Önce opera ve tiyatroya gidememek, gidip dönememek konusunu anlatayım
Antalya Devlet Opera ve Balesi ile Antalya Devlet Tiyatrosu, Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde farklı salonlarda hizmet veriyorlar. Her iki kurum da gece ve gündüz programlarıyla sanatseverleri konuk ediyor.
İnsan bazı şeyleri ancak kendisi yaşayınca kavrayabiliyor.
Eskiden özel aracımla gittiğim HİKM’ne artık toplu taşım araçlarıyla gitmek zorundayım. Gördüm ki Konyaaltı sakini, buraya ancak 2 vasıta ile gidebiliyor. Bunu Ulaşım A.Ş. Danışma Hattı’ndan aldığım bilgiye göre yazıyorum. Konyaaltı’ndan önce Meltem Mahallesi’ne, oradan da 15/A ve 506 hat numaralı belediye otobüsleriyle ulaşılabiliyor.
Kısa süreli programlarda dönüş saatlerine yetişmek mümkün görünüyor Antkart uygulamasında. Opera temsillerinde çok zor. Meltem’e kadar otobüse yetişseniz bile, oradan Konyaaltı’na gidiş sona ermiş oluyor. La Boheme’in “ilk sahnelenişi” için gidip nasıl eve döneceğimi düşünüyordum, 15/A ya koşar adım yetişip döndüm.
Turizmin başkenti diye övündüğümüz Antalya’da, şehrin merkezi yeri Konyaaltı’ndan Haşim İşcan Kültür Merkezi’ne gitmek bir dert, geri dönmek iki dert.
Opera binasını sanayi mahallesine, stadyumu kentin en merkezi yeri Meltem Mahallesi’ne yerleştirenlerin kulaklarını bu vesilelerle sık sık çınlatıyoruz, bilmem hissediyorlar mı?
Bir sanatsever Adso sayfasında şöyle yakınmış(iznini almadığım için adını yazmadım): “Bir şeyi anlayamıyorum bir türlü; Antalya'da stadyum şehir merkezinde ama Opera binasının her tarafı yıkılmış ve sanayide olması, İnternette arıyorum, bu konu ile ilgili hiç bir açıklama göremedim. Belki de bana öyle geliyor”.
MOZART REQUIEM
Bu önemli sorunun altını çizdikten sonra gelelim bu haftanın iki muhteşem sanat olayına:
İlkin, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın bu hafta W.Amadeus Mozart’ın K.626 Requiem’ini seslendirdiği muhteşem konserden söz edeyim. Orkestrayı, şef Matthew Coorey yönetti, başkemancı Semih Kartal 'dı. Solistler; soprano Melis Sağlam, mezzo soprano Ezgi Karakaya, tenor Ayhan Uştuk, bas Doğukan Özkan ve Devlet Çoksesli Korosu. Koroyu şef Burak Onur Erdem hazırlamış.
Mozart’ın bu ölümsüz dinsel/koral eseri, ülkemizin nitelikli korolarından Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu, solistler; Melis Sağlam, Ezgi Karakaya, Ayhan Uştuk ve Doğukan Özkan ile Adso tarafından muazzam seslendirildi.
ADSO konserlerinde zaman zaman değindiğim sorunlardan birisi zamansız alkış konusuydu. Requiem’de de yaşandı bu sorun. Daha ilk bölüm “es”lerde bile alkış girişimini görünce, şef Coorey tüm eseri neredeyse hiç ara vermeden sürdürdü. Konser sonunda da ısrarlı alkışlara rağmen hiç “bir daha” çaldırmadı.
ADSO önümüzdeki Cuma yine iki değerli sanatçı; şef Cem Mansur ve kemancı Sevil Ulucan Weinstein’ı konuk edecek. Programları, R.Schumann “Keman Konçerto” ve L.van Beethoven “Senfoni No.1”
PUCCINI'NİN LA BOHEME'İ
İkinci olarak Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin gerçekleştirdiği G.Puccini’nin La Boheme Operası’nın “ilk sahnelenişi”ni (prömiyer) izledim. Opera dağarının bu dört perdelik eseri, “en sevilen operalar” sıralamasında yerini alanlardan birisidir.
Eserin librettosu Luici Illica/Giuseppe Giacosa’ya ait. AntDOB Orkestrası’nı şef İbrahim Yazıcı yönetti, başkemancı Fahrettin Arda idi. Rejisör: Yiğit Günsoy, dekor: Gürcan Kubilay, kostüm: Gülden Sayıl, Koro şefi: Mahir Seyrek, çocuk koro şefi: Sinem E.Ulusoy, ışık tasarımı ise Mustafa Eski’ye aitti.
1830’lu yılların Paris’inde, neşeli ve keyfince hareket eden yoksul öğrencilerin yaşamlarını çekici bulan Puccini, librettisleri Illica ve Giacosa ile temasa geçmiş, üç yıl boyunca, bestecinin geçimsizliği yüzünden bitmeyen tartışmalar yaşanmış; sonuçta Giacosa’nın müdahalesi ile sonuçlanmış.
Operanın müziği 1895 yılında tamamlanmış ve ilk seslendirilişi Puccini’nin muhalefetine karşın, 1 Şubat 1896 da genç Toscanini yönetiminde gerçekleştirilmiş.
Operanın konusu, dört bohem gencin yaşamından kesitlerin yan uyana getirilmesinden oluşmaktadır. Bunlar, şair Rodolfo, ressam Marcello, müzisyen Schaunard ve filozof Colline’dir.
Ayşe Öktem’in, “Puccini operasına uvertür koymayı gereksiz görmüştür” notunu ekleyeyim.
Temsilde öne çıkan karakterlerden Mimi, soprano Nurdan Küçükekmekçi tarafından canlandırılıyordu bu kast da. Küçükekmekçi, Madam Butterfly’daki Cio-Cio rolünde olduğu gibi zarif bir genç kadını canlandırıyordu. Mükemmel oyun gücü ve farklı ses rengiyle akşamın yıldızıydı diyebilirim. Burak Pektaş’ı ben ilk kez tiyatral bir rolde izledim ki, önceleri, defalarca konserlerinde dinlemiştim. Rodolfo rolünü de başarıyla oynadı. En dikkat çeken karakterlerden biri de kuşkusuz fettan Musetta idi. Serap Demirhan Işık’ı da çok beğendim. Marcello Serhat Konukman da S. Işık’la iyi bir ikiliydiler.
Koroların yer aldığı sahne ve kış sahneleri muazzamdı.
Bir de dokunaklı aryaların yer aldığı son sahne belleklerimize kazındı adeta. Bakın bu sahne için ne yazmış değerli Ayşe Öktem: Son sahnede ortaya çıkan melodi, Mimi’nin hayatının sonunu simgeler; iç karartıcı, dokunaklı, aynı zamanda dinginliğin hakim olduğu son solo, orkestra tarafından tutta forza yinelenir. Puccini böyle bir sonun, başrol karakteri gibi sade ve ölçülü, ama aynı zamanda gerçek dramı ortaya koyan bir görkeme sahip olmasını arzu etmiş, amacına da ulaşmıştır. Bestecinin diğer hiçbir operasının böylesine yoğun bir hüzün yaratmadığını söylemek gerekir. Oscar Wilde, “Bu müzik insanı son derece duygulandırıyor ve yüreğini deliyor. Puccini nota yazan bir Alfred de Musset…” şeklinde duygularını ifade etmiştir.
La Boheme 'de kostümler çok şıktı. Dekor ve ışık tasarımı da (fotoğraf çekerken bazı sahnelerde zorlansam da) çok iyiydi.
La Boheme’de rol dağılımı:
Rodolfo: M.Burak Pektaş, Mimi: Nurdan Küçükekmekçi, Marcello: Serhat Konukman, Musetta: Serap Demirhan Işık, Colline: Engin Suna, Schaunard: M.Yusuf Yıldız, Benoit: S.Onur Alpaslan, Alcindoro: Taner Ölçen, Parpigmol: Cüneyt İ.Erdoğan, Gümrük Çavuşu: Emre Aytekin-Yalçın Ünsal
La Boheme, 29 Kasım 2022 akşamı tekrarlanacak.
H.H. DULUN
28 Kasım 2022, Antalya
Yararlanılan kaynak: Andante Sayı: 42, yıl 2009, Ayşe Öktem “La Boheme”