RESSAMLARIN VE HEYKELTRAŞLARIN GÜNLÜKLERİ/
ESKİZ DEFTERLERİ -4
Ressamlar-heykelciler ve eskiz defterleri konusunda özellikle dış ülkelerde o kadar çok bilgi, belge, makale var ki birkaç yazı konusu olmaktan çok kapsamlı birkaç kitap tasarımı yapmak gerek. Bizde konunun batılı sanatçılar kadar önemsenip önemsenmediğini de sorgulama fırsatını verdi bu yazı serisi bana. Dilerim sanat eğitimi kurumlarımız ve eğitimci dostlarımız bu alanı yeterince öğrencileriyle tartışır hale getirebilirler.
“Özünde: Şiirden Sanata” tamamen kendinizi şiire ve sanata kaptırmak ve daha sonra bu bağlılığı kendi sanat eserlerimizi yaratacak şekilde genişletmekle ilgilidir. Buradaki fikir, belirli bir şiire yaratıcı tepkimizi alıp sırasıyla eskiz, çizim, kolaj, sulu boya veya bunların herhangi bir kombinasyonuyla yanıt vermemizdir. Proje, ruhu canlandıracak, ilham verecek ve besleyecek ilham verici ve ilgi çekici bir şey sunarak bize rutin günlük benliklerimizi bir süreliğine bir kenara bırakmamıza izin veriyor. "Özünde: Şiirden Sanata" iki bölüme ayrılmıştır: ilk bölüm çok sevilen şiirlerden oluşan bir seçki içerir, her birinin çiziminiz için boş bir ön sayfası vardır ve ikinci bölüm en sevdiğiniz şiirler için alanla birlikte tamamen size aittir. Uzun zamandır bir çizime dönüştürmeyi istediğiniz şey. Bu şiir eskiz defteri, sanatsever olan ve yaratıcı çabalarımıza dalmaktan keyif alan bizler (ve arkadaşlarımız) için harika bir hediyedir. Her şeye sahipmiş gibi görünen biri için alışılmadık bir şey bulmanız gerektiğinde de hayat kurtarıcıdır. Ayrıca "Özünde: Şiirden Sanata - Şiir Cep Eskiz Defteri" adlı bir cep eskiz defteri de mevcuttur. Cep eskiz defteri her yere yanınızda taşıyabileceğiniz kadar küçüktür, böylece beklenmedik anlarda çiziminiz için fikirler ortaya çıktığında bazı ön eskizler veya karalamalar yapabilirsiniz. https://www.amazon.com/Essence-Poetry-into-Art-Sketchbook/dp/1533474494
‘’Sanatçıları eskiz deftrleriyle yeniden keşfetmek’’ sözü bir anlamda sanatçıyı çok doğal ifadeleri içinde el içine çıkma makyajlarından çok daha özel durumlarında görebilmek demek.
CÉSAR BALDACCİNİ (1921-1998)
Kısaca César olarak da bilinen tanınmış bir Fransız heykeltraştır.
César, normal yaşamda kullanılan hurda otomobiller, hurda metaller, ev eşyaları ve çöp sayılan metal adına ne varsa, bütün eskileri toplayarak güçlü pres makinaları altında sıkıştırma işlemiyle heykele dönüştüren bir sanatçı. Ayrıca genişletme-poliüretan köpük teknikleri ile devasa heykeller ile hayvan ve böceklerin fantastik tasvirleriyle Yeni Gerçekçilik akımının önde gelen karakterlerinden biridir. Cesar’ın çok yıllık birikimlerinin sergilendiği devasa bir sergisini Musée de l'Orangerie' de gezen biri olarak bir sanat insanının kabına sığmaz araştırma, uygulama örneklerinin, yaratma, uygulama cesaretinin elbette sanattaki konumunu boşuna kazanmadığının işareti olarak görmüştüm. Ayrıca devletin de sanatçısına nasıl sahip çıktığının ve ne olanaklar yarattığının örnekleriyle. Paris’in merkezindeki müzede, sekiz salon devasa eserlerle doluydu. Müzenin önünde de ziyaretçi kuyrukları. Bir başka müzede de Rodin’in ve az da olsa Camille Claudel’in heykellerini izlemek için cadde boyunca benzer sanat izleyicilerinin kuyrukları.
CASPAR DAVİD FRİEDRİCH (1774-1840)
Alman Romantizminin önemli ressamlarından. ‘’Erken yaşlardan itibaren ölüme aşina olarak trajik bir çocukluk geçirdi. Annesini yedi yaşındayken kaybetti. Daha sonraki yıllarda üç kardeşini birkaç yıl arayla kaybetti. Bunlardan en trajik olanı ve daha sonraki eserlerinde etkisini hissettirdiği düşünülen, erkek kardeşinin onu buzlu bir gölde kurtarmaya çalışırken boğulması oldu… 1820’lerde romantizmin terk edilmesiyle ünü azalmaya başlamıştı. Bu tarihlerde fakirleşmiş ve arkadaşları tarafından yalnız ve içe kapanık olarak tanımlanıyordu. Aynı zamanda eserlerinde de giderek bir karamsarlık kendini gösteriyordu. 1835 yılında felç geçirdi ve resim yapma yeteneği önemli ölçüde zarar gördü. Yağlıboya ve suluboya kullanamasa da sepya resimler yapmaya ve eski taslakları üzerinde çalışmaya devam etti.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Caspar_David_Friedrich#:~:text=Caspar%20David%20Friedrich%
MONAD BALKAN (Bakırköy-1942)
Şair ve ressam, bürokrat, diplomat. İlk, orta ve lise öğrenimini Galatasaray Lisesi ile TED Ankara Kolejinde, yüksek öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde tamamladı. 1968-2003 arası görev yaptığı Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığında Roma Ticaret müşavir yardımcısı, Karaçi, Sidney, Budapeşte Ticaret Baş müşaviri, Dış Ticaret Müsteşarlığı personel daire başkanlığı, Orta Anadolu İhracatçılar Birliği’nde Dış Ticaret Müsteşarlığı denetçisi olarak görev yaptı. Bakırköylü Sanatçılar Derneği, Ankara Birleşmiş Ressamlar Heykeltıraşlar Derneği, GESAM üyesidir.
Küçüklüğü ve gençliği sanat ortamı içerisinde geçti. Müzik eğitimi alarak yetişti. Edebiyat ve müzik tutkusu yanında Sidney’de pekiştirdiği resim sanatını çeşitli yerlerde sergiler açarak sürdürdü. Bürokratik görevleri dolayısıyla değişik ülkeleri gezip görmek fırsatını buldu. 1969-71 yıllarında TRT Televizyon Dairesi için kısa metrajlı filmlerin Türkçeye çevirilerini yaptı.
İlk şiiri, 1992’de; sonraki yıllarda da şiirleri, çevirileri ve makaleleri ağırlıklı olarak aynı Çağrı dergisinde, ayrıca çeşitli antolojilerde yayımlandı. Bazı şiirleri Macarcaya çevrilerek 2002 yılında Füzetek adlı dergide yer aldı. Ursula adlı (1997) bir şiir kitabı var. Halen yazılarına SANATTAN YANSIMALAR portalinde devam etmektedir.
HATİCE GÜLMEZ NALBANT (Manisa-Kula.1946)
Şehremini Ortaokulu, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu-Resim Semineri/daha sonra Ortaköy’e taşındı. Ardından İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü (Marmara Ün) Resim-İş Bölümü’nde Selahattin Taran-Hidayet Gülen gibi sanatçı eğitimcilerin önderliğinde sanat eğitimi. Hem Seminerde, hem de Eğitim Enstitüsünde aldığı yoğun sanat eğitimiyle kazanılan eser üretme ve toplumla paylaşma bilinci.
Uzun yıllar çeşitli okullarda eğitimcilik görevleri ile birlikte sanat çalışmaları, kişisel atölye ve sanat eğitimi kursları.
Çeşitli kişisel ve karma sergilerde eserlerini toplumla paylaşım.
PAUL CEZANNE (1839-1906)
‘’Her yiğidin…’’ sözü elbette sanat alanında daha çok geçerli. Süregelen görsel ya da sözel anlatımlar bir yana her sanat insanının vitrin-görücüye çıkan eserlerinin geri planında yaşananların öyküsü eserlerin kendisi kadar değer ifade eder. Elbette sanata çok yönlü değer veren, değer bilen toplumlarda. Bu serüven bizim buraya aldığımız sınırlı örneklerde bile ilginç deneyimlerin yaşandığını gösterir.
Cezanne da ‘’hayatı boyunca, kâğıt sayfalarını ve eskiz defterlerini çizimlerle doldurdu. Resimler için fikirler geliştirmek ve gözüne çarpan ilgi çekici bir şeyi (bir manzara, Louvre'daki bir sanat eseri veya bir aile üyesinin veya arkadaşının portresi) hızla yakalamak için çizim yapıyordu. Cézanne'ın eskiz defterlerinin çoğu artık sağlam değil, çünkü çoğu uzun zaman önce ciltlenmemiş ve tek sayfalar koleksiyonculara dağıtılmış. Ulusal Sanat Galerisi, sağlam kalan birkaç eskiz defterinden birine sahiptir. Cézanne Portreleri (25 Mart – 8 Temmuz 2018) sergisiyle bağlantılı olarak bu özellik, başta eşi Hortense Fiquet ve oğulları Paul olmak üzere eskiz defterinden çeşitli baş ve yüz çizimleri sunuyor. Çizimler, Cézanne'ın Paris'te olduğu 1870'lerin sonlarından memleketi Aix-en-Provence'ta yaşamak için geri döndüğü 1890'ların sonuna kadar uzanıyor. Bu hızlı eskizler genellikle resmi portre seanslarının sonucu değildi, evde yapılmıştı ve aile hayatının mahremiyetine bir göz atma olanağı sağlıyordu. https://www.nga.gov/features/cezanne-sketchbook.html
Cézanne bu sade, keten ciltli eskiz defterini yaklaşık on yıl (1875-85) boyunca, özellikle çizimle meşgul olduğu bir dönemde kullandı. Provence manzarası, Paris çatıları ve eşinin, oğlunun ve Pissarro ve Émile Zola gibi arkadaşlarının resmi olmayan portrelerini içerir. Diğer sayfalarda Cézanne, Zola'nın Médan'daki evindeki nesneleri tasvir ederek, Zola'nın 1886'da L'oeuvre (Başyapıt) adlı eserini yayınlamasıyla bozulacak olan dostluklarının yakınlığını ortaya koyuyordu. https://www.themorgan.org/collection/paul-cezanne/sketchbook
FRANZ MARC (1880-1916)
Der Blaue Reiter'in kurucusu Vasily Kandinsky ile birlikte Franz Marc'ın (1880–1916) son çalışmaları, Birinci Dünya Savaşı'nda cephedeyken tuttuğu bir eskiz defterinde yer alıyor. Marc'ın ikinci eşi Maria Marc (1876–1955) sanatçının savaş alanından gönderdiği mektupların yanı sıra bu eskizlerden bazılarını bir araya getirdi ve yayıncı Paul Cassirer bunları 1920'de iki ciltlik sınırlı bir baskı olan Briefe, Aufzeichnungen und Aphorismen'de yayınladı . İlk cilt Eylül ayından itibaren yazılan mektupları içeriyor. 1914'ten Mart 1916'ya kadar olan kayıtların yanı sıra renkli plakalar ve ikincisinde sanatçının eskiz defteri (“Skizzenbuch aus dem felde”) sunulmaktadır.
Marc, 1916'da Verdun yakınlarındaki savaşta öldü. Cepheden gönderdiği mektuplar savaşın kendisini ne kadar derinden rahatsız ettiğini yansıtırken, eskiz defterindeki karakalem çizimler doğadaki hayvanların soyut tasvirlerine odaklandığını gösteriyor. https://www.guggenheim.org/articles/findings/franz-marcs-letters-and-sketches-from-the-front-lines-of-world-war-i
HASAN PEKMEZCİ (Üzümlü-Konya.1945)
Eğitim gördüğü yatılı okulun nitelikli eğitimcilerinin yönlendirmesiyle 1958 yılında yağlıboya resim çalışmaya başladı. O günden bu yana resmin içinde. Kendisiyle aynı aşamalardan geçen eşi Şükran Pekmezci ile sanatı yaşamın vazgeçilmezi sayan bir anlayışın izindeler.
‘’Eskiz defterleri, görsel günlükler, yazılı anılarla eş bellek demektir. Her yazı, her çizi hızla akıp giden zamanın akıntısından bir şeyler kurtarabilme, geriye bırakabilme anlamına gelir’’ düşünceleri hayata bakış felsefelerini oluşturur. Gerisi bir varmış, bir yokmuş oyunu değil mi zaten?
***
Arama motorlarında sanatçılar ve eskiz defterleri, sketchbooks, görsel günlükler başlıklarıyla yapılan taramalarda batı toplumları sanatçılarının Rönesans’tan günümüze bir gelenek olarak sürdürdüğü çok sayıda örnek bulunur, bu konuda yazılan sınırsız yazı ve makalelerle birlikte.
Bu konu elbette bizde de var, sanat eğitimimizde de ilgilenilen bir alan. Ama bu çalışmaların da en az sergilenen tablolar, heykeller, seramikler kadar önemli olduğunun bilinci çok arka planlarda. Çoğu sanat insanına ve sanat meraklısına göre ‘’Karalama defteri değil mi canım’’ gözüyle bakıldığı gerçek.
Yazılarımızın amacı yazılan, çiziktirilen, karalanan her izin; el kadar da olsa, onu çizerken, karalarken yaşanan bir iki dakikanın onun belgesi; geri getirilemeyen, paha biçilemeyen zamanın geride kalan tanığı olduğunun önemsenmesi.
Bu gibi anlık çizimleri paylaşan Urban Sketchers adlı bir örgüt bile var. Yerinde çizim uygulamasına adanmış küresel bir eskiz topluluğudur. Yaşadığımız ve seyahat ettiğimiz yerlere olan sevgimizi, her seferinde bir çizim yaparak paylaşıyoruz. Yıllık konferanslarımızda (biz bunlara Sempozyum diyoruz), dünyanın her yerinden Kent Taslakçıları buluşuyor, çizim yapıyor ve bizzat paylaşıyor. Her yıl bir farklı ülkede, farklı kentte toplanıp çalışmalar yapıyorlar. https://urbansketchers.org/
Dahası Urban Sketchers İstanbul ve Ankara kolu var. ‘’USk İstanbullu çizerlerin maceralarına her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor, bu buluşmamızda da seçtiğimiz yer Gazhane Müzesi oldu. Deli dolu 15 çizer, 30 adet el, sayısız defter, kalem ve fırça ile akın ettik. Her detayı yakalamak için kahramanca mücadele ettik, asla pes etmedik. Akşam olduğunda çantalarımızda bir sürü resimle muzaffer bir biçimde eve dönerken hepimizin çehresinde eminim aynı gülümseme vardı. Sessiz sedasız biçimde böylelikle beşinci yılımıza girmiş olduk farkında olmadan.
https://urbansketchersistanbul.blogspot.com/
Görsel günlüklerin, çizimlerin, betimlemelerin ne denli önemli olduğunun bir başka örneği de 1824-1827 yılları arasında İstanbul’da Bab-ı Ali nezdinde İsveç elçisi olarak görev yapan Carl Gustaf Löwenhielm’ın, ülkede bulunduğu süre boyunca değişik konuları kapsayan 250 resim yapmış olması. Bu tarihsel belge YKB Yayınları içinde sunuluyor, ilgilenecekler için. “Bir Zamanlar Türkiye” albümünde, İsveç elçisinin çizdiği resimlerin yaklaşık yarısı belgesel ve sanatsal değerini vurgulayan açıklayıcı yorumlarla birlikte sunuluyor. Geçmişe tanık olmak isteyenler için sınırlı sayıda basılan bu çok değerli kitap, okuyucusuyla buluşmayı bekliyor. https://kitap.ykykultur.com.tr/kitaplar/bir-zamanlar-turkiye-turkey-as-it-was
Hasan Pekmezci
20 Ağustos 2024, Anamur