İstanbul Devlet Opera ve Balesi, sonbahar esintisi üçlü baleden oluşan Dans Trio’yu sanat severlerle buluşturdu. Bahar, Nox ve Bolero adlı eserlerini kapsayan Dans Trio; 1 Kasım 2019 akşamı ilk kez izleyicilerin karşısına çıktı.
Gösterinin ilk eseri, geçtiğimiz sanat sezonu dünya prömiyeri yapan neoklasik bale Bahar, S. Racmaninov’ın bestelemiş olduğu müziği ve Orkan Dann koreografisi ile üçlemenin ilk eseriydi. İlk başta durgun görünen bir akışın, aslında içinde okyanus kadar sürprizler barındırması gibi. Bir çekiş, tutuş ve bırakış; ayrışma ve evrim olarak ifade edebileceğimiz bir dans Bahar.
Kostüm uyarlaması da Orkan Dann’a ait olan 1 perdelik bu dansın ışık tasarımı Taner Aydın tarafından gerçekleştirilmiş. Işıklar sönerek, oyun başladığı anda, dansçıların, klasik bale alt yapılı kariyerlerinin, bu danslara olan olumlu etkisini hemen hissetmek mümkün oluyor. Bahar adlı ilk dansta Nur Melike Koper, Berfu Elmas, Maia Ito, Olcay Tunçeli, Can Bezirganoğlu, Çağatay Özmen, Melek Özde Eren, Büşra Ay, Merve Topaldemir, Hasan Topçuoğlu, Berkay Topçuoğlu, Alican Güçoğlu’un birlikteliği herkesin beğenisini kazandı. Bu eserde Burcu Borovalı Sürmeli ve Makbule Çiğdem Tezcür bu oyunun repetitörleri, Zeynep Esra Ünlü Sarıbay korolojist, Serkan Çelik de kondüvit olarak görev almışlardı.
‘’Eserin ismi, ilkbahar ya da sonbaharla güçlü bir bağlantı olduğuna dair cüretkâr bir tahmin yapmaya iter insanı, ama gene de sırrını açıklamaz. İlk başta durgun görünen bir akışın, aslında içinde okyanus kadar sürprizler barındırması gibi. Bir çekiş, tutuş ve bırakış; ayrışma ve evrim Bahar.’’
İkinci eser Nox ise; koreografisi Deniz Özaydın’a, müziği Utku Şilliler’e ait modern bir bale olarak seyirciden yoğun beğeni kazandı. Nox, şu sorulara ğgörsel bir cevap arıyordu:
‘’ Eğer insanlığın yeniden bir yaşam kurma şansı olsaydı sonuç yine aynı mı olurdu? Üzerinde yaşadığımız gezegenin bir parçası olmak yerine, onun sahibi olmak için mi uğraşırdık? Birlikte yaşamanın mutluluğunu paylaşmak varken, yine bencilliğimiz ön plana mı çıkardı? Günlük yaşamın koşuşturmacasında bunları kendimize ne kadar sık soruyoruz?”
Nox, 1 perdelik modern balenin kostüm uyarlaması Deniz Özaydın, ışık tasarımı da Taner Aydın’a ait. Nur Melike Koper, Berfu Elmas, Maia Ito, Asena Ökte, Buket Polat, Ami Naito, Hasan Topçuoğlu, Mustafa Kemal Onur Tunay, Alican Güçoğlu, Cenk Tan Karayel, Deniz Polat, Can Bezirganoğlu, Batur Büklü bu oyunda görev alan dansçılara, Pınar Müldür repetitör, Cem Cüneyt Çelik prodüksiyon asistanı, Zeynep Esra Ünlü Sarıbay korolojist, Serkan Çelik de kondüvit olarak bu dansta görev alarak katkıda bulundular.
Üçüncü olarak, 20. yüzyılın önemli bestecilerinden Maurice Ravel’in 1928 yılında bestelediği en son bale müziği üzerine, koreograf Uğur Seyrek’ in neoklasik baleden modern baleye geçişin gözlendiği etkileyici eseri Bolero sahnedeydi. Koreografi, libretto, kostüm ve ışık tasarımı Uğur Seyrek’e ait. İlke Kodal, Nur Melike Koper, Berfu Elmas, Erhan Güzel, Çağatay Özmen, Mehmet Nuri Arkan, Deniz Kılınç Tunçeli, Büşra Ay, Olcay Tunçeli, Batur Büklü, Melek Özde Eren, Maia Ito, Merve Topaldemir, Asena Ökte, Buket Polat, Ami Naito, Alican Güçoğlu, Cemal Deniz Özaydın, Hasan Topçuoğlu, Berkay Topçuoğlu, Can Bezirganoğlu, Cem Cüneyt Çelik dansçı; Fatma Ayfer Zeren koreograf asistanı, Zeynep Esra Ünlü Sarıbay korolojist, Serkan Çelik de kondüvit olarak bu eserde görev aldılar. Uğur Seyrek’ in diğer tüm koreografilerinde olduğu gibi hayattan kesitler alınarak, kadın-erkek ilişkileri üzerine kurulu olan eser bale severlerden büyük alkış aldı. Bolero'nun felsefesi şöyle anlatılıyordu:
‘’Bir türlü çözülemeyen, içinize girdiği zaman size sonsuz acı veya mutluluk veren, mantıklı düşünmemizi sıfırlayan aşk ve nefret... Yaşamda beni etkileyen, insan ilişkilerinde gördüğüm, duyduğum, zaman içinde oluşan ve bir koreograf olarak tüm bu durumların dışa vuruşunun bir yorumu bu eser. Yaşamı, aşkı, nefreti anlatan Bolero hayat gibidir. Doğumla birlikte hafif hafif başlar ve ölüme kadar gider. Kadın ve erkek ilişkileri üzerine kuruludur. Erkek sahip çıkmaya, kadın da gururunu kırdırmamaya çalışır. ’’
Temsilden sonra bilgisine başvurduğum koreograf Uğur Seyrek eseri için şunları söyledi:
‘’İlk kez 1977 yılında Türkiye’de bunu ben yaptım. Kurgu ve alt yapısı sağlam olduğu için, dansçılarımız bunu hala yeni bir eser gibi rahatlıkla oynayabiliyorlar. Türkiye’de en çok oynanan eserlerden birisi, çok da Avrupa turnesi yapıldı. Bu arada, Ravel’in müziğinin esere verdiği coşku çok önemli. Ayrıca çok da zor, çünkü minimal gibi görünüyor ama müzik döndüğü için ister istemez insanı strese sokuyor. Ancak, ruhunu alarak, müzik ile hareket birleştiği zaman bayağı iyi oluyor. Bunda klasik bale eğitimli sanatçılarının yer alması çok yararlı oluyor, bir form oluşuyor, bunların karışımından mükemmel şeyler çıkıyor. Eserlere bir dinamizm, contraction, attitute çıkıyor, duygu daha farklı oluyor. ’’
Dans Trio’nun her üç dansı da gerçekten gerek kurgu, gerekse sahneye uygulanış açısından başarılı bir çalışma. Her üç dansta da klasik bale eğitimli sanatçılarının görev alıyor olmaları da büyük bir avantaj sağlıyor. Klasik balenin daha durağanı ile modern dansın daha yoğun hareketlerinin harmanlanmış olması bu dansları zevkle seyredilir hale getiriyor.
Dans Trio güzel bir çalışma olmuş. 5 ve 7 Kasım 2019’da Kadıköy Süreyya sahnesinde izleyememiş olanlar için son fırsatlar.
İsmail Hakkı Aksu
3 Kasım 2019, İstanbul