Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) tarafından 8 Nisan 2022 tarihinde Edvard Grieg’in “Peer Gynt Suit Nr.1, Op.46”, Felix Mendelssohn’un “Keman Konçertosu mi minör Op.64” ve P. İlyiç Çaykovski’nin “5. Senfoni mi minör Op.64” isimli yapıtları seslendirildi. Norveçli şef Terje Mikkelsen yönetimindeki orkestra Keman sanatçısı Soyoung Yoon'a eşlik etti. Geceye damgasını vuran isim muhteşem performansıyla Soyoung Yoon oldu.
Gecenin diğer ön plana çıkan isimleri ise Çaykovski’nin “5. Senfoni mi minör Op.64” isimli yapıtında göstermiş olduğu müthiş performanslarıyla Klarnet sanatçısı Fevzi Onur Ustabaş ve Fagot sanatçısı Seyfi Can Dağlar oldu.
Orkestranın özellikle bakır üflemeli çalgılar grubuna ayrıca değinmekte yarar görüyorum. Tuba sanatçısı Gurur Karadağ, Trombon sanatçıları Kumsal Germen, Ekin Eti ve Erdem Delibaş, Trompet sanatçıları Cem Sevgi ve Kutay Maktay, Korno sanatçıları Utku Ünal, Serhat Çalışkan, Bekir Çamcı, Fazlı Arslan ve Atay Bağcı’nın oluşturduğu grup son derece uyumluydu. Özellikle tuba ve trombonlar gerek entonasyon gerekse balans açısından adeta devasa bir kilise orgunun görkemli tınısını bizlere aktardı. Ancak trompetler -her ne kadar mükemmel icra edilmiş olsalar da- bakır çalgılar grubunun ve hatta tüm orkestranın biraz üzerinde duyuldu. Bu durum pek çok dinleyicinin de dikkatini çekmiş gibi görünüyor.
Çoksesli müzik kültürünün ülkemizde kurumsallaşmasının öncüsü olan CSO’nun konserlerini 1997 yılından beri takip eden bir sanatsever olarak dinleyici profilinde büyük bir değişimin yaşandığını görüyorum. Bu değişimin olumlu yanı genç dinleyici sayısının oldukça yüksek olması. Pek çok Avrupa ülkesinde klasik müzik gençlerin dikkatini çekmezken ülkemizde genç nüfusun son derece ince zevklere hitap eden bu sanat alanına ilgi gösterdiğini görmek beni son derece mutlu ediyor. Değişimin olumsuz yanı ise klasik müzik kültürünün tam olarak benimsenememiş olması. Son zamanlarda gittiğim hemen hemen her konserde seslendirilen eserlerin bölüm aralarında inanılmaz bir alkış tufanı kopuyor. Konser esnasında esere konsantre olacağıma sürekli dinleyicinin gereksiz alkışlarının ne zaman geleceğinin tedirginliğini yaşıyorum. Fotoğraf çekerek sosyal medyada paylaşma yarışı ve temsil esnasında fısıldaşmalar da cabası.
11 Şubat 2022 tarihinde seslendirilen Wolfgang Amadeus Mozart’ın “Requiem” eserinde de benzer olaylara şahit oldum. Eserin tema geçişlerinde dahi seyircinin kendisini tutamayarak alkışlaması Alman şef Raul Grüneis’i adeta çılgına çevirmişti.
Bu konuda CSO yönetimi elinden geleni yapıyor gibi görünüyor. Daha önceleri alkışlama konusunda seyircilere herhangi bir uyarı yapılmazdı ancak şimdi bölüm aralarında alkışlanmaması gerektiği konser öncesi yapılan anonsun içinde yer aldı. Ancak konser başlamadan yapılan bu anonsu sanırım herkes yeterince duyamıyor ya da dikkat etmiyor. Bunun yanı sıra konser programında da ne zaman alkışlanması gerektiğine ilişkin alkış işaretli grafiğe yer verilmiş. Bu programa ancak telefonuyla fuayedeki karekodu okutanlar ulaşabiliyor.
Ancak bizim coşkulu dinleyicilerimiz esasında yapıtların daha iyi anlaşılabilmesi için bir ön hazırlık yapılarak gelinmesi gereken klasik müzik konserlerine maç izler gibi geldikleri için, içlerinde kopan coşkuyu yerli yersiz dile getirmeyi alışkanlık haline getirmiş gibi görünüyor.
Her şeye rağmen, yıllardır klasik müziğin sevilmediği, “Müslüman mahallesinde salyangoz satıcılığı yapıldığı” gibi safsataların dolaştırıldığı ülkemizde gerek dinleyicinin teveccühü gerekse sanatçıların üstün performansı ve oldukça etkileyici konser salonlarıyla çoksesli müziğin kültürümüzün bir parçası haline geldiğini görmek beni son derece mutlu ediyor.
CSO’da müzik dinlemek ise ayrı bir zevk.
FATİH AKMAN
9 Nisan 2022, Ankara