Değerli piyanistimiz Verda Erman'ı anmak amacıyla Kadıköy Belediyesi'nce Süreyya Operası'nda düzenlenen etkinlikte Devlet sanatçısı Gülsin Onay, piyanonun azizliğine uğradı.
Konserin son sanatçısı Gülsin Onay’dı. C. Frank’ın “Prélude, Choral et Fugue “ başlıklı eserinde, Prélude bölümünü gayet iyi bir şekilde yorumladı. Choral'in Poco più lento-Poco allegro bölümünü icra ediyordu ki, çalmayı bıraktı ve seyirciye dönerek, ‘’Özür dilerim, devam edemeyeceğim, maalesef piyanonun mi ve fa tuşları kilitlendi, çalamıyorum’’ deyince, seyirciler önce şaşkınlıkla ne yapacaklarını şaşırdılar, sonra da sanatçıya destek için alkış kıyamet!
Belki de sanatçının başına ilk kez böyle bir şey geliyordu. Sonra da sahneye Hüseyin Sermet ve İbrahim Yazıcı geldiler, piyanoyla hayli uğraştılar, ancak, sorun çözümlenemedi. Herkesteki ortak kanı şu oldu: Demek ki, bunun böyle olmasını Verda Erman istedi ve bizlere böyle tatlı bir anı bıraktı.
Daha sonra tüm sanatçılar hep birlikte sahneye gelerek seyircileri selamladılar. Bu arada, Gülsin Onay ile Hüseyin Sermet arasında bolca şakalaşmalar oldu. Sonra da Gülsin Onay, bu teknik aksaklık için sosyal medya hesabından şu metni paylaştı:
‘’Verda Erman’ın ruhu şadolsun..
Çok değerli, ölümsüz sanatçımızı çok güzel bir konser ile andık..
Ayla Erduran, Hüseyin Sermet, İbrahim Yazıcı ve Güray Başol ile sahneyi paylaşarak müziğimizi O’nun anısına güzel İstanbul dinleyicisi ile paylaştık..
Ancak konserin son eseri olan Franck Prelüd Koral ve Füg’de piyanonun azizliğine uğramamla birlikte, çok ender başıma gelmiş bir olay ile piyanonun iki tuşunun kilitlenmesi sonucunda inanılmaz bir durumla karşılaştım ..
Büyük bir şok ile prelüd ve Koral kısmından sonra Füg’e devam edemeyeceğimi anlayınca dinleyiciye durumu izah ederken sahne arkasından bugün Doğum gününü kutladığımız Maestro İbrahim Yazıcı ardından Hüseyin Sermet sahneye gelerek “mi ve Fa” tuşlarını mekaniği sökerek tamir etmeye çalıştılar. Fakat maalesef olmadı ve Ayla Erduran ile Güray Başol’u sahneye davet ederek beşimiz Gala konserimizin final selamını verdik, coşkulu dinleyicilerimize veda ettik..
Unutulmaz bir geceydi her açıdan..’’
FİLİZ ALİ ANLATIYOR:
Anma gecesinin ilk solisti piyanist Güray Başol, tüm konser boyunca arka fondaki Verda Erman fotoğrafı önünde, W. A. Mozart’ın KV 397 Re Minör Fantasia’sını seslendirdi.
Sonra sahnedeki kürsüye konuşmacı olarak, müzikbilimci Filiz Ali gelerek, Verda Erman hakkında şunlarI anlattı:
‘’ Verda Erman, müzisyen bir ailede dünyaya gelmiştir. Anne ve babası da müzikle ilgilendiği gibi, ablası Leyla Altuna da opera sanatçısıdır. Onu İstanbul Şehir Operası’nda çalıştığım zamandan hatırlıyorum. Feridun Altuna da Ankara, İstanbul Şehir ve daha sonra da İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde rejisör ve başrejisör olarak görev yapmıştı. O dönemlerde, İstanbul’un köklü ailelerinde olan bir gelenekle çocuklarına keman, piyano, şan ve diğer müzik aletlerinin derslerini aldırıyorlardı. İdil Biret ve Verda Erman’ın aileleri de böyleydi.
Bu dönemde İstanbul’da çok önemli bir müzik pedagogu vardı, Rana Erksan. Verda Erman dahil birçok sanatçının yetişmesinde çok büyük yararları olmuştur Erksan’ın. Onun tedrisatından geçmemiş hiçbir müzik öğrencisi yok gibidir o zamanlarda. Bir efsane olan ve 1970 lere kadar süren eğitimi sırasında Verda Erman da ondan çok iyi bir eğitim almıştı. Daha sonra başka bir efsane olan Ferdi Statzer’in öğrencisi oldu Verda Erman ve diğer birçok öğrenciler.
Bu eğitimler böyle sürerken, bir yandan da Saray Sinemasında düzenli klasik müzik konserleri yapılıyordu. Özellikle İstanbul Şehir Orkestrası konserleri idi bunlar. Verda Erman, Harika Çocuklar Yasası’nın uygulayıcılarından olan Ulvi Cemal Erkin’in yardımları ile çok küçük yaşta Paris’e giderek müzik eğitimine devam ediyor ve doğru eğitimcilerden ders almasını da sağlıyor. Bunlardan özellikle Marguirete Long en önemli olanıdır. Verda burada ilk olarak ‘’Paris Şehir Ödülünü’’ alıyor. Bu da onun önünü açarak, hem Avrupa hem de Türkiye’de konserler veriyor. Böylece Dünyanın birçok yerinde konserler verme imkanı buluyor.
Bu arada New York’ta, Verda Erman’a çalışmalarından dolayı 14 kişi arasından 4 kişiden biri olarak bir ödül veriliyor. Bu ödül onun önünü açıyor ve her yerde konserler veriyor, plak kayıtları yapıyordu. Bu arada evlendi, ancak sanat yaşamını bırakmadı.
Verda ile en son bundan 10 yıl önce Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Ersin ve Gülsin Onay’ın da olduğu bir jüride beraber olmuştuk. Gençlere Verda’nın ne denli önem verdiğini burada daha iyi öğrendim. Onun aramızdan bu kadar erken kaybolması gerçekten çok üzücü. Onu yetiştirdiği öğrencileri onun anısını yaşatacaklardır. Bir üzücü durum da onun konserlerinin yeterince kayıt altına alınmamış olmasıdır. Bu kayıt eksiklikleri maalesef birçok sanatçımızın meslek yaşamlarında bir boşluk yaratmıştır.”
AYLA ERDURAN, GÜRAY BAŞOL, HÜSEYİN SERMET
Filiz Ali’nin konuşmasından sonra konsere devam edildi. Şef ve piyanist İbrahim Yazıcı F. Chopin’in Op. 6 1 No.lu Fa Minör, Op. 17 4 No.lu La Minör ve Op.63 3 No.lu Do Minör mazurkalarını seslendirdi.
Daha sonra sahneye gelen ilerlemiş yaşına rağmen hala keman çalabilen Ayla Erduran, Güray Başol’un piyanosu eşliğinde C. Frank Keman Piyano Sonatı'nın Recitativo-Fantasia; Ben moderato bölümünü seslendirdi ve yaşına hürmeten seyirciden uzun süren alkışlar aldı.
Piyanist Hüseyin Sermet ise R. Schumann’ın 12 parçadan oluşan Op.2 Papillons (Kelebekler) adlı eserini harika bir sunumla yorumladı ve hak ettiği alkışı da aldı.
ABLASI NİYE GELEMEDİ?
Verda Erman’ın opera sanatçısı olan ablası Leyla Altuna, Marmaris’te geçirdiği kaza nedeniyle ayağı kırıldığı için bu konsere gelememişti. Orada fizik tedavi görüyor. Kendisi ile görüştüğüm Altuna şunları söyledi:
‘’Verda ile aramızda 13-14 yaş farkı var. Ben Konservatuvarda Ren Gelenbevi’de okurken evde egzersiz yapardım, o da 3 yaşındaydı. Onu Konservatuvara hocama götürdüm, o zaman ondaki yeteneği fark etti. Eğitime başlama yaşı da gelince Konservatuvar’da okumaya başladı. Ben birkaç yıl sonra evlendim. O henüz 12 yaşındaydı. Bir kedimiz vardı, o kadar çok ağladı ki, kedinin tüyleri onun gözyaşından ıslanmıştı. Yıllar sonra bazı nedenlerden dolayı aramız açıldı. Ben buna çok üzülüyordum. Bu dargınlığımız oldukça uzun sürdü. Sonradan barıştık, tekrar dost olduk. Ama kardeş olduğumuzu hep aklımızda tuttuk. Çok erken kaybettik kardeşimi, huzur içinde uyusun.’’
Verda Erman’ı anma konserinin oluşmasını sağlayan, tüm bu sanatçıları bir araya toplayabilen, üstelik tüm salonu tamamen doldurmayı başarabilen Süreyya Operası yönetimine çok teşekkür etmek gerekiyor. Onların bu kadirşinas çabaları, Verda Erman sevenlerini de salona topladı. Bravo Süreyya Operası yönetimine, bravo seyirciye.
İSMAİL HAKKI AKSU