Avrupa saraylarında büyük bir ilgi yaratan ve kısa sürede tüm asilzadelerin büyük teveccüh gösterdiği opera sanatı, çok geçmeden Osmanlı Sarayı’nda da merak konusu oldu. Osmanlı padişahlarının annelerinin ve eşlerinin de Avrupalı olmasının bunda etkisi vardı. Osmanlı’nın Viyana’ya ve Fransa’ya gönderdiği elçiler, krallar tarafından operalarda ağırlandılar. Bunlardan biri de Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet’ti. Bu gezgin, birçok görülmesi gereken yerleri gezerek not aldığı gibi, opera ve tiyatroları da gezerek, bu sanatların ülkemizde tanınmasında değerli etkileri olmuştur. Hayatlarında ilk defa gördükleri ışıklarla süslü bu kurmaca hayattan büyük oranda etkilenen Osmanlı elçileri de gittikleri her operayı, seyrettikleri her oyunu uzun, uzun İstanbul’a, padişaha yazarak anlattılar. Elçilerin anlatımından Avrupa’daki oyunları takip eden Osmanlı sultanları da bu ışıklar diyarını merak edip İstanbul’a getirtmek için defalarca girişimlerde bulundular. Bu nedenle, Osmanlı döneminde operaya verilen destek günümüzden daha fazlaydı.
OPERAYLA İLGİLİ PADİŞAHLARA ALKIŞ
İlgili Osmanlı padişahlarını burada alkışlamak gerekiyor. Yabancı opera toplulukları İstanbul’a davet ediliyor, temsil vermeleri sağlanıyordu. İşte bu nedenle, ülkemizde opera, Avrupa'ya giden elçilerimizin yurda dönüşte bu sanatı anlatmalarıyla tanınmaya başlamıştır. İlk opera temsili 1797 yılında III. Selim zamanında Topkapı Sarayı'nda yabancı bir topluluk tarafından verilmiştir. Metinleri Türkçeye çevrilerek oynanan ilk opera ise 1840'ta Bosco adlı bir İtalyan tarafından yapılan ilk tiyatro binasında oynanan Gaetano Donizetti'nin "Belisario" operasıydı. Bunu, 29 Aralık 1844'te Naum Tiyatrosu"nda oynanan Gaetano Donizetti'nin "Lucrezia Borgia" adlı eseri izledi. Saray da yeni tiyatro ve opera binaları kurulmasında destek vermekten kaçınmıyordu. Bu tiyatrolardan biri de, şimdiki İstiklal Caddesi üzerinde, Galatasaray Lisesi karşısındaki, Çiçek Pasajı adıyla bilinen ve Naum efendi tarafından yaptırılan Naum Tiyatrosuydu.
ŞİMDİKİ ÇİÇEK PASAJI’NIN YERİNDE
Naum Tiyatrosu Beyoğlu İstiklâl Caddesi’nde, girişindeki belli belirsiz bir plâkette yazdığı gibi Çiçek Pasajı’nın olduğu yerde bulunuyordu. 1840-1870 arasında 30 yıl hizmet verdi. İki kez yangın geçirdi. Son olarak 5 Haziran 1870 deki büyük yangında tamamen yok oldu. Yangından sonra Hristaki Zoğrafoz tarafından satın alınan arsa üzerine “Cité de Pera” adıyla bir alışveriş merkezi yapılmıştır. Yâni Müslüman halkın deyimiyle “Çiçek Pasajı”.
Tiyatro ilk kurulduğu yıllar, repertuarı İtalyan ve Fransız bestecilerinin eserlerinden oluştuğu için, İstanbul’un elit gayr-ı müslim tabakasına ve yabancılara hitap ediyordu.
Sultan Abdülmecid’in Tiyatroya olan ilgisi ve cömertçe yaptığı bağışlar ile asker, sivil Osmanlı bürokrat ve aydınlar tarafından da rağbet edilen bir haline gelmiştir. Tiyatroda meydana gelen kimi olaylar Londra, Paris, Viyana ve hâttâ New York medyasında geniş yer bulmuştur.
Osmanlı döneminde, İstanbul’da 17. Ve 18. yüzyıllar içinde bazı İtalyan operalarının çeşitli nedenlerle oynanmış olduğu, biliniyordu. Bu operalardan ilkinin bir Verdi eseri olan, bu da Türkiye’de ilk oynanışı 1846 yılının Şubat ayında İtalyan sanatçıları tarafından yapılmış bulunan Ernani operasıdır. Türkiye’de ilk olarak sahneye konmuş bulunan Verdi operasının 1851’de İtalyan artistlerinin oynadığı I Masnadieri (Haydutlar) değil de 1846’da oynanan Ernani operası olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.
VERDİ’NİN İSTANBUL TERCİHİ
G. Verdi, operalarının Avrupa’da prömiyerlerini yaptıktan sonra, ikinci temsil olarak bir batı ülkesini değil, Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul’u, yani Türkiye’yi tercih etmiştir. İstanbul’da sahnelediği ilk operası da Ernani’dir. İşte, İstanbul Devlet Opera ve Balesi, 170 yıl sonra Ernani’yi İstanbul’da sahneledi. İşte, bu Verdi operalarının İstanbul’da ilk sahnelenişi ile ilgili kronolojik gelişmeyi anlatmak istiyorum.
Bu operalar ve oynandığı yıllar:
Eserlerin İstanbul'daki ilk oynanış sırasına göre adları: | Batıdaki ilk oynanış yerleri ve tarihleri: | İstanbul'da ilk oynanış tarihleri: | Batıdan sonra Türkiye'deki ilk oynanışlarına kadar geçen süre: |
Ernani | Venedik 1844 | 1846 | 2 yıl |
ERNANI İKİ YIL SONRA İSTANBUL’DA
Pera Tiyatrosu daha açıldığı ilk andan itibaren, daha çok Bellini, Rossini ve Donizetti gibi lirik İtalyan belcanto repertuarının en meşhur operalarını kaleme almış bestecilerin çoğu 1820 ve 1830’lu yıllarda popüler olmuş yapıtlarına ev sahipliği yapmaktadır. Ancak 1842 yılında İtalya yeni ve genç bir besteciyi keşfeder; aynı yılın 9 Mart'ında La Scala'da ilk defa oynanan Nabucco operası ile dikkatleri üzerine çeken 29 yaşındaki Giuseppe Verdi (1813-1901) parlak kariyerinin ilk emarelerini muhteşem bir şekilde ortaya koymuştur. Nabucco'yu, I Lombardi, (Jerusalem), Ernani, I due Foscari ve Giovanna d'Arco operaları takip eder.
Naum Efendi yönetimindeki Pera Tiyatrosu da İtalya'daki bu gelişmeleri yakından izlemektedir. Hemen bir bağlantı kurar ve Ernani'yi İstanbul’a getirtir. 31 Ocak 1846 gecesi İstanbul ilk defa bir Verdi operasına tanıklık eder. 9 Mart 1844'te Venedik'teki La Fenice Tiyatrosu'nda ilk defa oynanan Ernani iki yıl gibi kısa bir süre sonra Pera sahnesindedir.
JOURNAL DE COSTANTİNOPLE ELEŞTİRMENİ NE YAZDI?
Journal de Costantinople eleştirmeni, "Ernani sahnelendi ve bu büyük ustanın başarısı çok büyük ilgi gördü. Naum'da sahnelenen ilk Verdi yapıtı olan Ernani her ne kadar kulaklara yabancı gelse de tartışmasız bir şekilde iyi karşılandı” diye yazdı.
“ Operaya yeni bir soluk getiren bu tarzın yeniliklerine seyirci alıştıkça başarısının daha da artacağı söylenebilir" ifadesini kullanan eleştirmen, tam yazısını bitirdiği sırada bir geminin Fransa'dan getirdiği gazetelerden Ernani'nin Paris'te de sahnelendiğini ve büyük başarı kazandığını okuduğunu aktarmaktan da kendini alamaz.
Bu ifadelerden, Pera'daki sanat akşamlarının Avrupa'dakilerden geri kalmaz boyutta olduğuna bir gönderme yapıldığı ve bu hususta etkin çevrelerin büyük duyarlılık gösterdikleri de hissedilir aynı zamanda.
Ernani’nin ilk Amerika temsilinin İstanbul’dan bir sene sonra, 13 Nisan 1845de New York’ta olduğu düşünülürse, Pera’nın önde gelenlerinin bu heyecanı duymakta haklı oldukları söylenebilir.
HUGO’NUN ROMANINDAN PİAVE’NİN LİBRETTOSU
Ernani’nin librettosunu, Victor Hugo’nun (1803-1883), Hernani oyunu üzerine Francesco Maria Piave (1810-1876) yazmıştır. Konusu 1519 yılında hayali İspanyol krallığında geçer. Babasını zalim kral Don Carlo öldürtmüş, haydut Ernani de bir ayaklanma başlatmıştır. Ancak aynı zamanda kalın da sevdiği Elvira’ya karşı bir aşk beslemektedir. Elvira ise kendi arzusu dışında yaşlı Gomez de Silva ile evlendirilmek üzeredir. Ernani Elvira’yı kaçırmak için Silva’nın kalesine geldiğinde, aynı amaçla köylü kılığına girmiş olan Don Carlo ile karşılaşır. Silva Ernani’yi korur, ancak kral Elvira’yı kaçırmıştır, Silva ile Ernani Elvira’nın serbest bırakılması için kralı öldürüp Elvira’nın kurtulması için anlaşırlar. Plan istendiği girmez ye Ernani kral tarafından yakalanır, gerçekte haydut olmadığı ve Arogonlu asilzade Don Juan olduğu ortaya çıkınca, kral kendisini affeder hatta Elvira ile evlendirir. Ancak, Ernani korkaklıkla suçlanınca, buna dayanamaz ve hançerini kalbine saplayarak intihar etmeyi tercih eder.
İSTANBUL’DA İLK GECE
Naum Tiyatrosu 31 Ocak gecesi Verdi’nin bu şaheseri ile tanışmış oldu. Ernani’de başrolleri Cominotti, Piacentini, Marchesini ve Avignone paylaşırlar. Verdi, Elvira rolünü her anlamda Mme. Caminotti’nin sesine göre daha güçlü ve geniş bir ses için yazmış olsa da, sanatçı bu zor rolün altından başarıyla kalkar. Seyircinin ilk iki temsilde beğenmediği korkunç kadanslı adagio temposunu değiştirdikten sonra girişteki cavatinasını kusursuz bir şekilde söyler. "Tutto sprezzo, che d'Ernani" cabalettasını söylerken de bütün seyircilerden alkış alır ve tekrar sahneye çağrılır. Don Carlos ile olan düetlerinde ve devamındaki trioda, her ne kadar bu parça yeteneklerine uygun olmasa da, ustalığını kanıtlar. Nihayetinde hem ikinci ve dördüncü perdede Ernani ile yaptığı muhteşem düetinde hem de final triosunda gün geçtikçe artan bir ustalık sergilemektedir. Söylediği bölümlerdeki duyguyu daha iyi ifade edebilecek, daha fazla ruh katabilecek bir sanatçı bulmak zor olmakla birlikte, eleştirecek bir nokta varsa o da bazen bir duyguya fazlaca teslim olup abartıya kaçması ve bu durumdan ötürü de fazladan çaba harcayarak kendini yormasıdır."
Ernani operası Verdi’nin gençlik dönemi ilk operalarından biri. Ancak buna rağmen başarılı bir eser. Müziği genellikle marş ritimlerine dayalı olması özellikleri var. Bu da bestecinin gençlik dönemi duygularının bir özelliği olsa gerek. Victor Hugo’nun romanı üzerine 2 tane libretto hazırlanmış. O dönemlerde henüz deneyimsiz olan libretist Piave, müzikolog Roger Parker notlarına göre, başlangıçta planlandığı gibi Ernani rolünü bir contralto tarafından söylenmesini düşünmüş, sonradan bestecinin ısrarı üzerine tenor tarafından söylenmesi gibi birçok konularda ısrar ederek, librettonun son şekline karar verilmiştir.
170 YIL SONRA SÜREYYA’DA
İşte bu tarihten 170 yıl sonra, Cumhuriyet döneminde de yapılmayan Ernani’nin prömiyeri, İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından 26 Kasım 2016 Cumartesi akşamı Kadıköy Süreyya Operası sahnesinde gerçekleştirildi.
Ernani'nin rejisörlüğünü, dekor ve ışık tasarımını Kuzman Popov üstlenirken, Borislav Ivanov ile Roberto Gianola da, temsillerde dönüşümlü olarak orkestrayı yönetiyor. Eserin kostüm tasarımını Maria Trerdafilova ve Lora Marinova, koreografisini Rumjana Popova, koro yönetmenliğini Paolo Villa yaptı. Eserde, Fabio Andreotti, Ali Murat Erengül, Yoel Keşap, Efe Kışlalı, Bülent Külekçi, Murat Güney, Cengiz Sayın, Suat Arıkan, Kenan Dağaşan, Zafer Erdaş, Gökhan Ürben, Perihan Artan, Evren Ekşi, Burçin Savigne, Deniz Yetim, Banu Ergün, Pınar Koç, Serkan Bodur, Engin Yavuz ve Cengiz Arslan rol alıyor.
Ernani operasının sahnelenme cesaretini göstermek bile güzel bir girişimdir. Bunun kararını veren, sahneleyen ve tüm sanatçı ve teknik ekibi gönülden kutluyorum.
İsmail Hakkı AKSU
Kaynaklar:
1. Cevat Memduh Altar / Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana Verdi ve sanatı
2. Emre Aracı / Naum Tiyatrosu