Boğaziçi Üniversitesi Albert Long konser salonu, 9 Mayıs 2016 Perşembe akşamı,bir sanatçı devi ağırladı. Devlet Sanatçımız, piyanist İdil Biret, İKSV Müzik Festivali’nin bu yılki etkinliklerinden ‘’ BİR VİRTÜÖZÜN PİYANO MARATONU’’ adlı konser dizinin ilkini yaptı. Salon, balkonlar dahil olmak üzere doluydu. Sanatçımız bu programını çoğunlukla çağdaş bestecilere ayırmıştı.
Konserden önce Aydın Büke, bu konser içeriği ile ilgili olarak, katılan izleyicilere, konser salonu fuayesinde açıklamalar yaptı.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasik müziğe yorumcu olarak dünya çapında damgasını vurmuş bir Devlet Sanatçımız İdil Biret. Küçük yaşta müzik otoriterlerini kendisine hayran bırakarak Türkiye'de "Hârika Çocuklar Kanunu"nun çıkarılmasına vesile olan piyanist, eşsiz yeteneği ile Paris Konservatuarı'nda ünlü müzisyen ve pedagog Nadia Boulanger'nin öğrencisi olmaya hak kazandı. 15 yaşında birincilikle mezuniyetinin hemen ardından asrın en büyük piyanistlerinden Alfred Cortot ve Wilhelm Kempff ile çalıştı. Kempff'in "En sevdiğim öğrencim İdil Biret… Bu dâhi piyanist zamanımızın seçilmiş piyanistleri sınıfına ait" diye nitelendirdiği Biret, 16 yaşında konser sahnelerine adım attı; Belçika Ulusal Orkestrası eşliğinde verdiği ve Belçika Kraliçesi Elisabeth'in de katıldığı konserle uluslararası çapta yıldızı parladığında ise henüz 19 yaşındaydı. Onu hepimiz çok iyi tanıyoruz, bu yüzden fazla anlatmaya gerek yok, en iyisi konser hakkındaki notlara geçelim.
İlk parçası Gabriel Fauré’nin tek piyano parçası olan op.73, Tema ve Varyasyonlar'dı. Bestecinin klasik çağrışımlar hissettiren ve zaman, zaman hüzünlü melodileri işleyen , sakin ve sona doğru fortessimoya ulaşan scherzo ile, çok melodili, andante molto moderato, espressivo ile sona eren bu başarılı besteyi, sanatçımız da aynı başarı ile icra etti.
Ardından Macar besteci Bela Bartok’un biri birinden farklı iki parçadan oluşan op.73, İki Elegie'sini sanatçımız kendine has üslubuyla seslendirdii.
İgor Stravinski’nin Petruşka’sına sıra geldiğinde, salonda bir coşku ve neşe hakimdi. Stravinski’nin bestesindeki dehası, yorumcumuzun üstün yeteneği ile birleşince, neredeyse salon alkıştan yıkıldı desem yeridir.
Aradan sonraki eser, izlenimci Fransız bestecisi Maurice Ravel’in Gaspard de la Nuit'siydi. Bestecinin 1908’de bestelediği ve üç bölümden oluşan bu piyano eserini, ilk kez 1970’li yıllarda dinlediğimde hayran kalmıştım. Zaten sanatçımız, favori bestecilerinden olan Ravel’i daha önce defalarca yorumlamıştır.
Son eser ise Sergei Prokofiev’in op. 14 No.2 Sonat'ıydı. Bestecinin 1912’de bestelediği bu sonatı, yine ilk kez kendisi yorumlamış. Rachmaninov ve Skryabin’in geç romantik etkilerinin etkisinde olmasına karşın, besteci, bundan sonra artık yeni arayışlara girerek bu etkileşimden sıyrılma çabasındadır. Artık kendini bulmuş, bu yolda besteler yapmaktadır. İdil Biret’in şahane diyebileceğimiz bu Prokofiev yorumu, gerçekten çok başarılıydı. Konser bitiminde alkışlar kesilmeyince, sanatçımız, biraz eskilere giderek, farklı bir döneme, romantizme gitti ve F. Schubert’i bizlere, yemekten sonraki tatlı ve kahve olarak ikram etti.
İdil Biret’i yorumlamak asla benim haddim olamaz. Ben sadece, bu büyük sanatçımıza hayranlıklarımı anlatabilirim. Bu sanatçılarımız, ülkemizin aydın yüzleridir. Onlar hepimizin gurur kaynağı.