16-17 Haziran 2023
Kırklareli Belediye Başkanı Mülkiyeli kardeşim sevgili Mehmet Siyam Kesimoğlu (ki Trakya Turu’nu planlamamıza ve tur boyunca konaklamalarımızın sağlanmasına büyük katkıları olmuştur), Cumhuriyet Gazetesi’nin 24.3.2023 günlü “Marmara Bölgesine Değer Katanlar” ekindeki yazısında, kentin girişinde konukları karşılayan “kalpler”in bir yüzünde “Mutlu İnsanlar Kenti”, diğer yüzünde ise “Burada yaşayanların nabzı Mustafa Kemal diye atar” yazdığını vurguluyor. Türkiye’nin en huzurlu ve güvenli kentleri arasında yer alan Kırklareli’nin “Mutlu İnsanlar Kenti” sloganıyla özdeşleştiğini; insanların dini inancına-siyasi görüşüne-etnik kökenine-mezhebine-teninin rengine bakmayıp, bütün farklılıkları zenginlik olarak kabul ettiklerini, “Kırklarelinde her renk özgürdür” dediklerini ilave ediyor.
Kırklareli’ni 3 ayrı zamanda dolaşıyoruz.
16 Haziran sabahı günübirlik Edirne gezimizin öncesinde, bir köşesinde geçmişte yaşanan zorlukların anısını yaşatmak için dikilen Göç Heykeli’nin yer aldığı Mehmet Akyürek Yayla Parkı’nda kahve için soluklanıp, konakladığımız Thrace Konak Hotel’in de aralarında bulunduğu Yayla Mahallesi Evleri'ni (kentte eski ve güzel evler sadece bu mahallede değil, her yerde) dolaşmaya çıkıyoruz. Parkın olduğu alan geçmiş yıllarda önce mahalle çarşısı merkezi iken, zamanla resmi binaların ve yönetim birimlerinin bulunduğu, bayramların kutlandığı mekâna dönüşmüş. Bu birimlerin kentin aşağı kesimlerine taşınmasıyla terk edilen evler, bölgenin “Kentsel Sit Alanı”na dönüştürülmesiyle son yıllarda onarılarak, başka kimliklerle yeniden canlandırılıyor. Türk ya da azınlık varlıklı kişilerin bir arada yaşadıkları evler XIX. yüzyıl sonları ile XX.yüzyıl başlarına tarihleniyor. Kimi evler neoklasik tarzda, Rum ustalar tarafından yapılmış, kimileri ise Türk mimarisini yansıtıyor.
İlk yazımızda geçmişini tanımladığımız Thrace Konak Hotel'in (eski Vali Faik Üstün İlköğretim Okulu) bitişiğine Selanik’ten ve AOÇ’den bildiğimiz “Atatürk Evi”nin aynısı inşa edilerek, 17 Ocak 2018’de ziyarete açılmış. Evde o dönemi yansıtan eşyaların yanında Atatürk’ün kimi eşyaları da sergileniyor.
Binanın arka bahçesinde, çiçeklerle oluşturulan “K. Atatürk” imzası bulunuyor. Otel’in diğer yanında Mektep Sokak’ta ve 60 metre kadar ötede, Atatürk’ün babasına ithaf edilen, kent müzesi niteliğindeki Ali Rıza Efendi Kent Kültür Evi oluşturulmuş. 2017 yılı Aralık ayında ziyarete açılan evde Yunanistan-Karadağ-Bulgaristan odalarının yanında, eski dönem eşyalarının sergilendiği odalar var. Çapraz karşısındaki Kaptan’ın Evi’nin onarımı tamamlanmış, yeni görevini bekliyor. Atatürk Evi’nden kıvrılarak şehre dönen caddenin hemen başlarında 50 no.lu Gusto Celepoğlu Konağı (eski Celepoğlu Evi) var (Bu yapıya ileride de değineceğiz).
Onun çaprazında 31 numarada Kırklareli Kültür ve Sanat Evi (eski Türkocağı) bulunuyor. Doktor Peterkof’un Konağı olarak da bilinen ve Osmanlı döneminden kalma iki katlı bu şirin yapı önceki yıllarda Türkocağı-Çocuk Esirgeme Kurumu-Çocuk yuvası-Verem ve Savaş Dispanseri olarak da hizmet verip, 2016’da kültür ve sanata tahsis edilmiş. Odalarında “çömlekçilik-sepetçilik-süpürgecilik-hardaliye-gelin ve damat merasimleri-beşikçilik-peynir yapımı-halı dokuma-peçka(toprak soba) vb.” gibi konularda canlandırma ve bilgilendirmeler bulunuyor. Yayla Caddesi’nin daha aşağı kesiminde 20 numaradaki Papazın Evi'nden (Hayrettin Tuncan Evi) bir önceki yazımın akşam yemeğinde söz etmiştim.
16 Haziran akşamüstü günübirlik Edirne gezimizin dönüşünde bu kez kentin aşağı kesimindeyiz. Bu kesimin merkezinde, 3 kapılı-12 dükkanlı Arasta(Bedesten) ve bitişik duvarlı Çifte Hamam ile Cami’den oluşan Hızırbey Külliyesi yer alıyor. Yapıların tümü, caminin cümle kapısı üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1383 yılında Köse Mihalzade Hızır Bey tarafından yaptırılmış. Az ötede Belediye binasının yanında, Kurtuluş Caddesi köşesindeki, çatısı kiremit kaplı ve değişik mimarili Kapan Camisi 1640’dan kalma.
Kapanma saati sonrasında gittiğimiz için gezemediğimiz, 1894 yapımı eski Belediye, 1994’den bu yana Kırklareli Müzesi olarak hizmet veriyor. Kasaplararası Pasajı, Gümrük Hanı ve Vali Konağı, merak etmemize karşın vakit darlığından dolaşamadığımız yerler arasında.
Akşam yemeği için otelimizin 150 metre ötesindeki, yukarıda değindiğim Gusto Celepoğlu Evi’ne gidiyoruz. 1908’de inşa edilen yapının üçgen alınlığının ortasında Yunan Alfabesiyle sahibi olan Rum Doktor S. K. Celepoğlu’nun adı var. Şimdiki sevimli restoranı işleten Necati Arabacı-Serra Başkur çifti, leziz atıştırmalıkların yanı sıra, Trakya Bölgesi’nin bir çok butik şarabının içiminin yanı sıra satışının da yapıldığı zengin bir “kav” da kurmuşlar (Zaten mekânın bir adı da Dionysos Mahzen).
Kırklareli’nde son dolaşmalarımızı, Tekirdağ’a hareket edeceğimiz 17 Haziran sabahının erken saatlerine bırakıyoruz. Cumhuriyet Meydanı çevresindeki Süzülmüş’ten peynirlerimizi, Tatsan’dan helvalarımızı ediniyoruz. Onarılmakta olan Kırkşehitler İlkokulu'nun(Kocahıdır İlköğretim Okulu) çevresinde bir tur atıyoruz.
Hedefte, 1873’te yapılan Edirne-İstanbul tren hattı sırasında inşa edilen, güzeller güzeli Kırklareli Tren İstasyonu ve Gümrük Binası var. Şimdilerde ilki “cafe”, diğeri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak görevlendirilmişler. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi toplu taşımacılığın, “rantsal” karayolu yapımcılığına ve karayolu taşımacılığına kurban verilmesi ve hattın kullanımdan kaldırılmasıyla “trensiz kalan tren istasyonu”, içimizi çok-çok acıtıyor. Neden olanlara hak ettikleri mesajları gönderiyoruz, ama ne yazık ki sadece içimizden. Gar’dan kente uzanan İstasyon Caddesi, araç trafiğine kapatılarak iki tarafındaki işlevli mekânlarla-heykellerle-çiçeklerle “işlek ve çok kullanılır” bir yürüme yoluna dönüştürülmüş. 12 Ocak 1949 olarak kabul edilen tarihte, tehlikeli görülüp düzenin tetikçileri tarafından Kırklareli’nin Dereköy yöresinde katledilen Sabahattin Ali de unutulmamış.
SAVAŞ SÖNMEZ
2 Temmuz 2023, Artur Sitesi-Karaağaç/Gömeç