Uluslararası festivalleri tanıtım ve lobi fırsatı olarak kullanan pek çok film şimdiden potansiyel Oscar adayı olarak lobi yapıyor. Şubat 2020'deki Oscar ödülleri için Türkiye'nin aday adayını belirleme yöntemi ise alışılmışın tamamen dışına çıkarak, sinema sektöründekilere bile sürpriz olan bir habere dönüştü. 11 aday arasından Semih Kaplanoğlu'nun "Bağlılık-Aslı" filminin seçildiğine ilişkin basın bülteninin yayınlanmasına kadar, kelimenin tam anlamıyla kimsenin böyle bir filmden haberi yoktu. Acaba bir şey mi atladım düşüncesiyle internette araştırmaya koyuldum, Türkçe ve İngilizce kaynaklar tarandı, sonuç değişmedi: Semih Kaplanoğlu'nun "Bağlılık-Aslı" filmiyle ilgili yazılı-görsel hiçbir bilgi yok. Sinema veri tabanı imdb sitesinde bile Kaplanoğlu'nun en son "Buğday" filmini yönettiği yazıyor. Bir başka deyişle uluslararası adaylık gibi büyük iddiası olan bir film uluslararası veri tabanında (her nedense) yeralmıyor.
Sinemayla ilgili sıkça ziyaret edilen yerli kaynaklardan biri olan beyazperde.com sektördeki şaşkınlığı sanırım en iyi ifade eden site idi. "Bağlılık-Aslı" tanıtılırken yönetmenin ismi geçiyor, ancak oyuncular ve konusu bölümünde "bilinmiyor" yazıyor. (Neyse ki oyuncuların kimler olduğu Oscar açıklamasından bir gün sonra yayınlanan fragman ile belli oldu, buna da şükür!)
Bilinmezlik, gizem adına ne derseniz deyin devam ediyor ve daha da enteresanlaşıyor. Çünkü "uluslararası uzun metraj" dalında Oscar aday adayı olabilmek için filmin 30 Eylül 2019 tarihine kadar gösterime girmesi gerekiyor. Kültür Bakanlığı bünyesinde toplanan 16 üyelik kurulun katılan 13 üyesinin beğendiği "Bağlılık-Aslı" bu satırların yazıldığı sırada afişi olmayan, hikayesi bilinmeyen, hiçbir festivale katılmamış ve kimsenin daha önce çekildiğini bile duymadığı, henüz izlemediği bir film konumundaydı. 13 üyenin filmi izlediğini varsayıyorum, ancak mevcut tablo henüz tamamlanmamış, belki kurgu süreci bile başlamamış bir çalışmanın işaretlerini veriyor.
Büyük devlet ihaleleri yapılırken şirketlerden teklif alınırdı, son dönemde bunun yerine sadece belli şirketlerin ihaleye davet edilmesi yöntemi yaygınlaştırıldı. Ekonomi alanındaki bu baskın tarz sanki kültür sanata da yansımış durumda. Yanılmış olmayı isterim ancak ortada sanatsal değil siyaseten yapılan bir tercih görünüyor.
HALDUN ARMAĞAN
26 Ağustos 2019