Antalyalı sanatseverler bu hafta iki müthiş konserle ruhunu dinlendirdi. Konserlerin birinde yıldız kemancı Soyoung Yoon’u dinledik, diğer konser ise, “tarihe iz bırakan Türk komutanlar, padişahlar ve güçlü karakterlerin, dünya sahnesinde yankı bulan hikayeleriyle” yer aldığı süper “rejili konser”di.
SOYOUNG YOON ANTALYA SENFONİ’NİN KONUĞU OLDU
İlkin Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserinde G.Koreli müthiş kemancı Soyoung Yoon’u izledik. Bu genç ve yetenekli kemancıya eşlik eden orkestrayı da bir başka yetenekli sanatçı, Polonyalı şef Michal Nesterowicz yönetti. Başkemancı koltuğunda ise Olgu Kızılay vardı.
Orkestra üyeleri yerlerini almaya başladığında ilk göze çarpan şef podyumunun yokluğuydu ki, çok geçmeden anladık sebebini; Podyuma gerek duymayacak denli fiziğiyle sahneye gelen şefimizmiş! Solist de uzak doğudan minyon bir sanatçı olunca, “şef böyle bir jest yapmış olabilir” diye düşündüm.
Bir başka ayrıntı, salonu tamamen dolduran seyirci/dinleyicinin uyarıyı dikkate alarak bölüm aralarında alkış yapmamasıydı. Alkışlar eserler bittiğinde coşkuyla geldi. Bu duyarlılık teşekkürü hak etti tabi.
Konserde ilk olarak Max Bruch’un “İskoç Fantezisi” seslendirildi. Kemancı Soyoung Yoon, Max Bruch’un 1880 de tamamlayıp, dönemin keman virtüozü Pablo de Sarasate’ye ithaf etmiş olduğu bu “konçertoyu” muhteşem yorumladı. Antalyalı sanatseverlerin yakından tanıdığı ve sevdiği, müzik dünyasının en prestijli keman yarışmalarının ödüllü keman virtüozü Soyoung Yoon, ADSO konserini Torino 1773 yapımı Guadagnini kemanıyla gerçekleştirdi.
Seslendirilen eserde arp’in önemli bir eşliği vardı. Soyoung Yoon, konseri sonrası kendisine sunulan çiçeği, güzel bir jest yaparak arpist Aslıhan Güngör’e takdim etti.
İkinci bölümde P.I.Çaykovski’nin muhteşem “5. Senfonisi”ni pek çok ödül sahibi şef Michal Nesterowicz’in yorumuyla dinledik. Orkestra ve şef uyumu mükemmeldi.
Biletler tükenmiş olsa bile bazı konserlerde yer yer boşluk oluyordu, bu konserde tek boş koltuk kalmamış olması dikkate değer bir durumdu. Konuyu şöyle pekiştireyim; Aradan sonra seslendirilen Çaykovski 5. Senfoni’yi, konuk kemancı Soyoung Yoon salonda merdivenlere oturarak izledi/dinledi.
OPERA DAĞARININ TÜRK KARAKTERLERİ
Haftanın ikinci konserini Haşim İşcan Kültür Merkezi Opera Sahnesi’nde dinledik/izledik. Program “rejili konser” olunca “izleme” kavramını da eklemek gerekiyor; dekor, kostüm, ışık tıpkı bir opera ya da bale temsili gibi özenle hazırlanmış.
Antalya Devlet Opera ve Balesi, rejisörlüğünü Yiğit Günsoy’un yaptığı “Operadaki Türk Karakterleri” başlıklı rejili konserinin ilk sahnelenişi/seslendirilişini(prömiyer) yaptı. Bu konser aynı zamanda AntDOB’un 2025 yılında gerçekleştirdiği ilk yapım(prodüksiyon)dı.
AntDOB “rejili konseri” şöyle açıklıyor:
“Tarihe yön veren Türk komutan ve padişahların yanı sıra, Türklerin yaşam tarzı ve kültürü, Avrupalı sanatçıların dikkatini çekmiş bu da çeşitli sanat eserlerine yansımıştır. Resim, heykel, yazılı edebiyat ve müzik gibi sanat dallarında önemli yer bulan Türkler, dünyanın dört bir yanındaki sanatçı için ilham kaynağı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun Mehter Takımı’nın müziklerinden esinlenilerek yazılan ‘Türk Marşı’ gibi eserler, bu etkileşimin en çarpıcı örneklerindendir. Bu eşsiz kültürel bağ, Türk karakterlerin opera sahnelerindeki güçlü varlığını da pekiştirmiştir.”
“Operadaki Türk Karakterleri” konserinde:
W. Amadeus Mozart’ın; ‘Saraydan Kız Kaçırma” ve “Zaide”
Giacchino Rossini’nin; “Maometto II(II. Mehmet)”, “İtalya’da Bir Türk” ve “Cezayir’de İtalyan Kız”
Carl Maria von Weber’in “Oberon (Peri Kralı’nın Andı)”,
Georges Bizet’in “Djamileh (Cemile)”
Gaetano Donizetti’nin “Dom Sebastien”
George Frideric Handel’in “Tamerlano”
Antonio Vivaldi’nin “Bajazet (Bayezit)”
Giuseppe Verdi’nin “Atilla” operalarından bölümler seslendirildi.
Konserde sopranolar; Betül Uzunoğlu ve Işılay Meriç Karataş, mezzo soprano Seçil Fenercioğlu, tenor Dağhan Ergün, bariton M.Yusuf Yıldız ve bas Şafak Güç görev alırken, solistlere piyanist Anna Tepretmez eşlik etti.
Alışılmışın dışında bir konserdi. Her ne kadar adı “rejili konser” idiyse de ben “konulu konser” olarak yorumladım. Reji, genel olarak sinema, tiyatro, radyo-televizyon alanında bir “yönetmeyi” ifade ediyor olsa da, opera sahnesinde pek ala uygulanabilirliğini görmüş olduk.
“Operadaki Türk Karakterleri” konseri, çeşitli operalarda Türk yöneticilerin yaşam tarzı ve kültürünü ifade eden karakterlerin söylediği aryalardan çok güzel bir seçki içeriyordu. Görev alan sanatçıların muazzam performansları, dekor ve kostümlerin çok güzel olması, işitsellikle birlikte görselliği de muhteşem hale getiriyordu.
Kapalı gişe temsillerine alıştığımız AntDOB’un bu konserinde salonda yer yer boşlukların olmasını, sıradan bir konser olarak algılanmasının sonucu diye düşünüyorum.
Bu konser 18 Ocak akşamı tekrarlanacak. İlkini kaçıran sanatseverler umarım bu kez fırsatı değerlendirirler.
***
ADSO’nun 17 Ocak Cuma akşamı konserini, peş peşe ikinci kez bir Polonyalı şef, Marzena Diakun yönetecek.
Konserde Romanyalı çellist Andrei İonița, Antonín Dvorak’ın Op.104 Viyolonsel Konçertosu’nu seslendirecek. Programın ikinci eseri, Ludwig van Beethoven’ın No.3 “Eroica” Senfonisi.
HASAN HÜSEYİN DULUN
13 Ocak 2025, Antalya