UNESCO’nun 17 Ekim 2003 toplantısında imzalanan “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin 1’nci maddesinde Somut Olmayan Kültürel Miras, “toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekanlar” olarak tanımlanıyor. SOKÜM ifadesi, sözlü kültür yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi, beceri ve deneyimleri içeriyor.
SOKÜM’ün belirlediği alanlar ise aynı sözleşmenin 2’nci maddesinde; “Sözlü anlatımlar ve sözlü gelenekler-Gösteri sanatları-Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve festivaller-Halk bilgisi, evren ve doğa ile ilgili uygulamalar-El sanatları geleneği” olmak üzere beş kalemde sıralanıyor.
Prof. Dr. M. Öcal Oğuz konuya Türkiye ve Türk Kültürü açısından bakıldığında SOKÜM teriminin; masal, destan, hikaye gibi sözlü ürünler, aşıklık sanatı, köy seyirlik oyunları, karagöz-meddah gibi gösteri sanatları, doğum-evlenme-ölüm-Hıdırellez-Mayıs Yedisi (Nevruz) gibi toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler, halk hekimliği, halk mutfağı, halk mimarisi gibi doğa ve evrenle4 ilgili uygulamalar ve usta-çırak ilişkisi içinde öğrenilen ve seri üretime dayanmayan tüm geleneksel meslekler yani el sanatları geleneğini kapsadığını, belirtiyor.
SBF’den yarım yüzyıldan da eski arkadaşlarımla, her ayın ikinci Çarşambasında düzenli olarak yapageldiğimiz Müze Buluşmalarımızın 25’ncisini 14 Mart 2012’ye tarihlemişim. O günün öğlen öncesinde Gazi Üniversitesi’nin Beşevler Yerleşkesi’ndeki Mesleki Eğitim Fakültesi Prof. Dr. Ülker Muncuk Müzesi’ni (bina 2024’te yıkıldı), bence Ankara’nın en güzel 3 binasından biri olan o güzelim Rektörlük binası içinde “Gazi Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi ve Sanat Galerisi”ni ve binanın mimarına adanan “Mimar Kemalettin Müzesi”ni gezmişiz. Şömineli “Kır Evi Sosyal Tesisleri”nde yemek molası vermişiz. Öğleden sonra da Merkez Kütüphanesi’nin üst katındaki SOKÜM Müzesi’ni dolaşmışız. Ankara’nın Dergisi’nde ve “Hani Ankara Hangi Ankara?” kitabımda kısaca söz ettiğim üzere bu müze 23 Eylül 2005’te açılmış. İki büyük salonun eldeki ve arşivdeki malzemelerin sergilenmesinde yetersiz kalması nedeniyle de 2014’te, Altındağ Belediyesi’nin Talat Paşa Bulvarı üzerinde, “özgünlüklerinin ne derece korunduğunu mimarların ve şehir plancılarının değerlendirmelerine bırakacağımız” bir biçimde onardığı evlerden birine taşınmış. Müzenin Öz Sokak Kaleli Konağı’ndaki yeni ve büyükçe mekanını, yine sınıf arkadaşlarımla 50’nci müze gezimiz olarak 11 Kasım 2015’te bir daha dolaşmışız.
İzlenimlerimi yazmayı her nasılsa ihmal ettiğim/bir köşede unuttuğum, herkes tarafından bilinip gezilmesi gerektiğini düşündüğüm bu ilginç müzeye 18 Nisan 2025 tarihinde tekrar gidiyorum. 2018 yılında Gazi Üniversitesi’nden Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne devredilen müzeyi, yine Türk Halkbilimi doktora-yüksek lisans-lisans öğrencileri yönetiyor/gezdiriyorlar. Müze Pazartesi hariç hemen her gün okul gruplarının yoğun talebine uğradığından, gidip de kapıda kalmamak için mutlaka 312.3095644 no.lu telefondan randevu almak gerekiyor. Müze sorumluları sevgili İlayda Coşkun ve Büşra Yılmaz ile önce oturup konuşuyor, sonra da müzeyi birlikte dolaşıyoruz (Bu arada, ilk fırsatta görmemiz gereken bir de Gölbaşı SOKÜM Müzesi olduğunu öğreniyoruz).
Giriş holünün solunda Gösteri Sanatları Odası var. Bu odada okullara müze hakkında bilgi veriliyor, amacı ve içeriği anlatılıyor, kısa “karagöz-meddah-köy seyirlik oyunu-orta oyunu” gösterileri sunuluyor. Girişin sağı “ebru” ve “ıhlamur baskı” pratiklerinin yaptırıldığı El Sanatları Odası. Üst kata tırmanan merdivenin duvar tarafı Çıkrıkçılar Yokuşu olarak düşünülmüş.
Üst kat eski bir Ankara Evi olarak tasarlanmış. Merdiven çıkışının tam karşısında Mutfak, onun bitişiğinde Sohbet (Muhabbet) Odası bulunuyor. Bu odada konuk ağırlama gelenekleri anlatılıyor, atasözlerinden örnekler veriliyor, Türk Kahvesi tanıtılıyor.
Karşı tarafta Gelin (Sünnet) Odası ve odadaki boy dolabının içinde Gusülhane var. Köşedeki eski karyola baştanbaşa yazmalarla donatılmış. Odada “evlenme-doğum-diş hediği-kına gecesi gibi konular işleniyor. Koridorla geçilen üst katın diğer yanını büyükçe bir Masal Odası oluşturuyor. Sedirlerin karşısında, anlatıcının yerleşeceği yer minderi kurulmuş.
SOKÜM Müzesi zaman zaman kurslar (sabun-kukla-masal- kış hazırlıkları-seramik-geleneksel çocuk oyunları-geri dönüşümlü dikiş atölyesi-nakış atölyesi), zaman zaman şenlikler (Nevruz, Çiğdem, 23 Nisan Çocuk, 5-6 Mayıs Hıdrellez) düzenliyor. Oyun Odası’nda Dokuztaş-Mangala-Peçiç-Körebe-Topaç-Seksek-Tiktak gibi oyunlar öğretiliyor.
Bu ilginç müzeye önceden randevulaşarak, tercihen çocuklarınızla-torunlarınızla gidin. Gitmişken, halen çıkabilecek formdaysanız yukarılara tırmanıp, kale içinin üç etapta asıllarına uygun olarak onarılan evlerini ve sokaklarını turlayın ve de Hamamönü ile Hacıbayram’ın “kitsch” onarımlarıyla kıyaslayın. Öğle arasına denk getirebilirseniz benim favorilerimden, ya Can Sokağı’nın en yukarısında otoparkın karşısındaki Meşhur Dönerci Köfteci Dursun Usta (eski Çengel Han’ın girişindeki efsane dönerci Fehmi Usta’nın kardeşi)’da “kömürde Ankara Döneri”, ya da Koyunpazarı Yokuşu 48 no.daki Kebapçı Emin Usta (Cumaları Ankara Tava, diğer günlerde kuru fasulye-pilav-cacık)’da, olmadı Çengel Han Müzesi’nin karşısındaki Kirit Kafe’de gözleme-çay/kahve molasında soluklanın.
SAVAŞ SÖNMEZ
28 Nisan 2025, Ankara
Kaynakça:
*Savaş Sönmez, “Gazi Üniversitesinin Tarihi Yerleşkesi ve Müzeleri”, Ankara’nın Dergisi, Yıl:1, Sayı:5, Mayıs 2012
*Savaş Sönmez, Hani Ankara Hangi Ankara?, Telgrafhane Yay., Aralık 2017
*Ankara’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası, ed. Prof. Dr. Öcal Oğuz, AKA-Gazi Ün.-Altındağ Bld., Ankara, 2012