M.Ö. II. yüzyılda Galatlar (ki onlar Ankara’yı ilk başkent yapanlardır) zamanında var olduğu bilinen Ankara Kalesi, sonrasında “Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı” dönemlerini de yaşayarak günümüze ulaşmış, ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen bir kitledir.
1884 yılında Ankara Kalesi Hisar Kapısı’nın girişine göre sol burcu üzerine, Ankara Valisi Sırrı Paşa’nın girişimi ve Hacı Süleyman Refik Efendi’nin gözetimi ile bir saat kulesi yapılır. Louis Edel’in aynı yıl imal etmiş olduğu ve Strasbourg’dan getirilen saatin kadran çapı bir metredir. 9 Nisan 1977’de tam da önünde çekilen fotoğrafımın hemen sonralarında bozulan saat, 2006’da kule restore edilene (ve de kimliğini yitirene) değin çalıştırılmaz.
Bu saatle ve önündeki meydanla benim tanışıklığım 1947-1948 yıllarına rastlar. O zamanların Yeni Hayat İlkokulu’nun kale kapısı tarafında bir yerlerinde (şimdiki Hatipoğlu Konağı yöresi olmalı) “Demirfırka Polis Merkezi” vardır. Bu binada görev yapmakta olan babamı bir ziyarete gidişimde, onun oda penceresinin yokuş yukarı tarafında kalan bu saate bakarak, “hayali manyetolu telefon konuşmaları” yaptığımı ve çanını dinlediğimi anımsıyorum.
Kendini Ankaralı olarak tanımlayan ya da öyle hissetmeye başlayan biri için kaleye hiç değilse ayda bir kez çıkmamak (Ankara’da kaleye gidilmez, çıkılır) olmaz. Ankara’da gidilecek yer bulamayanlar, “Ankara’nın nesi var ki?” diyenler için kale, en azından üç “çıkışı” hak edecek bir yöredir. Bunca eski hukukumuz olan “kale”ye, hiç çıkmamış olanlarla, şimdilerde moda olduğu için yenilerde çıkmaya başlayıp nerelere gidileceğini / neler yapılacağını bilemeyenlere, bundan böyle rutine bağlayacaklarını umduğum çıkışları için BENİM önerilerim;
*Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni, her seferinde 2-3 saatten az olmamak koşuluyla yılda 2-3 kez, kitap ya da rehber eşliğinde “özümseyerek-sindirerek-öğrenerek” dolaşmak,
*Amsterdam-Rijksmuseum’dan Rahmi M.Koç Müzesi’ne (Çengelhan) getirilip bir süredir sergilenen Ankara’nın şimdilik bilinen “En Eski Resmi”ni vakit kaybetmeksizin görmek, müzenin özellikle Ankara’ya ilişkin kısımlarını daha da yakından incelemek,
*Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nde müze salonunun yanı sıra güncel sergileri dolaşmak, kışın bir gece konserini izlemek, yaz akşamları bahçesinde günbatımına karşı oturmak,
*Emin Antik ve Galeri-Z’nin sergi ve antika salonlarını dolaşmak, ilkinin en üst katında “kent manzaralı” kahve yudumlamak, antikacı ve eskici dükkanlarında aranmak, Saklı Çarşı’da ve bakırcılarda dolanmak,
Kınacızade Konağı'nda Jülide Gülizar Odası,, 29 Aralık 2022
*Kınacızade Konağı’nın “Halil İnalcık-Jülide Gülizar-Yurdusev Arığ” salonlarını ayırdına varmak, mutfağında bir şeyler atıştırmak,
Sevgili Mustafa "Kırık Plak"ta iş üzerinde, 3 Nisan 2013
*Atmaya kıyamadığınız ama bir türlü arızalarını gideremediğiniz lambalı radyolarınızı, pikaplarınızı, gramofonlarınızı, guguklu ve duvar saatlerinizi, ev telefonlarınızı bir an önce Pirinç Han’da; işini iyi bilen Mustafa Çelik’e (Kırık Plak) teslim etmek ya da geleceklerine ilişkin onun fikrini almak,
Kale Ressamı Kemal Çelik, Pirinç Han'daki atölyesinde, 14 Kasım 2012
*Yine Pirinç Han’daki atölyesinde 1990’dan bu yana, kale ve çevresine ilişkin 1200’e yakın tablo üreten “Kale Ressamı” Kemal Çelik’e uğramak-tanışmak-çalışırken izlemek- bu belgesel tablolarından edinmek,
Pilavoğlu Han ve Oteli, 14 Kasım 2012
*Yukarıda değindiğimiz yenilenmiş hanlar dışında, halen varlıklarını sürdüren ve elden geçirilip işlev kazanmayı bekleyen Yıldız, Yeni Saray, Rençber, Yeni, Kıbrıs, Bala vb. hanların yerlerini keşfedip, yok edilmeden önceki son hallerini fotoğraflamak,
*Kale yöresindeki Satranç, SOKÜM, Kelime, TÜRKPUSAT, İtfaiye Müzeleri ile Türk-Rus Dostlukevi (Ankara Kalesi Kültür ve Sanat Merkezi)’ne de zaman ayırmak,
*Pilavoğlu Hanı’nın takı ve tasarım atölyelerine takılmak, özellikle kışları Borges Cafe’de soluklanmak,
*Artık sadece hafta sonlarında açık olan SCA And Cafe’nin yarım daireden daha geniş manzaralı terasında kahvaltı yapmak,
*Erzurum Dadaş Kahve Evi’nde “Ayşegül Şerbeti” eşliğinde dibek kahvesi içmek, o an ne çalınıyorsa onu dinlemek.
*İç Kale bölgesinde yer alan 77’si tescilli, 171’i tescilsiz toplam 248 yapının Büyükşehir Belediyesi’nin “1.,2.,3. Sokak Sağlıklaştırma Projeleri” ile asıllarına sadık kalınarak nasıl onarıldıkların/onarılmakta olduklarını yakından gözlemlemek için tüm “İç Kale Sokakları”nı karış-karış dolaşmak,
*Ağabeyini Çengelhan’ın eski girişindeki “Meşhur Dönerci Fehmi Usta” yıllarından tanıdığımız, Dursun Usta’nın “Meşhur Dönerci-Köfteci Dursun Usta” dükkanında, kömür ateşinde pişirilip sınırlı sayıda kesilen Ankara Döneri’nin tadına bakmak,
*1958 kuruluşlu Kebapçı Emin Usta’da, yalnız Cuma günleri yapılan “Ankara Tava” sofrasına oturmak, kuru fasulye-pilavını da ihmal etmemek, Dursun Usta'nın ünlü "kömürde" Ankara Döneri, 7 Aralık 2016
Kirit Kafe zemin kat, 16 Aralık 2022
*Kirit Cafe’nin sokağa bakan ikili koltuklarında sevdiğinizle oturup, nitelikli müzik eşliğinde bir şeyler yiyip içerken bir şeyler okumak, kalan boşluklarda bir şeyler laflaşmak,
*Zeytinhane’de Ayvalık ve yöresinin zeytinlerinden-sabunlarından ve Yasemin-Ali İhsan Kara çiftinin “yaratı”larından edinmek,
*Kaleiçi’nde Ankara’nın en eskisi olan 1197-1198 yapımı Alaaddin Camisi ile XVII. yüzyıldan kalma Ramazan Şemsettin Camisi’ni, dışında ise yapılış tarihi bilinmeyen ama 1413-1414’te onarılan Ahi Elvan Camisi ile XIII. Yüzyıl başlarında yapıldığı varsayılan “UNESCO Dünya Mirası Ahi Şerafettin (Arslanhane) Camisi’ni, içlerine girerek gezmek,
Ali Bozdağ'ın "Samanpazarı Kasketleri", 23 Ocak 2013
*Ali Bozdağ’dan bir “Samanpazarı Kasketi” edinmek (şimdilerde kadın şapka ve bereleri de üretiyor),
*Sonra yerleşen milletlerin, önceki milletlerin kültürel varlıklarını, aynen bizim yakın geçmişimizde olduğu gibi; nasıl acımasızca tahrip ettiklerine kale duvarlarında yakından tanık olmak,
1946 kuruluşlu Derman Eczanesi, 18 Şubat 2019
*Cildinizle ilgili sorunlarınızı Derman Eczanesi’nde, Dermatolog-Eczacı Niyaz Dermancı’nın “hazik” parmaklarına ve “kendi yapımı” ilaçlarına terk etmek,
*Bunlarla yetinilmezse kale sınırlarını Çıkrıkçılar Yokuşu’na, Roma Tiyatrosu’na, ARKEOPARK’a doğru aşmak,
bence bir kerede değil, ancak defalarca “kale dolanmaları”nda yerine getirilebileceğiniz “olmazsa olmazlar”dır. Yine bence, ancak bu “gerekler”i yerine getirdikten sonra Ankara Kalesi’ni “gezdim-gördüm-beğendim” diyebilirsiniz.
NOT: Yeni kitabım YİNE ANKARA'da (Kaleli Medya, Kasım 2023) yer alması için bu yazıyı hazırlayıp gönderdikten sonra;
-1 Şubat 2023’te Kale’de Emin Antik’te katıldığım bir toplantıda, sevgili Mustafa Çelik’in 6 ay kadar önce vefat ettiğini öğrenip çok üzüldüm. Dilerim AEG Lambalı Radyom, Dual Pikaplarım, Siemens Masa Telefonum ve Duvar Saatim artık hiç bozulmayacaklardır.
-Ne hazindir ki en son olarak 4 Şubat 2023’te telefonlaştığım sevgili “kale ressamı”akranım Kemal Çelik’i de 31 Mart 2023’te yitirdik. Dilerim Altındağ ve Büyükşehir Belediyeleri ile Kale Derneği benzeri STK’lar, onun hiç değilse geride kalan “Kale ve Yöresi Tabloları”na sahip çıkacaklar ve yörenin belgelenerek onların bir mekanda sergilenmesini sağlayacaklardır.
Sevgili Çelik’ler ışıklar altında huzurla uyusunlar.
SAVAŞ SÖNMEZ
7 Şubat 2024, Ankara