Bir Temmuz akşamı arkadaşlarıyla buluşan Mustafa Ali Tonbul izin verildiğini duyduğu Gezi Parkı açılışına katılmak istedi. Henüz parka gelmeden, polisin eylemcilere müdahalesi esnasında arada kaldı ve başına gaz fişeği isabet etti. Hastaneye kaldırılan ve duran kalbi çalıştırılan genç, 22 gün yoğun bakımda yattı. Hızlı iyileşmesi ve beynine baskı yapmaması için kafatasından alınan ve daha sonra yerine konulacak olan kemik, özelliğini kaybetmemesi için geçici olarak karnına yerleştirildi... Hukuksuzluk bir yana vicdansızlığı da göze alabilen şiddet iklimi kuşağında yaşarken, halka açık bir parkta bulunmanın bedelini neredeyse canıyla ödeyenlerden sadece bir örnek.
Demokrasi ve özgürlük isteyen; kutuplaştırılan toplumun düşman kamplarında yaşamak yerine, herkesin farklılıklarıyla birarada varolması mücadelesi verenlerin başına neler geldiği ise Can Dündar'ın "Gözdağı" belgeselinde anlatılıyor. Gezi eylemlerinin yalnızca ilk 48 saatinde polis şiddetiyle gözünü kaybeden altı gencin duygularına ortak olan "Gözdağı" belgeseli "gözümüzden vurdular, ama gördük görmemiz gerekeni" sözleriyle, tarihe yeterince anlamlı ve ibret verici bir kayıt düşüyor. Sorumlular başta olmak üzere,gerçeklerle yüzleşmek için daha kaç belgesel gerekecek?
Öte yandan, son bir yıldır hemen her gün adeta paralel dünyalardan gönderilmiş algı mühendisleri tarafından kurgulanan bir hayat akışı sözkonusu. Örneğin, Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesini önlemek için sabahlayan gençlerin çadırını kundaklayıp, onlara biber gazıyla böcek muamelesi yapılmasında herhangi bir haber değeri görmeyen kanallar, "Hong Kong belediyesinin, iş çevrelerinin isteğine rağmen kentin orta yerindeki parkı imara açmadığını" çok önemli gelişme olarak sunabiliyor. Matrix serisinin bir üçleme olarak sona erdiği sanılsa da, siyaset ve medya sponsorluğunda Matrix-2014 ülkemizde çevriliyor; bu kesin bilgi!
Gözünü kaybettiği halde görme yetisini kaybetmeyen gençlerin acı tecrübelerinden öğrenecek çok şey var: Kötülerin kazanma şansının iyilerin seyirci kalmasından geçtiğini anlayabilmek bile başlı başına bir derstir.
Christopher Nolan'ın "Prestij/Prestige" filminde Cutter'ın (Michael Caine), sihirbazların salonda bulunan herkesi nasıl kandırdığını açıkladığı sahneyi hatırlamak da yararlı olabilir: "Şimdi sırrı arıyorsunuz, ama bulamayacaksınız, çünkü dikkatle bakmıyorsunuz. Aslında öğrenmek değil, aldatılmak istiyorsunuz."
Haldun Armağan / Sinema ve Hayat