Yıllar önce günlerden bir yaz günü, virtüoz kemancımız Yusuf Güler Aksöz, Şefik Büyükyüksel, (ışıklar içinde uyusunlar) Dr. Önder Dai ve Bariton Mete Uğur ile 1960’lı yılların başında bir Pazar günü hep birlikte gene Burgazada’ya varmıştık.
Önder Abi ile Şefik balık/lar avlamış, balıklar kızartılmış, kayanın üstünde tam da “Marmara” marka şaraplar açılmıştı ki, Önder Dai: “Güllük körfezinde bundan yıllar önce nice mutlu insan yaşarmış” diye söze başlamıştı.
Güllük körfezinde (eski adıyla Mandalya Körfezi) herkes birbirini sever, çocuklar hep birlikte oyunlar oynar, oynaşırlarmış.
Bu çocukların Hermias adında olanının annesinden başka kimsesi yokmuş, yalnızlarmış.
Annesi onu her türlü kötülükten, tehlikeden korur, yanından hiç ayırmazmış.
Bir yaz günü, arkadaşları Hermias'ı denize açılmak için evinden çağırmış, planlar yapılmış.
Hermias, izin istediğindeyse annesi: "Olmaz bir tanem” demiş ve denize açılmanın tehlikeli olduğunu anlatmış.
Anne, doğal olarak oğluna çok bağlı olduğu ve ona zarar gelmesini istemediği için bunu yapmış.
"HERMİAS'I EGE ALDI"
Oysa Hermias'ın ailelerinden izin istemeye “tevessül” etmemiş olan arkadaşları Hermias'ı alaya almış: " Ana kuzusu Hermias, ana kuzusu Hermias!"
Arkadaşlarının bu çığırışları Hermias'ı çok üzmüş.
Bunu gören annesi: "Hadi Hermias'ım sen de git. Ama n'olur çok dikkatli ol" demiş.
Hermias sevinç içinde arkadaşlarının yanına koşmuş, Ege’deki körfez bir anda çocuk sesleriyle dolmuş.
Rüzgâr efil efil esiyormuş.
Günün sonunda ahali: "Hermias'ı Ege aldı" diye çığrışmaya, ağlaşmaya başlamış. Balıkçılar körfezin her yerini karış karış aramış, taramış, gel gelelim Hermias bulunamamış.
Zavallı anne, Hermias'ın yokluğunu kabullenemeyip, onun bir gün mutlaka geri döneceğini söylermiş. Sabah-akşam Hermias’ın geri dönmesini beklermiş.
Günlerden bir gün bir balıkçı telaş içinde köye varmış, başlamış bağırmaya: "Gördüm gördüm! Hermias'ı gördüm."
HERMİAS’IN DÖNÜŞÜ
"O halde niye getirmedin" demişler.
"Nasıl getirseydim, yunusun sırtındaydı. Ben ona yaklaştıkça denize dala çıka uzaklaştı".
Balıkçıya kimse inanmamış. "Yunus sırtında insan taşımaz, seninki hayal." demişler.
Ama bir gün Hermias'ın geri döndüğünü herkes duymuş.
Heyecanla kumsala koşmuşlar
Hermias, kumsalda yanı başındaki yunusla birlikte cansız yatıyormuş. Anlaşılmış ki balıkçının anlatmaya çalıştığı yunus buymuş.
Yaşlı bir Güllüklü şöyle demiş: "Şu gördüğünüz üzerinde iyi düşünün. İşte gerçek dostluk budur. Birlikte oynarken yüzgecinin boynunu kestiği Hermias'ın ölümü, bu yunusu da ölüme götürmüş. O, dostunu hiçbir koşulda yalnız bırakmamış. Yaşamda da, ölümde de birlikte olmayı yeğlemiş."
Önder Abi öyküyü: “Bundan etkilenen o zamanın Güllük halkı, Hermias'la yunusun altından yontusunu yapmışlar, böylece onları ölümsüzleştirmişler” diye bitirmişti.
Yirmili yaşlarımın ilk yıllarıydı…
YÜCEL CANYARAN’IN BAŞARISI
Şimdilerde yetmişli yaşlarımın ilk yılları…
D-MarinTurgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin 10.su bu yıl gene Yücel Canyaran’ın başarılı sanat yönetmenliğinde Fazıl Say’ın bu söylenceden yola çıkarak Özen Yula ile sahneye koyduğu “HERMİAS-Yunus Sırtındaki Çocuk” bestesinin dünya prömiyeri ile başladı.
Fazıl Say, üç bin yıllık efsaneyi Özen Yula’nın metniyle bağdaştırmış, söylence tam anlamıyla bir sahne oratoryosu halini almıştı. Özen Yula “sipariş” metin açmazını çok iyi aşmış, hoş bir uyarlama yapmış ve mükemmel bir reji çıkarmıştı. Metin ile müzik pek güzel bütünleşmiş, gerçekten çok şiirsel bir oratoryo şekillenmişti
Mezzosoprano Serenad Bağcan, antik döneme uygun etnik vokal tınılarıyla çok iyiydi. Şarkı sözü okumuyor, sadece vokal yapıyordu. Üç bin yıl öncesinin dillere destan güzellikteki çocuğu Hermias’ı, dillere destan güzellikte bir sese sahip Viyana Çocuk Korosu’ndan Laurenz Sartena canlandırıyordu. Hermias temasını başarıyla işledi, leitmotif’i kulaklara başarıyla çaktı. Usta tiyatro oyuncusu Selçuk Yöntem anlatıcı olarak gerçekten çok zor bir işin altından başarıyla kalktı, Özen Yula’nın dizelerine özel renkler kattı. Yakup Çartık’ın gene Yakup Çartık’ca usta işi ışıklandırması, Başak Özdoğan’ın bu kere çaktırmadan dudak büktüğüm kostüm tasarımı, pek yakında Tayyip’e “5 Yaş İçin Elif Ba” şarkısı çalması mümkün görülen seksen kişilik Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın başarılı icrası…
BESTE DEDİĞİN…
Çocukların denizdeki oyunları, Hermias’ın kayboluşu, İasosluların İ.Ö. 3. yüzyılda çıkarılan paralarının üstünde yer alan, kolunu sırtına atmış biçimdeki çocuğu sırtında taşıyan yunus balığının tanımlanması, Hermias’ın aranışı, her bir enstrümanın ayrı ayrı köy halkı karakterine bürünmesi, dostluğun anlatımı.
“HERMİAS-Yunus Sırtındaki Çocuk”, yani yeni bir Fazıl Say başarısı.
“WATER”
Etkinliğin ilk bölümünde Fazıl Say’ın piyano ve orkestra için yazdığı “Su” adlı konçertosu çalındı. Fazıl Say “Mavi Su”da denizleri, “Kara Su”da gece yarısında gölleri, “Yeşil Su”daysa nehirleri anlattı. Bu kahırlı günlerde “Mavi Su” ile içimizi huzur ve sonsuzluk duyguları kapladı. “Kara Su”da kuş ve kurbağa sesleriyle mutluluğu duyumsadık. Gecenin sessizliğinde hafifçe ürperdik.”Yeşil Su”da ise hiç durmadan sonsuza dek akan nehirler gibi içimize sıcacık umutlar ve sevinçler akıttık. Üç bölümde de sular zaman zaman tüm orkestra enstrümanlarını dolaştı, sonuçta hep birlikte Fazıl Say'ın parmaklarının ucunda toplaştı.
10. D-MarinTurgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali anlı şanlı başladı