İstanbul Beyoğlu, GaleriBU Galata’da, Aykut Öz’ün “Güneşin Sustuğu Yer” felsefesi ile yola çıktığı ve cehennem imgesini gündeme getirerek izleyicileri düşündürdüğü sergisi 9 Kasım 2019 tarihinde açıldı. Sanatçının uzun soluklu üretimlerinin sonucunda ortaya çıkardığı sergi, Dante ve Rodin’den aldığı ilham ile cehennem konusunu irdeliyor. Mitolojide ve tek tanrılı dinlerde farklı şekillerde hep anlatılan ve insanlık tarihi kadar eski olan cehennem bu kez çağımıza uygun bir anlatım ile karşımıza çıkıyor. Öte dünyada kötülerin cezalandırılacağı düşsel bir mekânın ötesinde yaşadığımız dünyayı bir cehennem olarak düşünen sanatçı bu fikirle ürettiği eserleri ile izleyiciye farklı bir bakış açısı sunuyor. Sergi 7 Aralık 2019'a kadar gezilebilecek.
“Güneşin Sustuğu Yer” Aykut Öz’ün geniş bir zaman aralığına yayılan üretim sürecinde heykel, resim, video, stop motion ve mekâna özgü yerleştirmelerinden oluşan kapsamlı bir sergi. Öz, cehennem imgesini sanat tarihi, gündelik hayat, felsefe ve bellek bağlamlarında yeniden masaya yatırarak kendi cehennemini yaratıyor ve hem kişisel hem de toplumsal sorunsalların üzerine mizahi ve eleştirel bir dil kurguluyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde uzun yıllardır sahne ressamı olarak çalışmakta olan Öz, özellikle malzeme kullanımı konusunda oldukça zengin bir dile sahip. Kimi zaman buluntu objeler üzerine, kimi zaman bronz bir heykelde, kimi zamansa kâğıttan ürettiği 3 boyutlu heykelleriyle izleyiciye tanıdık nesne ve mekânlar yaratarak cehennemde meraklı ve tekinsiz bir yolculuğa çıkarıyor.
Öz, mitolojiden ve sanat tarihinden referanslarla çeşitli disiplinlerde ürettiği eserleri ile bizi kendi cehennemine götürüyor. Belki de hepimizin ortak cehennemi orası. Savaşlar, savaşların neden olduğu zorunlu göç dalgaları, göçmenlik, ölümler, hayvana, kadına, çocuğa yaşatılan şiddet haberleri ile geçen günler… Ve bu haberler ile geçen günlere rağmen hayatını idame ettirmek zorunda olan, kapitalist düzenin altında sıkışmış, uyuşmuş, duyarsızlaşmış, kendi türünün farkındalığından vazgeçmiş insan. Belki de bu yüzden Aykut Öz'ün bazı figürlerinin fareleşmiş, domuzlaşmış olduğu görülüyor. Bu figürler ise beni Orwell’ın Hayvan Çifliği'ne götürüyor. Sistemin kendi varlığını devam ettirebilmesi için bazı türlerin fedakârlık etmesi gerekiyor. Bizler kendimizi fedakârlık yaptığımıza inandırmaya çalışırken ise sistem hepimizin cehennemine dönüşüyor. Günün sonunda ise kim domuz kim insan ayırt edilemez hale geliyor.
Aykut Öz sergisi hakkında şunları söylüyor.:
“Cehennemi yapılan kötülüklerin cezasının çekildiği mistik bir öte dünya, insanüstü bir cezaevi olarak değil de, ben ve dış dünyanın etkileşimiyle oluşan olumsuz haller ve durumlar için kullanmaktayız çoğunlukla. Savaşlar, cinsel istismarlar, yalanlar, dolandırıcılıklar, din istismarları, hayvan istismarları ve bunlara ekleyebileceğimiz daha birçok bize insana özgü kötülük örnekleri yaşamımızı cehenneme çevirmek için yeterlidir aslında. Ama biz tüm bu kötülüklerle yaşamaya öyle alışmışızdır ki, genellikle kısa tepkiler vermek dışında bir edimimiz olmaz. Bizim için gerçek cehennemler küçük öznel hayatlarımızın içindedir. İş, eş, okul, yemek, arkadaş, patron, işçi, memur, ayakkabı, otomobil vs vs, say sayabildiğince. Statü savaşlarından tut da ayağı vuran ayakkabıya kadar birçok unsur cehennem eder bize hayatı. Bütün bu cehennemlerden uzaklaşmak adına yapay cennetlerde buluruz avuntuyu; AVMler, marketler vs vs, kısacası para harcayıp rahatlayabileceğimiz mekânlardır bunlar. Ve aslında büyük cehennemin sponsorları oluruz, bu düzenin içinde düşe kalka, yuvarlanır gideriz. Dante ve Rodin'in izinde...”
Sergi hem malzeme tekniği, hem de kompozisyon düzenlemesi, sunum ve içerik açısından son derece başarılı. Değerli meslektaşımı gönülden kutluyorum.
İsmail Hakkı Aksu