerinde ve ardından Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde sanat eğitimi. Eşi Müzik öğretmeni Yurdanur Gökşin’le birlikte Sivas Pamukpınar İlköğretmen Okulu’nda ve Arifiye Öğretmen Okulunda görev. Daha sonra, Adapazarı Lisesi ve İzmir Okullarında resim öğretmenliği. İzmir’de kurucusu olduğu Gökşin Sanat Evinde sanat eğiticiliği.
Resim çalışmaları-sergileriyle birlikte öğrencilik yıllarından başlayarak yaşamı boyunca süren şiir tutkusu ile iki şiir kitabı.
Düşünür dururum böyle
Bir boğuk yankı kulaklarımda
Ellerimde bir soğuk sarı
Susarım.
En koyu renkler oturur gözlerimde
En acı yeşiller uçuşur
Tüm kırmızılar erir erir de
İçimde bir volkan tutuşur
Düşünür dururum böyle
Akar kalırım
Uçan kuşların ardından.
*
Uzansan
tutarsın ellerimi
Mor dağlara akşamlar inerken
Buruk bir sevinç sarar
Her yanını
Ilık damlacıklar birikir
Gözbebeklerinde
Boğazında düğüm düğüm olur,
Bir şeyler
Şarkımızı duyarsın
Anılardan kopup gelen
İnce bir yağmur çiselerken
Uzansan
tutarsın ellerimi
Mor dağlara turuncu akşamlar inerken.
***
GÜLSEREN SÖNMEZ (Ankara-1946)
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde sanat eğitimi. 26 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emeklilik. Suluboya, yağlı boya, pastel boya, baskı ve ebru teknikleri ile resim çalışmaları, sergiler yanında çeşitli sanat galerilerinde sanat eğitimi dersleri. Sanat Yazarlığı, Resimle şiir kardeşliği ile çok sayıda şiir denemeleri. Amerika’daki Kadın Sanatçılar Müzesi’ne 1994 yılında kabul edilen ilk Türk kadın ressamı.
1980’li yıllarda Almanya’da yaşayan işçi çocukları için hazırladığı ‘’Türk Dili Türkçe’’ 10 ders kitabı. Çocuklar için 10 öykü kitabı resimleme.
KAVAK
Issız
Köy yollarında tek başına
Kendini dinleyen
Kendini bekleyendir kavak
Rüzgâra, yağmura, doluya
Kara sevgiyle bakandır kavak
Kaybolmuşlara “umut sıcaklığı”
Verendir kavak
Sonsuzluk duygusunu
O ana, o yere,
Getiren
Doğa gerçeğidir kavak.
*
AĞAÇ
Küçücüktüm, büyüdüm
O vardı yerinde
O da büyüdü benimle
Ben yok olacağım
O yaşayacak yine de
*
BULDUN
Ey … insan!
Bulabilecek misin?
Sıcacık bir yürek
Seni seveni
Buldun.
*
Çırılçıplaktı düşüncelerim
Bu çıplaklık üşüttü beni
Korktum…..
“Derin” çıkmazlar “umut”
Arayışlarım
Tanrı ile yaşamın metamorfozuydu sanki.
Gülseren Sönmez
***
ERSAN ÇETİN (Uşak-1959)
1976 Uşak Öğretmen Lisesi’nde eğitim. 1983 Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Grafik Ana Sanat Dalı, Prof. Hüseyin Bilgin atölyesinde sanat eğitimi. Öğrenciliğinin ilk aşamalarından başlayarak tanıdığım; çok başarılı bir sanat eğitimcisi-akademisyen olacağına inandığım sayılı isimlerden. Öğrencilikle eşzamanlı ve sonrası ajanslarda serbest grafiker. 1985 yılında kurduğu Ajans Bayındır’da çok özel grafik tasarım çalışmaları yanında aralıksız resim ve şiir alanına yoğun ilgi. Tematik anlatım ve ana alanı olan grafiksel yalınlık, görsel anlatım gücünün dayanağı. Çeşitli sergiler ve iki şiir kitabı: ‘’Mırıldandım Hayata, 2016 ve Tabiri Caizse, 2018’’
Anahtar
affettim seni geri dön
kapıyı çarpıp
çekip giden düşlerim,
burnumda hala o güzelim kokun
anahtar paspasın altında
o gün, bu gündür ben de evde
yokum.
*
Sokak jargonu V
bitmedi söylenecek cümlelerim ve
Şarjöre döşediğim kelimeler…
Usta…
Kaynak * Dr. Necati Yalçın, Ersan Çetin ile yapılan söyleşi, Şubat 2024
*
Sokaklar - I
fısıltının duyulduğu
gürültünün kaybolduğu
çatılarda güvercinlerin seviştiği
köşe başlarında aşıkların kesiştiği
bir saksı çiçekle çehresinin değiştiği
hiçbir şeyin gizli kalmadığı
hayatın hiç durmadığı
ağacın kökleri
beynin kıvrımları
kalbin kılcal damarları
çocukluğumun sokakları
Sokaklar - II
istemem gözü dönmüş neonlu caddeleri,
cazibeli bulvarları,
o koca devasa asık suratlı meydanları,
bana yeter,
düştüğümde, bir öpücükle yerden kaldıran
çocukluğumun sokakları
Rövanş
gözüm doydu,
gönlüm hep açtı.
küçük fırsatlar yakaladım,
büyükler kaçtı.
galip geldiğim durumların
rövanşını da yaptım,
mağlup olduklarım
nedense,
hep tek maçtı.
*
Borsa
manipüle edilmiş
aşkın oltasındayım...
gidenlerin gittiği
kalanların ortasındayım...
nankörlüğün tavan yaptığı,
hayatın borsasındayım.
*
Cumartesi Firarları
bir punduna getirip,
haftanın yorgunluğuna görünmeden, sessizce,
Demirtepe Köprüsü’nden atlıyorum...
bir solukta Sıhhiye,
Gençlik Parkı’nın önünde şöyle bir nefeslenip,
arkamdan gelen var mı, bakıyorum...
ara sokaklardan tırmanıp,
o gürültü havuzunda, serbest kulaçlarla
kendi kulvarımda bir uçtan bir uca gidip gelirken,
kulaklarım duymuyor artık gözlerim de görmüyor,
kendimden geçiyorum...
isimlerini ezberleyemediğim balıkçı, manav,
kuruyemişçi, sakatatçı,
kimin hizasındayım kokularından anlıyorum...
kaldırımlar, ağaçlar, trafik işaretleri
beni tanıyor, halimi hatırımı soruyor,
çocuklar ve karım
Ulus’a benim, alışverişe gittiğimi sanıyor...
Ersan Çetin
***
KADİR ŞİŞGİNOĞLU (Sungurlu-1962)
1983 yılında Gazi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nde sanat eğitimi. Orta öğretim kurumlarında 12 yıl resim-iş öğretmenliğinden sonra 1995 yılında KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Resim Bölümünde Öğretim Görevliliği. 2000 yılında yüksek lisans eğitimi. Halen üniversitedeki görevi yanı sıra yoğun resim sergileri ve alanı ile ilgili akademik çalışmalar. Çok sayıda ödüllü Resim çalışmaları yanında şiir alanına özel ilgi.
GÜVERCİN
Aşk’tır acıtan, aşk’tır kanatan
ve yandıkça “İnsan-ı Kamil’dir” Mevlana’da güvercin
Yunus’ta mazlum, saf, temiz insan
“Güvercin don’unda pervaz eyler Anadolu’ya” Hacı Bektaşi Veli
Ahmet Yesevi’den selam getirir.
Tebriz ‘den uçar, Kosova’da, Makedonya’da Sarı Saltuk’tan ses verir.
Nazım’ın penceresinde özgürlüktür.
Güvercin Anadolu’da tüten ocak, kaynayan kazandır
Bin yıllık kardeşliktir hainlerin bozmaya çalıştığı
Güvercin yüreğidir güzel insanın
Durunca göğe yükselir…
Ahh Ülkem, güzel ülkem
Göğsü kınalı güvercin ülkem
Aydınlık düşlerinde yıkanır bir gün
Bir tutam maviye çalmış yürek
Ufkunda umut yeşerir
Kadir Şişginoğlu.2014
BABAMA
Yorulmaz sanırdık, durmadan çalışırdın,
Çatık kaşlarının altında kısılmış gözlerinle bakınca
korkardık, saklardık bakışlarımızı
öfkesinden arınmış akşam saatlerinde
iki kelam edelim diye beklerken
yenik düşerdin uykuya, kendinden geçerdi bedenin
belli ki ağır gelirdi hayat
Mavi gömleğinde gökyüzünü göğsüne alıp
Altı güvercin uçurdun
Dördü tutundu hayata
Ben bir tek güvercinimi uçurunca
anladım ki “Baba’lık” zormuş… baba
K. Şişginoğlu. 2014
*
ZEUGMA MÜZESİNDE BULUNAN SAVAŞ TANRISI MARS HEYKELİNE
Ey Mars yenileceksin bir gün kadim barışa
ve seyredeceksin taş kesmiş bedeninle Dicle’yı, Fırat’ı,
kardeşliği sulayan Mezopotamya ovasında
K. Şişginoğlu.2010
***
ALİ SENGER (Kars.1969)
Ressam-Şair ve Yazar, Sanatçı bir ailenin üyesi. Resim ve edebiyata duyduğu ilgi ile başlayan sanat yaşamında, bu yurt ve insanlarımız için hem resim hem de şiir alanında tutkulu çalışmalar. Şiirsel resim dili. Sergiler, şiir kitapları.
ADINI NE KOYARSAN KOY
Uykusuzluğuna düşmüş gözlerim
Geceler berduş hayallerde
Sensizlik kokan yalnızlığım
Bu gece, acının adını sen koydum
Ay bir başka karanlığımda
Bir sen oluyorsun
Yalnızlığına baktığımda bir de ben
Kan çanağı gözlerimde
Bayram arifesinde,
Yastık kenarındaki kırmızı ayakkabıların, ben olabilirdim
Veya komşudan alınmış, parlak kâğıda sarılmış şeker
Bilemedin bayram tadında sarılma
Bitmesin diye edilen duaların gibi
Ne bileyim sen ol da yani
Adını ne koyarsan koy.
Ali Senger
HASRETLERİME İSTANBUL
Uykusuzlukları yakıyor,
Gözlerini gecelerin.
Yorgansız akşamların,
Serinliği var üzerimde.
Bir de boynum tutulmuş,
Dönüp bakamam,
Hasretlerime, İstanbul.
Yüreğimin eklemlerinde,
Kireçlenmiş bir sevda.
Alışkanlıklardan olmasa bile,
Kaçışı yok,
Bu amansızlıklardan.
Göz kenarlarına bulaşmış,
Kırışıklıkları yaşamın.
Çaresizlik koydum.
Günün adını,
İstanbul.
Ali Senger
***
BAHTİYAR
Vapur sesinin güvertesindeyim
İyot kokulu bir martı sesinde
Turkuaz rengine çelinmiş tüm sevdalar
Bugün yürek mayalanmış sevdaya
Rıhtıma bağlanmış bir tekne kadar şımarığım
Sevda kırmızısına
Özlem sarısına bulaşmış yüreğim
Mutluluk pembesiyle oynaşıyor
Nazlı bir beyaz
Tüm renkler dokunmuş sevilerime
Bense bahtiyarım
Ali Senger
*
BENİM HİÇ
Gözlerinin buğusunda kaybolmuştu
Bir sevda masalı
Umutlar
Ferden kesilmiş
Takatten düşmüş
Terk edilmişlikler sarmış sarmalamış
Deli divane gönlümü
Ben hiç kırılmadım
Son dalım da düştükten sonra
Issızlara sığınmış bir yaralı yürek
Kahır dolu sevmeler
Biri terk etmiş anıları
Diğeri acılı bitimlerde
Benim ise hiç kalbim kırılmadı
Yüreğim yüreğini terk ettikten sonra
Ali Senger
***
İBRAHİM ÇİFTÇİOĞLU (Çorum.1952)
1970 Çorum İlköğretmen Okulu’nda başlayan resim serüveni. 1973’de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü; Orta öğretim kurumlarında eğitimci, yönetici. 1986’da Marmara Ün. Lisans Tamamlama ve akademik yaşam. 1998’de emeklilik ve 7/24 sanat yaşamı.
(TÖB-DER) Yönetim Kurulu Üyeliği, Başkanı ve Bölge Temsilciliği görevleri.
UNESCO AİAP Ulusal Komitesi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği'nde Yönetim Kurullarında ve Çalışma Komisyonlarında görev. Derneğin yayın organı Yayın’ı ve Atölye Gün Işığı ile Pentürk Hayırlı Fanzin'in yayınından sorumlu.
1972'den itibaren ulusal ve uluslararası çok sayıda sergiye katılım. 58 kişisel sergi ile toplumla buluşma. Vakko, DYO, Devlet Resim Heykel Sergisi, 1O.Troya “Plastik Sanatlar Ödülü gibi çok sayıda ödül.
Sanatın düşünsel ve toplumsal yükümlülüğü, kişisel sanat felsefesi ve yaşama bakış açısı ile sürekli çok yönlü yaratma süreci.
Çiftçioğlu kendi resmini, bir manifesto gibi vurgular. Bir bölümünü kısaca alıyoruz buraya “Öncelikle resmimin bir yanının otobiyografik olduğunu düşünüyorum. Onların, yaşantımdan damıtılmış özler içerdiğini söyleyebilirim. Öznelden hareketim genelleşir; yersel, evrensel ve toplumsal güncel yaşanmışlık resmimin temel yanını oluşturur. Resimlerim belli bir yaşanmışlığın, algılamanın, bilinç ve yüreğin imbiğinden geçerek, neredeyse imgelere dönüşmüş sonuçlarıdır’’. (https://www.biyografya.com/biyografi/8073)
***
Bir önceki yazıda biyografisi eksik kalan Ressam
MEHMET ALİ DOĞAN (Elazığ-1970)
Karadeniz Ereğli’ de Temel eğitim okulları ve Endüstri Meslek Lisesi Torna Tesviye bölümü.
19 yaşında Ereğli Halkevi’nde ilk kişisel sergi.
1991-1995 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Prof. Dr. M. Zahit Büyükişliyen atölyesinden atölye birincisi olarak mezuniyet. Prof. Hasan Pekmezci’den özgün baskı dersleri.
Yurt içi ve yurt dışında 31 kişisel sergi ve çok sayıda karma-grup sergisi, Sanat fuarlarında, sanat çalıştaylarında görev ve düzenleme. Özgün Baskı ve duvar resimleri alanına özel ilgi. (Ankara’da Anadolu Gösteri Merkezinde 984 m2 dış cephe duvar resmi uygulaması. (Bina yıkıldığı için günümüze gelemedi)
Çankırı Karatekin Ün. Güzel Sanatlar Fakültesinde Yüksek Lisans. BRHD Başkanlığı, ARTMEYDAN Sanat projeleri, Halkbank Sanat Danışmanlığı ve özel ilgi duyduğu sanat eseri restorasyonu gibi sanat hareketleriyle tüm yaşamıyla sanatın içinde.
Yıllarca şiire özel ilgi duyan ve kendi çapında şiirler yazan, resimde de şiirselliği arayan bir sanat anlayışı…
***
KAPTAN MURAT YILDIZ (1968)
Deniz Bilimleri alanında eğitim. Gemilerde görevle Okyanuslar ötesi çok farklı kültürlerle tanışma. ‘’En büyük aşkını maviyle yaşamış. Hayatında her şeyi denizle bütünleştirmiş. ‘’Resimleri mi şiirlerden etkilenmiştir yoksa şiirleri mi resimlerinden? diye yazmışlar biyografisinde. Bunu anlamanın imkansız olduğu bir iç iç içelikle hepsinin buluştuğu tek nokta “denize olan aşk”.’’ şiir ve resim tutkunu Denizci, Kaptan Murat.
Bu serüvenlerle Tüm Halatlar Mola (şiir kitabı) 10. Kişisel resim sergisi.
Ve;
“Denize sevdalı gözler gördüm
ve denize doğru akan nehirler misali yürekler.
Coşmaya meyilli
pervasız dalgalar gibi özlemler.
Ve, toprağa basmaktan çok onunla dans edercesine,
sonu belirsiz kavgalara kanat çırpacak bir albatros gördüm.
Seni gördüm...”
diye anlatır onu yakından tanıyan.
*
Mavilere boğulmak gerek diye başladı söze
Neden Mavi
Oldu mu mavi olacak
Mavi ama harbi mavi.
*
Dedik ya
sakinliğimiz Albatros
yüreğimiz yunus
öfkemiz kasırga
tek ve hür
tek ve yalnız
denizciyiz yani
güldeniz.
Kaptan Murat Yıldız
***
MURAT ÇAVUŞOĞLU (Erzurum.1957)
ODTÜ Makine Mühendisliği.
14 yaşından beri çamurla haşır-neşir. Uzun ayrılıklar olsa da heykel hep hayatında. Kil, bronz döküm, çelik ve çimento.
Boyut, teknik, tematik sınırlara inat ‘’sanatçının zihninde olmayan sürprizlerin kapısını aralamak’’
Heykel gruplarının hareketli ışık altında yarattığı gizemli gölgeler, yansımalar, yanılsamalar.
*
Ellerinle başka eller yaratmak
ve meydan okuyabilmek karanlığa
yitirdiğin dostları unutmadan
dans ettirebilmek çelikle ışığı
koşmak hayallerin peşinde düşe kalka
aydınlığa doğru sıçrayıp
çamurdan bronza yol alabilmek
ve çeliğe su verebilmek en sonunda.
*
SALINCAK
Her ne varsa elde ayakta
kelepçe, zincir, urgan
azad olacağız hepsinden
bitmez gibi duran
akşamların ardından.
Ve ekleyerek birbirine esaretin bağlarını
en güzel dallarına ulu çınarların
salıncaklar kuracağız
kocaman.
Murat Çavuşoğlu
HASAN PEKMEZCİ
13 Mart 2024, Ankara