Gündelik hayatın anlamını birkaç fotoğraf karesinin beğenilmesinde arar, okumak yerine görerek öğrenmeyi tercih ederken, kişisel ve toplumsal tarihin tıpkı popüler kültür gibi birer tüketim nesnesine dönüşmesine yardımcı oluyoruz. Yakın tarihin olayları/acıları hakkında ancak Facebook üzerindeki paylaşımlardan aklında kaldığı ölçüde fikir sahibi olan bir kuşak çoktan yetişti bile. Öğrenmenin zaman israfı kabul edildiği, bilginin görsel iletişim araçları sayesinde kazanılabilen birşey olduğu algısı hâkim.
Oysa çoğu kez bildiğimizi varsaydığımız olayların bile binbir farklı yönü var. Şili darbesi ve general Augusta Pinochet liderliğindeki dikta dönemi bunlardan biri. Bir Almanya-Luksemburg ortak yapımı olan, Alman yönetmen Florian Gallenberger'in "Colonia" filmi işte bu tarihi gerçeğin çok farklı ve bilinmeyen yüzünü beyazperdeye taşıyor.
Genellikle Şili'de Allende'ye karşı yapılan 1973 darbesinin arka planında ABD'nin olduğunu düşünülür. Zaten Amerikan arşiv belgelerinin açıklanmasıyla bu durum "herkesin bildiği bir sır" olmuştur. Oysa Şili'de 3 binden fazla vatandaşını öldüren, 200 binden fazla insanı sürgün eden ve binlerce kişiyi işkenceyle çürüten Pinochet diktasının en büyük işbirlikçilerinden birisinin aynı zamanda Almanya olduğu pek bilinmez.
Almanya 1921 doğumlu Paul Schafer ilk gençlik yıllarında Hitler'in gençlik kolları örgütlenmesine katılarak "siyasete atıldı." Özel Sosyal Hizmet ismiyle kurduğu yardım hareketinin liderliğini üstlendi, ancak 1959'da küçük çocuklara cinsel tacizle suçlanınca çareyi ülke dışına kaçmakta buldu. Şili'nin başkenti Santiago'ya 340 km uzaklıkta sakin bir kasabada "Colonia Dignidad/Asalet Kolonisi" adıyla kurduğu tarikata çoğu Şili'ye göçetmiş Almanlardan oluşan müritler toplamaya başladı. Katolik inancını en asil şekliyle yaşadığı ve yorumladığı iddia edilen Schafer tarikatında kadın ve erkekler birbirinden ayrıldı, varsa çocukları tamamen tecrit edilmiş başka bir mekânda tutuldu. Bir başka deyişle kamptaki çocukların tamamı Schafer'ın cinsel taciz ve tecavüzlerine tahsis edilmiş oldu! Din kisvesi altında kadınlara akıl almaz fiziki ve psikolojik işkenceler yapıldı; grubun erkek üyelerinin destek alkışları eşliğinde tabii!
General Pinochet diktası muhalif gruplara yönelik insanlık dışı yöntemlerini uygulamak için Asalet Kolonisi'ni tercih etti. Yeraltı tünelleri açılarak, sığınak benzeri yerler işkence odalarına dönüştürüldü. Yerin altında solcu muhalifler kurşuna dizilip, en ağır işkencelere maruz kalırken, yerin üstünde Paul Schafer ve müritleri dini ayinlerde kendinden geçiyordu.
Filmde Schafer'ın işkencecilere akıl verdiği unutulmaz bir sahne var. Filmin kahramanlarından Daniel, son nefesini vermeye ramak kalmış bir halde "düzeltilmek üzere" kendisine teslim edilince şöyle diyor: "Bu kadar ağır fiziksel işkenceyle bedeni tahrip etmeyin, en etkileyici ve kuvvetli olan psikolojik işkencedir."
"Colonia" Alman asılllı kocasını Colonia Dignidad tarikatından ve işkencecilerin elinden kurtarmaya çalışan Lufthansa hostesi Lena'nın gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Film bütünüyle dinin siyaseti, siyasetin dini nasıl istismar ettiğine ilişkin bir tarihi ibret belgesi. Lena (Emma Watson) ve Daniel (Daniel Brühl) kamptan kaçmayı başardıktan sonra Almanya Büyükelçiliğine sığınıyor. Alman büyükelçinin kendi vatandaşlarının hayatını korumak yerine Paul Schafer ve adamlarına teslim etmeye çalışması ise apayrı bir film konusu olabilir.